hesabın var mı? giriş yap

  • öncelikle cumartesi sabahınızdan yaklaşık 26 dakika çalacağım için özür dilerim, eğer bu zamanı kaybetmek istemiyorsanız aşağıda vereceğim linki tıklamayın. zira ben, video başlayınca sonuna kadar izlemekten alamadım kendimi.

    inşaat mühendisiyim, haliyle sektörü ve bu sektörde çalışanları iyi bilirim. hani, kırk yıllık fayansçıyım böyle usta görmedim desem yeridir. adamın disiplinine hayran kaldım ve bir kez daha almanlara olan hayranlığım arttı.

    yani adamlarla aramızdaki farkı görmek için bence bu video tek başına bile yeter.

    edit: eski link silinmiş, yeni link eklendi.

    26 dakikanız yoksa tıklamayın!

  • -istanbul ankara arası bir yolculukta ya$anan bir olaydır

    adam otobusle giderken, bolu dagi'nda verilen molada korkunc siki$tığı için tuvalete ko$turmuş. bo$ kabin bulup kendini oraya atmı$. tam oturmu$ ki yan kabinden bir ses gelmi$.

    -merhaba
    -adam $askin bir şekilde cevap vermi$ "merhaba"
    -ses devam etmi$ : nasilsin?
    -ilk defa ba$ina boyle bir $ey geldiğinden, yine $a$kin $a$kin yanitlamı$ : sagol iyiyim. sen nasilsin?
    - ne yapiyorsun?
    -bir an tereddut gecirmi$ zira adam onun tuvalette oldugunu bildigi icin mutlaka ne yaptigini da biliyormu$ baska bir$ey anlatmak isteyip konuyu deği$tirerek, ben istanbul'dan ankara'ya gidiyorum. sen nereye gidiyorsun?

    adamin sonraki cumlesi bu muhabbeti sona erdirmi$:

    -hayatim, telefonu kapatiyorum. yandaki tuvalette bir gerizekali var. sana sordugum sorulara yanit verip duruyor. ben seni sonra ararim. *

  • oğlum bu adam ben beyaz kefenimle geldim yüzüğüm dışında bi şeyim yok demedi ki zaten aileden zengin

  • yaş:6
    cinsiyet:kız
    tür:sarı saçlı ve (hep şaşkın bakan) kocaman ela gözlü.
    yakınlık: yeğen

    yağmurun bastırması ile birlikte apar topar binilen takside şaşkın ve ürkek bakışlarla yüzüme baktı ve yarı fısıldar, korkak bir ses tonuyla;

    -ayıp olmadı mı ya böyle adama sormadan arabasına bindik?

    dedi.*

    yıllar sonra gelen edit; bu çocuğu soranlar oluyor bazen. neden taksiye şaşırdı diye, kendisi küçük bir ilçede büyüdüğü için taksinin ne demek olduğunu bilmiyordu, çünkü ailesi hiç taksiye ihtiyaç duymuyordu. o gün bursa merkeze gezmeye gitmiştik. olay 2006 senesine ait. o kız şimdi üniversitede animasyon okuyor. oldukça gelişmiş bir hayal dünyası ve kendine özgü bir yeteneği var.... vay be zaman nasıl geçiyor. (2019)

    o kız geçen hafta mezun oldu. istanbul'da iş buldu çalışmaya gidiyor. ben 3 sene daha yaşlandım bu arada.

  • anneannem 100 yaşını aştı. kafası hala zehir gibi. hafıza muhteşem. kendi işini gücünü de görüyor. uzaktaki çakal kuzenimler telefonda konuşuyoruz, anannemi versene diyor. handsfree'ye alıyorum konuşmayı hep birlikte dinliyoruz:

    - ananne nasılsın?
    + hastayım yavrum, her yerim ağrıyor.
    - sana bişey olmaz ananne allah seni unuttu bence.
    + tövbe de yavrum.
    - rahmetli büyükbabamı gördüm geçen rüyamda.
    + vay yavrum, nasıldı büyükbaban?
    - iyiydi seni soruyordu.
    + ne diyordu?
    - o kocakarı nerde kaldı. 15 yıldır bekliyorum gelsin artık, diyordu.
    kısa bir sessizlik....
    + yakında hepimizi önüne katıp geliyor deseydin ya yavruuumm...

  • modayı bu şekilde konuşmak olarak değerlendirirsek eğer böyle de bir örnek var ;

    - benim accept ettiğim meeting niye calendar'ımda görülmüyor ?

    bunu diyen bunu da dedi hatta ;

    - meeting'in ingilizcesi neydi ya ?

    yemin ediyorum ki gerçektir.

  • joseph çocuk yaşlarda fil hastalığına yakalanır, vücudunda deformasyonlar başlar. söylemlerinden, fiziksel olarak engelli olduğu tahmin edilen annesi, joseph daha küçükken yaşamını yitirir. annesinin ölümünden sonra babası çocuklu başka bir kadınla evlenir. üvey annesi diğer çocukları kadar yakışıklı olmayan joseph'i dışlamış, ona kötü davranır. bu zulme dayanamayan küçük joseph evi terk eder.

    görünümünden dolayı hiç bir yerde iş bulamayan joseph, kentte biçare dolanırken bir sirke denk gelmiş. burada çeşitli şovlarla insanları eğlendiren/korkutan tuhaf görünümlü ve kıyafetli insanları görünce , herkes tarafından "korkunç" bulunan vücudunu sergileyerek para kazanabileceğini fark etmiş, çaresizce... yine aynı sirkte sam torr ile karşılaşmış ve hikayesini anlatmıştır. şovmen torr hikayeyi süsleyerek bunu bir gösteri haline getirmiş ve birlikte para kazanmışlar.

    !---- gösterinin açılışı ----!
    hayat sürprizlerle dolu. bu ucubenin zavallı annesinin talihini düşünün, yere yıkıldı...
    hamileliğinin dördüncü ayında bir fil tarafından yere yıkıldı... afrika'nın bilinmeyen bir adasında.
    sonuç açıkça ortada.
    bayanlar ve baylar, işte korkunç fil adam!

    sonrasında işler tamamen joseph'in kontrolünden çıkmış, showmen'in "kafes hayvanı" muamelesi yaptığı bir sömürü aracı ve gelir kaynağı haline gelmekten kurtulamamıştır. sergilediği bir gösteriyi izlerken londra hastanesi'nde cerrah olarak çalışan doktor frederick treves'in ilgisini çeker üzerinde çeşitli tetkikler yapılmak üzere hastaneye yatırılır. kraliyet ailesinin ve asilzadelerin de ilgisini çeken joseph, zamanla ülke çapında bir şöhrete kavuşur. hastane kurulunun aldığı bir karar ile kaldığı oda, yaşamının sonuna kadar kendisine tahsis edilir. yeni yaşam şartlarına yavaş yavaş adapte olur ve içindeki zarif, hümanist, yaratıcı ve sanatkar yapı açığa çıkar.

    kafa tasının çok büyük olmasından dolayı hayatı boyunca oturarak uymak durumunda kalmıştır. 11 nisan 1890'de normal insanlar gibi uymak isteyip sırt üstü yatar ve 27 yaşındayken boğularak yaşamını yitirir.

    hayat hikayesi, david lynch'in yönettiği "the elephant man" adlı film ile beyaz perdeye aktarılmıştır.

    (bkz: the elephant man - david lynch)

    vefat etmeden önceki görünümü
    şapka ve maskesi
    gösterinin yapıldığı dükkan
    iskeleti
    hastene odasındaki penceresinde sadece çatısının bir kısmını görerek yaptığı katedral maketi