hesabın var mı? giriş yap

  • geçen gün -üstelik alkollü mekanda- başıma gelmiş hadise.

    3.000 tl hesap tuttu. adam dedi ki “yalnız pos çalışmıyor”.

    ben de “o kadar nakiti nasıl taşıyayım” dedim.

    “iban verelim” dedi.

    “gecenin 12'sinde ben niye eft'ye 50-60 tl komisyon ödeyeyim. böyle iş mi olur? eft komisyonunu düşecek misin hesaptan? ya hesabı ödemicem, yada komşudan pos getirin” dedim.

    pos geldi. çektim. slipte oturduğum işletmenin adı yazıyordu.

    yani bozuk mozuk değil. hayır zaten oturduğumdan beri elli kalem üründen geçirmişsin bana. banka komisyonunu mu dert ediyorsun?

    böyle işlerde -eğer yiyip içtikten sonra derse- gerekirse tartışın işletmeyle.

    edit: havale isteyen işletmeci bir arkadaş rahatsız olmuş. özelden “havale/eft komisyonu 50 tl tutmaz. senin olay yalan.” diyor. “yok abi 5-10 tl de olsa sen niye komisyon veresin bi de hesabın üstüne?” diyen yok ama.

  • bu kadına neden bu kadar tepki gösteriliyor ben söyleyeyim. çünkü bu kadın hepimizin hayatında bir x kişisi. kimimiz yakından tanıyoruz, kimimiz uzaktan gözlemleyip gıcık oluyoruz.

    işte o narsist, haketmediği halde bir yerlere gelen x kişisi ilk defa elimize düştü. bu kadın üzerinden o tanıdığımız kişileri cezalandırıyoruz. bu kadını kötü durumlara düşürünce, o kişilere karşı da hırsımızı almış oluyoruz.

    ama işte başkalarına olan kinimizi bu kadın üzerinde dozunu aşan şekilde tatbik etmek haksızlık değil mi?

    değil lan! ibreti alem olsun diye silin ki piyasadan, tüm narsistler, üçkağıtçılar kendine pay çıkarsın.

  • gerektirdiği emekle, çabayla, bilgilerle insanların gözlerini yaşartan efsanevi doktora tezidir.

    edit: yök’ten kaldırıldığı için linkten ulaşılamıyor. buradan ulaşabilirsiniz. *

    özellikle iyi bir ingilizceyle de açıklama yapılarak bu şaheserden oxford’daki, harvard’daki, cambridge’deki akademisyenlerin de yararlanması istenildiği gözden kaçmamış. helal olsun türk akademisi gelişiyor.

    https://twitter.com/…wski/status/937980525221990400

    kendi kisisel notumu duseyim. burada tezin sahibinden ziyade hatanin bu teze danismanlik eden kisiye ve bu tezi kabul eden sahislara ait oldugunu dusunuyorum. aslinda benim icim acidi, akademinin bu halini gordugum icin. anlamadigim bir diger nokta ise bu tezin neden yazildigi. egitim bilimleri enstitusunde, ortaogretim sosyal alanlar egitimi anabilim dalinda, tarih egitimi bilim dalinda boyle bir seye gerek var miydi? benim alanim olmadigi icin bunu ictenlikle soruyorum, yukarida saydigim alan olan “tarih egitimi” bilim daliyla ilgili olarak boyle bir tez mi yazilir, konusu bu mu olur? daha ziyade tarih egitimiyle alakali olmasi gerekmez mi? bu soruyu tezin icerigine girerek genisletmek istemiyorum ama boyle bir konuyu bile tez calismasi icin kabul etmek bana garip geldi, cidden alanim olmadigi icin bilemiyorum.

    ayrica bu calismayi lisans egitiminizde odev olarak bile verseniz hos gorulmez kanaatimce.

    edit: tez sahibininden ziyade hedefin veya asil elestirilmesi gerekenlerin bunu kabul eden akademisyenler oldugunu dusunuyorum. tez yazmak sancili bir surectir ve bu surecten kurtulmak icin insan can atabiliyor, ama buna izin vermemesi gereken tez danismani ve tezi kabul edenlerdir.

  • orhan kemal ile nazım hikmet bursa cezaevinden koğuş arkadaşıymış. nazım hikmet herkese ve fikirlerine saygılı olan, hatta düşmanları tarafından bile sevilen biriymiş. mecbur edilmedikçe tartışmaya girmez, hatta çok defa mecbur edilse de tartışmazmış.

    orhan kemal özenerek yazdığı şiirlerini nazım'a gösterir, nazım da "rezalet", "berbat" gibi sözleriyle acımadan eleştirirmiş. hatta bir gün orhan kemal'in yazdığı bir hikayenin başlangıcını okumuş nazım hikmet, "sen şiiri bırak nesire geç" diye akıl vermiş orhan kemal'e. orhan kemal "hikaye yabancı olduğum bir konu" deyince "daha iyi, hiç kimsenin tesirine kapılmadan kendinize has şekli bulursunuz" demiş. (iyiki demiş, hayatımın geri kalanını sadece orhan kemal kitapları okuyarak geçirebilirim)

    bu hapishane günlerinden bahçede futbol oynanırmış. ancak başgardiyan zaman zaman futbol topunun bahçe duvarını aşıp geri gelmesiyle "esrar kaçakçılığı" yapıldığı ihtimalini sebep göstererek engel olurmuş. bir gün başgardiyanın gönlü hoş edilip futbol topunu almışlar, maç yapacaklar. nazım hikmet ben de oynarım demiş. orhan kemal'in karşı takımına geçmiş. şiirdeki gibi usta olmadığı için onu kolayca geçer, amiyane tabirle deli ederlermiş. nazım hikmet de kurşuni kasketini ters çevirir, oyuncuların yerlerini değiştirir, takım arkadaşlarına çıkışırmış.

    golü yedikçe deli olurmuş. kıpkırmızı yüz, masmavi göz ve sarı kaşlar. hele çalımı yiyince öyle içerlermiş ki faul kralı kesilirmiş. rakibe elle, kolla, tekmeyle girişirmiş. esaslı tekmeleri orhan kemal'e de nasip olmuş.

    "bir gün esaslı bir tekmesini yemiştim, hani laf aramızda çok nefis bir tekmeydi..." diye yazmış orhan kemal "nazım hikmet'le 3,5 yıl" anı kitabında.

    futbol asla futbol değildir. futbol bir ölüm kalım meselesi de değildir. ondan çok daha önemlidir.

  • kendisi 6. filo eylemlerinde emperyalizme karşı eylem yapıp, abd askerlerini boğaza döktükten 4 yıl sonra idam edilmişken; aynı eylemlerde kendilerine saldırıp abd askerlerini çembere alıp koruyanlardan olan ve bunu inkar etmeyen abdullah gül 40 yıl sonrasında cumhurbaşkanı olmuştur.

    ne desem gg

  • bak şimdi şunu yazan hatundan/erkekten mi hoşlanırdın;

    "aşkdada işdede kazanırım arkadaş rahat ol bendesin hahahahahah...." *

    yoksa bunu yazandan mı hoşlanırdın;

    "aşkta da işte de kazanırım arkadaş, rahat ol bendensin hahahhahhaa..."

    ben bu iki cümleden hangisini yazarsa yazsın böyle bir zırtapoza aşık olmazdım; "rahat ol bendensin" diyen kadından veya adamdan hayır gelir mi yahu?

    ayrıca ben de bu güruhun içindeyim, selam :))

  • yapılan baskının amacı, amerika birleşik devletleri'nin pasifikteki hakimiyetini kırmaktı. japon birleşik donanmasının komutanı amiral yamamoto isoroku yapılacak saldıryı büyük bir dikkatle planlamıştı. çünkü saldırı başarıya ulaştığında japonya güneydoğu asya'yı, endonezya takım adalarını ve güney pasifiği kolayca ele geçirebilecekti. 23 kasım 1941 günü komutan yardımcısı nagumo çuiçi komutasındaki 6 uçak gemisi, 2 savaş gemisi, 3 kruvazör ve 11 destroyerden oluşan bir filo ile hawaii'nin yaklaşık 440 kilometre kuzeyindeki bir noktaya doğru hareket etti. saldırı bu noktadan 360 uçakla gerçekleştirildi.
    yerel saatle ilk japon uçağı adaya 7:55'te varmıştı ve kendisine ağır bombardıman, torpido ve avcı uçaklarından oluşan 200 uçaklık bir filo eşlik ediyordu. bu saldırının ilk dalgasıydı ve japon uçakları amerikan savaş gemilerine ağır bir darbe indirdi. "arizona", "california" ve "west virginia" isimli gemiler battı, "oklahoma" ise alabora oldu. yaklaşık 45 dakika sonra gelen ikinci uçak dalgası ise "maryland", "tennessee", "nevada" ve kuru havuzda bulunan "pennsylvania" isimli gemilere ağır hasar verdi. buna ek olarak 10 amerikan gemisi daha battı ya da alabora oldu. 140 amerikan uçağı ise hurdaya döndü. askeri kayıplar ise ölü 2300 olmak üzere toplam 3400'dü. japonlar ise sadece 5 küçük denizaltı ve 29 uçak kaybetti.
    pearl harbor baskını amerika'nın büyük okyanustaki donanma ve hava gücüne büyük bir darbe indirdi. ancak o sırada pearl harbor'da bulunmayan pasifik donanmasına ait 3 uçak gemisi baskından kurtulmayı başarmıştı. "arizona" ve "oklahoma" dışındaki diğer savaş gemileri ise tamir edilerek yeniden hizmete sokuldu. ayrıca japonlar adada bulunan petrol depolarını yok etmeyi başaramamıştı.
    baskın amerikan kamuoyundaki tarafsızlık yanlısı görüşlerin hızla gerilemesine yol açtı. nitekim 8 aralık 1941 günü amerikan senatosu japonya'ya savaş ilan etmeyi kararlaştırdı.

  • ortada durumun gerçekliğini kanıtlayacak herhangi bir belge (an itibari ile) olmadığına göre masabaşı haberciliğin artık senaristler tarafından yapıldığı gösteren haberdir.