ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
nba stüdyo
-
programın en tatlı estantanelerinden biri de kuşkusuz henüz şebnem kosova sadece şebnem iken murat kosova'nın kendisine her fırsatta son derece naif bir şekilde yürümesi, her diyalogda konuyu "haftaiçi şebnem'le de konuştuk" minvalindeki girizgahlarla kaan kural'a açmasıydı.
sonra evlendiler, o dönemin t-mac ya da iverson hayranı ergenleri olarak hiç görmesek de şebnem kosova'yı da -nedendir bilinmez- benimsedik, sevdik. yanılmıyorsam bir kız çocuklarının olacağının haberini de yine bu program sırasında aldık ekranlardan. murat murathanoğlu, çocuk illinois'da doğsun diye diretmiş midir bilemem.
zaten o dönem ntv'nin spor servisinde çalışan herkesi yine enteresan bir biçimde sever, ama nedenini bilmezdim. biraz büyüyünce idrakine vardım. o dönemin genç kuşak ntv spor servisi spikerlerinin hemen hemen hepsinin kenan onuk tedrisatından geçmesiymiş sebebi. hazır yeri gelmişken o dönemin ergenlerinde iyi kötü bir spor kültürünün oluşmasında yaptıkları azımsanamayacak katkılarından ötürü kenan onuk ve cüneyt koryürek'e rahmet diler, güzeller güzeli marion jones ve at hırsızı kılıklı abimiz hicam el geruj'a teşekkür ederim.
9 mayıs 2020 buket aydın'ın istifa etmesi
-
hanımefendi, nelson mandela'nın, "büyük bir tepeyi aştığında insanın bulacağı şey, daha aşılacak çok tepelerin olduğudur." sözünü yerleştirmiş yazısına. lakin, mandela'nın şu sözünü de hatırlatmak isterim kendisine: "özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok. ruhunuzu satmayın yeter." yaptığı taraflı yayınlarla rengini belli ediyordu açık açık. recep tayyip erdoğan'a karşı asla yapamayacağı bir şeyi kemal kılıçdaroğlu'na yapıp, ardından kahkaha atarak gülmesi buna bir örnek. hakkında hayırlısı olsun.
edit: imla.
yaran diyaloglar
-
geçen gün sirkeci'de bir mekanda 6 tl'lik bişeyler atıştırdıktan sonra hesabı ödemek için kasaya geldim ve 10 tl uzattım.
-abi 1 liran var mı?
+maalesef
-artık 4 tane 1 liran var abi. afiyet olsun, yine bekleriz.
seviyorum lan böyle yaratıcı, anlık espri yapan esnafları.
can simidiyle 1 km açığa sürüklenen bebek
-
sizin yapacağınız ebeveynliğe tüküreyim dedikten sonra çekip gitmiştir.
balık al yanına da büyük rakı açarız diyen kadın
-
hep bu kadınları dileyip zeytine kurdele bağlayan kadınlarla evleniyorsunuz.
hayır hayır kezban değilim.
yataklı toma
-
polise yeni alınan kurşun geçirmez 65 toma'nın içerisinde polisin dinlenmesi için yatak bulunacakmış, yersen... ıslatıp s.kecekler ben size söyleyeyim.
ilişkinin kapanış müziği
atla diye tezahürat yapan öğrenciler
-
içeri giremesin diye camı kapatanların ve atla diye tezahürat yapan tüm öğrencilerin eğitim hayatlarına son verilip adli ceza verilmelidir.
vicdanlarınız varsa vicdan azabında boğulun şerefsizler!
cemre mira yılmaz
erdil yaşaroğlu'nun herkese telif davası açması
-
aslında olmasını beklediğim bir olay, instagram nedeniyle karikatür dergilerinin satışı dip yaptı. birçok sayfa dergilerin çıktığı gün tüm karikatürleri paylaşıyor.
dergiler defalarca açıklama yapmıştı "en azından eski karikatürleri paylaşın" diye.
karikatür birçoğuna göre basit bir eğlence aracı gibi gelebilir ama insanlar buna gecelerini gündüzlerini katarak para kazanmaya çalışıyor.
yaran olaylar
-
bugün akraba kontenjanından askeri havuza gideyim dedim tek başıma. bahsettiğim havuz kartal civarında, cevizli'de. neyse işte orada takıldım tüm gün, çıkışta hedefim mecidiyeköy tarafına dönmek. ama bende yer-yön duygusu olmadığından; yine tüm yollar birbirine benzemeye başladı. ben böyle stresle çevreye bakınırken, o sırada arabaların olduğu kısma doğru ilerleyen bir amca gördüm. yani benim için klasik bir amcaydı, -askeriyeyle alakam yok- meğer o amca paşaymış...
- ee, şey merhaba. böyle düz gidince e5'in geçtiği kapıya mı çıkıyo acaba?
- (çok sinirli bir ses tonuyla) sen nereye gideceksin çocuğum?
- e5'e gideceğim?
- (daha da sinirli) e tamam da kızım, e5'te nereye gideceksin?!!
- şey, mecidiyeköy'e.
- tamam bin arabaya, ben de o tarafa gidiyorum.
- eeöö.. şey evet tamam bineyim.
- binsene evladım!!
- tamam tamam bindim. :/
arabaya bindik gidiyoruz. kapıdan çıkarken "iyi günler komutanım!!" diyen askerlere "sağol asker!!" deniyo falan; böyle değişik diyaloglar... sonra baya yol gittik; yani beraber karşıya falan geçtik köprüden; tüm yolculuk boyunca tek kelime etmedi adam. hala aklım almıyo. ve de hiç gülmedi... ben de gerginlikle bekliyorum "nerede indirecek acaba beni" diye; bi yandan da kafamda tasarladım: inerken "iyi günler komutanım" diyeceğim, böylece adam tebessüm etmiş olacak; günüm güzel geçecek... planlar yapıldı. her şey hazır... bir anda amca arabayı durdurdu. (mecidiyeköy'e gelmişiz; benim yer-yön duyg...) fakat ben nerede olduğumuzu anlayamadığım için panik yaptım o sırada.
- tamam kızım hadi sen burada in.
- ??!! teşekkürler kumandanım.
- hahahahaha kumandanım mı? savaşta mıyız evladım? ahaha.
amca bildiğin yarıldı lan :/