hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • hikayemiz şöyle;

    60'lı yılların başında ford, kompakt boyutlarda bir spor otomobil üretmek amacıyla zibilyon bir çok farklı tasarıma sahip konseptler hazırlar, hazırlatır. konseptlerden biri de "gerçek ilk nesil ford mustang"ten yaklaşık olarak 40 santim daha kısa, tek kaplı bir tasarımdır. vince gardner tarafından tasarlanan shorty, amerikan üreticinin uzun dönemli ford prototip-konsept-şov arabalarını gerçeğe dönüştüren dearborn steel tubing (dst industries) tarafından üretilir. kaputunun altına da 260 inç küplük (4.2 litre de denilebilir, ford falcon ve mercury comet'te de kullanıldı) v8 motor takmak da ihmal edilmez.

    ancak tamamen seri üretime hazır, yürür halde olan cihaz; ford tarafından çok benimsenmeyince, diğer hazırlanmış konseptler gibi basma makinesinin yolunu tutmaya hazırlanır. ama tasarımcı gardner eserinin jilet olma olasılığına dayanamaz ve arabayı ford merkezinde bekletildiği yerden çalarak, yakınlardaki bir depoya saklar - hem de etrafını tuğla ile örerek. amerikan üretici ise devreye sigortacıları sokar "çalıntı araba" mevzusundan dolayı.

    senaryonun devamında hırsız tasarımcı gardner arabayı sakladığı deponun kirasını ödeyemez, depo sahibi de mekanında dolanırken arabayı keşfeder ve "ödenmeyen kira"nın karşılığı olarak arabaya el koyar. sonrasında ford'un ileri yöneticilerinden birine (autoweek ford'un sigortacısının satın aldığını söylerken, new york daily news ileri yönetici demekle yetiniyor) satar.

    1968 yılında araba hemming motor news dergisi üzerinden satışa çıkarılır. dergiyi okuyan bill synder (ohio'lu bir iş adamı, amerikanın önde gelen matbaalarından nordec inc'in sahibi) adamlarından birini arabanın yanına connecticut'a yollar, teslim alması için.

    işin ilginci synder satın aldığı ford'u daha ilk tasarlandığı günlerde bir araba fuarında görüp acayip beğenmiştir. ford yetkililerine aynen böyle bir iki koltuklu bir mustang sahibi olmak istediğini ve 10 senelik corvette'inin yanına koyacağını söyler ama yetkililer aracın asla üretilmeyeceği cevabını alır. şans! hayalindeki araba elindedir artık.

    synder aradan geçen 46 yıl içinde arabanın motorunu 302 inç küplük mustang boss v8 motoruyla değiştirir, orjinal boya rengiyle tekrar boyar...

    ------------------------------------------

    söz konusu araba 27 mart 2015 günü fort lauderdale'deki açık arttırmada satılacak ve değerinin 400000$ ile 600000$ olduğu söylenmekte. açık arttırma linkinde bahsettiğim hikayenin epey detayı var;

    http://www.auctionsamerica.com/…ecode=fl15&id=r0067

    daily news'teki yazı;
    http://www.nydailynews.com/…stang-article-1.1885980

    ford'a göre hikaye;
    https://media.ford.com/…64-ford-mustang-shorty.html

  • 120 derece değil o bir kere. 104,5 derece . oksijenin bağ yapmayan elektronlarının itimiyle açı biraz daralmıştır. bu bir.

    ikincisi elementler bileşik oluştururken , kimyasal özelliklerini yitirirler. misal , tuzu oluşturan sodyum ve klor elementlerini ele alalım. sodyum suyla şiddetli tepkimeye giren bir metal. klor ise zehirli bir gaz. ancak uygun koşullarda kimyasal tepkimeye girdiklerinde sodyum klorürü yani yemek tuzunu oluştururlar. yemek tuzu, iyonları bakımından insan vücudunda hayati öneme sahiptir.

    son olarak "500 ml sıvı haldeki hidrojen ve oksijen" ifadesini de hiç yakıştıramadım. aynı şartlar altında
    2 birim hacim su eldesi için 2 birim hacim hidrojen gazı ile , 1 birim hacim oksijen gazı tepkimeye girmelidir. öyle "3'e 5 katam, 8 yapam" yok yavrucuğum.

    yarın velini çağır, dersine de iyice asıl. yoksa kimyadan geçemezsin, e mi evladım!

  • geçen hafta oğlumuzu kreşe yazdırdım. özel eğitim aldığı okuldan çıktıktan sonra iki saat oyun grubunda diğer çocuklarla oynasın, onlarla aynı masada yemek yesin, yaşıtlarını görebilsin istedik.

    okulun sahibini görmeye gittim ve durumumuzu tüm detaylarıyla anlattım. oğlumuzun konuşamadığını, dikkat eksikliği sebebiyle herhangi bir oyunu sürdürmesinin çok zor olduğunu, başkasıyla yemek yerken rahatsız olduğunu, zaman zaman aşırı hareket isteği duyup düz duvara tırmandığını söyledim. diğer çocukları engellemek istemediğimizi ama aslında ihtiyacımızın tam olarak da diğer çocuklar olduğunu, olası aksilikleri engellemek için bakıcısının gölge öğretmeni olarak her an oğlumuzun yakınında olacağını belirttim.
    hiçbir şeyi gizlemedim, gerekirse tam gün parası vermeye razı olduğumuzu bu tür durumlara alışık olduğumuzu söyleyince kadın güldü bana.
    "iki saat geliyorsa ona göre ödersiniz, diğer aileleri ve çocukları merak etmeyin, ben burdayım, çocuğunuz bize emanet, el birliğiyle toparlayacağız" dedi.
    mücadeleye, gerekirse savaşa gitmiş birinin dayanışmayla karşılaşması pek rastlanan bir durum değildir, afallıyorsunuz. içimden kadına sarılmak geldi ama zırhım müsaade etmedi.

    her gün soruyorum bakıcısına bugün naptı, ne yedi, çocuklara yaklaştı mı, oyunlara katıldı mı diye. dün akşam üstü telefonuma bir video geldi, 5 yaş grubu olarak bahçedeler, öğretmenleri içinde yönergeler olan bir şarkı söylüyor. çocuklar da hem şarkıdaki yönergelere göre dans ediyor (zıplama, sağa sola sallanma, hayali elma toplama, ismi söylenince yere oturma gibi) hem de şarkıya eşlik ediyor. kamera bizimkinde, yakında da 4-5 çocuk var. bilmeyen biri oğlumun farklılığını anlayamaz, o kadar güzel ki, salya sümük izliyorum. bir de bir kız çocuğu var dans ederken sık sık bizim oğlana bakıyor, kolunu okşuyor, baya seviyor yani bizim danayı. belli ki beğenmiş.
    şarkının sonunda herkes yanındaki arkadaşına sarılsın deniyor. bir anda herkes birine sarılıyor ama bizimkine kimse kalmıyor. çok kısa bir an ne yapacağını bilemeden öylece kalakalıyor. ben bıçaklanmış gibi bir acı hissediyorum o kısa anda. sonunu izlemek istemiyorum aslında ama kendime diyorum ki "alıştır kendini bunlara, daha iyi günlerdesin." ama o kız var ya hani, sarıldığı diğer küçük kızı bırakmadan oğluma da açıyor kollarını, bizimki de hemen sarılıyor. üç yavru sarmal şeklindeyken bitiyor video. dünyanın en güzel kısa filminde oynuyorlar benim için. dün akşamdan beri kaç kere izledim bilmiyorum. kendimi hep en kötüye alıştırmaya çalışsam da deli gibi korkuyorum oğlumun yalnız kalmasından. dün o kız açtı kollarını, belki bu güzel günlerin habercisidir.

    neyse ben gidip müstakbel gelinime beşibiryerde gibi bişey alayım. ne alınıyor ya gelinlere, ontaş alayım, at alayım. *

  • bir grup sarhoş üniversiteli sarı çizgi muhabbetine odaklanarak eğlenmeye çalışırlar. aralarından kıvırcık saçlı kısa boylu olanı yaramaz bir cüce edasıyla sarı çizgiye basıp ayağını kaldırmaktadır devamlı.. beklenen uyarı otomatik olandır lakin "sevgili bağyan. sarı çizgiye basmayınız." der bi ses.
    ilk defa özgün bir anons duyan topluluk bi an afallar. kıvırcık saçlı cüce havaya bakınmaya başlar. anonsçu amca "evet evet siz kıvırcık saçlı bağyan.. dikkat edin. elektrik var aşşada. ölürsünüz sonra" der.
    gençler gülüşmeye başlar kikikiki deyi deyi. kıvırcık cüce uslanmaz "şu kafayla biraz daha eğleneyim yahu" diyerek gelmekte olan trenimize otostop çeker. anonsçu amca boş durur mu cevabı yapıştırır hemen. "kıvırcık saçlı bağyan öyle yapmanıza gerek yok. trenimiz zaten platformda duracaktır."
    bizim sarhoş üniversiteliler dahil durakta tren bekleyen herkes gülmeye başlamıştır. tren gelip kapılar açıldığında içeri girmeden güzel bi sona imza atmak isteyen kıvırcık saçlı cüce el sallar kameraya bakarak. amca bombayı patlatmıştır.. "iyyakşamlaağr"
    trene binildiğinde herkes gülmektedir. eski yolcular ne olduğunu anlayamamıştır. olsundur. pek eğlenilmiştir.

  • millet birbirini yerken süleyman "ok gördüm ok gördüm rüyamda " diye geziyor. ilgilenin biraz şu adamla.

  • masa başında bir olayla ilgili bilgiler ruza babaya anlatılırken, bir cümleyi bütün polislerin parça parça söyleyerek tamamlaması.
    "annesi bir lokantada çalışıyor"
    "liseye giden de bir kardeşi var"
    "babası ile annesi 3 yıl önce ayrılmış"
    "babası ayrılmak istememiş ama" gibi.

  • iyi bir vurgun olmuş tebrik ediyorum. ucuz döviz diyerek yapmış olması ünlü dolandırıcı sülün osman'ın bir sözünü hatırlattı "aslında onlar beni dolandırmaya çalışıyordu."

  • irak'ta 1,5 milyon insan ölür, bu katliamın en büyük ortaklarından biri de katillere üs sağlayan türkiye'dir, bu dinci sadece dergilerinde "dualarımız seninle ırak" demekle yetinir. şefi ise "abd askerlerinin sağ salim ülkelerine dönmesi için dua eder. (bkz: abd askerleri için dua ediyorum)

    lübnan israil tarafından yerle bir edilir, yüzlerce sivil insan katledilir, bu dinci "israil siyonizminin müslüman düşmanlığından" bahseder maklubesini yerken geğirikler eşliğinde. şefi ise katliamın sorumlularından olan ehud olmert tarafından "ortadoğu'da örnek lider" ilan edilir.

    filistin halkı katledilir, topraklarından sürülür, "ah mescid-i aksa gölgende bir namaz kılabilsem" temalı şiirler paylaşır facebook'tan bu yobaz; şefi ise israil pilotlarının konya'da eğitilmesine daha düne kadar olur vermiş, eli kanlı katilleri meclislerinde konuşturmuştur. (bkz: şimon peres)(bkz: ariel şaron) http://dunyadanceviri.files.wordpress.com/…aron.jpg

    işte bu güzide dincimiz beni hiç şaşırtmayan riyakarlığıyla irak'ta, lübnan'da, filistin'de arap halkını satan bir lidere taparken bir yandan hesaplaşmayı ahirete saklamayı salık verir tabanına ama nedense konu suriye olunca birden oldukça dünyevi talepler dile getirmeye başlar. türk ordusu suriye'ye girsin diye kampanyalar düzenler. gerekirse sınıra dayanır. (bkz: türkiye ordusu suriye'ye girsin)(bkz: suriye için sınırlara dayanıyoruz)

    dikkat edilirse ilk işgallerde duadan, namazdan başka zıkkım bilmeyen bu yobaza göre orada ölenler de insan oldukları için değil müslüman oldukları için değerlidir.

    sevdiği mücahitçikleri "suriye'yi alevi mezarlığı haline getireceğiz" derse "anladığınız dilden açıklama" der.
    canı mücahitçiklerinin türkiye ve katar tarafından fişteklendiği ortaya çıkarsa "esad'a karşı ne yapsalardı, oturup bekleseler miydi?" der.
    abd müdahalesini evla görür, nato'nun gözünün içine bakar.

    sonra açıp facebook'unu "tabii suriye'de petrol yok ya onun için müdahale etmiyorlar" diye döşenir.