ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
255 oy kullanılan sandıkta 255 hdp oyu çıkması
türk hava kuvvetlerinin boktan olması
-
geldim geldim…
bir çoğunuza laflar hazırladım hehehehhe
başlığı açanın samimiyetine zaten inanmıyorum, onu bir geçelim de , benim maksadım incitmeden tatlı tatlı yanlış bilinenleri düzeltmek.
lütfen alınmayınız , gücenmeyiniz. tsk envanterinde bulunan farklı uçak tiplerinde bilfiil 17 yıldır mekanik teknisyeni olarak çalışan bir yazar olarak biraz bilgi vereyim.
efendiler , öncelikle 15 temmuz sonrası yetişmiş personel kaybedildi, sıkıntıya düştük mevzusunu biraz yumuşatalım;
evet ne yazık ki doğru, lakin acınacak bir hale düşmedik. evet pilot sayımız, yetişmiş teknisyen sayımız hatırı sayılır ölçüde düştü ama sürdürülebilirlik anlamında hiçbir tehlike yaşamadık. bunun en basit örneği 2016 sonunda gerçekleştirilen fırat kalkanı harekatıydı.
çok istihbari bilgiye girmeden basit bir istatistik olarak paylaşayım; 74 uçak aynı anda havalandı ve %98 isabet oranıyla başarılı bir şekilde ilk dalga operasyon gerçekleştirildi. o zamanlar çalıştığım filo eğitim filosuydu ve biz yerde yedek bekle uçaklarımızın haricinde hepsini aynı anda kaldırdık. demek ki hala tam filo uçurabilecek hem pilotumuz, hem teknisyenimiz hem de lojistiğimiz mevcutmuş. hem de 2016 yılında! kaldı ki sonrasında eksiğin kapatılması için hafta içi hafta sonu bayram-seyran dinlemeden çalıştık.
diğer bir husus uçaklarımızın ve sistemlerimizin çağın gerisinde kaldığı;
bakınız biz bunları daha önce burada ve burada anlattık. f-16 1974 yapımı denmiş, değil can parçam , değil yakışıklım. f-16 1974’de ilk uçuşunu (kazara) yapmış olabilir ancak elimizdeki en eski uçak 87’de envantere girmiş olsa bile gövde ömrü, geçirdiği modernizasyonlar ve gövdesel güçlendirmeler sayesinde halen çağının gerektirdiklerini bize sağlayabilen bir uçak.
dur dur f-16’ya dönmeden;
sen o bokladığın f-4’ü görsen gerçekten küçük dilini yutarsın. evet uçak baktığında eski görünür gözüne ancak sahip olduğu sistemler ve taşıdığı mühimmatların kapasitesini bilsen önünü iliklersin. (boru mu amk bakımcıların arasında lakabı “baba”dır)
heh, döndük mü f-16’ya?
gel şimdi. baba senin ihtiyacın ne? sen kimlerle aşık atıyorsun? ne abd’nin seninle sıcak muharebeye girmeye ihtiyacı var (money talks bebeğim, kapish?) ne de senin okyanus ötesi operasyon yapma ihtiyacın var. bölgesinde etkin ve caydırıcı bir hava kuvvetlerimiz var. dosta güven, düşmana korku dedik, bildin mi? mesela azerbaycan’a güven verdik, biz (bkz: cap) veya (bkz: sead) uçarken ermenistan “korku”dan uçak kaldırıp da havadan gence’yi , gebele’yi, lenkeran’ı bombalayamadı.
başka ne istersin? mesela o uçakları bisiklet gibi kullanabilen, gerçekten nokta atışı hedef vurabilen pilotların var senin. mağaraları, kampları 2 metreden az sapma ile imha etmek senin tatmin etmiyor mu? illa abd veya rusya ile hava harbi mi yaşamamız lazım?
e batıya gidelim. yunanistan’ın ekonomisi alt üst oldu da şişire şişire dünyanın uçağını aldılar envanterlerine sırf bize yetişebilmek için. gel gelelim dibindeki adalara asker çıkardılar, ancak bu da hava kuvvetlerinin değil siyasetin sorunu.
5. nesil uçağımız yok. maalesef yok. çok mu ihtiyacımız var şu an? bence yok. bunları yazdık ( yukarıdaki bakınızlar ) . 5. nesil uçağı idame ettirmeye harcayacağımız kaynakları f-16 envanterden emekli olana kadar milli muharip uçak projesi’ne aktarabiliriz. harekat ve etki alanımızda bize 5. neslin eksikliğini hissettirebilecek bir tehdit yok ki.
gelelim mi personele?
ufak ufak hatıralarımdan gideyim.
bosna hersek’de görev yapıyorum. sene 2020, bize tahsisli evde 3 havacı, 3 karacı , 1 denizci astsubay ve 1 karacı albay ile yaşıyoruz. mesai saati sonrası ortak salonumuzda bulunan 2 büyük koltuk takımında tv’ye yakın olan takımda 3 karacı ve bir denizci abimiz meyve soyup dizi izlerken biz arka koltuklarda birimizin önünde ingilizce kitabı, diğerinin elinde nato’nun bize verdiği sop (standart operational procedures) kitabı, bende ise ispanyolca gramer kitabı var. albayımız odasından çıkıp ekiple tv izlemek için yanımıza geldi ve “arkadaş şu havacılardaki vizyona hastayım, beyler bakın da bi feyz alın” diye serzenişte bulundu. sonraki zamanlarda ise verdiği her direktifi prosedürleri inceleyip teatti ettiğimiz için “yakıcam amk sizin bu kitaplarınızı, bişeyi de bilmeyin lan” dediği olmuştu. amacım kimseyi yermek ya da övmek değil ancak hava kuvvetlerinde özellikle uçucu ve uçuşla alakalı branşlar gerçekten ülkemiz anlayışının ve çağının önündedir efendiler. en “boş” diye yaftalayacağınız adam bile yabancı dile, teknik dökümana hakim ve en az 1000 sorti üretmiş tecrübeye sahiptir. bunu sağlayan ise “bence” ülkemizde benzerini bulamayacağınız “kurum kültürü” ya da “kurumsal hafıza”’dır. sistem, “gabi” adamı dışarı, uçaktan uzağa itmeye ayarlıdır.
pilotlar konusunda da ufak bir anektod bırakayım;
nato sağolsun her üssün bir de standardize filosu vardır. bu filolar adı üstünde uçucuların standart prosedürlere göre yeterliliğini sağlar. bu filolarda binlerce saat uçuşu, katıldığı 100’lerce operasyon olan ve tonlarca mühimmatla sayısız atışları olan “bilekli” pilotlar bulunur.
bu abilerimiz muharip filolarda uçan pilotları sürekli denetim altında tutar. dolayısıyla “zayıf”, “eksik”, ya da yetersiz bir pilot derhal tespit edilir ve sonraki yaşamında uçağı sadece fotoğraflarda görür.
biraz da uçakların amiyane tabirle “modifiye” durumlarına gelelim;
efendiler bizim bu konuda g.tümüzü kurtaran husus ise kıbrıs harbi sonrası yediğimiz ambargolar neticesinde kurduğumuz aselsan, havelsan, roketsan, aspilsan, teive tusaş gibi harika kurumlarımızın 30 yılı aşkındır bize sağladığı imkanlardır. uçaklar piç kasa bmw ya da şahin gibi “modifiye” olduklarında sadece görüntü değiştirmez. aksine yan yana duran iki blok-30 ve blok-50m arasında görüntü neredeyse aynı olmasına karşın kabiliyetleri açısından uçurum vardır. yani her uçak sistemi envantere girdikten sonra servis ömrünü doldurana kadar “yaşamaya ve gelişmeye” devam eder.
çok uzattık sanki, sonuç olarak;
pilotlarımız dünyanın en iyileri arasında,
bakım ekibimiz “top shelf” kalitede,
eğitim ve doktrinlerimiz hala benzersizdir.
hava kuvvetlerimiz mevcut olduğu sürece korkmayın…
yurtiçi kargo'nun müşterilerini evde bulamaması
-
dün yine evde bulamamışlar beni. gittim, "ben yine evde yokmuşum yaa, allah beni kahretmeye, bütün gün evde olup da evde bulunamıyorum" dedim. yüksek sesle söyleyince tabi diğer müşteriler dönüp bakınca görevli "yanlışlık olmuştur" dedi, "evet dedim, 4 yıldır bir kez beni evde bulamama gibi bir yanlışlığınız" var dedim ki bu konuyla ilgili şikayet dilekçelerimle evimden genel müdürlüğe yol yapmayı planlıyorum. neyse, kadın tabi üste çıkmak için mümkün değile getirdi konuyu, en son "bin yılda bir olmuşsa olmuştur, türkiye'de belki 10 kişinin böyle bir şikayeti vardır" dedi. siz dedim hiç sözlüklere de bakmıyorsunuz, adına koskoca başlık açılmış, yerin dibine sokmuşlar sizi, ne 10 kişisi dedim ve kadın o efsanevi savunmayı yaptı bana.
"onlar firmamızın başarısını çekemeyen rakiplerce tutulmuş paralı kalemler, ciddiye almayın siz onları..."
pegasus airlines
-
https://twitter.com/…sus/status/1125659016246497281
23 haziran seçimleri için elini taşın altına koyan airline.
edit: bu entry'de bahsi geçen seçim 2019 yılında imamoğlu'nun kazandığı ve haksız, hukuksuz iptal edilen ve yenilenen istanbul belediye seçimidir.
yaran baba oğul diyalogları
-
baba 135 kilo olmuştur. yani yarım dünya diye tabir edilen safhayı atlamış, kendi çapında ufak bir gezegen olma safhasına gelmiştir. bu muhabbetin konu edildiği bir akşam yemeğinden sonra meyve yemek için bir elma alan atrin mutfakta ayakta televizyon izleyen babayla karşılaşır. elmayı alıp babanın göbeğinin yanından yere bırakır ve bu işlemi 2 3 kere tekrar eder...
baba: napıyosun lan?
atrin: kontrol ediyorum.
baba: neyi kontrol ediyosun? yıkasana lan elmayı?
atrin: dur yahu elma büyük geldi ama mandalin kesin olur.
baba: ne olur?
atrin: yörüngene oturur ya..
babanın gözlerinin yörüngeden çıkmasının akabinde atrin'in elindeki elmayı kapar ve kapıdan kaçmakta olan atrin'in yörüngesine *çot* sesi ile oturtur. hala acıyo lan sırtım.
türkiye'nin en iyi enstrümanistleri
-
bağlama: arif sağ
https://www.youtube.com/watch?v=ciaw0zbcvme
elektro bağlama: orhan gencebay
https://www.youtube.com/watch?v=k07cd_1c6d0
perdesiz gitar: erkan oğur
https://www.youtube.com/watch?v=wbhmjnyx1j0
bas gitar: ahmet güvenç
https://www.youtube.com/watch?v=pbpkcq9rqgo
yaylı tambur, cura: cahit berkay
https://www.youtube.com/watch?v=v2hetc99uea
https://www.youtube.com/watch?v=jjmmuiag8y8
bateri: hüseyin sultanoğlu
https://www.youtube.com/watch?v=le-k4llflqs
ıklığ: seyhan karabay
https://www.youtube.com/watch?v=mw-dzfkww5g
klavye: uğur dikmen
https://www.youtube.com/watch?v=wudhsfeajc4
ney: ömer faruk tekbilek
https://www.youtube.com/watch?v=ow4bmqupme8
mey, zurna: binali selman
https://www.youtube.com/watch?v=mu7hparx_s4
elektro gitar: erkin koray
https://www.youtube.com/watch?v=cz8mv-xncjw
kanun: göksel baktagir
https://www.youtube.com/watch?v=dkcprsrvfrs
batı nefesliler: oktay aldoğan
https://www.youtube.com/watch?v=9hlla2ls4im
youtube player: hasan cihat örter
https://www.youtube.com/watch?v=fkjtfthzeks
sonradan akla gelenler:
akordeon: ciguli
https://www.youtube.com/watch?v=aakzuuci64a
perküsyon: okay temiz
https://www.youtube.com/watch?v=-qexndial60
klarinet: önder bali
https://www.youtube.com/watch?v=l521nmtukuq
gitar: doğan canku
https://www.youtube.com/watch?v=x12q0s-32kw
not: düşündüm de evet, coşkun sabah abartı oldu. sildim.
ebru gündeş'in 400 bin tl'lik kışlık alışverişi
-
"hazir oradayken bana da bir bot ve kazak alsaydi keske." dedigim alisveris. harcadigi parada benim de hakkim var sonucta.
hilal cebeci'nin çav bella klibi
-
sosyalizm, sscb yıkıldıgında bu kadar darbe almadı aq
bıçaklı biri cüzdan istediğinde yapılacaklar
-
bıçaklı birine karşı koyacak beceri ya da donanımınız yoksa yapılacak en iyi şey; içinde gereksiz kart, kartvizitler ve 50-100 lira nakit bulunan ikinci bir cüzdan taşımak ve böyle bir durumda cüzdanı bıçaklı saldırgana doğru ama hemen alamayacağı bir mesafeye atıp kaçmaktır. en az zarar göreceğiniz senaryo budur.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
kütüphanede telefonla konuşup plajda kitap okuyan kişiler var.
hayatı norwich city bahtsızlığında yaşamak
-
insanı derinden etkileyen psikolojik travma. sen düşme potasından 2 puan üstte ol. son 4 maçın liverpool, manchester united, chelsea ve arsenal'la olsun
öyle de boktan bir durumdur işte hayatı norwich city bahtsızlığında yaşamak içten içe kan ağlarken dışarıya gülücükler saçmak, hayata bir yerinden tutunmaya çalışmak...
kara haber editi: malesef ki beklenen olmuştur. son 4 maçlık periyotta ilginçtir ki 1 beraberlik koparabilmişlerdir. işte premier lig bu diyerek uğurluyoruz kendilerini. güle güle bahtsız takım. güle güle sana.
5 mayıs 2015 juventus real madrid maçı
-
ulan bu ronaldo nasıl bir adam ya. james adama dünyanın en kolay golünü attırıyor. adam sanki golü kendi yaratmıs da atmış gibi kendi şovunu yapıyor, yanına gelen james' i görmezden geliyor falan.
orfield laboratuvarı
-
orfield laboratuvarı, abd'nin minnesota eyaletinin minneapolis kentinde bulunan ve "dünyanın en sessiz odası" veya "yankısız oda" olarak bilinen bir laboratuvar. (ek bilgi: orfield laboratuvarı, sessizlik konusunda guinness rekorlar kitabı'na girmiştir ancak, son yıllarda daha da sessiz odalar inşa edilmiştir. 2020 yılında, microsoft, -20.3 db ses seviyesine ulaşabilen bir akustik oda inşa etti.)
nedir burayı özel yapan şey?
sessizlik: orfield laboratuvarı, %99,99 oranında ses geçirmez bir özelliğe sahip. bu, odadaki ses seviyesinin -9 desibel (db) seviyesine kadar düşebileceği anlamına gelir. bu, normal bir ofis ortamındaki ses seviyesinden (yaklaşık 60 db) 100 kat daha sessizdir.
yalıtım: ses yalıtımı, özel akustik köpük ve çelik levhalar kullanılarak sağlanır. oda ayrıca, odanın titreşimini ve ses dalgalarının iletilmesini en aza indirmek için özel bir havalandırma sistemine sahiptir.
karanlık: odaya giren tüm ışık, yansıma ve parlama olmadan emilmesini sağlayan özel bir boya ile kaplanır.
odaya giren bir insan ne hisseder?
sessizlik: ilk ve en belirgin his, sessizliğin boğucu etkisidir. kendi nefesinizin ve kalp atışlarınızın sesini duyabilirsiniz.
baş dönmesi: ses eksikliği, denge ve koordinasyondan sorumlu olan vestibüler sistemi etkileyebilir. bu da baş dönmesi ve hafif bir mide bulantısına neden olabilir.
yalnızlık: sessizliğin ve karanlığın birleşimi, yoğun bir yalnızlık ve izolasyon duygusu yaratabilir.
sakinlik: sessizliğe alıştıkça, bir sakinlik ve huzur duygusu ortaya çıkabilir. bu, meditasyon ve iç gözlem için ideal bir ortam yaratabilir.
nedir buranın amacı?
orfield laboratuvarı, sesin insan psikolojisi ve fizyolojisi üzerindeki etkilerini araştırmak için kullanılmaktadır. bu araştırmalar, işitme kaybı, gürültü kirliliği ve tinnitus gibi çeşitli sorunlara çözümler geliştirmeye yardımcı olabilir.
orfield laboratuvarı'nı ziyaret etmek mümkün mü?
evet, orfield laboratuvarı'nı önceden randevu alarak ziyaret etmek mümkündür. ziyaretçiler, odada birkaç dakika kalarak sessizliğin ve karanlığın etkilerini deneyimleyebilirler. ücreti kişi başı 200 dolar.
daha fazla bilgi