hesabın var mı? giriş yap

  • durmaksızın yeni yerleşim yerleri inşa ediliyorken sanki yeni insanlara yer varmış gibi görünüyor bu şehir. halbuki ne kaldıracak yolları, ne de yetecek oksijeni, hacmi var. peki bu yapılaşmayı durduracak olan kimse var mı? planlamayla sorumlu kişiler bunu biraz olsun gözetiyor mu? tabii ki hayır.

    örneğin zaten trafiğin tıklım tıkış olduğu bir yere kocaman binalar dikildiğinde kimse bu binalarda ikamet edecek yüzlerce kişinin arabalarının bu trafiğe nasıl gireceğini düşünmüyor.

    mesela manhattan'a dındırık bi inşaat şirketinin gelip eski binaları yıkıp bilmem kaç katlı ev yaptığını düşünebiliyor musunuz? adamların nüfusu zerre kadar artmıyor çünkü şehrin kapasitesi sabitlenmiş. çünkü orada devlet insanına değer veriyor. buradaysa insanlar için şehrin gitgide yaşanmaz bir hal alışı, herkesin saatlerini trafikte geçiriyor oluşu, suçun artıyor olması ve insan kalitesinin gitgide düşüyor olması kimsenin umrunda değil. tek umurlarında olan rant ve para.

  • verilen linkteki yorumları okuyunca türk halkının okuma yazma özürlüsü olduğunu gösteren video.

    yorumlarda yavaş'a atıp tutmuşlar, bu kadar zaman niye çürümesine izin verdiniz demişler. gerizekalı olmasa zaten videonun başında adamın 18 temmuz 2022'de devraldık dediğini ve öncesinde belediyenin yapabilecek bir şeyi olmadığını anlayacak.

    şunların oyu da 1 oy olarak sayılıyor ya, böyle demokrasinin çarkını siksinler.

  • 1995 yılında hitnet yazılarımdan ilkini (bkz: #2940055) yazarken kullandığım saçma bkz'lara bakıp "içinde en saçma sapan şeylerin bile en ince ayrıntısına kadar var olduğu bir bilgi kaynağı olabilir mi?" diye düşünüp "yok be imkansız ahahha" diye gülüp geçmiştim.

    1997 yılında disq'in irc'den yolladığı douglas adams'ın the hitchhiker's guide to the galaxy romanını bilgisayar ekranından okudum. "e ilk ben akıl etmemişim ki bunu" dedim.

    1999 yılında ise internet'te içerik yayınlamanın zorluğu yüzünden ekşi sözlük'ü birkaç saate kodlayıp 16 şubat gecesi yayına geçirmiştim. o sırada ilk entry ne girsem diye düşünürken masamın üzerinde klavyenin yanında duran penaya gözüm takılmış ve #1'i yazmıştım.

    bugün ekşi sözlük'ü her ay 19 milyon kişi ziyaret ediyor. her gün douglas adams'ın tüm romanlarının toplamı kadar içerik giriliyor. şimdi 1995 yılında düşündüğüm şeyin hayal edemeyeceğim kadar büyük boyutlarda gerçekleştiğini görüyorum. biz "2010'da sözlük" diye başlık açıp "mars'tan entry girilir hahah" gibi fantaziler kuruyorduk. 2010'u fırladık geçtik back to the future'daki geleceğe geldik bile.

    20 yıl önce gülüp geçtiğim bir hayalin, hayal bile edemeyeceğim kadar büyük bir boyutta, hayal edemeyeceğim sonuçlara vesile olmuş olması beni her sene daha çok şaşırtıyor, hayran bırakıyor. her seferinde konunun benle pek de ilgili olmadığını daha iyi anlıyorum. ekşi sözlük'ün kültürü ve dinamizmi bir toplumun yıllardır açlık çektiklerinin, içine attıklarının dışavurumundan geliyor, benzersiz bir mizahla harmanlanıyor. pek çok şeyini tasvip etmediğim oluyor, kızdıklarım oluyor. ama bu dinamizmin bir benzerini başka mecralarda görmüyorum. tamamen bize ait, bizim kusurlarımızı eksiksiz taşıyan, bizi eksiksiz anlatan bir ortam.

    umarım hikayemizin katipliğine uzun yıllar devam eder. 12 yıl önce dediğim gibi bir gün aniden ortadan kaybolsa bile sonrasında torunlara bahsedecek acayip bir masalımız olacağı kesin.

  • insanın içinden "sen ne ileri görüşlü güzel bir adammışsın ki, bizi böyle mezhepçi ışid, el nusra, boko haram, el kaide vs gibi yobazların eline bırakmamışsın" demesiyle vuku bulan minnet duyma hali. 1881'de doğan bir adamın vizyona bak, öte yandan 2014 yılında kazığa kelle takıp gezdiren mahluklara bak. sevmeyelim de taşa mı dönelim?

    edit: imla

  • "zaman cizelgesinde x noktasinda eve alinacak iyi konfigurasyonlu o gunku populer teknolojinin cogunu iceren bir bilgisayarin fiyati sabit olarak 1000$'dir" onermesinin asla degi$meyecegini ongoren teorem..

  • - deney yapacağım baba. bana bir bardak su ve üç buz getirir misin?
    - tamam.
    - şimdi de beş tane bebe bisküvisi getir.
    - tamam.
    - bisküvileri ye.
    - ama tokum...
    - yemen gerekiyor çünkü bana kırıntı lazım.
    - elimle ufalasam?
    - olmaz. bana gerçek kırıntı lazım.
    - peki. (yiyorum) al bakalım kırıntıları.
    - şimdi deneyimizde önce suyun içine buzları koyuyoruz...
    - evet...
    - sonra da buzlu suyun içine kırıntıları döküyoruz.
    - peki...
    - şimdi de bekliyoruz.
    (birkaç dakika bekledikten sonra)
    - şimdi de suyun tadına bakıyoruz.
    - tamam...
    (sudan bir yudum alıyor, yüzünü buruşturuyor, büyük bir ciddiyetle yorumda bulunuyor)
    - iğrenç ve soğuk.

  • air france hava yollarına ait concorde tipi uçak paris'ten havalanırken sol motoru alev almış ve kalkıştan kısa bir süre sonra düşmesiyle 113 yolcunun tamamı hayatını kaybetmiştir. bu kazadan sonra concorde uçakları tartışma konusu olmuştur uzun süre ve nihayet 2003 yılında uçuşlarına son verilmişir.

    kazanın kara kutu konuşmaları ise aynen şöyledir.

    kule: air france forty-five ninety, cleared for takeoff runway 26 right, wind zero ninety, eight knots.

    yardımcı pilot: forty-five ninety, cleared for takeoff 26 right.

    kaptan pilot: is everyone ready?

    yardımcı pilot: yes

    uçuş mühendisi: yes

    kaptan pilot: towards hundred v1 one-hundred and fifty

    kaptan pilot: top

    yardımcı pilot: go on christian

    uçuş mühendisi: we have four heated up.

    yardımcı pilot: hundred knots.

    kaptan pilot: confirmed.

    uçuş mühendisi: four green.

    yardımcı pilot: vee one.

    yardımcı pilot: watch out.

    kule:concorde forty-five ninety you have flames !! you have flames behind you.

    yardımcı pilot: roger.

    uçuş mühendisi: number two engine failure.

    kule: it's burning badly, huh.

    uçuş mühendisi: shut down engine number two.

    kaptan pilot: engine fire procedure.

    yardımcı pilot: watch out.

    yardımcı pilot: the airspeed the airspeed.

    yardımcı pilot: airspeed.

    kule: it's burning badly and i'm not sure it's coming from the engine.

    kaptan pilot: gear on the way up.

    kule: forty-five ninety you have strong flames behind you.

    uçuş mühendisi: the gear doesn't.

    kule: so, at your convenience, you have priority to return for landing.

    uçuş mühendisi: the gear?

    yardımcı pilot: no.

    kaptan pilot: the gear coming up.

    yardımcı pilot: roger.

    yardımcı pilot: i'm trying

    uçuş mühendisi: i'm hitting

    kaptan pilot: are you shutting down engine two.

    uçuş mühendisi: i've shut it down.

    yardımcı pilot: airspeed.

    yardımcı pilot: the gear won't retract.

    yardımcı pilot: airspeed.

    itfaiye: de gaulle tower from fire service leader.

    kule: fire service leader, uh ... the concorde, i don't know its intentions, get yourself in position near the south doublet.

    itfaiye: de gaulle tower from fire service leader authorisation to enter twenty-six right.

    yardımcı pilot: le bourget le bourget.

    kaptan pilot: too late

    kule: fire service leader, correction, the concorde is returning to runway zero nine in the opposite direction.

    kaptan pilot: no time, no

    yardımcı pilot: negative, we're trying le bourget.

    yardımcı pilot: no

    itfaiye: de gaulle tower from fire service leader, can you give me the situation of the concorde.

  • titreme, soguk terleme, goz karartisi, tansiyon artisi gibi belirtileri vardir.
    hemen, tercihen önce sekerli sivi alinmali, ardindan sekerli bir seyler yenilmelidir.
    alinan seker, kana karisma süresi geç olan ve "yavas seker" tabir edilen seker ihtiva eden ekmek, bisküvi gibi gidalarla desteklenmelidir.
    keza hipoglisemiden hemen sonra alacaginiz fruktoz ve glukoz gibi "hizli seker" (ki meyve de ve bilumum tatli yiyecek içecekte vardir), kandaki seker seviyesini arttiracak, bu sefer de vücut tepkisel olarak fazla insulin üreteceginden tekrar hipoglisemiye varilacaktir.

    en iyisi reçelli ekmek, veya yogut+bal ve yanina bir dilim kepek ekmegi. hem dogal seker tüketmis olursunuz, hem kana geç karisan cinsinden de tüketmis olmanizdan dolayi kan sekeri yoyo yapmaz.