ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
28 aralık 2014 torku konyaspor beşiktaş maçı
-
1-2 bitmesini beklediğim maç. goller töre ve sosa.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
bu yuvarlak gözlükler bana neden bi leon yada jhon lenon havası vermiyo lan, geçen otobüste kör sanıp yer verdiler amk.
son 2 yılda restoranlardaki fiyat artışı
-
senelerce bu mesleğe gönül vermiş.. bulaşıkçılıktan tutun, aşçıbaşı yardımcılığı, garson, komi ve barmen olarak yıllarca bu işten ekmek yemiş zamanında kendi mekanını açmış bir insan evladı olarak anlatayım.
dünya üzerinde ekvator çizgisi gibi bir üzüm şeridi vardır. bu şerit üzerinde olan ülkeler türkiye, fransa, italya, amerka, şili vs. dünyanın en güzel üzümlerini elde eder. bu ülkeler şarap konusunda dünya da öncüdür çünkü topraklarında çeşit çeşit yetişen üzümler , meyveler var. bu ülkelerin hemen hemen hepsi dünya sofralarına sofralık ya da şato dediğimiz şaraplar üretir ve bir sektördür. ülkemiz de şarap sektörü yoktur. bu kadar bereketli topraklarda üretilen üzümler sofralarda tüketilir ya da işte bildiğimiz bir kaç şarap markası ve dünya sofralarında bizim şaraplarımızın adı bile bilinmez. mevzu şarap değil. üzüm yetişen topraklar bereketlidir. et, meyve, sebze, tahıl boldur. ucuzdur.
üzüm kuşağındaki ülkelerin toprakları çok bereketlidir. her türlü meyve, sebze kolayca yetişir. güneş var, su var!
hayvancılık da bu kuşak üzerinde ki ülkelerde önemli bir geçim kaynağıdır. sonsuz üzüm bağları gibi meralar, çayırlar.
ülkemiz de artık kurban bayramı olmasa kıymayı, kuşbaşıyı uzaylı sanacak o kadar çok insan var ki? geçtim antirikot, pirzola, şaşlık. mesela ben pirzolayı en son "canım kardeşim filminde görmüştüm..!" et kültürü mangalda tavuk kanadı ile sınırlı.
sucuk bizim milli yiyeceğimiz artık hayal! bim, şok markette tavuk kanadı ve toz haline getirilmiş sucuk benzeri şeyler yiyoruz.
bu göz daha bir kaç ay öncesine kadar sivri biberi 17 tl. domatesi 8 tl den gördü.
karnımızı doyuramıyoruz!
lan onu bunu bırak bir çiğ köfte keyfimiz vardı.. artık salçalı, acı bulgura nar şerbeti döküp dürüm yapıp yiyoruz.
eskiden memur kesim elinde bir file ile evine dönerken tam mevsiminde kiraz halen 12 tl.
bu kadar bereketli,sulak, çayırları meraları bir ülkede sen ceviz ağaçlarını keser mobilya yaparsan.. bir gece de binlerce zeytin ağacını sökersen..
troll ile , dinamit ile balık avlarsan. bırak restoranları tencereni kaynatamazsın. kuru fasulyenin kilosu kaç para?
devlet sen işletmene alkolü alırken de vergi kesiyor sen satarken de. kiralar euro ya da dolar üzerinden.
ssk ve bağ-kur primleri zaten anlatmaya gerek yok. işkal-iye vergisi, temizlik vergisi, çöp vergisi. vergisi..vergisi..vergisi.
devlet nankör ayrıca. bu kadar vergi aldığı alkolü, mekanları, eğlence sektörünü bir de baltalamak için elinden geleni yapıyor. beyoğlu'ndan masaların kaldırılması gibi. gidip bakın beyoğlu ne halde? en son bir cumartesi gecesi , mis gibi bir hava tarihi cumhuriyet meyhanesinde altı masa vardır.
bir zamanlar bu ülke kendisini doyuran,ilen yedi ülkeden birisiydi. şimdi saman, muz, buğday, pirinç ithal ediyor. alanya da artık muz, portakal, limon bahçesi bulamazsın. güneydoğu da hayvancılık bitti. ege de zeytin ağaçları kesildi. karadeniz de yaylalar yağmalanıyor. çay üzerinde oynana oyunlar, fındık üzerinde ki kumpaslar.
sen halen dürüm desin.. restorandasın.
bu ülkenin artık öyle dışarıda yemek yemek, bir resteurant'ta oturup kutlama yapmak vs. gibi bir kültürü yok.
tv kültürü, acun kültürü, adına çiğ köfte dedikleri salçalı bulgur dürüm kültürü var.
haa...! bir de miting kültürü var. sucuk-ekmek, döner, ayran beleş! iki bayrak salla hesabı öde.
çifçinin ağaçlarını kesiyorlar, köylünün deresini kurutuyorlar, halkın ormanlarını gasp ediyorlar. mazot, gübre,yem, tohum, dere, mera tarım ve ormancılığa dair ne varsa mahvediyorlar.!
çocukları babalarından, dedelerinden kalan toprakları ekip biçmesin. madenlerinde, inşaatlarında, kendi yarattıkları düşmanları ile kendi çocuklarının hiçbir zaman gitmedikleri savaşlar da ölsün diye!
daha iyi günlerimiz bunlar!
eminönü'ndeki baklava izdihamı
-
lan o değil vidyonun 4:22 saniyesinde kadraja giren bir türbanlı abla var. vay nasını didim. mesele baklava mıymış? ben erkek halime o güruhun içine girmeye korkarım la... vazgeçmedi de baklava sevdasından... helal ablaya dicem o da bi garip olacak...
not: la elitist diilim ha... fafori yemeğim hala kuru fasülye pilav. sonrasında çay gelince mutlu olan bi vatandaşım. ama hakket bu muhafazakarlık anlayışı çok ilginç bu coğrafyada. otobüste yan yana oturamazsın da burada baklava sevdasına... vay nasını la hakket.
90'larda internete girmek
-
1997'ye kadar evden internete girmek pahalı bir yatırımdı çünkü 822'li beleş telefon hatları üstünden hizmet veren servis sağlayıcılar henüz yoktu. haliyle üniversitelerin gateway dialup numaralarını aramanız gerekiyordu. eskişehir'de baum böyle bir hizmet vermediğinden de odtü'nün dialup'larını arıyorduk. yapabildiklerimiz tabi irc, telnet/tn3270, ping, finger, mud (bkz: bizim mud)'dan ibaretti. 2400 baud (yani saniyede sadece 300 byte aktarabilen) modemle daha fazlasını yapmak pek mümkün değildi malum. o dönemler evden bbs'lere bağlanmak daha çok seviliyordu o yüzden.
üniversiteden girmek ise daha sıradandı çünkü üniversitelerde hem güçlü makineler hem de hızlı internet olurdu. vm/cms, linux, windows nt gibi 90'ların ezoterik teknolojileriyle internet'e bağlanma tecrübesi yaşamak mümkündü. trickle gibi hizmetlerden ftp delegasyonu yapmak, irc öncesi bitnet'ten relay chat yapmak, usenet gruplarından download yapmak gibi imkanlar gırlaydı. hatta web'in ilk zamanları gopher daha çok tercih edilen bir protokoldü. web sayfasının gopher sürümü varsa download'lar için tercih edilirdi. (o dönemin tarayıcıları gopher://... şeklinde adresleri ve protokolü desteklerlerdi, artık pek kalmadı sanırım).
bugün john carmack'i twitter'dan takip ediyorum o zamanlar "bakalım yeni güncelleme ne demiş bize" görmek için .plan'ine finger atıyorduk.
sanırım 90'larda internet'e bağlanmanın en güzel yanı internet gibi varlığından hiç haberdar olmadığımız ve 90'larda doğanların aksine bir anda hayatımıza ortasından girmiş devasa teknolojik fenomenle tanışmaktı. her şey yeniydi, her şey ilginçti ve her şey hayranlık bırakacak kadar güzeldi. içinde varlığını kanıksamış doğmak gibi değil, zamanda yolculuk gibi. benzer bir hayranlığı 2000'ler kuşağına ne yaşatacak acaba?
gece araç kullanmanın imkansız hale gelmesi
-
başlığı açacaktım. zaten acilmiş.
artık gerçekten süremiyorum. gözlerim mahvoluyor. üstüne sis farını da açıyorlar. gece artık zorunlu olmadıkça çıkmıyorum.
medeni bir ülkede olsa hepsi anında trafikten men edilir.
bu işin artık boku çıktı. tahammül edilecek hali kalmadı. 10 araçtan 8 tanesi böyle
devletin artık bu ise acil olarak el atması gerekiyor. insanlar olüyor artık.
bu ayarsız, merceksiz farlara led mi xenon mu ne yarragimda taktıran herkesin
allah belalarini versin,
ölmüşleri kabir azabı ceksin
sevgiden, şefkatden mahrum kalsın
eşinden, dostundan hep ah alsın
en kısa zamanda kanser olsun gebersin
iki yakası bir araya gelmesin.
eşi varsa aldatsın
son söz bunu takan ustalar içinde geçerli üstteki beddualar.
allah aşkına su başlığı gündem yapalım.
deniz akkaya'nın paylaştığı ahbap yolsuzluk mesajı
-
"başımıza gelmese gerçekten bizde inanmazdık belki, bu iddialar doğruysa vah ki ne vah ülkemize"
iddiaları sunan sensin doğruysa diye niye soruyorsun ?
300 usd ye anlaş telde haluk ile görüş sonra dön adamlara 600 usd den fatura iste bu kadar ucuz kurgu olmaz ya.
şöyle bir hikaye yazın bir dahakine "fatura açığımız var sen 300 yerine 400 usd al bizde 600 yaz" daha ikna edici olur.
kayhan yıldızoğlu
-
trt'de 20 küsür yıl evvel çalışırken röportaj için ekipçe evine gitmişliğimiz vardır. hatta şöyle bir anım da var: epeyce kalabalığız, ev baya karışık, kablolar, ışıklar falan. herkese kahve çay geldi, bana gelmedi. kayhan hoca dedi ki, sana gelmedi mi içecek bir şey. yok dedim hocam gerek yok sağolun. öyle olmaz dedi, ben sana bi kahve yapıp geliyorum. gitti yaptı geldi, elinden kahve içmişliğim vardır. allah gani gani rahmet eylesin. mekanı cennet olsun. :(
debe editi: mekanın cennet olsun.
bülent ersoy'un 55 tilki derisinden kürkü
-
kefeni olur inşallah
e. gündeş'e 2 milyon $'lık yüzükle evlenme teklifi
-
bir sevgilin de meşru işlerle uğraşsın kızım ya...
edit: arkadaşlar evet uche var. mesaj atmanıza gerek yok.
bipolar bozukluk ve sanatsal yaratıcılık
-
stanford'da bipolar bozuklukla yaraticiligin correlation'i olup olmadigini ortaya cikarmaya calisan bi makale yazmislar. burdaki arkadaslar da onu referans veriyorlar, 'aha bakin bu bilinen bisey' demek icin.
yapmayin, etmeyin. yaraticilik kelimesini bi tanimlayin bana once? nasil olculur, birimi nedir filan bu cevaplarla gelin bana. ondan sonra bilimde de 'bu bilinen bi gercek' dediginiz makaleleri sadece basliklarini okumadan gelin de yazin.
stanford'da yapilan arastirmada baron-welsh art scale denen dangalak otesi bir testle bipolar insanlari normal insanlardan ayirmaya calismislar yaraticilik adina. 1950lerde bulunmus bu test nasilmis biliyo musunuz? 100-200 tane degisik resmi once sanatcilara gosteriyosun, onlarin begenip begenmemelerine gore her resim adina bir like ve dislike probability cikariyosun.
ondan sonra herhangi bir insanin sanatcilik degerini bulabilmek icin de bu resimleri ona teker teker gosterip begenip begenmedigini soruyosun. resimlerin toplaminda istatistiksel oranlarda sanatcilarin begendiklerini begenenler yaratici cikiyor. yine resimler konusunda sanatcilarla ayni fikirde olmayanlar da art ozurlu cikiyor. makalede varilan sonuc da su: bipolar insanlar sanatcilarin begendikleri resimlerden normal insanlardan daha cogunu begendi diye normalden daha yaraticiymis. sanatcilar... normal/bipolar insanlara gosterilen resimler... sonuc: there's a relation with creativity and bipolar disorder. hadi ordan be demek istiyorum sayin seyirciler.
lutfen bipolarligin ve yaraticiligin iliskisini sorgulamadan once kendinize su sorulari sorun:
1. yaraticilik nedir, olcu birimi nedir, nasil karsilastirilir?
2. bipolar insan hayatina normal devam ederken bu rahatsizligi ortaya ciktiginda dan diye icindeki yaraticilik da ortaya cikabilir mi?
3. yazarlar sairler ressamlar muzisyenler vs. onlarin her allahin gunu yaratici olmasini bekleyebilir miyiz? elbette onlarin da uretmeye cok istekli oldugu ya da caninin hic bisey yapmak istemedigi donemler olamaz mi? bu her insanda yok mu? peki bu belirtiler bazi sanatcilarda bipolarlik belirtileriyle karistiriliyor olabilir mi?
evet sorun bunlari kendinize, ondan sonra da eger size bipolar teshisi konduysa ve caniniz istiyosa "yuppig yuppig ben bipolarim yaraticiyim, i am special" diye ortalikta bi guzel gezinin.
yaran diyaloglar
-
oğlum 7 yaşında, berbere gittik ikimizde traş olacağız. ufaklık traşını oldu sıra bana geldi. berber çocukluk arkadaşı olunca muhabbet sohbet derken zaman bayağı geçti, oğlumun oflayıp puflamalarını duyuyorum bi yandan. işimiz bitti vedalastık çıkarken aşağıdaki diyalog gerçekleşti.
+baba bence gitmeyelim tekrar girelim içeri
-noldu lan çok mu sevdin berberi?
+ne sevcem be seni beklerken tekrar uzadı saçlarım, annem kızar şimdi niye traş olmadın sen diye.
-eşşoolu..
edvard munch
-
hayatı boyunca aklının bir köşesinde ölüm düşüncesiyle yaşamış ressam. tabloları insanın hayat karşısındaki o büyük çaresizliğini anlatır hep. hasta çocuk tablosunda kayıp giden bir hayat için yas tutturur insana. ölü ya da en azından vazgeçmiş insanlardır resimlerinin konusu, hayattan çok ölüme yakın insanlar. hep erken söylenmekten korkulup, asla söylenemeyen sözler gibi. alain de botton kitabında bundan mı bahsetmişti bilmiyorum ama edvard munch'ün anımsattığı şeyler çok gerçek.
hayat ve varolmak karşısındaki çaresizlik, insanın bütün bu gerçekliğe karşın elinden hiçbir şey gelmemesi, çıldırmak, kendini yok etmek. karanlık, bir kez girildi mi bir daha geri dönülemeyecek o devasa yapının kapısında bekler edvard munch. ne de olsa orada herkese yer vardır.
''when you out of the blue
and into the black.''
http://www.germanexpressionist.com/…nch_madonna.jpg
http://www.hdwallpapersdesktop.com/…h wallpaper.jpg
http://www.wholesalechinaoilpainting.com/…69587.jpg (hasta çocuk)
http://www.paintingmania.com/…bed-fever-16_4107.jpg
ve tabii;
http://upload.wikimedia.org/…9082327!the_scream.jpg