hesabın var mı? giriş yap

  • nedenini anlamak çok da zor değildir.

    araştırma görevlisi demek, eli henüz para görmüş yeni mezun demektir. para da öyle çok matah bir para değildir ama "almışken" felsefesini kısmen uygulamanıza izin verir. kışlık bot alsanız, yazın sıkıntı çekersiniz. yazlık ayakkabı alsanız kışın sıkıntı çekersiniz. abiye ayakkabı alsanız, bir anda gardırobunuzu değiştirmek zorunda kalacağınız için pahalıya patlar. hem spor ayakkabı olacak hem her mevsim olacak hem spor giyinmenize uygun olacak hem de trekking vs hafta sonu kaçışlarına uygun olacak. eh, işte 10 fonksiyonu yerine getirdiği için elde de para var, artık öğrencilikteki gibi değilsiniz, bastırıp parayı alıyorsunuz en iyisinden bir dağcı ayakkabısı.

    işe git, uyumlu. oradan çıkınca bara git cool. oradan çıkınca eve git, çıkarmadan yat, terletmez. hafta sonu atla trekking'e git, şukela.

    ben dağcılık ayakkabısı giymeyen araştırma görevlisine iyi gözle bakmam.

  • erkek olanının kronolojisi şöyledir:

    1- evlilik meraklısı kadınla, evlilik meraklısı olduğunu kendisi de bilmeyen erkek tanışırlar. ilişkilerinin ilk dönemlerinde erkek bütün arkadaşlarına “evlilik ne yeeaaa, ne evlenmesi abiiiee?” der ve evli arkadaşlarını yerden yere vurur.
    2- kadın kişisi zamanla erkeğin sosyal alanlarını kısıtlar, tüm vaktini kendine harcamasını sağlar. bunu profesyonelce yapabilirse son aşamaya kadar ilerleyebilir, mühim olan erkeğin içinde -varsa- evlilik canavarını çıkarabilmektir.
    3- erkek kişi önce gece dışarı çıkmalardan, akabinde türlü aktiviteleri yaptığı arkadaşlarından kopar. kadın, ilmek ilmek işlediği planda sona gelmiştir.
    4- evlilikten asla bahsetmeyen ve konusu açıldığında “ne evliliği ya saçmala ufff bunlar hep toplumun dayatması, varoş musun sen?” diyen kadın gidilen düğünlerde, arkadaşlarının sosyal medya paylaşımlarında erkeğe gerekli mesajı verir.
    5- erkeğin arkadaşları ciddi giden bi ilişkiye müdahale etmenin ayıp olduğu sanrısıyla ses etmez ama hafiften t.şak geçmeye başlar. işte kadının asıl kazandığı nokta burasıdır: şamar oğlanı edilen erkeğe “onlar senin ilişkini kıskanıyorlar, bak hepsi yalnız başlarına ölüp gidecek...” minvalinde sözler eder. erkeğin kabuğu kırılmış, eski dostlar düşman olmuştur. kadın onun kurtarıcısıdır.
    6- evlilik fikri erkeğin de kafasında da filizlenir. bulunduğu ortamlarda evliliği savunan, makul bulduğunu belirten ifadeler kurmaya başlar.
    7- kadının arkadaşları tarafından hiç beklemediği bi anda, durup dururken sorguya çekilir. mevzu uzatılmadan en yakın olanlarla yüzük bakmaya gidilir, kadının haberi olmadan(?) en beğendiği yüzük alınır ve evlilik teklif edilir.
    8- erkek bi gün kendini evliliğe, düğüne ve tüm bu saçmalığa sonuna kadar karşı olan kadınla düğünün yapılacağı mekandaki masaların üstünde duracak şamdanlar incelerken bulur. artık çok geçtir, organizasyon firmasıyla en iyi şamdan için pazarlık yapıyordur.
    9- evlilik gerçekleşir, eski dostlar son bi vefa gösterisi yapıp düğünde ayılar gibi içerler. bu gece veda gecesidir; erkek her ne kadar “olum be farkı var lan sadece aynı evde yaşiycaz, ben yine aynı ben!” diye sinirlense de iki tarafın da bildiği gibi o iş hiç öyle değildir.
    10- erkek artık evlidir. rastagele akşamlar arkadaşlarıyla bara gidip 2 bira atan adam evde mandalina yiyip survivor izliyordur. hayattaki en büyük derdi akşamki dizinin özetinin uzun sürmesidir. yoktur artık öyle “bugün içelim de pazar yatarız ehehhe” dünyası.

    tüm bu süreçten sonra kısacık sürede tüm ömrünce inşa ettği benliği bütünüyle değişmiş erkekten eski performansını beklemek ahmaklıktır. elbette evli barklı insanın bekar gibi yaşaması doğru değildir fakat bi insan da böyle 180 derece değişemez. zaten bu farklılığın sonucunda da ya aldatmalar başlar ya da kavgalar. en kötüsüyse ikisinin de birlikte başlaması, kahırbela. evlerden ırak.

    bu yüzden evlenen insanlar bekarlarla az görüşüyorsa ben o şeye evlilik demem. bırakın evlilik iki insanın anlaşmalı köleliği değil de; ömür boyu birlikte, yaptıkları her şeyden -ve birlikte yapabilerek- keyif aldıkları bi şey olsun. evlenince aramayan arkadaşlarınızı da aramayın amk sonra boşanıp “eeooo konko noroyo godoyoroz? :)” diye aç köpek gibi ortamınıza tebelleş olurlar.

  • uzun vade üzerine bir argümandır.

    küresel ısınmanın insanlık için oldukça faydalı bir şey olduğunu düşünüyorum. evrimsel olarak bakıldığında türler kendilerini tehdit edecek çevresel faktörlere maruz kalmadıkça gelişim ve değişimleri gereksizdir. türlerin çevreye adapte olma veya çevreyi kendi çıkarları doğrultusunda manipüle etme zorunluluğu yalnızca çevresel faktörlerin değişimi ile mümkündür.

    eğer çevre şartları uzunca bir süre değişmezse insanlar değişen şartlar sebebiyle çevreyi manipüle etmeyi öğrenmek zorunda kalmazlar. böylelikle oldukları yerde sayarlar ve ani bir çevresel değişiklikte topluca yok olurlar.

    örneğin dinozorlar milyonlarca yıl boyunca çevreye en adapte tür olarak yaşadılar ancak insanların aksine dinozorlar doğal şartlar tarafından çevreyi kendi çıkarları doğrultusunda manipüle edebilecek şekilde evrimleştirilmedikleri için aniden yaşanan bir çevresel değişiklikte neredeyse yok oldular. insanları çevreyi günümüzde olduğundan daha iyi manipüle etmeye zorlayacak çevresel değişimler yaşanmadığı müddetçe durum insanlar için de de konusu.

    eğer yüz yıl önceki petrol ve enerji tüketim istatistiklerince yapılan tahminlerine bakarsanız o zamanlar insanlık mevcut petrol kaynaklarının 2000 yılına varmadan tükeneceğini öngördüklerini görürsünüz.

    ancak bu denli önemli bir enerji kaynağının tükenmesi riski insanları böyle bir ihtimale karşı önlem alma zorunluluğu ile karşı karşıya getirmiş ve bilimsel çalışmalar desteklenerek petrol kullanımının çok daha verimli bir hale getirmesi bu riski atlatmamızı sağlamıştır.

    bugünkü küresel ısınma tehlikesi de o yıllardaki gibi zorluklarla beraber bu zorluklara çözüm bulma arayışını beraberinde getirdiği için insanlık bu alanda araştırma ve geliştirme yapmak ve ilerleme kat etmek zorundadır.

    küresel ısınmanın çözümü için kimya, fizik, coğrafya, meteoroloji ve jeomühendislik gibi çeşitli alanlarda yapılan araştırmalar bu bilim kollarının araştırma yaptıkları alanlarda normalden çok daha hızlı ilerleme kaydetmelerini sağlar. ancak küresel ısınma hiç ortaya çıkmasa bu konuda hiçbir sorunla karşılaşılmadığı için çözüm uğraşı da ortaya çıkmaz.

    bu noktada " tamam da küresel ısınma olmasın biz de yavaş yavaş gelişelim işte ne olacak" diyenler olacaktır.

    insanlığın yavaş yavaş gelişmesi gibi bir seçenek yok arkadaşlar. böyle bir seçenek yok çünkü başımıza ne iş geleceğini bilmiyoruz. şimdiye dek yaşam tarihinde meydana gelmiş 5 büyük toplu yok oluş vardır ->görsel

    haritada görebileceğiniz gibi bu toplu yok oluşlar ani atmosfer değişimi, volkan patlaması ve asteroid çarpması gibi görünürde hiçbir şey yokken meydana gelmiş ve yaşama çok ağır darbeler indirmiş olaylardır. şu videonun 5:40 sonrasını izlerseniz mesela şu an dünya üzerinde patlaması mümkün ve yakın olan, ne zaman patlayacağını bilmediğimiz ve patladığında küresel ısınmayı devede kulak bırakacak derecede felaketle sonuçlanacak süper volkanlar olduğunu görürsünüz.

    şimdi bir katilin sizi 7 gün içerisinde öldürmeye çalışacağını bildiğinizi, ancak hangi gün öldüreceği konusunda bilgi sahibi olmadığınızı varsayın. mantıklı olan ilk günden kendinizi savunabilmek için gerekli tedbirler almaya başlamak mıdır yoksa 7. günü bekleyip 7. güne gelindiğinde bir şeyler yapmaya çalışmak mıdır?

    bu senaryoda küresel ısınmayı size katile karşı kendinizi koruyabilmeniz için "oğlum bak kendine gel senin kendini korumayı öğrenmen lazım yoksa öleceksin " diyen arkadaşınız olarak hayal edebilirsiniz.

    daha iyi anlaşılabilmesi için görsel -> görsel

    bu arkadaşa örnek olarak, şu videoda özetlenen araştırmaların ve bilgilerin ortaya çıkışlarının sebebinin başlı başına küresel ısınma olduğunu ve eğer küresel ısınma olmasaydı hiçbiri ile meşgul olma ihtiyacı duymayacağımızı tahmin edebilirsiniz. bu alanlarda araştırma yapılması ve araştırmaların başarılı olması durumunda atmosfer ve kimyası hakkında çok daha geniş bilgi ve eylem kapasitesine sahip olacağımızdan, yok olma ihtimalimizi uzun soluklu süreçte azaltmış ve belki de çok daha tehlikeli felaketlere karşı hazırlanma imkanı bulmuş olacağız.

    sonuç olarak küresel ısınmayı önleme çabamız sayesinde edindiğimiz teknolojiler ve bilgiler ile bu duruma karşı hazırlanma olanağımız da artar.

    hayatta kalabilmek için zorlukları yok etmek mantığı tutarsızdır, çünkü hayatta kalmak için zorluklar elzemdir. zorlukları önlemek veya yok etmek değil, onların üstesinden gelmek için çabalamak gelişime ön ayak olur.

    yani küresel ısınma problemini çözmek isteyenler " ne yapmazsak küresel ısınma olmaz" düşünce biçimini bir kenara bırakıp "ne yaparsak küresel ısınma bize zarar veremez" düşünce biçimini benimsemelidir.

  • sürekli süregelen bir harekettir. bilirsiniz bizim milletimizde hedefe ulaşmak için yapılan her şey mübahtır. sırf yer kapacağım diye, ya da ayakta rahat bir konum elde etmek için kapı açılır açılmaz saldırır bu kitle. birde asıl komik olan, gençleri terbiyeden ve görgüden yoksun olarak addeden 65 yaş civarı olan saygı değer yaşlılarımız bu metro kapıları açılınca millete omuz atan bir usain bolt'a dönüşüyorlar. hedefe kitlenmiş terminatör misali koltuklara yöneliyorlar.

    birde elinden geldiğince inen insanların bitmesini bekleyen insanlar var, onlar da bu öküz kitlenin hareketlerini görünce yaptıkları şeyden hiç haz almıyorlardır eminim. "ulan adam gibi bekledik, tüm yerlere onlar kondu" algısı elbet oluşuyor bilinç altında. he insanlık yapmanın verdiği huzur vardır belki, onun da sabahın köründe okuluna işine giden uykusuz insanların pollyanna genleri o saatlerde çalışmadığı için pek etkili olduğunu düşünmüyorum.

    insanlık yapmanın, düşünceli olmanın ve kurallara uymanın gerizekalılık, saflık olarak değerlendirildiği bu güzelim ülkemde, üç kağıtçılık, çakallık ve şerefsizlik alkışlandıkça, onaylandıkça bu durum siksen değişmez kardeşlerim. yer kapacağım diye maymunlaşmayın yeter.

  • ne intel ik ne de kapitalizmin bu oyunda suçu yok.

    psikopat yıllarca ailesinden ve arkadaşlarından kendisini saklayabildiyse yılda bir kez görüştüğü ik dan tabii ki saklar.
    iyi okullarda okumak, çok para kazanmak, aileden sevgi görmek psikopatlığı geçirmiyor, belki fakir ve eğitimsiz bir insana göre daha iyi sakladığı için farkedilmeden yaşamasına yol açıyor ama kesinlikle yok etmiyor.

    öte yandan intel, samsung, unilever gibi şriketlerin şahısların psikopatça tavırlarını başarıya giden yol olarak görüp destekledikleri de bir gerçek.
    uzun yıllar samsung , unileverin belli markaları, mastercard vs bakan ajanslarda çalıştım. müşterilerimin ortak özelliği kendilerinde diğer insanları rahatsız etme hakkı olduğunu sanmalarıydı.
    kaba olmak, başkalarını kırmak, olmayacak bir işi zorlamak, mesai saatleri dışında taciz edercesine aramak onlar için “utana sıkala” yapılan eylemler değildi, aksine başarı göstergesiydi.
    yani 23.45 de revizyon için aramak “adanmışlık”, 1 iş parasına 3 iş çıkartmak için karşı şirketi tehdit etmek “iyi pazarlık” , ekibindeki bir insana kafayı takıp onu insanların önünde rezil edercesine sürekli yermek “liderlik”.
    hal böyle olunca ahlaksızca hırsı insanlar başarılı oluyor, makul insanlar ise alt kademelerde yer alıyor çünkü adamın / kadının patronu çıkıp “evet haklısın gülsu çalışması çok zor ve problemli ama sayesinde 2 liralık işi 1 liraya ve 5 hafta yerine 4 haftada bitirdik o yüzden şirketimiz için değerli bir “asset” “ diyebiliyor. yani ahlaksızlık, tehdit, kabalık şirket çıkarını sağladığı sürece ödüllendiriliyor, böyle olmayanlar “vasat” olarak kalıyor...

    cihan açarmana geri dönersek.
    hırslı ama vasat.

    kimse alınmasın 1999 yılında bilgi üniversitesine girmek dünyanın en kolay şeyiydi, öss den barajı geçmeniz bile yeterli oluyordu neredeyse (açıkçası bizim okulda bilgi 2003-2004 yıllarına kadar öss de istediğini kazanamayanların gittiği okul olarak kaldı.) o nedenle 1999 yılında bilgiyi kazanmış birisine akıllı diyemeyeceğim, ortaokul-lise eğitimini yazmadığına göre vasat bir okuldan. robert, alman vs olsa onu da büyük harflerle yazardı mutlaka.

    mutluluğu bile “türkiyede en mutlu ilk 10 aile arasında girerdik” diyerek sıralandıran manevi derinlikten yoksun bir babanın verdiği hırsla yaşamış. düşünsenize mutluluğunuzu bile sıralandırmanız gereken bir ortamda büyüyorsunuz...

  • buna göz yuman kişi kesinlikle gavat değildir. her önünüze gelene gavat demeye çok alıştınız bakıyorum. gavat, bu durumdan nakti bir kazancı olan kişiye denilir.

    bu kişi godoştur.