hesabın var mı? giriş yap

  • michelangelo'nun taa 1500'lerde yaptığı ünlü resim. ademin yaratılışı olarak bilinen resim ile ilgili bir sürü teori var. adamın 1500'de yaptığı tabloyu bu yıllarda bile zor anlıyoruz.

    resimde tanrı'yı betimleyen çizim beyine benzeyen bir kalıbın içine oturtulmuş ve meğer gerçekten de michelangelo beynin içinde olduğunu çizmiş. oysa her şey göründüğü kadar basitmiş.

    şimdi resme bakınca 'oha lan harbiden beyin' moduna giriyorsunuz. şuradan

    michelangelo tabi burada hemen anatomik bilgisini konuşturup beynin orta kısmına tanrıyı yerleştirmiş. tanrıyı beyinde konumlandırdığı yeri de şurada

    bu resim hakkında söylenen tanrı'nın ilk insan âdem'e hayat vermesini betimlediğidir. adından da anlaşılacağı üzere (bkz: adem'in yaratılışı). ama burada michelangelo tanrı sensin demiş olabilir. tanrıyı beynin orta kısmına yerleştirirken, işte şöyle

    yani en başa dönersek anlam yüklediğimiz şeylerin çoğu bize ait. nasıl görüp kabul ediyorsak onun da o amaçla yapıldığına inanıyoruz. bazı şeyler aslında sadece göründüğü gibi.

  • başlıkta bütün anahtar kelimeler ile aradım bulamadım. yarar mı yarmaz mı bilmem ama benim için birazdan yazacağım fıkra türk mizahının mihengi nasreddin hoca fıkralarının en güzelidir . gerek içerdiği zamanın ruhunu yansıtan öğeler (akçe tahtası, gölge kadı gibi), gerek türkçemizdeki güzel bir deyime (odun kırıcının hıh deyicisi olmak) selam çakması, gerekse espri anlayışı olarak çok hoşuma gider.

    fıkramız şöyle:

    günlerden bir gün akşehir kadısına iki adam başvurmuş. kadı şikayetlerini sormuş. adamlardan ilki "kadı efendi bu adam biriyle odun kırmak için 100 akçeye anlaştı, bu adam odunu kırdı, ben de yanısıra 'hıh' dedim. bu 100 akçede benim de hakkım var, hakkımı vermiyor" demiş. kadı bakmış adam hak konusunda ısrarcı, ne dese adamı ikna edemiyor, demiş "karşı odada gölge kadı var, o böyle işleri benden iyi bilir". geçmişler karşı odaya gölge kadı nasreddin hoca tabiki. durumu anlatmışlar. nasreddin hoca "bana bir akçe tahtası getirin" demiş. hoca odun kıran adamdan 100 akçeyi almış, odun kıran adamı odadan çıkarıp "hıh" diyen adam odada iken 100 akçeyi akçe tahtasına vura vura, sesli sesli saymış. sonra odun kıran adamı odaya alıp 100 akçeyi vermiş. hıh diyen adama da dönmüş "para odun kırana gitti, sesi de senin oldu. adalet yerini buldu" demiş

  • haklı olan yazardır. çocuktur yapar şımarıklığı arkasına sığınmayın. çocuğa kimse bir şey demiyor zaten ailesi bir şekilde çocuğu susturabilmeli. mahalledeki köpek değil ki bu insan. yanında ailesi var. bir şekilde kontrol altına alınması gerekir. kimsenin kimseye rahatsız etmeye hakkı yok.

  • şimdi size bir olay anlatayım karakterler ve yaşları aşağıdadır.

    aliko ; esas oğlan (çünkü benim oğlan). 2 yaşı yeni geçti.
    ılgın : esas kız 2 yaşı yeni geçti oda (arkadaşımın kızı)
    çağan : bu da arkadaşın oğlu ve üç yaşına yaklaşıyor.

    şimdi; çağan, biraz büyük olmasından mütevellit biraz sert, oyuncaklarını çok paylaşmaz özellikle ılgın 'a karşı daha bir sert. biraz da artist. bizim aliko da oyuncak konusunda sıkıntı çıkarabiliyor ama sıkıya gelince verir, başka bir oyuncağa geçer. ben diyeyim efendi siz deyin tırsak. ılgın kızımız ise bu iki erkekten sıra bulursa oynuyor garibim. biraz da sessiz mizaçlı biz kızımız.

    neyse olaya dönersek;

    ılgın ısrarla o anda kimsenin yüzüne bakmadığı bir oyuncağı aldı. ev sahibi olmanın etkisi ile çağan onu elinden aldı ve yere attı. ılgın yine aldı. çağan bu sefer de yere atınca kızımız hali ile ağladı.

    işte o zaman devreye bizim oğlan girdi ve oyuncağı çağan 'ın yanından aldığı gibi ılgın ' a verdi.

    ve o zaman işte o acı gerçekle ilk defa karşılaştı;

    ılgın kızımız oyuncağı eline alır almaz bizimkinin kafasına geçirdi ve çağan 'a gülümsedi.

    aliko, hatunların efendi adam yerine piç tercihi ile ilk defa karşılaştı. bunun son olmayacağını da zamanla öğrenecek heralde.

    üçüne de allah uzun ömür versin bu arada.

  • epicfail: adam levine'den nefret ediyorum. behati'yi elimden aldı.
    siri: hangi elinden, sağ elinden mi sol elinden mi?

  • standart olarak 143.5 cm (ya da 4 ft. 8.5 in.) olan aralık. rayların bu standart aralıkla inşa edilmesi hemen akla şu ilginç soruyu getirir:

    neden 143.5 cm? neden 150 gibi her tren yolu işçisinin kolayca hatırlayabileceği yuvarlak bir rakam değil?

    cevabı ise sorudan daha ilginçtir:

    ta roma kültüründen bu yana avrupa'da var olan 4 ya da 2 atın kullanıldığı atlı arabalarda en az 2 atın yan yana bağlanmış şekilde durduğu ve arkasına bağlı olan arabayı çektiği bağlama yönteminde, çekilen arabanın tekerlekleri, yanyana duran 2 attan herbirinin ayaklarının orta noktasını tam 90 derece kesen bir doğru üzerinde olmalıdır. tekerleklerin biri dahi bu noktayı şaşırırsa, arabanın aks sistemi parçalanır, çünkü bu halde atın çekme kuvveti tekerleğe aktarılamaz ve tüm stres diferansiyele yüklenir. roma dan beri standart olmuş at bağlama yöntemi ile yukarıda anlatılana uygun olarak hazırlanan bir at arabasında iki tekerlek arası mesafenin 143.5cm olduğu görülür.

    ilk modern tarzdaki tren ingiltere'de kullanılmıştır. ve tren vagonu olarak henüz o dönemde günümüzdeki gibi bir kavram mevcut olmadığı için tren rayını yaparken üzerine koyulacak bir şeyin tekerlek aralığını referans almak gerekecektir. ingilizler tren rayının üzerine bilinen at arabasını koymuşlardır. bu yüzden de referans alınacak aralık da yukarıda bahsettiğimiz sonradan standart tren ray aralığı olarak kalacak olan 143.5 cm dir.

    bunun dışında teknolojinin ilerlemesi ile de çeşitli diğer tren ray aralıkları ortaya çıkmıştır.
    ing. rail gauge

  • ayakta dinlemeye 7000 tl istemek vicdansızlıktır.

    11 ağustos 2019 pazar 19:00 petersburg sports and concert complex'te vereceği konser biletleri 450 tl'den başlamaktadır.

    uçak biletlerine de baktım 1700-2100 arası saatlere göre gidiş geliş toplam. 1 gece otelde yatsanız. yiyip içip gezseniz. kişi başı 3000 liraya hallolur. antalyadan çok daha fazla eğlenirsiniz.