hesabın var mı? giriş yap

  • dişi dondurma yerken yanına gidilir
    -yalayabilirmiyim
    -hayır
    - o zaman dondurmandan yaliyim.ehehe
    -çat*

    [başarı yüzdesi : %0]

  • olay bölüm başına üç beş kız düşen elektrik bölümünde geçer,
    hoca dersini güzel güzel anlatırken kapı açılır güzel mi güzel dört tane hatun içeri girerler. arka sıralara yerleşirler. aradan üç beş dakika geçer, kızlar kendi aralarında fısıldaşmaya başlarlar, bu ders kimya değil miydi diye, sonra hoca birden tahtaya dönüp periyodik cetvele benzer birşey çizer ve kimya anlatmaya başlar..

  • var böyle bir şey. hangi diziyi açarsanız açın (izlemeniz şart değil) kesinlikle abartılı bir zenginlik mevcut. her dizide en az bir (havuzlu) villa, bir iş merkezi/holding, birkaç iş adamı/kadını, lüks otomobiller, lüks hayatlar...

    abi, biz sıdıka, mahallenin muhtarları, bizimkiler, perihan abla, çiçek taksi gibi gündelik hayatta sıkça görebileceğimiz yaşamları ele alan dizilerle büyüdük ama son yıllarda belki de 2000'lerden sonra lüks hayat sürekli bilinçaltımıza itelenir oldu. bu dizilerde yoksul bir iki karakteri o yaşamın ortasına bırakıp hikâyeyi buna göre yürütüyorlar. genelde bu tipler de tüm zengin hayat önündeki engelleri alt eder, onlardan biriyle evlenip, kendisi de o zenginliğin bir parçası olur. doğu'da töreden kaçıp istanbul'da zengin iş adamlarının kucağına düşerler, batı'da kızın biri tam da bu zenginliğin içindeki adamın oğluna vurulur, üniversitede bitirmiş biri hemen bu holdinglerde iş bulur ve ne hikmetse patrona aşık olur... apartmanda yaşayan kimse mi yok aranızda amk ya! bi' biz miyiz fakir?

    lan, sıdıka'da evin içinde bir odun sobası vardı ve sıdıka annesiyle karşılıklı çamaşırları katlarken muhabbet ederdi; odasında bir ütü masası yer alırdı; kanepelerinin üstüne serili danteller mevcuttu. şimdiki diziler halkın yaşamından bu kadar uzakken bu kadar popüler olup reyting alabilmeleri tamamen fakir halkın o yaşama özentisinden başka bir şey olmasa gerek. neredeyse orta ya da alt tabakanın yaşamını ele alan dizi mevcut değil. sırlar dünyası filan vardı gerçi.*

  • gelmeyin yalan söylüyorlar. akademik çalışmalar için verilen bap ödeneklerini artırsalar ve halen devam eden çalışanlara belgelendirmek şartıyla aylık belli bir akademik çalışma ödeneği verilse daha mantıklı olurdu. ama mutlaka dışarda endonezya vb ülkelerde desteklenecek çok değerli ilahiyatçı bilim insanları vardır kesin. ...

  • böyle bir otelde çalışmıyorum, ancak sektörden bildiriyorum;

    baştan başlayalım; odaya geldin. şunu bil; o çarşaflar, yastık kılıfları bulunabilecek en ucuz endüstriyel kimyasallarla mümkün olan en kısa programlarda yıkandılar. sonra büyük silindirlerde ütülenirken el değmeyen yerleri kalmadı. ütüye girerlerken de üzerlerine sırf bu iş için üretilmiş "temiz çarşaf kokulu" fısfıslar sıkıldı.

    odadaki buklet malzemeleri dediğimiz, işletme logolu sabunlar, minik şampuanlar, ayakkabı boyaları, tek kullanımlık banyo terlikleri, diş macunları vesaire de satın alma/purchasing departmanının ülkedeki onlarca üreticiden fiyat toplayıp en ucuzlardan birini tercih etmesiyle tedarik edildi, bilginiz olsun.

    minik poşetlere sarılarak steril görüntü verilen oda bardakları da asla bara inmedi. bulaşık makinesini hiç görmediler. housekeeping maid'leri odayı sıfırlarken (otelcilik terminolojisinde check out yapmış odayı sonraki check in'e hazırlamak) bu bardakları lavaboda çalkalayıp o an göze en temiz görünen bezleriyle kuruladılar.

    kaldı ki bir odada tuvalet dahil kullanılan tek sterilizasyon ürünü hypo gel, suma d4.1 veya muadili bir kimyasaldır. kendileri çamaşır suyu gibi kokmayan çamaşır sularıdır.

    yani buraya kadarını özet geçersek; odada hijyeni unutun.

    1000 odalı bir otelde dahi en kral teknik servis departmanı 30 kişiyi geçmez. sucusu, elektrikçisi, kazancısı, elektronikçisi, gececisi, doğalgazcısı derken bu ekipte maksimum 1 tane klimacı vardır. kendisi tüm soğutucu dolaplardan da "anlar", dolayısıyla mutfak ve barlardaki dolaplar zaten bu arkadaşın ömrünü yer. arıza olmadıkça hiç bir odanın klimasına bakım falan yapılmaz. demem o ki, püfür püfür klima altında dinlenirken google'da salmonella virüsü kimdir, kriptosporidium nedir bir araştırın.

    neyse ki duş başlığınız falan hiç dezenfekte edilmeden binlerce farklı insan tarafından kullanılmasına rağmen her nasılsa steril kalabilmiş, siz de çoluk çocuk güvenle duş alıp havuza bir inelim dediniz. ne güzel. bu havuzların bakımları gece yapılır. bakım dediysem, klorlama işte. suyu şeffaflaştıran kimyasal, tortuyu dibe çokerten kimyasal, dipte biriken tortuyu süpüren alet, sabaha doğru ph ölçümü, asitliği düzenleyen kimyasal. bu kadar. kimyasal havuzunda güvenle yüzebilirsiniz. sakın internetten havuz filtrelerinin temizlenme görsellerine falan bakmayın, hiç bir havuzun denge tankına falan inmeyin, keyfiniz kaçmasın.

    biraz sıktıysam sizi barda ağırlayabilirim. burada kıbrıs sema içki fabrikası ya da selim & sons company üretimi herhangi bir kalitesiz içkiyle yapılmış enfes kokteyllerden içebilirsiniz. garlovka votka, royal highland viski, captain cin falan bulursanız direkt yapışın, çünkü bunlar nispeten kalitelidir, şişesi 22 liraya falan geliyor. ha yok, siz illa tekila mı içeceksiniz? o da votka, az cin,az portakal likörüyle çakılır. barcılar anladı. hatta bunu anlayan barcılardan biri damacanada bailey's nasıl yapılır, bir aydınlatırsa iyi olur. tabii "falez" falan gibi tang'e, link'e rahmet okutacak konsantre meyve sularından günlük kimyasalınızı, öhöm pardon, günlük vitamininizi almayı da unutmayın.

    amaan, içkimizi de içtik, keyfimiz yerinde. artık kilosu 8 (sekiz) lira olan salam ve sosislerle zenginleştirilmiş snack büfemizde kendimizi şımartabiliriz. asla laboratuvar tahliline gitmeyen, kilosu 12-15 lira bandında olan kırmızı etlerden protein alabilir, 5 kiloluk paketlerde gelen çin menşeili tozlarla yapılmış çorbalarla midemizi rahatlatabiliriz.

    karnımızı doyurduysak bir kahve içelim. kahveyi siz söyleyin, ben karamel latte macchiato alayım, mahmood instant kahve, birşah süt, dünyanın en ucuz karamel şurubu ve yine otel logolu şekerlerden lütfen.

    bir hamam yapalım derdim ama, sonuçta 1000-2000 kişilik tesis, hamam sürekli kullanımda, pek sindiremiyorum içime. siz gidin, ben de o ara dünden kalan tatlıları kakaoyla karıştırıp üzerine krem şanti sıkarak tekrar büfeye çıkardıkları efsane tatlılarla takılayım. sonra da günde 12 saat çalışıp 4 saat de prova yapan ama her nasılsa hala mutlu görünen animasyon ekibini izlemeye gideriz.

    ed; başlık 1 sene sonra hortladı sanırım, @kendimdedegildim uyardı; salmonella virüs değil bakteriymiş.

  • araba ba$inda hal ve hareketleri ile kar$i cinsten ayrilan suruculer. bazi mizansenler:

    1) siz arkasindasinizdir, daha 3 metre vardir sizin on tampona, e$$ek gibi basar duduge, yer ver diye. hemen iceri bakiniz. (sonuc :%93 kadin %6 maymun %1 ya$li bir amca)
    2) onunuzden donecektir, lakin ya zort diye doner arka lastigi kaldirima cikarir, ya cok gec kalir, geri cikmasi gerekir. hemen iceri bakiniz. (sonuc: %91 kadin %7 lama %2 acemi erkek)
    3) bayirda durmak zorunda kalmi$tir. el freni tribi ile kalkacaktir, etrafta bir lastik ve balata kokusu, kirmizi bir duman. hemen iceri bakiniz. (sonuc: %82 kadin %14 buffalo %4 acemi erkek)
    4) coktan ye$il yanmi$, orta $eritte bir polo hareket etmemi$tir. ayna ba$inda faaliyet vardir. hemen iceri bakiniz. (sonuc: %99 kadin, %1 direksiyon ba$inda vefat etmi$ bir erkek)
    5) bir yerde durmu$ bir i$inizle ugra$iyorsunuzdur. yaninizda bir firkatein gececek kadar yer vardir. sert ve uzun bir korna ile irkilirsiniz. hemen iceri bakiniz. (sonuc: %80 kadin, %15 polis, %4 acemi erkek, %1 nil timsahi)
    6) sol $eritte 40 km hizla bir clio gitmekte $eridi ortalamakta zorlanmaktadir. herkes bu arabanin sagindan ayar verir. icerdeki goruntu. (%91 kadin, %6 koala, %2 surucusuz otomobil prototipi, %1 erkek)
    7) bir araba geri manevra ile park edecektir. lakin icindeki bunye, direksiyonu hic hareket ettirmeden ileri geri yaparak daha uygun pozisyonun kendiliginden gelecegini ummaktadir. bu arada da aracin vites kutusu ve $anziman sisteminden aglama sesleri gelmektedir. suzun icerisini, suzun suzun tirsmayin sizi gormez. (sonuc: %99 kadin, %1 jefrey yunusu)

    verdigim oranlardan da anla$ilacagi gibi. (bkz: istisna)