hesabın var mı? giriş yap

  • a) yaaaylalaaaar yaylaaalarr
    b) hmm.. cv'nizi inceledik.. sizi hede departmanında......
    c) demek kızıma talip olan delikanlı sensin!...

    diyaloglarından kısa süre önce yaşanmış olması muhtemel durum...

  • a: kadına verilen maaş,
    b: erkeğe verilen maaş.

    olmak üzere,

    a+b=c ailenin geliri.

    çiftlerden birinin maaşı=c/2

    sıkıntı yok, iyi günler.

    tanım: içimizden biri.

  • kral 5nci charles dönemi, ingiltere'nin garipliklerle geçen bir dönemiydi. (bkz: evanjelizm). dönemin inanç ve ahlaki dokusu da söylencelerin gerçeklik sıfatı kazanlmasına katkı sağlıyor olmalı. kral kendi de biraz garipti. hayatı boyuınca ingilizceyi öğrenmeyi reddetti ve karısını 32 yıl hapiste tuttu.
    neyse konumuz bu değil.
    1726 eylülünde kadının biri tavşanlar doğurmaya başladı. yerel hekim john howard olayı ciddiye aldı. hadiseyi ükle çapında araştırmak üzere bilim insanlarını göreve çağırdı. kral'ın yapacak çok bir işi yoktu ki olayı araştırmaya bizzat kendi adamlarını kralın özel cerrah ve anatomisti nathanael st. andre ve galler prensi özel sekreteri samuel molyneux'ü yolladı.

    mary onlara hamile kaldığında canının tavşan eti çektiğini, çok yediğini ve sonra rüyasında tavşan doğurduğunu gördüğünü söyledi. bunlar işi sıkıya aldılar ve tavşanların akciğerlerini kesip suya attılar. ciğerler yüzdü. bundan yapılacak basit çıkarıp tavşanların akciğerlerinde hava olduğu idi. bu da ancak doğumdan önce dış dünyayla karşılaşmış olduklarında mümkün olabilirdi. ama uzmanlarımız nedense bunu göz ardı ettiler. 29 kasımda kadını alıp londra'ya getirdiler. mary birden bire kamuya malolmuş bir figüre dönüştü. gerçi tavşan doğumları durmuştu ama mary açısından işler yolunda görünüyordu. sonunda sir richard manningham adındaki ünlü tıp adamı gelerek kadının uterusunu açıp bakmayı önerdi. opeerasyon önerisi aslında bir blöftü. mary hemen yelkenleri indirdi. rahmine tavşanları ünlü olmak ve kraldan bir kaç kuruş koparabilmek adına kendisinin soktuğunu itiraf ediverdi.
    kadini kisa süreyle hapse attılarsa da sonradan serbest bırakıldı. olansa ona safça inanan iki bilimadamına oldu. john howard and nathanael st. andre'nin kariyerleri son buldu. http://www.museumofhoaxes.com/mary_toft.html

  • taciz etmek mi?

    yahu adam bayan futbol takımı teknik direktörü. futbolcuya çarpmamak adına ecel terleri döküyor orada, hakem de gelip taciz etti diye sahadan atıyor.

    hakem olan kadını tebrik ederim, süper kezbanlık göstermiş. melis sen misin kız?

  • (bkz: minnet)
    bin defa iyilik yaparsın, bir defa çıkarına ters düşen bir şey yaptığında senden kötüsü yoktur.
    her gün beraber yemek yediğin, çay kahve içtiğin, senden bir şey istediğinde seferber olduğun insan günün birinde seni kolayca satabilir ve kuyunu kazabilir. tabi ki o objektiftir ve gerçekleri söylüyor, gözlemlerini aktarıyordur.
    ayrıca senden rica edilen şeyi yaptığında zaten bu onu hak etmiştir, ya da senin görevindir ve yapmalısındır.

    (bkz: empati)
    herkesin yaptığı iş dünyanın en zor ve komplike işidir, yaptığı işte de o en iyisidir.
    başka insanlar genelde yatarlar, çalışmazlar ve sürekli hata yaparlar. halbuki onların işleri çok kolaydır.

    (bkz: hoşgörü)
    hata yapmak büyük ayıptır.
    her milletin belli başlı kusurları vardır. türkler çok uyanıktır, asyalılar kısa boylu ve cılızdır, amerikalılar çok ukaladır, latin amerikalılar ciddiyetsizdir, fransızlar disiplinsizdir vs.
    dünyadaki insanların büyük çoğunluğu herhangi bir sebep olmaksızın "dumm", "idiot", "bekloppt" ya da "verrückt"tür.

    tabi ki herkes değil ama benim tecrübelerime dayanarak %90 böyle.
    biri bana çok iyi bir alman'la tanıştığını anlattığında ve onu övdüğünde, %10'luk dilimden biriyle tanışmışsın şanslısın, diye cevap veriyorum.

    açmışsınız başlığı beni konuşturuyorsunuz.

  • tam anlamıyla iki ucu boklu değnek.
    bir cezaevinde sınav görevlisi olarak bulunduğum bir vakitte bu sebepten ötürü yatan birisinin hikayesini dinledim.
    hikayesi şöyle:
    bu mahkumun evine gecenin bir yarısı, tüm aile fertleri uykudayken bir hırsız giriyor. hırsızı 18 yaşındaki kızının odasında karanlıkta gören mahkum silahına sarılıyor ve karanlıkta rastgele ateş ediyor. ancak hırsız kaçmayı başarıyor. polislere haber veriliyor falan. neyse tutanaklardan sonra sabah oluyor ve öğleye doğru polisler tekrar geliyor mahkumun evine...kaçtığını sandığımız hırsız meğer vurulmuş ve saklandığı ağaçlıkta ölü olarak bulunmuş.
    şimdi bu adam içeride...ölür müsün öldürür müsün?

    bu da böyle bir şeydir işte...

  • arkadaş yanımda babasını arıyor:

    - baba naber?
    - sağol yavrum sen nasılsın?
    - iyiyim de arkadan müzik sesleri falan geliyo, ne o parti falan mı?
    - hehe makamdan da mı çıkaramadın?
    - ne makamı ya?
    - ezan okunuyor evladım...

  • reyting ölçümününün nedeni, reklam pastasını düzenlemektir. bu nedenle izleyiciler gelir düzeylerine göre a, ab, b, c ve d gibi gelir gruplarına bölünür.

    a ve ab grubu, en varlıklı gruptur. nispeten orta direğin bir tık üstü olan b grubunu da buraya ekleyebiliriz. reklamlardan elde edilen en büyük gelir, bu gruba aittir. işte, ev, araba, lüks tüketim ürünleri vs vs reklamları hep bunların satın alması içindir.

    c ve d grupları ise en düşük gelir düzeyine sahip gruplardır. öğrenciler de bu grubun içine girer. bunlara bir şey satamazsınız. çünkü zaten paraları yoktur ve dolayısıyla bu gelir grubuna kola, meşrubat, atıştırmalıklar ve ucuz telefon hattı reklamlarından başka reklam verilmez.

    şimdi, reyting ölçüm cihazlarının %90'ından fazlası tahmin edeceğiniz üzere a, ab ve b gruplarının evlerine tıpkı bir anket örneklemi seçer gibi belirlenerek konulur. c ve d grubuna dostlar alışverişte görsün diye birkaç cihaz yerleştirilir ama, işte ölçümlerde pek bir payları bulunmaz. bu uygun örneklem sayesinde %10'a yakın hata payıyla ölçümler gerçekleştirilir. bu hata payı, reklam veren için yeterli ve kabul edilebilir bir düzeydir.

    o halde anlamaya başladınız. son bir örnekle bitireyim: trt'de yayınlandığı dönemde leyla ile mecnun'un izlenme oranı oldukça yüksekti. ama hiç reklam alamıyordu. sebebi ise, izleyenlerin çoğunun c ve d grubu olmasıydı.