hesabın var mı? giriş yap

  • ilk bilimkurgu ve ayni zamanda ilk renkli filmi la voyage dans la lune filmini cekmistir. düssel dünyasini öykülestirmesi ve kurgudaki yaraticiligi nedeniyle sinemanin babasi sayilir. tek hatasi kamerayi konudan uzak tutmasi, kamera ve olay arasindaki uzakligi sabit tutmasi, cekim ölceklerine yer vermemesidir. melies'in bu eksigini ingiliz james williamson tamamlamistir.

    melies'in sinemada denedigi yöntemleri toparlarsak
    gözden yitirme: makinenin durdurulmasi ile olusur

    ikaame: kisinin ya da esyanin baska bir kisiye ya da esyaya dönüsmesinden olusur. bu teknik ilk escamotage d'une femme au theatre robert houdini(robert houdini tiyatrosu'nda bir kadinin ortadan kaybolusu)(1896) filminde kullanildi.

    maket kullanma: gercek boyutlarinda verilemeyen esyanin verilmesi ve film hilesiyle büyük izlenimi vermekten ibarettir. melies'in yaptigi filmlerde genellikle tablolar, minyatürler kullanilmistir. bu yöntem de bunlara hayat vermistir

    üste bindirme: iki cekimin ayni pelikül üzerinde gerceklesmesini saglar. bu yöntemle de rüya ve kabus sahnelerinde rüyayi görenin gördügü rüya ile birlikte görülmesinde kullanilmistir basit olarak.

    coklu cevirim: aygitin mercegi kapatilarak, ayni kare icinde cesitli cevirimlerin yer almasi saglanir.

    karartma: görüntüyü silerek ya da belirsiz hale getirerek yeni bir cekim acilisi saglar.

    george melies'in filmleri 5 ayri grupta incelenir. bunlar: pericelik, sonradan düzenleme güncellik, gösterisel tarihsel dram, sirf fotografa alinmis tiyatro ve güldürüdür.

    filmlerinden bazilari söyle:
    christ marchant sur les eanux(sular üzerinde yürüyen isa)
    cendrillon(kül kedisi)-cinderella
    la petit chaperon rouge(kirmizi pelerinli kücük kiz)-kirmizi baslikli kiz(walt disney)
    barbebleu(mavi sakal)
    la voyage dans la lune(aya seyahat)
    les voyages de gulliver(gulliver'in gezileri)
    voyages a travers l'impossible(olanaksizliklar boyunca geziler)
    boules de savons animees(canli sabun balonlari)
    les lac enchante(büyülü göl)
    illusions phantasmagoriques(fantasmagorik düsler)
    les quantre cents daces de diable(seytanin dörtyüz yönü)
    le manoire du diable(seytanin yurtlugu)
    le royaume de fees(periler ülkesi)
    le labouratoire de mephistopheles(seytanin laboratuari)
    la danseuse microscopique(miniminicik dansöz)
    robinson cruzoe

  • binlerce sipariş var gün içinde,

    ondan sonra yetişmedi diye de ağlayan sizlersiniz anlamıyorum ki, ne oldu yani uykundan uyandıysan! azıcık karşı tarafında açısından bakın olaylara. rezalet olmayan rezalet başlık.

    ona göre personel çalıştırsın diyenler zaten hayatları boyunca hiç bir organizasyon yönetmemiş kişiler, işin operasyon kısmı öyle olmuyor. ama işte kime ne anlatacaksın!

  • oha bu adam ntv'de program mı yapıyo lan. senin ben yayın akışını ntv. üç günlük bebelere mi kaldın sen yazık.
    tanım: değil yüzüne ismine tahammül edemediğim şey.

  • izledikten sonra soğuk lahmacun yemiş kadar mutsuz olduğum gudik performanstır. o nasıl bir gırtlak kullanımı, o nasıl bir ingilizce, bu nasıl sistem, bu nasıl teokrasi...

    vay anasını sayın seyirciler.

    so guu so guu... on dakika ara...

    http://youtu.be/vbx9rue9mwk

  • sabah-akşam eşşek gibi çalışıp para kazanmayan, zar-zor geçinmeyen, kendi uydurduğu standartlara göre geçim mücadelesi falan vermeyen bir adamın, allah bilir klimalı ofisinde çayını yudumlarken gazetedeki köşesi için yazdığı cümle...

    "hayattan kaçıyorsunuz, profesör oluyorsunuz, devlet memuru olup, yan gelip yatıyorsunuz" diyen adam da sanırsın kankası haşmet ağayla beraber 25 seneden beri inşaatlarda amelelik yapıyor, ekmeğini taştan çıkarıyor...

    sömüren, resmen kan emen, 3 kuruş paraya sabah-akşam, cumartesi-pazar çalıştıran, kendini ve verdiği işi bi bok sanan fırsatçı işverenler suçlu değil de, akademik kariyer yaparak birilerinin tabiriyle devlete kapağı atmayı, kendini korumayı başaranlar mı suçlu oluyor?

    hayır bi de yüksek lisans yapanları "hayvan"a benzeten adamın, lisedeki lakabını bilmesek neyse...

  • bu bayramda yunanistan'ın tadını alan yerli turist daha da gitmez antalya'ya bodrum'a...
    ehliyetlerimiz yenilendi, çipli oldu, beynelmilel ehliyet icin turing kurumu'na para vermiyor (400lira civari).
    ee sigorta desen bir alıyor 3-6 aylık komple sezonu çıkarıyor, arabasıyla uzun yol yapmadan rahata, düzgün hizmete erişiyor.
    şezlonga para vermiyor, şemsiyeye para vermiyor, sipariş yenile diyen garson yok.
    üstüne 8 halka kalamara, 1 ahtapot kolu 2biraya 120 lira ödemek yerine 2 tam kalamarı ızgara yiyip 2 kol ahtapot, peynirli salataya 2 biraya 75lira verip huzura eriyor.
    üstelik kalamarın yağından panesinden midesi yanmıyor, zira ızgara yiyor.

    yunanlı turizmci hizmeti hep aynı tutuyor, gülümsüyor, ilgili davranıyor.
    bizimki müşteri kapacak diye yan esnafla kavga ediyor.

    allah selamet versin aga.
    herkes huzura kaçıyor.
    üç kuruş parasını ecnebiye bırakıyor sırf rahat ve huzurlu olsun diye.

    itfaiyenin su veren hortumu olayına bir itfaiyeci olarak girmeyi etik bulmuyorum.
    yanıyorsa söndürmek meslek icabı şart ama üzgünüm ben de komşuda olcam.

    edit: ehliyet bilgisi

  • bir yerde taksiciler vs mordor olsa mordor tarafını seçerim. taksiciler vs thanos olsa thanosun köpeği olur, şıklatacağı parmaklara manikür yaparım. net.