hesabın var mı? giriş yap

  • akil insan olmak için sadece "artık kan akmasın" cümlesini ezberlemenin yeterli olduğunu hepimize gösteren kadın. bu akşamki aykırı sorular programında enver aysever karşısında konu hakkındaki bilgisizliğiyle gerçekten acınası bir haldeydi, nihat doğan'dan bir farkını göremedim.

    istanbul'a dikilen 11 milyon lale' ye aynı soruları sorsak illa ki bir tanesi dile gelir, elle tutulur bir şeyler söylerdi lan. bildiğimiz laleden bir farkın olsun be akil lale.

  • üniversite'nin başları, ya 1. ya 2. sınıf, ertesi gün final vardır, türlü maymunluklar denenir, uyku tutmaz, en son kız arkadaş arar...

    -niye uyumadın kablo?
    +uyuyamadım yahu bi türlü, napsam kar etmiyor.
    -masal anlatayım mı? (gülerek)
    +valla anlat bir de onu deneyelim (neden olmasın?)
    -bir zamanlar bir ayıcık varmış, kırlarda, çayırlar falan bişeyler bıdı bıdı bıdı (25 dakika civarı)
    +zzzzzz

    hakikaten işe yaramıştı, uyumuştum, ertesi günü;

    -naptın kablo nasıl geçti sınavın?
    +valla geçerim, iyiydim yani. onu bunu bırak da, dün gece bir ayı vardı ya, n'ooldu o?
    -uyudu.
    +...

  • (bkz: based on a ture story)
    envy gecenin bir vakti bagdat caddesinden gecmek suretiyle evine gitmeye calismaktadir. polis cevirir:
    polis: iyi aksamlar
    envy: iyi aksamlar
    polis: evraklariniza bakabilir miyim?
    envy: tabii buyrun...
    (polis evraklara bakar ve gerir verir)
    polis: nedir bu fenerin durumu? (araba fb plakalidir)
    envy: bilmem ben fenerli diilim.
    polis: e plakada fb yaziyo?
    envy: (haydaa) canim ole yaziyo diye fenerli mi olmak lazim
    polis: ha ole mi, ben de fenerli zannedip durdurmustum fener muhabbeti yapariz diye (oha)
    envy: (honk?!?) ha.. hm...
    polis: neyse iyi aksamlar
    envy: iyi aksamlar

    dumur dumur...

  • ön edit: kendi maaşından ne kesildiğini ve patronuna olan maliyetini görmek istersen lütfen seni bu linke alalım. brütten nete ya da netten brüte maaşına bakabilirsin. %5 indirim ve işveren maliyeti butonlarını değiştirebilirsin.

    bizim türk milletidir.

    bu durum devletin işçi maaşı üzerinden işçiyi resmen sömürmesidir.

    bir işçinin brüt maaşı üzerinden %22,5 işveren adına, %15 işçi adına kesinti yapılır ve devlete ödenir. bir örnek verelim.

    5.000 lira brüt maaşı olan işçiden 1,125 lira sgk primi işveren payı olarak hesaplanır. 750 tl de işçi payı olarak hesaplanır. ikisi toplanır, ay sonunda devlete ödenir. yani 5.000 brüt maaşı olan kişiden devletin sgk geliri 1.875 tl'dir. (ayrıca brüt 5000 diye yalan etiket var, devlet kendi payını da hesaplayıp alıyor, yani esasen 5.000 brüt bu örnekte 6.125 haline geliyor gizlice)

    bitmedi, işçiden kesilen sgk kesintisi olan 750 düşülmüş halinden bir de vergi hesaplanır. yani 4.250 tl üzerinden bir de vergi keserler. bu vergi başlangıçta %15 olmak üzere yıl sonunda aldığın maaşa göre %40'lara varır. hadi diyelim hep %15 ödedin. 637,5 tl de vergi kesilir maaşından.

    yani devlete giden toplam 2.500 küsur para. senin eline geçen de 3500 dür. devlet neredeyse senin kadar para kazanır senin maaşından daha eline geçmeden.

    bununla biter mi? hayır tabi ki..

    o harcayacağın 3.500 lira sana kalan tutardan yaptığın her harcamadan %1, 8 ve 18 kdv alır. ötv alır, emlak vergisi alır, motorlu taşıt vergisi alır. yani dostum, 5000 lira maaşından aslında sana 1500-2000 lira kalırsa öp ve başına koy. yılbaşı geldiğinde sana yaptığı zam aslında kendine yaptığı zamdır. çünkü kendi vergi gelirlerinden asla ödün vermez bu devlet.

    bu arada bu maaş üzerinden alınan vergiler bildiğim kadarıyla devletin en büyük gelir kalemini oluşturuyor. bir asgari ücretli gibi düzenli vergi ödemeyen binlerce işletme, ortalama maaşlı biri kadar vergi ödemeyen binlerce fabrika var.

    aşağıda kadrolu müptezel nickli biri var. kafası tam basmamış. devlet senin maaşın üzerinden sgk yı hesaplar, yarısını senden, yarısını patronundan alır. bunun neyini anlamadın da 3500+2500=5000 yazıp 50 iq seviyenle dalga geçmeye çalışıyorsun. a benim kardeşim, işvereninden o parayı kesmeseydi işveren o parayı sana vermeyecek miydi? senin patrona maaliyetin bu örnekte 6.125 tl + damga vergisi olur. yani seninle ilgili patronundan 5000 çıkmıyor direkt. sgk işveren payı da patronun için bir maliyet.

    edit: agi ve damga vergisi ve teşvikleri unutmadım arkadaşlar. hatırlatmalar için sağolun ama tabloyu ana hatlarıyla ortaya koydum. detaylara inersek ücret hesaplama platformu gibi olacak burası. benim 12.000 lira maaşımdan bana 286 tl agi'yi geri verse ne olur vermese ne olur. problem o değil, problem maaşımızın sadece 1/4 ünü kendimize ayırabilmemiz. devlet resmen mafya gibi neredeyse hepsini elimizden alıyor.

    debe editi: (bkz: tecavuzculere normal vatandasin bakmasi)

  • hayatımda sosyal medya'da like'dır, follower'dır ilgilenmedim. benim gibi adamı 50 kişi 100 kişi beğense dünya'ya katkım ne lan bir bok olmaz derdim. şimdi elimde telefon adamın resmini durmadan refresh edip like ve follower sayısının inanılmaz hızlı artışını sigaramı yaktım izliyorum. gidip eski resimlerine baktım birer birer hangilerini geçtik, en beğenilen olduk mu diye. hesap açın beğenin kardeşim, en hızlı beğenilen mi, en çok beğenilen mi ne olursa olsun.

  • yıllar önce cumaya gitmeyi bu yüzden bırakmıştım. 10 kasım gününe denk gelen bir cuma namazında mustafa kemal'in adını anmamışlardı.
    o gün camiye gitmeyi bıraktım. sonrasında da zaten dinden çıktım.

    iyi ki çıkmışım.

    siyasal islam bazen hayırlı şeylere vesile olabiliyor.
    çizginizi çekin de kimin ne mal olduğunu anlayalım.

    ayrıca ali erbaş kim amk ?
    adını üç beş yakını dışında kimse anmayacak.

  • eşin babası.

    benim gibi şanslıysanız eğer, bazısı sizi tanıdığı günden itibaren artık sizin de babanızdır, eşinizden boşansanız da babanızdır, sizi evladı beller.

    dün gece kadıköy'de çok uzun süre taksi beklediğim için eve epey geç geldiğimi duyunca kızdı bana. "telefon ne işe yarıyor, kapıda araba var o ne işe yarıyor, ben evde ne işe yarıyorum seni gece iki adım yerden gelip almayacaksam, sokaklarda taksi bekliyorsun" diye surat astı bana. oğlunun dört sene önce boşandığı, 40 yaşında, kazık kadar kadınım ben. ama benim medeni halimin ve yaşımın önemi yok. o sağ olduğu sürece ben onun kol kanat gereceği, müşkül durumdan kurtaracağı evladıyım. ha ben gece ikide 70 yaşında adamı arayıp "baba beni gelip al" demem elbet, ama arasam alacak olduğunu bilmek yeter de artar zaten.

    babacanlık başka bir şey, kan bağıyla filan da zerre alakası yok.

  • bu işin matematiği şöyle:

    1 > (etkinlik1 bulaş çarpanı x etkinlik1 sayısı) + (etkinlik2 bulaş çarpanı x etkinlik2 sayısı) + ... + (etkinlikn bulaş çarpanı x etkinlikn sayısı)

    insanların bir araya geldiği her türlü etkinlikte virüs bulaşır ve sizin yapabileceğiniz şey r0'u 1'in altında tutmak ve sağlık sisteminin kapasitesini aşmamasını sağlayacak kadar aktiviteye izin vermek. gelecek oy sayısına veya para miktarına göre optimize edebilirsiniz bunu.

    akp burada bu aktiviteleri seçiyor. camiye gidenlerin sebep olduğu yayılmanın sağlık sisteminin üzerinde yarattığı etkileri azaltmak için çocuklar okula gönderilmiyor olabilir.

    uludağ'da tesisler ciro yapabilmesi için orası muaf tutulurken, bu etkinliğin yaratacağı yayılmaya karşılık istanbul'da kafeler kapalı tutuluyor olabilir çünkü ikisini birden açarlarsa yine artış trendine geçilir.

    anlayacağınız, uludağ'dakiler eğlensin ve hastalanırlarsa onlara bakacak hastane olabilsin diye bu haftasonu evde oturdunuz.