hesabın var mı? giriş yap

  • altına imzamı atacağım sözlerdir. çok büyük bir kısmı bomboş vasıfsız insan topluluğu. tek yaptıkları link paylaşmak ve parayı kırmaya çalışmak.

    edit: boş beleş işlerle uğraşan influencer'lar kızgın. mesaj kutumu dolduruyorlar *. kabul edin sizin yaptığınız bir meslek değil. tamamen her şeyiniz link paylaşmak üzerine kurulu. yok üstümdeki çantayı çok sormuşsunuz linklerini paylaşıyorum canlarım falan geçin bu ayakları.

  • annem babam çalıştığı için bakıcılarla büyüdüm. lale abla yıllarca bana ve kardeşime baktı, bizimle yaşadı. baba yok, anne yaşlı, çocuk bakarak evi geçindiren abisine yardımcı oluyor lale abla. 23- 25 yaşlarında. evin karanlık odasında kalıyor, duvarlarda ceylan, mahsun kırmızıgül posterleri. kendi çocukları gibi seviyor bizi, biz de onu çok seviyoruz. kardeşim saçlarını çekiyor, vücudunda morarmadık yer bırakmıyor tekmelemekten ama sesini çıkarmıyor lale abla, "çocuktur yapar selma abla, önemli değil" diyor anneme.

    karanlık odada radyo dinliyoruz lale ablayla. mahsun kırmızıgül dinliyoruz en çok, kasedi de var, "bu sevda bitmez" dinliyoruz en çok, lale abla çok içleniyor o şarkıda, ağladığı bile oluyor. hergün defalarca dinliyoruz o şarkıyı. dolapta pırasa olan günlerde patates kızartıp kıyak geçiyor bana, arkada bu sevda bitmez çalıyor. ütü yapıyoruz, bu sevda bitmez, temizlik yapıyoruz, bu sevda bitmez, oyun oynuyoruz, bu sevda bitmez.

    bir gün sofra hazırlıyoruz lale ablayla mutfakta, ben limon kesmeye çalışıyorum. lale abla gözlerini kapat diyorum. kapatıyor gözlerini, sonra aç diyorum, açıyor. ee hani? diyor. ne hani, limon gözlerine sıçrayıp yakmasın diye dedim diyorum. oysa o gün onun doğum günüymüş, ona bir şekilde sürpriz yapacağımı sanmış. o yaşta bile içime oturmuştu lale ablanın yalnızlığı, lale ablanın saflığı, temizliği. çok utanmıştım.

    sevgi ablası var bir de lale ablanın. bazen işten çıkarken anneme "ben sevgi ablaya uğrayacağım, annem geç kaldığımı düşünüp size telefon ederse sevgi ablasına gitti dersiniz" diyor. sevgi ablası da varlıklı bir kadın anlattığına göre, ona yarenlik ediyor, bazen de kıyafet falan veriyormuş.

    yıllar geçti, lale abla nişanlanacağını söyleyip işi bıraktı. ben de okula başladım zaten o ara. nişanlısıyla, nişanlısının ailesiyle falan tanıştık, hatta nişan kurdelalarını babam kesti. çok düzgün bi çocuktu nişanlısı. birkaç ay sonra haber geldi ki nişanı atmışlar. lale abla telefonlara çıkmıyor, babam nişanlısıyla konuşmaya gidiyor. nişanlısı diyor ki, lale akşamüstleri sizden çıktıktan sonra sevgi diye bir kadının yanında, bildiğin randevu evinde çalışıyormuş. hepimiz şok oluyoruz.

    aradan birkaç ay geçiyor, lale ablanın beş çocuklu, iki karılı bir adamla evlendiğini, yıkıldı yıkılacak bir evde sersefil yaşadığını öğreniyoruz. babam müdahale etmeye çalışıyor, lale ablanın abisiyle, annesiyle, konu komşusuyla görüşüyor, kurtarmaya çalışıyor lale ablayı. fakat abisi zaten laleyi defterden sildiğini, evden attığını söylüyor. muhtemelen lale abla da çaresizlikten düşmüş bu herifin eline. neyse sonra lale abla bir şekilde bize haber yolluyor, beni kurtarmaya çalışmayın, görseniz bile görmezlikten gelin, beni unutun, kocam tehlikeli birisi, sizleri seviyorum ve benim yüzümden kötü şeyler yaşamanızı istemiyorum diyor. babam bizi uyarıyor, laleyle karşılaşırsanız sakın konuşmayın diyor. fakat zaten hiç karşılaşmıyoruz çok uzun bir süre. o yaşta nelerin döndüğünü de çok iyi anlayamıyoruz tabii.

    yıllar sonra, artık kardeşim de ben de büyümüşüz, bir markette rastlıyoruz lale ablaya. biri kucağında iki küçük çocuk var yanında. bir süre o mu değil mi diye ikilemde kaldıktan sonra ikimiz de heyecanlanıyoruz, koşup sarılasımız geliyor. kolundan tutup durduruyorum kardeşimi. lale abla bizi farkettiği gibi çocuklarını kapıp marketten çıkıyor.

    lale ablayı bir daha hiç görmedim. lale abla çocukluğumdur, altıma işediğimde anneme çaktırmayan suç ortağımdır, beni mahallenin cazgırlarından koruyandır, bana bisiklet sürmeyi öğretendir, ablamdır, arkadaşımdır, yarı yarıya da annemdir. bu sevda bitmez lale abla sen hiç korkma!

  • bunun yüzünden favorilenen entrylerime bakmaya korkuyorum. insanın sevinci te şurasına yabışıyor.
    tanım: bir çaylak.

  • yine ayşe arman'la röportaj yapmış. "iklim farkındalığı" yaratmak istediği şu yeni şarkısıyla ve doğayla ilgili konuşmuş yine.

    tüm yazı bodrum'da teknesinde geçiren kendisi değilmiş gibi, denizi olabildiğine kirleten değilmiş gibi, eşinin denize işerken fotoğrafı yokmuş gibi "çevreci".

    çocuğuna uygun ana okulu bulamayıp "bari ben açayım" deyip milleti silkelememiş gibi de "halkçı"

    10 reklamdan 7-8 tanesinin müziğini kendisi yapmamış, piyasayı domine etmemiş gibi de "eşitlikçi"

    pandemide millet ekonomik zorluklar içinde çabalarken, bu durumu "koza içindeyim gibi düşündüm, kelebek gibi çıkayım kozadan" dememiş gibi de "akıl hocası"

    nefret ediyorum böyle halktan kopuk yaşayıp, halka akıl veren "elitist" insanlardan.

    ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol ya da hiç sesini çıkarma, fikir yürütme de ne olduğun ortaya çıkmasın.

    edit : röportaj yorumlarında da bayağı giydirmişler. neyse ki samimiyetsizliğini anlayanlar çoğunlukta

    ayşe arman'ın nil röportajı

    edit : yahu şu denize işemekle ilgili ne kadar mesaj geldi, bunun neresi yanlış diye. arkadaşlar, yanlış olan direkt tekneden denize işemek. yoksa ben de yüzerken çok sıkıştıysam ve etrafta da kimse yoksa elbette denize işedim. ikinci önemli nokta da, nil ve familyası gibi "kelebek, böcek, koza, doğa, saygı, deniz, toprak...vs" diyip, böyle birşey yapmak. umursamaz davranışlar, şımarıklık, yaparım kimse karışamaz tavrı ve sonrasında da işte bu samimiyetsiz konuşmalar.

  • anonim hesaba sahip kullanıcıların gerçek yanıtı konusunda en az fikre sahip oldukları sorulardan biri. doğru cevabı: "büyük ihtimalle evet".

    "ama suç teşkil edecek bir şey yazmıyorum?"

    siz ne düşünürseniz düşünün bir içeriğin suç teşkil edip etmediğine en nihayetinde mahkeme karar veriyor. savcılar da, hakimler de yanlış hatta hukuka tamamen aykırı kararlar verebiliyorlar.

    daha da önemlisi savcılık tarafından hakkınızda soruşturma yürütülmesi için suç teşkil eden içerik yazmanız da gerekmiyor. savcı sırf sizle tanışmak, muhabbet etmek için bile kimliğinizin tespitini talep edebiliyor. dolayısıyla siz mahkemelik olmasanız bile kimliğiniz açığa çıkabiliyor.

    "ama twitter'da yazıyorum twitter ip vermiyor?"

    bildiğim kadarıyla twitter (yabancı şirket olmanın rahatlığıyla) türkiye'ye henüz ip vermedi. ip verdiği ülkeler var. türkiye'ye ip vermemek konusunda özel bir taahhüdü de yok (bkz: #30113915). türkiye'de ip yerine email verdiği en az bir vaka da var. dolayısıyla twitter'a güvenirken email sağlayıcısından ip'yi kaptırmak olası.

    bunun haricinde polisin kullanıcı yakalamak için kullandığı bir yığın teknik var. olta link, feyk hesapla iletişim gibi. haliyle mecranın türkiye'ye ip vermiyor olması da kimliği korumuyor.

    "ama vpn kullanıyorum?"

    vpn sağlayıcılar da bulundukları ülkelerin kanunlarına tabi. haliyle belli koşullarda ip'nizi vermek durumunda kalabilirler.

    "ama tor kullanıyorum?"

    tor'da da gerçek ip adresinizin açığa çıkmasının yolları var. exit node'lar https olmayan bağlantılarınızı inceleyerek kimliğinize dair ipuçları çıkarabiliyor. hatalı tarayıcı konfigürasyonu yüzünden flash ya da javascript kullanılarak gerçek ip adresiniz yine tespit edilebiliyor.

    "ama bütün bu bahsettiklerini bilen ve hepsine karşı önlem alan bilinçli biriyim?"

    yine yeterli değil. eğer anonim hesaplarınızla gerçek hesaplarınızı aynı cihazlardan kullanıyorsanız hesaplarınız arasında istemsizce veri bulaşmasına yol açabiliyor, arkanızda iki hesap arasındaki bağlantıyı kurabilecek izler bırakabiliyorsunuz.

    "ama hem tüm bunları biliyor, önlemini alıyor hem de farklı cihazlar kullanıyorum?"

    eğer anonim hesabınızın size ait olduğunu başka bir kişi bile daha biliyorsa bunların pek de önemi kalmıyor. zira bu sefer zayıf noktanız o kişi ve o kişinin bilgi saklayabilme becerisi oluyor. bu sefer tüm bu olasılıkları o kişiyle baştan teyid etmeniz gerekiyor. eskaza o da çok güvendiği birine söylerse bu çap büyüyor da büyüyor. yani başka birine bu bilgiyi verdiğiniz anda anonim kimliğinizin gelecekte bir noktada açığa çıkacağını neredeyse garantilemiş oluyorsunuz. bunun için güvendiğiniz kişinin kastına ya da menfi düşüncesine de gerek yok. istemeden de olsa sizi ele verebiliyor.

    dolayısıyla bu sorunun yanıtı maalesef "büyük ihtimalle evet". anonim hesabın kesin bir gizlilik yarattığını zannetmek hata. açığa çıkabileceği yolları bilmek de bu sahte güvenle başınıza dert açmamak için önemli.

    anonimliği koruma sanatı için (bkz: opsec)

  • 1850den başlayan, 5 kuşağın olduğu benim 37.sırada olduğum tabloda ben de dahil 35 kişinin nüfusu bizim köye kayıtlı. premium gold köylüyüm.