hesabın var mı? giriş yap

  • yanlışlıkla 2 roket düştü diye dünya savaşı mı çıkar lan sakin olun.

    biz adamların uçağını güdümlü füze ile vurduk savaş çıkmadı bi sakin olun hele.

    edit: sikicem 100 sene önceki avusturya veliahtı orneginizi dünya 100 sene önceki dünya degil ülkeler gelen elçilerin kafasını kesip yollamiyor mesela. iki tarafın da nükleere sahip olduğu hiçbir savaş yaşanmaz artık. anca abd ırak abd suriye gibi güçlü ve gariban savaşları oluyor.

    bu ülkede büyükelçi vuruldu yine bir şey olmadı.

  • tam da teoman'dan beklediğim gibi bir derleme.

    benim için teoman öncelikle çok iyi bir şairdir. ruhuma dokunan yegane dizelerin sahibidir.
    bu sözleri yazan adamı daha yakından tanıma fırsatı verdi bu kitap.

    içinden geldiği gibi, son derece samimi bir şekilde içini dökmüş. kendini olduğundan farklı anlatma çabası asla yok. neyse o. bir itirafname, kendi hikayesi. içini dökmüş ve bizlerle paylaşmış.

    edebi bir eser bekleyenleri hayal kırıklığına uğratmış olabilir ama istese edebi bir kitap da ortaya çıkarabilecek kapasitesi, entelektüel birikimi var. sadece buna motivasyonu yok. kitabında da bundan sıkça bahsediyor.

    kitapta bahsetmemiş ama en sevdiği kitabın 'catcher in the rye' olduğunu biliyorum. hatta ilk türkçe tercümesinde kitabın adı olan 'gönülçelen' de o parçanın isim kaynağı. çocukluk günlerini anlatırken de o kitabın çocuk kahramanından esintiler hissettim.

    teoman'ı daha yakından tanımak isteyenler mutlaka alıp okumalı..

  • günün en sevmediğim saati.. halbuki 3 sayısını çok severim.. ama iş sabahın 3'ü ise, işler değişir o zaman, devrelerim yanar.. yalnızsam şayet ve de farkına varmışsam ki saat 03 00, işte o anda sanki dünyanın en gergin insanı ben olurum.. sebeplerim var elbet..

    * 17 ağustos 1999 - 03.02
    bir deprem.. babamla el eleydik o anda.. "ölüyoruz herhalde" dedik, ölmedik..

    * 11 ağustos 2004 - 03.05
    bir kalp krizi.. yine el eleydik.. "ölmüyorsun baba" dedim, öldük..

    babamın köstekli saatleri vardı, kimisi 3 kuşak öteden kalma.. tik tak seslerini çok sevmişimdir hep.. bugün aklıma geldiler, "bir bakayım durumlarına" dedim, bir bir kapaklarını açtım.. "nasıl yani?" dedim.. 3 saatin 3'ü de mi 3'te durur kardeşim? durmuşlar işte.. biri tam 3'te, ikisi 5 geçmiş..

    "üç vakte kadar korkularının üzerine gideceksin" demek istediler bana, aldım mesajı..

  • ben çalışırım lan. 5 bin tl ve insanla uğraşmayacağım bir iş.

    nereye başvuruyoruz?

    zorunlu edit : ülkede çoban mafyası var galiba.
    mesaj kutum hep yeşil. kendimi özel hissetmedim değil hani.

  • 5 dk önce yaşanmıştır :

    70'li yaşlarda bir amcamıza çikolata ikram edilir. kutuda iki çeşit çikolata vardır. biri dark, diğeri ondan daha dark. sütlüsü hiç yok yani.

    amcamın eli en siyah olana uzanır. ikram eden arkadaş der ki : "amca sen şunu al, onu yiyemezsin" amcam bozularak nedenini sorar, zira dişlerini yeni yaptırmıştır. başka bi arkadaş da durumu açıklamak istercesine "amca o bitter" der. ama elbette amacına ulaşamamıştır. zira amcam şöyle cevap verir :

    "eşşoleşşek biterse bitsin."

  • görsel

    son 6 ayda 150kw altinda kalmayı başarmış ve 2 çocuklu biri olarak bizim kullanımımız şöyle;

    tüm ampuller led ve genelde holdeki iki ampul sürekli yanar
    kombi hava 10 derece ve altında iken çalışır.
    evdeki beyaz eşya genelde en az a sınıfı ve kullanımına pek dikkat edilmez
    klima yok
    masaüstü oyun bilgisayarı yok (bu cihazlar ciddi elektrik harcıyor)
    ütü haftada bir o da 3-5 gömlek
    çamaşır makinesi kurutmalı ve haftada en az iki kere çalışır.
    elektrik süpürgesi kullanmıyoruz, robot ve şarjlı dyson ile idare ediyoruz
    led tv 1 adet ve genelde günde 4 saat açık olur

    son ay 147kw ile sınırda kalmışız bakalım bu ay ne çıkacak bahtımıza.

  • imam hatip açarak dünya ile savaşamazsın. sen ve sana oy verenler bir tas çorba ile yetinip seni ve akranın kodamanları para içinde yaşatabilir ama ben bir tas çorba ile yetinmem. atatürk, atalarımız, ceddimiz bu ülkeyi, milleti bir tas çorba ile idare etsin diye kurmadı. o kanlar elalemin çocukları 17 yaşında tüm dünyayı gezerken, kendi migrosun satamayıp çöpe döktükleri sebze artıkları ile doysun diye akmadı...

    azdan az çoktan çok gider mi gitmez mi bilmem ama türkiye'nin evlatlarını bu hale getirenlerden elbet çok şey gidecek. tarih bunu hep göstermiştir.

  • sabah üst düzey bi yöneticimizle kahvaltıdayız.

    ben: x bey çiğnemeden yutuyosunuz, toplantıya var daha, niye hızlı yiyorsunuz?

    x: biz 9 kardeştik.