hesabın var mı? giriş yap

  • 893 kişiye 1 cami olan ülkede hesaplanması saçma olan istatistiki bilgi. caminin maliyetiyle heykelinkini karşılaştırmaya hiç girmeyelim.

  • ermeni kimliğiyle öne çıkan ve propaganda yapan grubun, ermenistan topraklarındaki ilk konseridir.

    kendilerinin ilk albümü 1998'de çıkmıştır. demo dönemlerini falan saymıyorum.
    17 senede asıl vatanlarının anca akıllarına gelmesi ayrı ironiktir.

  • boşgezen bir katibin katkılarıyla overdose'un yazarı cengiz erdinçten;

    "lahey ve cenevre konferansları ile afyon ve eroin 1925’te bütün dünyada yasaklanıyor. türkiye’de ise, 1926’dan başlayarak afyon alkoloidleri fabrikası adı altında istanbul’da eroin üreten üç fabrika kuruluyor. birini taksim’de japon mafyası yakuza kuruyor. diğerleri ise kuzguncuk ve eyüp’te bulunuyor. kuzguncuk’taki fabrikanın yönetim kurulu başkanı, o dönemde meclis başkanı olan ve daha sonra başbakanlık da yapan hasan saka. levantenler, rum iş adamları, belçikalı sermaye gruplarının ortaklıkları var. avrupa’da yasak ancak türkiye’de eroin üretimi yasal olarak yapılıyor. o dönemde abd’de mafya eroini keşfediyor. lucy luciano merkezi hesapları olan bir işletme gibi yönettiği mafyayı klasik bir suç örgütünden bir endüstriye evriltiyor. luciano’nın beyni olan meyer lansky 30’ların başında istanbul’a gelip bağlantılar kuruyor. amaç, fransız bağlantısı olan ve havana’da noktalanan afyon-eroin hattı için türkiye’deki fabrikalardan tedarikçilik sağlamak. türkiye uluslararası anlaşmaları imzalamayıp morfin ve eroin sattığı için, 1929’dan başlayarak büyük bir ambargo ile karşılaşıyor. abd new york belediye başkanı la gardia türk malları için bir yasa tasarısı veriyor. şubat 1930’da new york’ta yakalan alesia adlı bir gemide türkiye’den yüklenen 500 bin dolarlık morfin bulunuyor. amerika’da mafya klanları arasında savaşın başladığı bu dönemde luciano üstünlük sağlıyor. eroinin geleceğini görüyor ve üzerine oynuyor. baba filmi ile 70’lere taşınan mafya eroin satar mı, satmaz mı? tartışması aslında 30’ların ürünüdür. amerika’da içki yasağı yeni sona ermiş, mafya içki yasağı döneminde büyük kriminal ciroya ve organizasyona ulaşmıştır. çok parası ve büyük bağlantıları organize edebilecek yeteneği vardır. luciano bu dönemde istanbul’daki fabrikalar ve kaçakçılarla ilişki içindedir. 1930’da bu fabrikalar 1,5 milyon bağımlının ihtiyacını karşılayabilecek kapasitede, aylık yaklaşık 3-5 ton eroin üretiyor. türkler’in de içinde bulunduğu çok uluslu kaçakçılık yapısı özellikle mısır’ı eroine boğuyor. mısır’da yaşanan bu facia yüzünden, türkiye’deki fabrikaların kapanma nedenlerinden biri de genç yaşta kahire emniyet müdürü olan ingiliz russell paşa’nın çabaları olmuştur. eroin kaçakçılığının, hukuki anlamda organize suç olarak ilk mısır’da tanımlandığı söylenebilir. russel paşa’nın hedef gösterdiği kişilerden biri meclis başkanı hasan saka, diğeri ise içişleri bakanı şükrü kaya. şükrü kaya’nın fransa’da kaçakçılarla işbirliği yaptığını söylüyor. mısır’da o dönemde kitlesel ölümler oluyor. 10-12 milyonluk mısır’da neredeyse 30-40 bin kişi eroinden ölüyor. kaynağında türkiye’den yapılan kaçakçılık var. 1933’te eski bir asker olan general sherril türkiye’ye elçi olarak atanıyor. mustafa kemal’in biyografisini yazıyor ve sağladığı bu yakınlık sayesinde kabinede en güvendiği adamların bu işin içinde olduğunu anlatıyor. bir gecede bir yasa çıkarılıyor ve mustafa kemal kabineyi toplayarak ertesi gün şu açıklamayı yaptırıyor: eroin fabrikaları kapanmıştır. uluslararası anlaşmaları imzalayacağız. mustafa kemal’in iradesine rağmen meclis direniyor. karar halk fırkası’ndan geçiyor ama mecliste bir yıl boyunca yasa hazırlanamıyor. afyon lobisi 1933 yılında mustafa kemal’e bile direnecek güce sahip. ancak mustafa kemal’in ısrarları ile fabrikalar kapatılıyor. türkiye’nin çok uluslu kaçakçılıktaki rolü hep 70’li yıllara, bulgarlar’a bağlanır. ancak 30’lu yıllarda bu ilişkiler zaten vardı. büyük sermayedarlar avrupa’nın kaçakçılık çeteleri ve dünyanın önde gelen mafya organizasyonları ile ilişkide olmuştu."

    http://www.isbfmezder.org.tr/…kinlikler\2005_11.asp

  • - hiç ummadığınız anda tanımadığınız bi kadın size çiçek verse ne yaparsınız ?
    - kadın ney ?
    - avrat yani..
    - oğul veririm ona... tohum ekerim...

  • zor bir iştir.teşhis eden de ettiren de bir an önce bitsin diye dua eder.

    ben hep böyle hüzün veren şeyler mi yazacağım ....ama anlatmam da gerek:

    1974 veya 1975 yılı idi. artvin ilinin borçka ilçesinde cumhuriyet savcısı olarak görev yapıyordum. çoruh nehri borçka'da
    son katılan çayları da alarak ilçe merkezinden geçip batuma dökülür.bir askeri birliğe ait cemse çoruh'a düştü.12 askerden biri kurtulabildi.bir saat içinde koca araç kayboldu gitti.bu olaylar sık sık olur,cesedin karadenize gitme ihtimali yüksektir, bu nedenle sscbne de haber verilirdi. olaydan kırk gün kadar sonra sscb'den bir ceset bulunduğuna dair haber geldi.sınırlardaki valiler hudut komiseri, kaymakamlar hudut komiser muavini olarak görev yaparlar.kaybolan askerlerin yakınları,tabur komutanı kaymakam ve doktor ile cesedi teşhis ve teslim almak için maradit (muratlı) sınır kapısına gittik.suda boğulmalarda bir süre sonra cesed şişer,denizde bazı organlar da canlılar tarafından yenir.bu nedenle teşhis zorlaşır.sscb yetkilileri ,cesedin kendi vatandaşı mı türk mü olduğuna (erkekse) sünnetli olup olmadığına bakarak karar veriyorlar imiş.ceset sünnetli imiş...uzaktan sedye ile ağızları maskeli iki asker cesedi getirip hemen uzaklaştılar.benim o gün burnum tıkalıymış,pek koku duymadım.cesedin başına gidip doktoru çağırdım..doktor burnunu tuta tuta geldi " siz bakın savcım ben kokuya dayanamıyorum" dedi ve uzaklaştı.ben bir pens ile beyaz örtüyü araladım ,baş kısmı parmak kalınlığında kurtla doluydu.naçar tamamını açtım ; şişmiş morarmış (adli tıpta zenci yüzü ) dedikleri bir hal almış..elbiseler yarı kaybolmuş...asker yakınları gelip uzaktan bakıp "hayır" diyorlar.biri geldi,baktı "bu benim oğlum " dedi."nerden tanıdın" dedim."çorabından" dedi."nasıl yani ? " "savcı bey" dedi " bu çorabı gelinim ördü,bu deseni bu şekli nerde görsem tanırım"

  • rusya'dan yaşayan dolar bazlı maaş alan türk mühendislerin krallığını ilan etmesine sebep olmuş durum.

  • ne gerek var şimdi ağrımayan başı derde sokmaya diye düşünen insandır.

    ali lidar durumu özetlemiş aslında;

    "ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum.
    durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar.
    sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız.
    işin yoksa çiçek al, saç tara, parfüm sık.
    küsmesi, barışması, ayılması, bayılması,
    hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması.
    meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
    güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
    bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
    hepsi ağzıma sıçtı...

    (bkz: alengirli şiir)

  • kimsenin orhan pamuk'un kafasina silah dayayip "konus ulan konus!" deme niyeti yok, ancak kendisinin konusmama hakki varsa, benim de onu konusmuyor diye elestirme hakkim vardir. occupy wall street esnasinda hicbir amerikalinin cikip "stephen king neden konusmuyor lan?" dedigini zannetmiyorum ancak noam chomsky konusmasa elestirilirdi.

    orhan pamuk kitaplariyla, konusmalariyla politik olmayi tercih etmis bir yazardir. olmasaydi kimsenin diyecek birseyi olmazdi. su andaki sessizligini elestirmek insanlarin hakkidir. bu dakikadan sonra kendisini samimi bulmak cok zor olacaktir.

    not: noam chomsky ile orhan pamuk'u kiyasladim ya, allah da benim belami versin.

  • acilen bitmesi gereken saçma sapan davranış.

    hanım kızımız arkadaşlarıyla güzel bir akşam yemeği fotoğrafını paylaşmış, buraya kadar her şey normal. altına yazdığı şey '#bugün #böyle #olsun #dedik #kızlarla #boğazda #yemek #mutluyuz #bizim #aramız #bozulmaz #yıllar #sonra #olsa #bile'

    şimdi öncelikle hashtag'in temel amacı fotoğrafları kategorize ederek insanların istediği kategorideki fotoğrafları bulmasını kolaylaştırmak. ulan madem cümle yazacaksın neden her kelime başına hashtag düşüyorsun? senin ''#böyle'' diye açtığın hashtagi kim aratır, kimin amacı bunu aratırken senin boğazdaki yemek fotoğrafını bulmaktır?

    ve ilginç bir şekilde bunu yapan insanların sayısı maalesef az değil.

    edit: başlığı taşıyan sözlük yönetimine bunun sadece instagramda yapılmadığını, farklı sosyal medya mecralarında da gerçekleştiğini belirtmek isterim. ayrıca ben yazılan hashtagin uzunluğunu değil, her kelimeye ayrı ayrı hashtag düşülmesini belirttim. saygılar.