hesabın var mı? giriş yap

  • pek çok futbolseverin hayır duasını alan beyefendi insan.

    *

    - hocam iyi günler biz çocuk için geldik, bodur kaldı, boy atması lazımdı, atmıyor.

    - buyrun geçin şöyle... evet horge bey çocuğunuz bodur boy maalesef. tek çare hormon iğnesi... iğneyi vurdum mu uzar gider. vurmazsam en fazla 1.43 olur. vurayım mı?

    - vurun hocam.

    - bakın ben bu iğneyi vurmasam olacağı maksimum 1.43 bu çocuğun.

    - anladık hocam vurun...

    - iğneyi vurdum mu 1.65'i geçer ama vurmazsam 1.43'te kalır.

    - hocam anladık vurun.

    - sus lan!!!! önemli bir şey bu hissediyorum, mesleğimde dönüm noktası olacak!!!!! herkese söyleyeceğim herkese... ertem şener'i arıyorum şimdi.

    - hocam onu arama ya...

    - sus lan arayacağım, ertem'e söyleyim ki dünya duysun başarımı. evladım sen de şu kurukafayı sektirmeyi bırak.

  • 14 mart tarihinde n11 üzerinden aldığım bilgisayar bozuk ulaştı. iade talep ettim, süreç biraz yavaş işliyor diye düşünürken bir baktım n11'in aracı olarak beni müşterisi yaptığı atılım bilgisayar mağazası iade talebiyle geri gönderdiğim bilgisayar ve ödediğim 3500 lira ile kayıplara karışmıştı. n11 müşteri hizmetlerine saatler süren derdimi anlatma çabalarım ve şikayetvar.com'a yazdıklarım sonucu aldığım yanıt, firma artık n11 ile iş yapmadığından ve resmi olarak satış gerçekleştiğinden ötürü haklarımı hukuki yollarla bireysel olarak aramam gerektiği idi.
    e tabi bu noktada o sempatikli "paranız güvence altında" mottolarına lanet edip bir avukata gitmem gerekti. suç duyurusunda bulunuldu icra takibi çıkarıldı ancak adamların benden önce 20 icra takip dosyaları var, hakkımı alabilir miyim bilemiyorum, hala yeni bir bilgisayarım yok.
    sitedeki mağaza puanlama sisteminin de birşey ifade ettiğini düşünmüyorum zira bu mağazanın da puanı soru işareti yaşatmayacak skalada idi. çöpe giden param , avukat masrafları ve vaktimin yanında bir de alt üst olan sinirlerimle kaldım.
    sonuç olarak n11 aracılığı ile dolandırıldım. teşekkürler.

    edit1: bilgisayar bozuk ulaştıysa neden onay verdin diyen arkadaşlar olmuş. onay vermedim iade talep ettim. ancak firma talebimi bilgisayarı teknik servise gönderip hasarlı raporu almam gerektiği bahanesiyle reddetti. tabi geri gelmeyecek bir bilgisayarı beklerken otomatik onay süresi dolmuştu.

    edit2: n11 başlığı görmüş olsa gerek ki beni aradı, durumla ilgili bir çözüme ulaştınız mı diye sordu. yasal süreçte n11'in üzerine düşen bir karar çıkmadığı için yardımcı olamıyorlarmış. burdan çıkardığım sonuç atılım bilgisayar'a değil n11.com'a dava açsam işler daha farklı olurdu. ibretlik.

    edit3: yasal yollardan 6 aydır çözemediğim durum sosyal medyanın gücüyle 2 saat içerisinde çözüldü, inanılır gibi değil n11 iademi onayladı. uplayan arkadaşlara çok teşekkürler.
    geçtiğimiz 6 ay içerisinde fırlayan dolar sebebiyle aynı skalada bir bilgisayarı aynı ücrete muhtemelen alamayacağım. bir de avukat masrafları ve hırpalanan sinirlerim var, bu yüzden 50 liralık hediye çeki yüklemişler sağolsunlar.

    edit4: müşteri memnuniyeti sonunda sağlandı. zamanında almak istediğim bilgisayarın bir tık üst modelini yollamayı teklif ettiler. sözlük sağolsun.

  • "selam, ben feysybuk'ta sürekli laf sokulan eski sevgili.
    olayları bi'de benden dinleyin istedim, bunun anasıgil beni istemedi."

  • ingiltere ve fransa'dan sonra dönemin en güçlü üçüncü donanmasını kurduğu bilgisi kağıt üzerinde doğrudur lakin birazcık detaylı bakıldığında öyle olmadığı görülür.

    üçüncü donanmadır evet ama bu yalnızca tonaj açısından doğrudur. dünyanın en kalabalık orduları çin/vietnam/kuzey kore/hindistan vb. o halde bu ülkeler en güçlü orduya sahipler demek gibi bir nevi benzetme yaparsak.

    abdülaziz devri dünyada donanma teknolojilerinin dönüşüm geçirdiği yılları kapsıyor. yani eski donanmalar çöp hükmüne geçiyor bu dönüşüm süreci ilerledikçe. haliyle sahip olunan gemi sayısı veya tonajı tek başına bir donanma için ''en güçlü'' sıfatını yansıtmak için çok yanıltıcı olabilecek bir çıkarım.

    nasıl bir donanma devraldı?

    sultan abdülaziz tahta çıktığında sultan abdülmecid döneminden intikal etmiş toplamda 72 parçalık bir donanma mevcuttu. bunların tamamını savaş gemisi olarak düşünmemek gerekir. nakliye ve ticaret gemileri de bu sayıya dahildir. hemen hemem tamamı da aktif bir muharebede kullanılması anlam ifade etmeyecek demode gemilerdir. yani sayısal olarak bir donanma mevcut lakin gerçekte neredeyse yok hükmünde. naziler polonya'ya taarruz ettiğinde alman tanklarının karşısına çıkan polonya süvarileri ne işe yaramışsa, bu donanma da ancak o kadar etkiye sahip olacaktır.

    nasıl bir donanma inşa hedefi vardı?

    gücü nispetinde bölgesel hedefleri gerçekleştirecek ( ege adalarınin korunması, yunanlarla mücadele vb) az maliyetli, küçük ancak işlevsel deniz araçlarından oluşacak bir filo kurmak yerine dünya ölçeğinde hedeflere göre dizayn edilmiş ancak gerçekçi olmayan bir donanma hamleleri yapmis/ yapmaya çalışmıştır. ilk iş olarak abdülmecid devrinden kalan tamamen işlevsiz gemileri hizmet disi bırakmış, bazılarını modernizasyon yaptırarak hizmette bırakmış, bazıları ise aynen hizmete devam ettirmiş, belli oranda da yeni gemi inşası yapılmıştır. nihayetinde abdülmecid devrinden hizmete devam edenlerle birlikte 30'u zırhlı 76 si ahşap olmak üzere 106 parçalık bir donanma oluşturulmuştur.

    neden istenen seviyeye ulaşılamadı?

    a) bütçe yetersizliği

    donanma inşa etmek oldukça maliyetli bir iştir. hem inşa aşaması, hem donanmanin işler halde tutulması için devamlı surette malı kaynağa ihtiyaç vardır. abdülaziz devri de osmanlı'nın parasal anlamda ciddi bir borçlanma içinde olduğu dönem malum. toplam ordu bütçesinin ancak çeyreği nispetinde bir donanma bütçesi ayrılmıştı. ki bu ayrılan bütçe saray masrafları için ayrılan bütçeden daha düşük kalıyordu.

    b) tersanelerin yetersizliği ve kalifiye personel sıkıntısı

    bir donanmanin güçlü olması ve kalabilmesi için yeterli düzeyde tersanelere ve kaliteli ve yeterli sayıda subay ve donanma personeline ihtiyacı vardır. bu bağlamda baktığımızda osmanlı'nın kalbi haliç tersanesiydi. gel gelelim haliç tersanelerinde ne yeni gemi inşa edebilecek ne de mevcut gemilerin tamir/tadilat bakım onarımlarınin devamlılığını sağlayacak kapasitesi yoktu. bu durum sonucunda yeni gemiler başka ülkelerden yüksek maliyetle alınmış ( üstelik bu gemiler cagdaslarindan teknoloji itibariyle hep bir tık geri kalan veya kısa sürede demode hale gelen gemiler olmuştur) dis alım yoluyla alınan gemiler de maalesef tamir/tadilat/ rutin bakim noksanligindan verimli olamamıştır.
    denizci subay yetiştiren bahriye mektebi de en iyi hallerde yalnızca yılda 40 subay mezun edebilmistir ki bu osmanli gibi koca bir ülke için elbette oldukça yetersiz kalmıştır.

    sonuç olarak pek çok hata ve türlü yetersizlikler dolayısıyla eldeki kaynaklar çok yanlış değerlendirilmiş, gene de iyi kötü binbir zahmetle kurulan donanma abdulhamit döneminde tamamen çökmüştür.

  • bu güzel günleri yaşıyorsak bunun en büyük paylarından biride rahmetli mustafa cengiz başkan sayesindedir. zamanında fatih terim şov amaçlı canlı yayında irfancanıda istiyorum viscayıda istiyorum diyip rahmetliyi kamuoyunun önüne atmıştır. buna karşılık mustafa cengiz mesele irfancanı almaksa yazarım bir çek hepsini alırım ama ben bunu takımıma yapamam ben galatasarayın geleceğini çöpe atamam diyerek tüm linçlere rağmen hep takımının geleceğini düşünmüştür. bugün ne kadar doğru bir karar verdiğini tekrardan anlıyoruz. ruhun şad olsun güzel insan.

  • kadınları bilinçli yahut bilinçsiz olarak aşağılamasından ötürü küfrü hiç sevmeyen bir birey olarak "ak porrrtininn daysınnı zikemmm" küfrüyle en azından pozitif ayrımcılık yapmasından ötürü takdir ettiğim velet.

    dayısını zikmek nedir amk ya hahahahahah

  • 19 yıl önce "bu fakirin bir nikah yüzüğü var" diyerek iktidara gelen "zengin olursam bilin ki haram yemişimdir" diyen erdoğan şu an 1500 odalı sarayında lüks içinde yaşıyor.

  • kendisi gibi 2010 yılından önce akpyi savunmamak ahlaksızlıkmış bazı suserlara göre.

    esas ahlaksız sizsiniz. hem de ahlaksızın en önde gidenlerisiniz. sanki akp'yi sevmeyen herkes darbeci, elitist, baykalcıymış gibi hala eski alışkanlıklarınızla manipülasyon yapıyorsunuz. bugünlerin yaşanmasında bu adam gibi sizlerin de payı var. o kopasıca elleriniz 2010'da evet demeseydi bugün hsyk ve yargı bu halde olmayacaktı. kuddusi okkırlar, ali ismailler hala yaşıyor olacaklardı.

    malum zatın sümüklü mendilleri ne yaparsanız yapın o günahlarınızdan sıyrılamayacaksınız. her zaman islamcıdan demokrasi bekleyen salaklar olarak anılacaksınız.

  • benim.
    yıllarca kolejde çalıştım.öğrencilerle arkadaş gibi de oldum hep,çoğuyla hala görüşürüm zaten yaşlarımız çok yakın.bir yerlerde buluştuğumuzda öğrenci -öğretmen olduğumuz anlaşılmaz. yani sizin bahsettiğiniz o 'evde bekleyen,dershanede üç kuruş maaşla sürünen, idealist,arkadaş tipte' vs öğretmen de benim aynı zamanda. ayrıca belirtmek isterim ki alan sınavım sayesinde atanabildim. çünkü ben diğer alanlarda pek bir şey bilmiyorum.
    şimdi geldiğim okulda ise can güvenliği olmayan bir kadın öğretmenim. gözlerini korkutmak için ufak çapta fiziksel müdahalede bulunuyorum arada ,fazlasını yapmam, yapamam da zaten tehditler havalarda uçuşuyor ,evime tek başıma yürüyemiyorum,kadın olmanın utanılacak bir şey olduğu bir yerdeyim. ki büyük bir şehrin büyük bir ilçesindeyim. ama bu "büyük"lükler insanların kafalarındaki örümcek ağlarının yanında maalesef hiç kalıyor.
    korku içindeyim,ayaklarım geri geri gidiyor. sınıfta" bana bugün napıcaklar acaba ?" düşüncesiyle dakikaları saatmiş gibi yaşıyorum.bu sadece bir kısmı tabii.
    biliyorum sizin için hayaller "ölü ozanlar derneği, her çocuk özeldir,koro"filmleri tadında.hayatlar için (bkz: ben)

    bir yıldan fazla süre sonra edit: bütün yıl boyunca emek verdim o öğrencilerime. dövdüm de sövdüm de ... ama sevgilerini kazanmayı başardım en sonunda. artık beni benimsemişler, sahiplenmişlerdi.sonra koruyup kollamaya başladılar. doğumgünümde 1'er lira toplayıp pasta alıp bana sürpriz yaptılar. hediyeler aldılar,utanıp veremeyip başka arkadaşlarıyla yolladılar. sene sonu geldiğinda artık evladım olmuşlardı çoktan.şimdi başka bir ile ggeldim,çocuklarımı özler oldum. nereden nereye işte. verdiğim tüm emekleri hatta daha fazlasını hak etmişler bilememişim.

  • avrupa'nın türkleri dışarıda tutmak için bulduğu çözümlerden birisidir. domuz yemeyen türkler ülkelerine giriş yapmasın diye sabah akşam her yeri domuzlu ürünlerle bir güzel kokutuyorlar. hatta teşvik amaçlı belediyeler evlere bedava domuz eti gönderiyor. yoksa yedikleri yok ha, sırf şekil olsun diye ürünlerini satın alıyorlar.

    not: hatta bu sabah tren istasyonunda gördüm. temizlik görevlisi kılığına girmiş bir tip yerleri domuz yağı ile silip bir yandan da üstlerine "işlem tamam hans" diye onay veriyordu. "ooooh biraz da şuraya domuz süreyim", "hmmmmh şuraya da domuz koyayım".