hesabın var mı? giriş yap

  • insana facebook falan kapattıracak bir düşünce.

    paylaşımlara bir bakıyorum;

    -hehehe teknemizden ilk görüntüler yarın devamı vaaaaar (sanki çok merak ediyoruz senin tekne fotoğraflarını)
    -yhaaa benim kızım dünyaaanın en güzel çocuuuu (eciş bücüş bi tip ne dünyası ne güzeli)
    -kocişimle tatiiiiiiil -at italy* (kocana da sokayım sana da)
    -anne oluyorraaaam dinyinin in gizil diygisi (sen olma ulan ayı)
    -zengin zenginoğlu is at california with 82 others - kankslarlaaa kopmalarrr (bitmedi ulan şu babanın parası bitmedi)

    bi ben mi evde oturuyorum? bi ben mi işsizim, yalnızım? yettiniz be kapattırıcaksınız yine facebooku.

    debe editi: bu entrym mutsuzluğumu ve mutsuzluğunu paylaşan güzel insanlar sayesinde debeye girmiş. geri kalan bütün entrylerim de böyle bir başlık altında bile hakaretler edip ayar vermeye çalışanlara girsin. hele 'düşüncesi' ile biten başlığa 'vik vik vik vik kişidir' diye tanım kasan bi taneniz var ki ona laflar hazırladım. ama söylemeyeceğim.

  • market ya da ormanda yürüyüş dışında dışarı çıkmadığım, eşim dışında hiç kimseyle fiziki olarak görüşmediğim karantina sürem 1 ayı geçti.

    neredeyse her gün ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum bu aralar. evlenirken “hayatı beraber geçirmek istediğin insan”ı seçtiğini düşünüyorsun ama birebir yaşayıp görmek çok değişik bir duygu.

    mutlu olunca “kesin bir bokluk olacak” diye düşünen bir insan olduğum için, şimdiye kadar hep içimde evlendik ama belki birkaç yıl sonra aslında doğru insan olmadığızı anlarız belki gibi bir korku vardı. “ya hata yaptıysam” korkusu. şu bir ayı geçirdikten sonra, anladım ki çok doğru bir karar vermişim.

    başka hiç kimse olmadan, 1+1 ufacık evde mutlu mutlu yaşayabildiğim bir insanı bulmuş olmak inanılmaz.

    o kadar insan içinden nasıl oldu da böyle harika bir insanla ikimiz de bekarken tanıştık, ikimiz de birbirimizi çekici bulduk, zaman geçti iyice bağlandım, o da bana bağlandı ve mutlu olduk. nasıl bu ufak ihtimal gerçekleşti? aklım almıyor.

    ilerde daha ufak bir yere taşınsak şehir hayatını özler miyiz, beraber sıkılır mıyız tantana olmadan diye düşünüyordum arada. çok daha mutluymuşuz meğer.

    mutlu evde büyümediğimden herhalde bana öyle olağanüstü ve inanılmaz geliyor ki... neyse hayat bu ama şimdilik pek güzel.

  • terör örgütleriyle vatansever kemalistlerin adını aynı cümlede geçirmeden önce bir ağızlarını çalkalasınlar. kemalistleri kimse kandırmadı, kemalistler kimsenin adamı da olmadı, "ne istedilerse" vermediler de... kemalistler hep, "söz konusu vatansa, gerisi teferruattır." dediler, vatanperverlikten bir adım geri gitmediler. o yüzden, beylik laflar etmeden önce gitsinler bir ağızlarını çalkalasınlar.

    ne dediğini bilmeyenlerin ayrımcı yazısı. (bkz: ajan provokatör)

    edit : gg.

  • ben bu sarayda yaşasam hayatta hamamda yıkanmaya kalkışmam, odama leğenle su getirtirim, kırk gün yıkanmam pis gezerim yine de o hamama girmem. kimin öleceği kimin öldürüleceği belli değil. hamam değil harlem sokakları anasını satayım.

  • okul öncesi öğretmenliği:(eğitim süresi 5 yıl) "biraz daha okusan da lise öğretmeni ne bilim en azından ilkokul öğretmeni olamaz mısın?"

  • telefona bakacağım diye önündeki araca dalmış şofördür. birilerinin canını almadan işten çıkarılması isabet olmuş. hem cana hem de devlet malına kasıt var, savunulacak bir tarafı yok, yaptığının bedelini ödemiş.

  • en azından ayağımızı yerden keserdi sayın bakan. öküzün trene baktığı gibi bakıp yangının kendi kendine sönmesi beklemezdik. verdiğim vergiye acıyorum şu çapsızlar tarikatı döneminde.