hesabın var mı? giriş yap

  • öncelikle allah belamı versin ki ben de böyle başlık açtım. ama böyle leş başlık açana değil açtırana bak. örneklemim +40 teyzeler. ve hatta utanarak türbanlı teyzeler bu gözlemimde başı çekiyorlar.
    bir değil iki değil artık içimde tutamıyorum. yol verirsin yüzüne küfretmişsin gibi bakar, yer verirsin bakar. yere markette bir şey düşürür onun yerine sen koyarsın rafa, o sadece bakar. kapı tutarsın, bakar. öküz gibi bakar.kasada senin önüne geçer. hastanede önüne atılır, sıra falan neymiş asla, sallamaz.

    yeter yeter. sen kimsin? terbiyesizliğini geçtik, nezaket görünce bir ağzından teşekkür ederim çıksın.

  • yavru tavşan yuvasından ilk kez ayrılır ve ormanda dolaşmaya başlar. karşılaştığı ilk hayvana kendini tanıtır:

    "merhaba kardeş ben tavşan, sen kimsin?"

    karşısındaki hayvan:
    "ben de katır der"
    tavşanın kafası karışır: "nasıl yani?" der.

    katır:
    "benim annem eşşek, babam da at; onlar birlikte olmuşlar sonra ben doğmuşum" der.
    tavşan yoluna devam eder. karşılaştığı başka bir hayvana kendini tanıtır:

    "merhaba kardeş, ben tavşan, sen kimsin?

    hayvan:
    "ben kurt köpeğiyim" der. tavşan yine şaşırır: "nasıl yani?" der.

    kurt köpeği:
    "benim annem kopek, babam da kurt; onlar birlikte olmuşlar sonra ben doğmuşum" der.

    tavşan yoluna devam ederken yavaş yavaş aklından bu bilgileri geçirir ve işlerin nasıl olduğunu anlamaya başlar. karşılaştığı başka bir hayvana kendini tanıtır

    "merhaba kardeş ben tavşan, sen kimsin?"

    hayvan:
    "ben devekuşu" der.

    tavşan afallar:

    si..tir git len

  • anadolu köylerinin çoğu pislik yuvasıdır... şaşırtmıyor artık. en çok ahlak bekçiliği yapıp en ahlaksız olmayı başarırlar.

  • gülşen’i zırt diye alıp hapse attılar. şu programda, aylardır, sevgilisiyle kardeşini öldürdüğünü, cesedini çiçek gibi suladığını anlatan kadın ve mevzubahis sevgili fink fink geziyor. ben artık şaşırmıyorum.

  • abd’de bazı duruşmalar haberlere konu olur; mahkemede şüpheli savunulurken hapse düşemeyecek kadar güzel olduğu söylenir. hakim de beraat verir, sonra olay iyice magazin olur. işin sonunda güzel kazanır. tip güzelse kazanır.

    bu güzele yapılan güzellik amerikan mahkemelerine ve güzellerine has değildir. osmanlı tarihinde de var böyle benzer bir hadise.

    padişahlar, şehzadelerin doğumunda ya da kızının düğününde mahkumlara dar kapsamlı da olsa af çıkarırdı. en çok kullanılan af bahanesi, hükümdarın tahta çıkış yıldönümleriydi. 10. veya 15. gibi yıldönümleri.

    1901 yılında sultan ikinci abdülhamid tahta çıkışının 25. yıldönümünde adliye tarihinin en geniş kapsamlı aflarından birine imza attı. o yıl saraydan fakirlere yemek dağıtılmış ve camiilerde geceler boyu hatim indirilmiştir. bugün anadolu’da hâlâ ayakta olan çoğu saat kulesi abdülhamid’in tahta çıkışının 25. yıldönümü hatırasına dikilmiştir. (izmir saat kulesi, niğde saat kulesi, adana saat kulesi, yozgat saat kulesi, tokat saat kulesi, bursa saat kulesi. hatta israil’deki yafa saat kulesi)

    bu kutlamalar olurken tabiki mahkumlar da unutulmadı. önce mali suçlar yüzünden hapiste olanlar affedildi. sonra, cinayete karışmayan adi suçlular affedildi. hiç adet olmamasına rağmen siyasi suçlular bile affedildi. sürgünden dönmelerine izin verildi.

    padişah, katilleri affederken o güne kadar rastlanılmamış bir yöntem izledi. hapishanelerde çok sayıda müebbet cezası alan mahkum vardı. bir komisyon kuruldu ve bu müebbet mahkumların suçlarının yazılı olduğu bir liste çıkarıldı. sonra bu liste padişaha sunularak istediklerini affetmesi beklendi. ama abdülhamid listeyle yetinmek istemediği için mahkumların fotoğraflarını da istedi.

    emir yerine getirildi. listedeki mahkumların fotoğrafları çekildi ve padişaha sunuldu. padişah önce dosyayı okudu ve sonra fotoğrafa bakarak affa layık olup olmadıklarına karar verdi. birçoğunu affetti ama bazılarını “suratında meymenet yok, çıkarsa başka canlara da kıyar” diyerek içeride bıraktı.

    bu mahkumların fotoğrafları yıldız sarayı fotoğraf koleksiyonundadır. bazen proje kapsamında avrupa’daki müzelerde sergilenirler.

  • adam kendi fabrikasında üretilen arabaya biniyor. benzinini kendi rafinerisinden gelen benzin ile dolduruyor. tam tersine zenginlikte çok farklı bir seviye görüyorum amk.

  • aklıma komutanımızın "bir kişi de demiyor ki adam orrospu çocuğudur belki." lafını getiriyor.

    yukarıdaki sözü tabii ki de çocuk için kullanıyorum. olayın öncesini bilmiyoruz.

    * belki öğretmen on beş defa uyarmıştır çocuğu,
    * belki oraya gidince çocuk öğretmene onur kırıcı bir laf atmıştır.
    nasıl olsa ses yok sadece görüntü var. bir de kalkıp "öğretmenlerin psikolojik tedaviden geçmesi lazım." diyor lan.

    lan oğlum benim öğretmenlik yaptığım okulda sınıfça bonzai kullanıyorlar lan? evet hep birlikte okul çıkışı bonzai partisi yapıyorlar oğlum? sen bunlara ne anlatacaksın? servet-i fünun mu?

    edit: okulda eğitim yüzünden dayak kalmadı beyler. o eskide kaldı. eğer bu zamanda bir öğretmen öğrenciyi dövmüşse bilin ki öğretmenin sabrı taşmıştır. bilin ki “öğretmenlik kıymeti” yerle bir edilmiştir. bilin ki gururu incinmiştir fedakâr öğretmenin.

    ve şunu da unutmayın: aileler bir çocuklarıyla baş edemiyorlar, biz o öğenciden 40 kişiyle bir sınıfta muhatap olmak zorunda kalıyoruz. annesi değiliz, babası değiliz. adam öğretmeni, bilgiyi, toplumsal değerleri sikine takmıyor. çünkü ona bir şey olmayacağını biliyor.

    yazacak çok şey var aslında ama ne önemi var. nasıl olsa 3 ay tatil yapıyoruz.