hesabın var mı? giriş yap

  • kusura bakmayın ama ulaş haketmiştir bunu.

    ne biçim yazı lan o. paragraf sorusu gibi bir bok anlaşılmıyor. sonunda aşağıdaki öykünmelerden hangisi yanlıştır yazsaymış tam olacakmış.

    ulaş kardeş, belli ki sen halkın seviyesine inemeyen chp'li bir arkadaşımızsın. kitap vereceğine iphone vereydin boy boy çocuklarınız vardı.

  • thodex olayının bir de hiç düşünülmeyen iç yüzü var, evet çalışanları. asgari ücretle çalışan, hiçbir şeyden haberi olmadığı halde evlerine şafak operasyonu yapılıp 4 gün nezarethanede tutulan, ellerinden telefonları alınan, beraat ettikleri halde banka hesapları nisan ayından beri blokeli ve işe giremeyen çalışanları.

    geçen gün bankadan mektup geldi, artık sizinle çalışmak istemiyoruz diye. hesap zaten blokeli onu geçtim de, bu insanlar size ne etti?

    eşim bu insanlardan biri. zaten yeni girmişti işe 1 ay çalışabildi. maaşını da alamadı.

    allahtan ben çalışıyorum ve evi bir şekilde geçindirebiliyorum ama bu devirde tek maaşla hangi ev dönüyor onu bir düşünmek lazım.

    patron kaçıp gitti olan gene çalışana oldu. bu insanlar ev mi geçindiriyor, çocukları mı var, kira mı ödüyorlar kimsenin umrunda değil. daha dava bile görülmedi.

    faruk bey bu haltları yerken 58 tane çalışanınızı oturup bir saniye düşündünüz mü acaba?

    evimize polisler tekme ile kapıyı vurarak girdiğinde bebeğim korkudan saatlerce titreyip ağladı mesela, bunlar hiç umrunuzda oldu mu?

    belanızı bulmanızı diliyorum. anne bedduasıdır bakın kıymetini bilin, kolay kolay çıkmaz ağızdan. en içten sövgülerimle.

  • bundan 5-6 sene önce eski kız arkadaşımla taksim gezi parkında oturduk, çekirdek çitliyoruz. malum olaydan sonra atıl bırakıldığının farkında olmamıza rağmen, nedense hoşumuza giden bir etkinlikti bu, neyse konu o değil.

    bir tinerci yaklaştı yanımıza, arkasında 2 tane arkadaşı var. elinde bıçakla yanımıza geldi ve çekirdeği istedi. doğru düzgün konuşamıyor bile, çekirdeği işaret ediyor bıçağıyla. ben de içinden 1 avuç kendime 1 avuç da kız arkadaşıma aldım, pakedi verdim. eleman da sorunsuz uzaklaştı. biz de çekirdek yemeye devam ettik. bitince de konu ile ilgili tek bir yorum yapmadan uzaklaştık.

    peki bir fayda/mahsur değerlendirmesi yapalım.

    şimdi orada gereksiz bir münakaşa yaşasam, "erkeklik" yapıp diretsem, karşımda zaten diyalog kurabileceğim bir canlı yok. şu an sağlıklı bir insanım, bildiğim kadarıyla eski kız arkadaşım da öyle, ancak muhtemelen o tinerciler ya hapiste, ya da hayatta değil. şimdi ben kalkıp bu elemanlara çekirdek için diklensem, bakın çok değil, 1 tanesi bıçağı herhangi bir yerimize saplasa, geleceği olan bizim gibi insanların hayatı sona erebilir veya kalıcı bir sakatlığı kalabilirdi. onlar için ise değişen bir şey olacağını sanmıyorum.

    şimdi sormak istiyorum, değer mi?

  • ben de baska sebeplerden dolayi getir'in programini sildim cep telefonumdan. hep o baska sebepler yaratiyor bu sorunlari.

  • skordan bağımsız belki de abartıyorum bilmiyorum ama bütün sporcularımız çok güzel değil mi? yani fiziksel güzellikten bahsetmiyorum, hepsinin yüzüne bakınca “ne kadar iyi bir insana benziyor” diyorum içimden istisnasız. hareketlerde, mimiklerde en ufak bir kibir, kendini beğenmişlik hissetmiyorum. birbiriyle olan iletişimlerine baktığımda o kadar samimi ki kimseyi birbirinden ayırt edemiyorum. takım olmak, aynı hedefe bütün olarak yürümek bu olsa gerek. gerçekten skordan bağımsız gurur duyuyorum. şu pazar sabahı ekstra duygulanmış bile olabilirim.

  • yoğurdun lezzeti tuzun belirli bir aralıkta olmasını gerektirir. ayran yapmaya çalışırken kattığın su ile yoğurdu seyrelttiğin için oranı yakalamak için biraz tuz ilavesi yapman gerekir. bu kadar basit. biraz düşüünsen çok basit aslında. basit, basit, basit!

    edit: yeni gördüm. sodyum klorür'den başka tuz bilmeyen laf atmaya kalkmış. ne desem bilemedim.

    yıllar sonra gelen edit: ara ara oylanıyor bu entry. kendini unutturmuyor. süt, yoğurt, ayran ilişkisinde tuzun yeri üzerine hangi tuzlardan bahsedildiğine dair bir şeyler paylaşayım.

    "süt tuzları: sütteki tüm metal iyonlarını, organik ve inorganik anyonları kapsar. bu tanıma göre iyonize gruplar içeren ve katyonlarla tuz benzeri bileşikler içeren süt proteinleri de girebilir.

    süt tuzlarının büyük bir kısmı serum içerisinde çözünmüş halde, bir kısmı da kolloidal halde veya yağ globüllerine absorbe edilmiş halde bulunur.

    mineral maddeler sütte klor, flor, fosfor asidi, kükürt asidi, limon asidi gibi anyonlarla bileşik oluştururlar. katyon ve anyonların karşılıklı etkileriyle sütün tuz sistemi oluşur. minerallerin toplam miktarı oldukça sabittir. çok az orandaki değişiklik bile tuz sisteminde önemli kabul edilir. diğer süt bileşenleri gibi tuzlar da kandan meydana gelir. ancak filtre sistemi nedeniyle ikisi arasında miktarsal farklılık vardır.
    iyonlar önem sıralarına göre aşağıdaki gibidir.

    makro elementler :
    katyon ( na+, k+, ca++, mg++)
    anyon (cl-, po4-, so4-, hco3- sitrat iyonları)

    iz elementler :
    katyon (fe++, rb++, zn++, li+, cu++, ba++, co++, pb++, al+++, mo++, sn++, ct++, sr++, ti+++, mn++, ag+, v+++)
    anyon (f-, j-, br-, b, si, se )

    süt tuzlarının miktarları (mg/l)

    sodyum - 500
    potasyum - 1450
    kalsiyum - 1200
    magnezyum - 130
    toplam fosfor - 950
    inorganik fosfor - 750
    klorid - 1000
    sülfat - 100
    karbonat(co2 olarak) - 200
    sitrat (sitrik asit olarak) - 1750

    kaynak : tıktık

  • g force'tur. vücudunuzun ağırlığının katını hissetmeniz olayıdır.

    normalde dünyanın kütlesi nedeni ile şu an üstünüze 1.0g kuvvet uygulanmakta. uçak kalkarken, öylesine süratli bir şekilde bir manevra yapmaya başlıyorsunuz ve bunun da bir etkiye-tepkisi doğacaktır. bu da 1.1 - 1.2 gibi bir rakam diyebiliriz.

    bunun dışında iç kulaktaki sinir uçları diyelim, daha uçak hızlanmaya başladığında bile, tırmanış hissini algılayabilir.

    bunun yanısıra, ilk kalkış yani rotation'dan sonra bu hissiyatı birkaç kez daha yaşarsınız. bunun da sebebi "climb segments" yani tırmanma aşamalarından dolayıdır. şöyle ki;
    http://www.aero-mechanic.com/…ads/2011/03/10-36.gif

    burada görüleceği üzere 400ft e acceleration demiş ama, bindiğimiz yolcu uçaklarında 1500ft i kabul edebilirsiniz. buraya kadar dik, eldeki gücün tamamının irtifaya verilmeye çalışıldığı bir tırmanış yapılır. daha sonra 1500ft lerde burun biraz ezilerek artık gücün bir kısmı sürate vermeye başlanır. çok dikkatli dinlerseniz motorun sesinde de azalmayı duyabilirsiniz. bu da kalkış takatinden tırmanış takatine gazı düşürme işlemi diyebiliriz.

    tabi bu hızlanma amaçlı burun ezme sonrasında, istenilen sürate erişince tekrar bir tırmanış başlayacak.

    tüm bu manevralar esnasında da uçak burun çektikçe kafanızdan birşey bastırıyor gibi; burun ezdikçe de alttan havaya iktiriyor gibi bir hissiyat olacak.

    işte uçak kalkarken hissedilen şey veya şeyler böyledir.

  • karsi tarafi tanima ve karsi tarafa kendini tanitma arasinda gecen olaylar zincirinde ortaya cikan zirvalar butunudur.icinden geleni,icinden geldigi zaman yapamama,yapildigi takdirde karsi taraf ne dusunur sorunsallarini icinde barindirir.bayanlar icin ozetlemek gerekirse sayet;her bulusmadan once kuafore ugramak,3 gunde bir de manikur+kas olayina girmek.vucutta ufacik bir tuy goruldugunde hemen agdaya baslamak (adi ustunde flort donemi nereden gorecek aslinda oyle degil mi?ama yoo illa ki her sey tam olmali) eger yazsa ve koltuk altlari terlemisse telas icinde onu saklamak,her bulusmada ozellikle guzel olmaya calismak,sirf o cok begendi diye istenilmedigi halde topuklu ayakkabi giymek,atilan mesajlara ne kadar sure sonra mesaj atsam daha iyi olur sorularina cevap aramak..(hemen atarsam ustune cok mu dusuyor olurum,gec atarsam takmiyor gibi mi olurum)agizdan cikan her sozu tartarak konusmak,kasim kasilmak...aslinda flort donemi bir iliskinin en heyecanli zamanlaridir.bu gibi angaryalar bile sogutamiyor insani flortten.e ne de olsa her sey bu angaryalardan sonra basliyor.