• pelin tarafından tek harcananı hediye ettiği kitap olmayan ulaş. üzmüştür.
  • kitap verdim ellerine,
    lsd sürdüm sayfalarına,
    tek yapacağın numaraları yalamaktı,
    ne güzel kafamız olacaktı.
  • sonunu ne biliyosunuz? ben de taa uzak diyarlardan yıldönümü hediyesi diye bana getirtildiği söylenen bir yılan derisi(!) cüzdanı nerelere satsam diye düşünmüyor değilim. zira benimle birlikte kardeşin sevgilisine de aynısı getirtilmiş ve bunu anlamayacağım sanılmış. bak gene sinirlendim.

    mesajlar sonrası edit: sağolun tüm gün sayenizde kalbimde arama eski yerini şarkısı dinlememe sebep oldu canım entrym. benden sonra metalaşsın başkalarına satılsın istemiyorum tamam, tek amaç pelinciğimin de yaptığını tahmin ettiğim gibi kendim metalaştırarak bana yarattığı öfke duygusunun intikamını almaktı. en kötü atarım çöpe gider aaa.
  • kusura bakmayın ama ulaş haketmiştir bunu.

    ne biçim yazı lan o. paragraf sorusu gibi bir bok anlaşılmıyor. sonunda aşağıdaki öykünmelerden hangisi yanlıştır yazsaymış tam olacakmış.

    ulaş kardeş, belli ki sen halkın seviyesine inemeyen chp'li bir arkadaşımızsın. kitap vereceğine iphone vereydin boy boy çocuklarınız vardı.
  • kötü edebiyattan haz etmiyordur. o yazıyı yazan ben olsam utancımdan insan içine çıkamam.
  • paragrafin iceriginden ve yazma seklinden ulas'in tam bir denyo oldugu anlasildigi icin normal hadisedir.
  • benim gibi ucuz olsun diye sahaflardan kitap alan biri iseniz sıkça göreceğiniz durum. ayrıca kitapları sahaflara satanlar çoğu kez sahipleri değildir. ölünce mirasçıları ve bir yerlerde unutulunca bulanlar ( otel, otobüs, uçak, otel vb yerlerin görevlileri)da bu işi yapar
  • pelin muhtemelen evden gitmiş, artık ya evlendi ya okumaya gitti. annesi de eski kitap vesaire ne varsa hurdacıya vermiş, mandal ya da leğen almış. bunları sahafa satan o hurdacı. ne demiş erkin baba;
    "kör olası çöpçüler aşkımızı süpürmüşler".
  • batı edebiyatında aşk; şövalyeleri ejderhalar ile dövüştüren, en iyi/uygun olanın ve hak edenin kazanacağı, aşık olanın aşık olunan için dünyaya karşı verdiği, arzuya/zevke ulaşma durumu ile sonuçlanması beklenen, rekabetçi bir mücadeledir ve eğer onun için yeterince mücadele edilirse, mutlu sonla bitebilir. mutlu son; aşık olan ile aşık olunanın, iki eşit karakterin birleşmesidir.

    (bkz: beyaz atlı prens metaforu)

    doğu edebiyatında aşk; dünyaya hükmeden sultanları dahi yerlerde kıvrandıran, inim inim inleten, aşık olanın kendisine karşı giriştiği ve -bir anlamda acıya- ne kadar dayanabileceğini ölçtüğü, kendisini aşmayı amaçladığı, bilgeliğe erme ile sonuçlanması beklenen, içsel bir mücadeledir. öyle bir ateştir ki, aşık olunan tarafından yakılır ve aşık olanı yakıp tüketir, közlendikçe her iki tarafca da harlanır ve aşık olan açısından asla mutlu sonla bitmez. aşık olunan açısından mutlu sona en yakın olduğu nokta; aşık olanın aşık olunana ulaşarak onun içinde yok olması, yani eşitler arası bir ilişki içerisinde olmayan, iki karakterin bütünleşmesidir.

    (bkz: pervane metaforu)

    o zaman, kavuşamayan ve kaybetmeye mahkum aşıkların derdine tercüman olan, trajedilerin ve efsanevi aşkların -romantizmden uzak gerçek bir realist olan- yazarından gelsin;

    "beğendiğiniz bedenlere, hayalinizdeki ruhları koyup, bunu 'aşk' sanıyorsunuz"

    (bkz: william shakespeare)
    (bkz: aşkta hormon kullanımına hayır)

    not: yukarıdaki sözün shakespeare'ye ait olup olmadığı sanırım tartışmalı. ben uzun zamandır orjinalini bulmaya çalışmış olsam da henüz ulaşamadım, ulaştığım en yakın sonuç; as you like it'ten “the sight of lovers feedeth those in love.” . anladığım kadarı ile civan canova'nın yukarıdaki sözün kendisine ait olduğuna dair bir iddiası da mevcut. uyarısı için salamanss'e teşekkürler.
hesabın var mı? giriş yap