hesabın var mı? giriş yap

  • küçükken yalan söylediğimiz zaman "atma recep din kardeşiyiz" derdik ya hani; neden ahmet, mehmet değil de recep denildiğini şerefsizim yeni anladım.

  • küçükken saçma sapan sorularımıza katlanan, cevap vermeye çalışan babaya bir şükran borcu olarak yapmamız gereken eylemdir.

  • vatan'ın web sitesinde yer alan, esrarını çözemediğim bir fotoğraf galerisi.

    orijinali "facebook'daki utandıran plaj fotoğrafları". yani heyecandan onu bile yazamamış adamlar. bildiğin bikinili, bazıları üstsüz, her plajda bolca görülebilecek güneşlenen kadın fotoğrafları var. hepsi de hallerinden memnun gözüküyor. hatta çoğunun fotoğraflarının çekildiğinden haberi bile yok gibi. haliyle bişeyden utanmadıkları belli. peki o halde utanan kim? fotoğrafların facebook'tan alındığına dair hiçbir belirti yok. zaten facebook'a konulacak fotoğraflar da değiller. bazılarının köşesinde alakasız web sitelerinin adresleri yazıyor. peki o halde facebook nereden çıktı? diyelim ki bu fotoğraflar gerçekten de facebook'tan alındı. insanların habersiz çekilmiş özel fotoğraflarını yüzlerini gizlemeden günde onbinlerce kişinin girdiği bir sitede sergileyip zaten eli sikinde bekleyen kitleye malzeme yapmak hukuka aykırı değil mi? diyelim ki değil. haber sitesinde bu fotoğrafların işi ne? aynı şeyi anana bacına yapsalar hoşuna gider mi? benim babam neden pasta yapmayı bilmiyor?

    http://fotogaleri.gazetevatan.com/…ar/26338/7/guzel

  • hala bazı sayılara doğru diyenlere golü atmıştır.

    bütün ülkeler vatandaşlarına para yağdırırken seninki iban vermiş, salgının ilk günlerinde akp'liler tanıdıklarını karantinadan kaçırmış, ilk günlerde bile sayılar zorla verilmiş, aytaç yalman'ın ölümünü saygı öztürk açıkladı diye kabul etmek zorunda kalmışlar, ilk vakayı sağlık bakanı 11 mart diye açıklamış ancak gencecik bir hemşirenin 7 mart'ta yakalandığı anlaşılmış (maalesef keybettik kendisini :/ ) ve 15 bin umreciye ülkeye giriş izni verilmiş, umrecilere ateş düşürücü verilmiş, gelen tepkiler üzerine mansur yavaş'ın da girişimiyle ankara'da yer ayarlanmış ve o umrecilerden 5 bin tanesi karantinaya alınabilmiş. daha yine ilk günlerde malzememiz yok diyen doktorlar soruşturulmuş ve gözaltına alınmış. hatta bir doktorun meslektaşlarına karşı yaptığı açıklama yayınlanınca başına gelmeyen kalmamıştır.

    bütün bunlar daha sadece başlangıç. 10 nisan'da yaşananlar, istenilen iban, belediyelerin yardımlarının engellenmesi ve banka hesaplarının bloklanması bunları saymıyorum.

    şimdi ibb başkanı diyor ki son yılların ortalamasına bakınca istanbul'da büyük bir ölüm artışı var diyor. nasıl oluyor bu? corona salgını varken veremden mi olacaktı bu yani? işte hep dediğimiz bu zaten, benzer artış diğer şehirlerde de.

    şimdi bunların verdiği sayılara doğru diyorsunuz bir de vah yazık!

  • "tabula rasa, hiçbir şeyin kayıtlı olmadığını düşündüğümüz fizikî beynimizin, doğumdan sonraki yaşam illüzyonu sırasında elde edeceği tecrübeleri, bu illüzyon (hayalî) hayatın gerektirdiği şekilde kısıtlı ve üç boyutlu olarak algılamamızla elde edeceğimiz tecrübeleri ifade eden bir terimdir. esp (duyu ötesi algılama), zamandan bağımsız olarak geçmişi ve geleceği görebilme ve diğer yetenekler, doğumda kapatılır("disable" edilir). bu yetenekler herkeste vardır ama kullanmak içinde bulunduğumuz "matrix" gereği yasaktır. kullanamayanlara örnek olsun diye, kullananlar da kullansınlar diye (belli bir amaç için) bu yetenekler bazı insanların kaderinde açık olarak hazırlanır. beyninde bu yetenekleri doğuştan açık olanlar etrafına ve kendine yarar sağlayacak şekilde bunu kullanır. bu yetenekleri hiç olmayanlar ise normal hayatlarına devam ederler. bu yeteneklerin olmaması bu 3 boyutlu fiziki ve hayali dünyanın şartıdır, kanunudur, yaradılış gereğidir. çünkü, ancak bu kısıtlanmış beyinle fizikî dünyada istenilen amaca ulaşılarak tekâmülde yükselinir. yoksa, bütün yetenekler açık olsa, hayatın anlamı kalmaz, kişi bir süre sonra sıkılır ve fizikî dünyayı sıkıcı görür. fiziki dünyadaki illüzyonik sıkıntı, hastalık ve dertler, hayatın ta kendisi ve ders alınması gereken kaderî vakalar olduğundan gereklidirler. tabula rasa, bunların (tecrübelerin) hiçbirisinin bulunmadığı safhadır (doğumdan hemen sonraki bilginin, tecrübenin yazılı olmadığı "boş levha" ya da "sehpa"). doğumdan itibaren fert, kendisini fert yapan (değiştirilemez karakterini elde edeceği) önceden hazırlanmış kaderine göre hayatını yaşar ve deneyimlere sahip olur. böylece, herkesin kişiliği farklı farklı olur(deneyimlerine, birikimlerine göre). tabula rasa çok felsefik ve derin bir konudur. tabula rasa öncesi (doğumdan önceki safha) ve tabula rasa'daki yazılar (elde edilen tecrübeler) konuların esasını oluşturur. kişinin tabula rasa'sına yazılacak tecrübelerin önceden zaten hazır olması ve doğumdan önce kişinin (bireyin) yaşayacağı hayatı bizzat kendisi seçerek (doğum yeri, aile, hayat tarzı vs) seçtiği hayatı fizikî olarak yaşaması (ve beynin bu seçimi fiziki illüzyonik hayat sırasında hatırlamaması, çünkü içinde yaşadığımız "matrix"in kuralı gereği) ise tabula rasa ile ilgili diğer izdüşüm konulardır. derin konulardır ve kimse tam olarak gerçeği bilemez bu konuda. ölmeden ölmek diye bir kavram bununla ilgilidir. ölüp diğer boyuta geçtiğimizde anlarız fiziki ve hayali dünyadaki elimizdeki imkanları. ama ne kadar pişman olursak olalım geriye dönüş yoktur. o yüzden, fiziki olarak ölmeden (seyyalevî bağ kopmadan, kalp ve beyin durmadan) bu dünyada yaşamak en önemli amaçtır. yani başka bir deyişle, sanki biz ölmüşüz, diğer dünyalara, boyutlara gitmişiz de dünyadaki fiziki-hayali hayatın anlamını kavramışız sonra nasıl olduysa geri gelmişiz gibi. bu şekilde, fiziki-hayali dünyanın dertlerinden, sıkıntılarından, fiziki boyutun kısıtlayıcılıklarından sıkılmayarak, ders alarak seçilen bir yaşam tarzı "nötr"ü yaşamak anlamına gelir. yani, siyah ve beyazın ortasındaki grilikte durmamız anlamına gelir. bu gözlükle üç boyutlu fizik dünyaya bakan bir insan mutluluk ve mutsuzluğun ortasındaki nötr bölgede durur ve her ikisinden de ders alır, kendine bir pay çıkarır. güzel ve çirkin de onun için aynıdır. doğumdan itibaren ailenin ve toplumun bireye empoze edip durduğu şartlanmaları minimuma indirgeyerek huzuru bulur. bebeğe sıcak "cıss" diye öğretilirken bunun karşısı olan "soğuk" öğretilir. ikili olarak öğrenilegelen, aslı tek olan bilgi insanın tüm hayatına egemen olur. aslı tek olan bilgiyi sürekli olarak böyle ikiye bölerek, karşılaştırmalı ve göreceli, izâfi bir hayatta bulur birey kendisini. aslında ortada ne sıcak, ne soğuk, ne güzel, ne çirkin, ne mutluluk ne de mutsuzluk vardır. kişi nötr de durarak bunların keyfini sürebilir. yoksa, çoğunluğun yaptığı gibi mutsuzlukları redederek (kadercilik de yaparak) sürekli mutluluğun peşinde koşarak bütün hayatı mutsuzluklarla geçer. aslında mutluluğu, hastalığı, güzelliği ve soğuğu gönderen kaynak hep aynı kaynaktır. bütün illüzyonlar ve hayali acılar kişiye aynı kaynaktan gönderildiği için, kişi bunları "bunlar beni ben yapan şeyler, bunların hepsini kabul ediyorum" diyerek kabul edebilse, o zaman nötr'lükte gerçek mutluluğu yaşayabilecektir. tabula rasa'sına güzel şeyler yazabilecek, yazılı olanları büyük bir sevgi ve barış ile kabul edebilecek ve huzurlu bir hayat sürecektir."

    - ege üniversitesi'nde araştırma görevlisi olan dr. levent beye, ricâmız üzerine `tabula rasa`'yı böylesine sarih üslupla izah ettiği için teşekkür ederiz. ayrıca bu açıklamasını ekşi sözlük'e nakletmemize müsaâde ettiği için de kendisine en içten şükranlarımızı sunarız.

  • 1. sipariş veriyorsun,
    2. sipariş sana teslim ediliyor,
    3. hizmeti ve ürünü beğenmiyorsun, hatta çöpe atıyorsun,
    4. medeni bir şekilde ürünü ve hizmeti puanlayıp yorumluyorsun,
    5. restoran ve yemeksepeti birlikte karar verip siparişi iptal edip yorumunu siliyor.
    6. hiçbir şey olmamış gibi, her şey mükemmelmiş gibi hayat devam ediyor.

    restoranının ayrı, sepetinin ayrı mk. düzeninize sokayım sizin.