ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
bir kadının hazırlanıp evden çıkma süresi
-
kesinlikle nereye gittigiyle degil kiminle bulusacagina gore degisen sure.
hayata dair gülümseten detaylar
-
bütün paramı evde unutmuşum, kredi kartlarımı, banka kartlarımı, kimliğimi ve her şeyi. kimseden de borç almak ya da teknolojinin imkanlarını kullanmak istemedim. bugünkü görevim buydu sanki: "cebimde kalan 3-5 liralık bozuklukla bakalım ne yapabilirim?" diye attım kendimi bir başıma istiklâl caddesi'ne, survivor hesabı.
cadde yine cıvıl cıvıldı, kalabalık ve gürültülü. kediler kış güneşinin altında banyo yaparken, turistler üstüme üstüme yürüdü her zamanki gibi. acayip iç çamaşırlarının olduğu dükkanların önünden geçtim, insanların sigara içmek için dışarda oturduğu cafelerin önünden. daha önce defalarca girdiğim yerlere elimde şakırdatarak oynadığım bozuk paralarla girmem imkânsızdı. camlarının önünden usulca geçtim o restoranların. içerde yemek yiyen insanları gördüm geçerken. ahahaha, çok zevkliydi, tam bir küçük emrah gibiydim, şişte döne döne kızaran tavukları izleyen ufak bi çocuk gibi.
insan cebinde para varken kıymetini bilmiyor, yere 10 kuruş düşse eğilip almaya bile tenezzül etmez bazısı. kimiyse 5 kuruşun hesabını yapar. sonuçta para yoksa yoktur, yaratamıyosun ki bunu, sadri alışık gibi elini şalvara her atışında bi banknot bulabilmek sadece filmlerde oluyor.
cadde üzerinde bir yere girdim, oturdum, elimde bozuk paralar, gözüm fiyat tarifesinde...çocukken yaptığımız gibi, bir elimizdeki paraya, bir de bakkal amcaya bakıp, "şu kaça?...bu kaça...hmmm peki şu?" diye sorup paramızın yettiğine razı olduğumuz günlerdeki gibi. aslında daha kalitesine paramız yetmediği için aldığımız ucuz çikolatayla yaşadığımız hazzı, büyüyünce yediğimiz hangi çikolatadan alabildik ki?
dükkana girince bir yandan düşünüyorum: "börek yesem, yanına da bir çay içsem, yeter. ama büyük çay içersem yetmiyo, ona göre..."
oturdum siparişimi verdim, çayımı içiyorum. bu benim içebileceğim tek çay. her yudumundan zevk alarak içiyorum, böreğin her lokması lokum gibi geliyor bana, yavaş yavaş, keyfini çıkararak yiyorum.
derken içeri bir kız çocuğu giriyor, 8-9 yaşlarında, okuldan yeni çıkmış, sırtında pespembe bir çanta var, kocaman. elinde bir para, "kürt böreği alcaktım ben" diyor. kürt böreği, hani şu pudra şekerli yeneninden, yerken ağzım burnum pudra şekeri olduğundan tercih etmediğimden. o yaşta kızın "pudra şekerli kürt böreğini" bilmesine şaşıyorum. ben o böreği ondan 12 yıl sonra keşfedeceğim çünkü. ama o belli ki çok seviyor.
"elde yiycem" diyor kız, "kaç para?"
"60 kuruş" diye cevap veriyor kasadaki tonton amca. kız bi kere yutkunuyor, etrafına bakınıyor. ağzından bir cümlecik dökülüveriyor:
"50 kuruş versem olmaz mı?"
yüreğime ok gibi saplanan bir cümle.
o an çocuğu kader arkadaşım, sıra arkadaşım gibi görüyorum. onun kadar küçük oluyorum bende, yüreğim pır pır ediyor. ondan 20 yaş büyüğüm neredeyse ama 10 dakika önce aynı çekingenliği yaşamışlığın verdiği duygularla kızı sarıp sarmalayasım geliyor. ben olan biteni oturduğum yerden izlerken, kız tekrar soruyor:
"50 kuruş versem olmaz mı? bakkaldan meyve suyu da alcam da."
"olmaz olur mu hiç güzel kızım." diyor tonton amca, meyve suyunun parasını da düşünen kıza. "hiç vermesen de olur." diyor hatta. kızın elli kuruşunu almayacak belli ki, içim ısınıyor.
"olmaz" diyor kız, elli kuruşu bırakıyor tezgahın üstüne, alıyor böreğini eline. burnunu pudra şekerine bulayan kocaman bir ısırık alıyor, yollanıyor bakkala doğru, meyve suyu almaya. dünyanın en mutlu çocuğu o şu anda. orada, gözlerimin önünde.
ben de böreğimi bitirip, işe geri dönüyorum. cebimde kalan 2 liramla markete giriyorum, bi çikolata alıp dibine kadar harcıyorum bugün kendime ayırdığım zoraki harçlığı.
ve iki şeyi fark ediyorum birdenbire;
-birincisi, giderek benden uzaklaşan çocukluğuma uzun zamandır hiç bugünkü kadar yaklaşamamış olduğumu...
-ikincisi ise kullanmayı hiç sevmememe rağmen kendime artık bir cüzdan almam gerektiği.
cumartesi çalışmak
-
bira şişesi kapağının içinde plastik bir parça vardır.
--- spoiler ---
çoğu hafta pazar günü bile çalışan ve madalyaları koyacak yer bulamayan ben, dünyanın öbür ucundaki proje ortağına, whatsapp aracılığyla işle ilgili bir şey sordum. gelen cevap bir kasa bira fotoğrafıydı. çünkü günlerden cumartesiydi.
--- spoiler ---
o lastik parçaya, conta denir.
o kapağa da, contalı kapak!
6 yaşındaki çocuğunu kuran kursuna gönderen millet
-
ülke, basit arapça duaları ezbere bilen ateist, deist, agnostik vs. dolu. akıllı bebeyse, ilerde anlamadığı duayı neden vurgularıyla okuması gerektiği hakkında tirat atanların içinde "türkçesi ne bunun acaba?" diye düşünecektir.
gerisi gelir sonra.
akp'nin tüm istanbul'da seçime itiraz etmesi
-
bu ekrem imamoğlu’nu daha da büyütür. böyle devam. sorarlarsa millet iradesi dersiniz.
vali itlik yapmıştır
-
yatacak yeri yok bu düzenbazların. oynanmış görüntü ve sesle gelip bunu gerçekmiş gibi lanse ediyor. bu adam en büyük haindir. alçak, şerefsiz ve namussuzdur.
bakın bu montajın arkasında kimler var;
“sosyal medyada araştırma yapınca bu montaj videoyu yayan hesabın "yekvücut"isimli hesap olduğu ortaya çıkıyor. peki, bu trol hesabı kim yönetiyor? sayfasına girildiğinde "yekvücut bir bosphorus global projesidir" ifadesi dikkat çekiyor. bosphorus global ne mi? pelikancılar denilen ve seçim boyunca yalan haberlerle ülkeyi karıştırarak provokasyon ortamı yaratmaya çalışan grubun merkezi”
kaynak : http://www.yurtgazetesi.com.tr/…akiler-h130713.html
dizimag
-
spartacus war of the damned turkce altyazisi henuz ortalarda yok dayanamayip izliyim sonra tekrar izlerim dedim. bolumun ortalarinda bana popup ile altyazi yayinlandi turkce versiyonuna gecmek ister misiniz diye sordu. anam babam beni bunlar kadar dusunmuyor valla. butun reklamlarina tikladigimin sitesi.
selge antik kenti'nin beyin yakan tanıtım filmi
-
"siz antik tiyatroyu görme heyecanı içinde yürürken, sizin paranızı almak üzere ellerinde hiçbir anlamı olmayan eşyalarla yalvararak sizi taciz eden bu kalabalıkla karşılaşmak tüm neşenizi kaçırıyor."
müthiş bir gözlem. türkiye'nin herhangi bir yerindeki turistik bölgenin yöre halkını eksiksiz tanımlamış teyzem.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
artık ben bile kendimi arkadaş olarak görüyorum.
almanca
-
tenseleri basitçe özetlenebilecek olan dildir.
präsens: geniş zaman ve şimdiki zamandır.
präteritum (imperfekt): geçmiş zamandır. (genellikle hikayelerde, yazı dilinde kullanılır)
perfekt: geçmiş zamandır. (günlük konuşma dilinde kullanılır)
plusquamperfekt: geçmiş bir zamandan daha geçmiş bir zamanın ifadesinde kullanılır. ingilizcedeki past perfect gibi düşünülebilir.
futur i: gelecek zamandır.
futur ii: gelecekte tamamlanacağı düşünülen eylemlerin ifadesinde kullanılır.
kuralları önce aktiv, sonra passive göre "fragen" fiili üzerinden açıklamak gerekirse:
* * *
präsens: (aktiv)
ich -> frage
du -> fragst
er/sie/es -> fragt
wir -> fragen
ihr -> fragt
sie -> fragen
präsens: (passiv)
ich -> werde gefragt
du -> wirst gefragt
er/sie/es -> wird gefragt
wir -> werden gefragt
ihr -> werdet gefragt
sie -> werden gefragt
takdir edersiniz ki aktiv präsenste açıklanacak bir şey yoktur, şimdiki zamanda zaten fiilin en temel çekimleri vardır. şimdiki zamanın passivinde ise yardımcı fiil olarak werden çekimlenir ve fiilin üçüncü hali eklenir.
* * *
präteritum (imperfekt) (aktiv):
ich -> fragte
du -> fragtest
er/sie/es -> fragte
wir -> fragten
ihr -> fragtet
sie -> fragen
präteritum (imperfekt) (passiv):
ich -> wurde gefragt
du -> wurdest gefragt
er/sie/es -> wurde gefragt
wir -> wurden gefragt
ihr -> wurdet gefragt
sie -> wurden gefragt
aktiv präteritumda fiilin ikinci hâli kullanılırken, passiv präteritumda passiv präsensteki werdenın yerini wurdenin alması haricinde bir değişiklik olmaz.
* * *
perfekt (aktiv):
ich -> habe gefragt
du -> hast gefragt
er/sie/es -> hat gefragt
wir -> haben gefragt
ihr -> habt gefragt
sie -> haben gefragt
perfekt (passiv):
ich -> bin gefragt worden
du -> bist gefragt worden
er/sie/es -> ist gefragt worden
wir -> sind gefragt worden
ihr -> seid gefragt worden
sie -> sind gefragt worden
aktiv perfekt, ingilizceye benzer olarak haben fiili ve fiilin üçüncü hâli ile çekimlenir. passivinde ise çekimlenen yardımcı fiil seindır. üçüncü hâl + worden değişmeden çekimlenen sein fiiline eşlik eder.
* * *
plusquamperfekt (aktiv):
ich -> hatte gefragt
du -> hattest gefragt
er/sie/es -> hatte gefragt
wir -> hatten gefragt
ihr -> hattet gefragt
sie -> hatten gefragt
plusquamperfekt (passiv):
ich -> war gefragt worden
du -> warst gefragt worden
er/sie/es -> war gefragt worden
wir -> waren gefragt worden
ihr -> wart gefragt worden
sie -> waren gefragt worden
aktiv plusquamperfektte, aktiv perfektteki haben yardımcı fiilinin yerini habenin präteritumu hattenin alması haricinde bir değişiklik olmaz. benzer bir şekilde passivde de passiv perfektteki seinın yerini seinın präteritumu alır.
* * *
futur i (aktiv):
ich -> werde fragen
du -> wirst fragen
er/sie/es -> wird fragen
wir -> werden fragen
ihr -> werdet fragen
sie -> werden fragen
futur i (passiv):
ich -> werde gefragt werden
du -> wirst gefragt werden
er/sie/es -> wird gefragt werden
wir -> werden gefragt werden
ihr -> werdet gefragt werden
sie -> werden gefragt werden
aktiv futur i, en çok passiv präsense benzetilebilir. tek fark burada fiilin üçüncü hâlinin değil, mastar hâlinin werden yardımcı fiiline eşlik etmesidir. futur i passiv ise passiv präsensin sonuna werden eklemek kadar basittir.
* * *
futur ii (aktiv):
ich -> werde gefragt haben
du -> wirst gefragt haben
er/sie/es -> wird gefragt haben
wir -> werden gefragt haben
ihr -> werdet gefragt haben
sie -> werden gefragt haben
futur ii (passiv):
ich -> werde gefragt worden sein
du -> wirst gefragt worden sein
er/sie/es -> wird gefragt worden sein
wir -> werden gefragt worden sein
ihr -> werdet gefragt worden sein
sie -> werden gefragt worden sein
aktivde de passivde de werden çekimleniyor, geri kalan kısımlar özneye/nesneye göre değişiklik göstermiyor.
* * *
not: bu yazdıklarımı yardımcı fiili haben olan fragene göre çekimledim. eğer yardımcı fiili sein olan kommen gibi bir fiil seçseydim habenların yerini doğal olarak sein alacaktı.
şimdi bir adım öteye gidelim, diyelim ki cümlede müssen gibi bir modal fiil var. ne yapacağız bu müssen fiilini?
onu da gösterelim:
ak. präs:
ich muss die aufgabe machen.
pas. präs:
die aufgabe muss gemacht werden.
ak prät:
ich musste die aufgabe machen.
pas. prät:
die aufgabe musste gemacht werden.
ak. perf:
ich habe die aufgabe machen müssen.
pas. perf:
die aufgabe hat gemacht werden müssen.
ak. pl. perf:
ich hatte die aufgabe machen müssen.
pas. pl. perf:
die aufgabe hatte gemacht werden müssen.
ak. fut. i:
ich werde die aufgabe machen müssen.
pas. fut. i:
die aufgabe wird gemacht werden müssen.
ak fut. ii:
ich werde die aufgabe machen müssen haben.
pas. fut. ii:
die aufgabe wird haben gemacht werden müssen.
şu son yazdığım futur ii'leri reelde zaten nadiren kullanmak zorunda kalacağınız için gözünüzün korkmasına pek gerek yok.
* * *
düzensiz fiil çekimleri ile ilgili olarak ise her zaman olmasa da salladığınızda tutturma olasılığınızı yükseltebilecek olan bazı hackler var. bunlar gramer kitaplarında olan evrensel kurallar falan değiller. yine de yazmamın faydalı olacağını düşünüyorum.
"ie"li fiilerde, ikinci hâlin "o" ve üçüncü hâlin "ge" + "o" şeklinde değişimi:
ie -> o -> ge - o
fliegen -> flog -> geflogen (uçmak)
fliehen -> floh -> geflohen (kaçmak)
fliessen -> floss -> geflossen (akmak)
frieren -> fror -> gefroren (üşümek)
riechen -> roch -> gerochen (koklamak)
schieben -> schob -> geschoben (itmek)
schliessen -> schloss -> geschlossen (kapatmak)
wiegen -> wog -> gewogen (tartmak)
ziehen -> zog -> gezogen (çekmek)
geniessen -> genoss -> genossen (tadını çıkarmak)
giessen -> goss -> gegossen (dökmek)
biegen -> bog -> gebogen (bükmek)
burada istisnai bir duruma örnek olarak "liegen" gösterilebilir. zira:
liegen -> lag -> gelegen
şeklinde bir farklılık gösterir.
* * *
ikinci bir hack i - a - u değişimi:
finden -> fand -> gefunden (bulmak)
binden -> band -> gebunden (bağlamak)
klingen -> klang -> geklungen (tınlamak)
ringen -> rang -> gerungen (güreşmek)
singen -> sang -> gesungen (şarkı söylemek)j
sinken -> sank -> gesunken (batmak)
zwingen -> zwang -> gezwungen (zorlamak)
trinken -> trunk -> getrunken (içmek)
istisna olarak wissen (bilmek) ve bitten (rica etmek) örnek gösterilebilir.
wissen -> wusste -> gewusst
bitten -> bat -> gebeten
* * *
ei - ie - ie ilişkisinden de söz etmek mümkün.
bleiben -> blieb -> geblieben (kalmak)
gleichen -> glieh -> gegliechen (benzemek)
leihen -> lieh -> geliehen (ödünç vermek)
meiden -> mied -> gemieden (uzak durmak)
reiben -> rieb -> gerieben (sürtmek)
bazılarında "ie" yerine sadece "i" de olabiliyor:
reissen -> riss -> gerissen (bölmek)
reiten -> ritt -> geritten (ata binmek)
leiden -> litt -> gelitten (acı çekmek)
istisna olarak:
heissen -> hiess -> geheissen
görüldüğü gibi heissenda üçüncü hâl "ie" olarak değişmedi.
* * *
hayat almanca öğrenmek için o kadar da kısa değildir. hatta söz konusu tenseler olduğunda almanca, fransızca gibi dillerden çok daha basittir.
insanın şişmanladığını fark ettiği an
-
ananenin "güzelleşmişsin" dediği andır.
150 kilo adama kalbim demek
-
(bkz: becel kalbim)