hesabın var mı? giriş yap

  • ekşi itiraf:

    1998 yılıydı galiba. internet yeni yayılıyordu. kaan ertem de email adresini paylaşmıştı. muhtemelen türkiye'de bunu yapan ilk karikatürist, tüm basın aleminde de üçüncü, dördüncü yazar filandır.

    neyse, ben de internet erişimi olan toy bir kekoydum. email'nin şifre hatırlatma butonuna tıkladım. galiba yahoo idi. şifre hatırlatma sorusu çıktı:

    - what is your favourite book?

    ben de cevap olarak leman yazdım ve tuttu. o zamanlar şifre hatırlatılınca yeni bir şifre verilmiyordu. mevcut şifre söyleniyordu. onu da gördüm ama neyse ki özel bir şeyi değildi. hesabına girdim. sadece birkaç email'e baktım. insanlar onu beüendiklerini yazmışlar. birkaç kişi de karikatür esprisi yollamış.

    ne yapıyorum lan ben diye pişman oldum tabii. hemen kendisine bir email yazıp şifre hatırlatma sorusundaki bu açığı, daha güvenli şifre için ne yapması gerektiğini falan yazdım ve "sizi çok seviyorum" diye bitirdim.

    hatta email gitmiş mi diye açıp bir daha adamın gelen kutusuna bakmış olabilirim. allah belamı versin.

    sonra ondan cevap geldi. bu açıkları bilmediğini, öğrendiğinin iyi olduğunu yazıp bana teşekkür etmiş.

    çok sevdiğim bir insandı ve bire bir biliyorum ki çok iyi bir insandı. allah ona rahmet eylesin. benim de taksiratımı affettsin.

  • bi ara biri hamileler dışarı çıkmasın demişti de ne kızmıştınız. şimdi bana onu hatırlattı bu muhabbet.
    çıksınlar canım, sadece bizim istediğimiz gibi giyinsinler ama. göbeklerini "ifşa" etmesinler, dar giyinmesinler, esprili tişört giymesinler vs. vs. vs.
    kendinizi işte o adamdan farklı sanıyorsunuz ya, değilsiniz.

    bakın önümüz de yaz, ben 6 aylık hamileyim şu an. bikinimle denize havuza falan gircem daha. bi de dar giyinmeyin falan diyorlar ya lan. ahahahah.

  • pek de beyin yakmayan sorudur.

    dünya gezegeninden gözlemlenebilir evrenin yarıçapı 46,5 milyar ışık yılıdır. yani teleskoplarla bu mesafe içindeki galaksileri kayıt altına alıp listeleyebiliriz. (inanmayanlar için bu örnekte 30 milyar ışık yılı uzaklıktaki bir galaksi gözlemi.)

    muhtemelen deney sonucu gidilen gezegen de kendi gözlemlenebilir evrenimizden seçilmiş olacaktır. (eğer şanslı kişiyi uzay boşluğuna ışınlamaya çalışmadılarsa* )

    ulaşılan gezegendeki bizden daha gelişmiş medeniyette de o gezegenin gözlemlenebilir evrenine ait bir galaksi kataloğu olmalı. hatta farklı yıldız sistemlerine ve farklı galaksilere ileri koloniler kurarak ana gezegenlerindeki gözlemlenebilir haritayı genişletip tüm evreni bile haritalamış olabilirler. galaksimizi "çapı 104 bin ışık yılı, kalınlığı 1000 ışık yılı, şekil olarak çubuklu sarmal galaksi " diye tarif edip seçenekleri daraltarak ve söz konusu kişinin şansının da yardımıyla dünya'ya dönüş sağlanabilir.

    yalnız en yakın galaksi olan andromeda'ya bile ışınlansanız ışık hızıyla seyahat ettiğiniz için gidiş esnasında sizin için zaman dursa da dünya gezegeninde 2,5 milyon yıl geçmiş olacaktır. yani ölümsüzlük keşfedilmediyse sizi oraya ışınlayan herkes öldü hatta muhtemelen insan ırkı dünyadan silindi. hele ki 46,5 milyar ışık yılı uzakta bir gezegene ışınlanırsanız siz daha o gezegene ışınlanamadan, yolun ancak 10'da birini gitmişken bizim güneşimizin ömrü bitmiş olacaktır. yine de soruda sorulan şey tüm bu zaman hesaplarından bağımsız olarak "nasıl tarif edersiniz?" olduğu için tüm evrenin eş zamanlı olarak gözlenebildiğini varsayarak soruyu cevaplayalım.

    burdaki kilit nokta, samanyolu'nun şeklini tarif edebildiğin kadar en yakın komşu galaksimiz olan andromeda'nın şeklini de tarif edebilmektir. böylece "lan olm samanyolu'yla aynı şekilde milyarlarca galaksi var nasıl bulalım biz senin galaksiyi" dediklerinde "ya işte 2,5 milyon ışık yılı uzağında böyle böyle bi galaksi vardı" diye andromeda'yı tarif ederseniz samanyolu'nu bulma şansları artar. hele bir de bizim galaksimizin uydusu olan yay eliptik cüce gökadası'nı da söylerseniz kesin bulurlar. ha bu kadar bilgiye rağmen bulamıyorlarsa zaten onların yapacağı ışınlamaya ben girmem.*

    peki ben olsam döner miyim; öyle bir medeniyet bulmuşken ve cevap alınabilecek binlerce soru, öğrenilecek binlerce bilgi ve kavram varken hayatta dönmem. * hem güven olmaz bunlara seni ışınlayacağız deyip adresi öğrendikten sonra bizim gezegene ordu ışınlayarak istila edebilirler. benim yüzümden herkesin hayatı kaymasın.*

    edit: "evrenin yaşı 13,8 milyar yılken gözlemlenebilir evrenin yarıçapı nasıl 46,5 milyar ışık yılı olabilir?" minvalindeki sorular için ayrıntılı bilgi

    edit 2: @10'daki arkadaşın sorusunu (#85946447) beğendim onu da cevaplamak istedim. arkadaş haklı olarak uzaylılara ışık yılını nasıl tarif edeceğiz demiş. öyle ya, bir mesafe birimi olan ışık yılındaki yıl kavramı bizim gezegenimize göre geçerli olan bir şey. adamların saniye, dakika, saat, yıl kavramları yani tüm zaman birimleri farklı olacaktır.

    böyle bir durumda ben olsam evrenin her yerinde bulunan bir atom olan hidrojen atomunun trityum izotopunun yarılanma süresini kullanırdım. bu izotopun yarılanma süresi yaklaşık olarak 12 dünya yılıdır. (aslında 12,32 yıl). demek ki trityumun kütlesi yarı yarıya azalana kadar dünyada 12 yıl geçecek; dolayısıyla bu sürenin 12'ye bölünmesi de dünyada geçen 1 yıla eşit olacak. işte ışık yılını da "trityumun kütlesinin %50'sini kaybettiği sürenin 12'de 1'inde ışığın aldığı mesafeye 1 ışık yılı denir." diye tanımlayabilirsiniz adamlara. ha illa trityum olmak zorunda mı, değil tabi ama hidrojen en temel atom olduğu için trityumu evrenin her yerinde elde edebilirsiniz. trityuma gıcığınız varsa şu tablodaki izotoplardan birisini de kullanabilirsiniz. *

  • en kolay ve yararlı çözümü ihtiyacı olan evine bilgisayar girmemiş ve girmeyecek bir çocuğa gidip hediye etmeniz gereken bilgisayardır.ihtiyacınız olmadığı için tozlanmış.mutlu edin birilerini.

  • ukraynada sahilde şahit oldum. önümde kız vardı denize yakın şezlongda. salatası geldi, salatayı aldı denizi arka planda bırakacak bir sürü pozlar dudak büzmeleri vs yaptı, sonra salatayı kenara koydu yüzmeye gitti, yemedi lan salatayı. ibretlik mal.

  • rıfat ılgaz buna kendisi cevap vermiştir.

    "eskiden idamlar sabaha karşı yapılırmış. belli bir süre sonra idam yaklaştığında tüm dükkanlar açılmaya, esnaf satış yapmak için bağırıp çağırmaya başlamış. bunun üzerine aileler de o saatte sokağa çıkmaya başlamış ve idam vakitleri panayır havasında bürünmüş. sonuçta da ölen bir adama bakarak gülen bir halk görüntüsü oluşmuş.

    ben de çöken eğitim sistemini anlattım. hepimiz ölen bu sisteme bakarak güldük.”

    kaynak

  • https://www.youtube.com/watch?v=eqf7fdeuepa

    ortalama istanbul'lunun sorunu da bu. ankara'ya gider, ankara'yi begenmez. izmir'e gider, izmir'i begenmez falan filan... tersi de dogru. temel mesele, ankara'ya gidip istanbul'u ariyor ya da istanbul'a gidip izmir'i ariyor olmaniz oysa ki. cok dogal olarak, bulamayacak ve hosnut kalmayacaksiniz.

    los angeles'da insanlar sabahin dordunde iskembe corbasi icmeye gitmezler, sabaha kadar eglence adi altinda da tepinmezler (bu cumleden los angeles'da club yok anlami cikarani kaale almiyorum). malibu'da surf yaparlar, venice beach'de drum circle'a katilirlar, sunset boulevard'da comedy club'a giderler, santa monica mountains'da trekking yaparlar, gecenin ilerleyen saatlerinde islak hamburger ya da iskembe corbasi tuketmezler gidip food truck'tan mexican yerler vesaire vesaire... zira her yerin aliskanligi, kulturu ayri.

    bir los angeles'li da istanbul'a gelip "lan burada surf yapilmiyor, ne boktan yer" dediginde agzina terligin tersi ile vurulmayi ne kadar hak ediyorsa, los angeles'a gelip de "burada sabaha karsi iskembeciye gidilmiyor, ne boktan memleket" dediginizde pek farkli konumda olmuyorsunuz.

    "abicim sen sabahin korunde iskembe iceceksen istanbul'da kalsaydin ya? kaplumbaga misin ki gittigin yere bir sehirden beklentilerini, aliskanliklarini goturuyorsun ?" deseler diyecek cok da mantikli birseyleriniz olmadigini farkettiginizde los angeles'dan da haiti'den de zanzibar'dan da tad alabilirsiniz. aksi taktirde tum dunyada bos yere istanbul'u arar durursunuz.

    kaldi ki tum dunyada bosa aradiginiz o istanbul cidden pek de oyle ahim sahim bir yer degil.