hesabın var mı? giriş yap

  • bi kaç sene önce bi hayalim vardı. elde avuçta ne var ne yok satıp dolar yaptıracaktım. sonra doların çok değerli olduğu, insanların elli yüz dolar maaşla geçindikleri üçüncü dünya ülkelerinden birine yerleşecektim. büyük bi arazi alırım, çiftlik kurarım atlarım falan olur diyordum. hatta at sütünden kımız üretmek gibi bir fantazim bile vardı. çiftlikte işleri koştursun diye sekiz on tane de eleman tutup kral gibi yaşayacaktım. şimdi bizde dolar olmuş bilmem kaç. elimizdeki paranın dolar karşılığı kalmış kuş kadar.
    biz o üçüncü dünya ülkesine gidemedik. üçüncü dünya ülkesi bize geldi.

    teşekkürler göklerden gelen reis.

  • ben mi duyamadım bilmiyorum ama kurduğu cümle şöyle sanırsam:

    "agdhjagsh ahfshhagd ahsghdjkfl agkfjahv ahhfklshgsj agjfjahhdj ahhfjaksh agırırırııgııt ahgıdıah ahjfıdhwuufb ahıfnebjaı..."

    ben başka bişey duymadım.

    edit: (bkz: tazmanya canavarı)

  • bootleg, genellikle ünlü kişilerin yaptıkları işlerin başka kişiler tarafından, resmi olmayan yollarla, onların adını kullanarak satılması, kendilerinin haberi olmadan ünleri üzerinden para kazanılmasıdır.

    daha açık olmak gerekirse bir örnek vereyim: mesela bir müzik grubunun konser kayıtları cd'ye basılıp satılabilir. ama işte o albüm grubun kendisi tarafından yayınlanmamıştır. 3. bir şahıs tarafından o grubun adını kullanarak para kazanma taktiğidir bu.

    bootleg materyaller genellikle şunlardır;
    -konser kayıtları
    -konser görüntüleri/videoları
    -rarities
    -demo kasetleri
    -röportajlar

  • haklı bir açıklamadır. halkın yarısı işsiz olduğundan öğleden sonra uyanıyor zaten. yaz saati-kış saati ayrımı yapamıyorlar haliyle.

  • 1-0 iken sıçmaya gittim, geldim 3-0 olmuş. netten golleri izleyim bari dedim golleri izlerken 5-0 olmuş. skicem yapacağınız işi hea.
    insanı sıçtığına sıçacağına pişman ediyorsunuz.

    mutluluk editi: goool almanya gol attı beyler. altı oldu. bu defa kaçırmadım.

  • kendi evreninin krali, hogwarts cadilik ve buyuculuk okulu muduru, murver asa tasiyicisi ve buyuk fikir adami albus percival wulfric brian dumbledore, voldemort ve surekasina karsi verilen mucadeledeki kuskusuz en buyuk guctu. gucten kastim oyle rastgele bir "brute force" degil bu arada. soyle ki;

    tom'u voldemort'a evrilten ve muhtemelen potansiyeline ulasmasini saglayan tum motivasyon, ayni zamanda savasi kaybetmesindeki en buyuk sebepti. gecmiste maruz kaldigi izolasyon ve sonradan ulastigi guc ile "ben farkliyim" tezi dogru cikinca "ne olursa olsun kazanacagim" moduna gecti. akabinde sonunu getirecek olan yola girip zincirinden bosanmis kopek gibi saga sola saldirdi ve malum sondan kacamadi.

    dumbledore'u farkli yapan sey ise gucunu kullanma farki. hikayesi boyunca bir takipcisi bile bir konu hakkinda voldemort'a "danisma" ihtiyacina dusmuyor. "karanlik lord ne der?" seklinde cok fazla sey duyuyoruz ama hic biri cozum aramaktan degil, yapilacak seyin voldemort'u kizdirip kizdirmayacagini dusunmekten. oysa dumbledore'un karsilastiklari her olayda bir plani mevcut ve mutlaka olaylara yon veriyor. murver asa'nin el degistirme konusunu bile (sonuclarina ragmen) en ince detayina kadar planliyor.

    harry potter'i bir kahraman gibi degil, satranctaki bir tas gibi kullaniyor. gerektiginde duygusal olarak manipule ediyor, gerekirse olume bile yollanacabilecek bir silah olarak goruyor. oyle ki, aralarinda gecen konusmada eski bir olum yiyen olmasina ragmen severus snape bile dehsete dusuyor "onu kasaplik bir koyun gibi yetistirdin" diyerek. ustelik bu adam suclayici bir psikolojisiyle patir patir masum olduren bir gruba dahil olmus, sonrasinda yasanan malum olaylarla dagilmis ve dumbledore'a kosmus ayni adam. yani dumbledore her kesime gore danisilacak, en zor durumlarda yardim istenecek en kudretli kisi.

    iste tam da bu nedenlerle dumbledore'u saygin bir okul muduru gibi gorunmesine ragmen voldemort'un dahi kopek gibi korktugu buyuk bir guctu. voldemort gibi "gucuyle bir butun" olmamis, buyulerini gerektiginde kullanacagi bir yeti olarak gelistirmisti. tom ile albus yer degistirmis olsa, okul muduru tom elinde murver asasiyla sokak sokak albus'u arar, sonucunda da elindeki her sey tek tek karanlik lord tarafindan parcalanir ve tokat manyagi yapilirdi. hayatinin bagli oldugu nagini ile en on cephede savasan, liderlik ve mantiktan uzak bir psikopat ile 10 adim sonrasini planlayip gucunu buna gore kullanan bir maestroyu kiyasliyoruz neticede.

    macera aramayan, asirilara kacmadan olaylari objektif bir sekilde yorumlayan bir guc olarak hp evreninin en agir tasiydi kendisi. olumu bile planli ve kendi istegiyle yasanan bir adimdi sadece. voldemort ile kiyaslanmasi aslinda zekasina bir hakarettir.

    hp evrenindeki en muhtesem 3 karakterden biridir nazarimda.

    (bkz: ron weasley/@the chosen1)
    (bkz: neville longbottom/@the chosen1)

  • greenpeace ile birlikte kuzey kutbuna gidiyormuş, büyük erimenin nedenine falan filan bakacaklarmış, çevre bilinci durumu yani.

    bir de tanıtım filmi hazıırlamışlar valizini falan topluyor ayşe hanım veee bu sözümona çevreci hanım kocaman 4 çeker aracına atlayıp bineceği gemiye doğru yola çıkıyor.

    sen çevre bilinci de, herkesi duyarlı olmaya çağır ama şehrin içinde kocaman 4 çeker araçla gez. komik.

    hep reklam kokan hareketler bunlar.

  • simdi bu yabanci kurali bugun aciklandi ya bu konu hakkinda konusmalar soyle olacaktir:

    ertem: tff'nin yeni kuralina gore 14+14 kisi olacaktir. boyle bir kuralin cikmasina yardimci olan cumhurbaskanimiza, basbakanimiza, spor bakanimiza saygilarimizi gonderiyoruz.

    rok: aynen. eski turkiye yoooookkkkkkk artik. bu kohnemis kurallar eski turkiye'de kaldi.

    sinan engin: simdi erto bu yabanci kurali ne oldu tam olarak simdi?

    ertem: 28 kisilik kadroda 14 yabanci olabilecek 11 yabanci ayni anda sahada olacak.

    sinan engin: simdi bu kural. neyse ben ondan bahsetmiyorum bahsettigim baska bir sey benim. turk milli takiminda oynatabiliyor musum bu yabancilari? onemli olan o.

    abdulkerim: 11 yabanci ayni anda oynayabiliyormuymus? ben anlamadim simdi ahmet hocam'a katiliyorum. gerci konusmadi hala ama katiliyorum.

    ahmet cakar: beyler bitti mi?