hesabın var mı? giriş yap

  • bundan seneler önce bir kızla takılıyordum. yani flörtleşme dönemi işte. neyse bu bir gün me-se-ne'den yazdı,

    - yarın sabah kavaltı yapalım mı şöyle deniz kenarı bir yerde?

    dedim herhalde yanlışlık oldu hızlı yazarken, garibim heyecanlandı herhal!

    dedim yapalım, nerede diye sordum;

    - ortaköy'de güzel bir kavaltıcı biliyorum oraya gideriz.

    ben şok! bir şey de diyemedim. ertesi sabah koştum gittim, meraktan ölüyorum. yazı dilinde "kahvaltı" yazamıyor ama ya konuşma dilinde ne durumda diye kafamda deli sorular.

    buluştuk, hemen saldım oltayı, "önce bir kahve içelim mi yoksa direkt kahvaltı mı?"

    - kavaltı tabi şapşik:>

    o an nasıl soğudum o güzelim kızdan anlatamam. bir daha görüşmedim, en son "sorun sende değil bende" bile dedim hatta niye soğuduğumu irdeleyince.

    geçenlerde nikahlanmıştı biriyle, sosyal medyadan fotoğraflar paylaşıyor filan, bir de baktım ne göreyim, "aşkitomla kavaltı keyfi:)))" diye foto paylaşmış!

    kalktım bir boy abdesti alıp iki rekat şükür namazı kıldım.

    bakınca, gerçekten de sorun bendeymiş ama, kabul.

    edit: imla (alma mazlumun ahını demişler tabii)

  • en önemli kuralı şudur: sevdigin mesleği yap. işini sevmiyorsan bırak ve sevebileceğin bir iş bul kendine.
    * gün içerisinde ne kadar arazi olursan ol, i$e asla ama asla geç kalma ve i$ten asla ama asla ilk cıkan da sen olma.
    * işini ne kadar iyi yaparsan yap mutlaka etrafında seni çekemeyenler olacaktır. ilk ba$larda yüzüne güleceklerdir, sakın kahramanlık yapma, kimseyi kar$ına alma.
    *ne olursa olsun, yerden göge kadar haklı da olsan, yönetim kadrosundan birine topluluk içinde hoşuna gitmeyecek davranı$larda bulunma.
    *dünyanın en mükemmel çalı$anı sen degilsin, her işe elinde tuz ile atlama. sadece yanındakilerle iyi geçin. ortaya nifak tohumlari ekme yeter.
    * herzaman $ık giyin, elin yüzün düzgün olsun. .

    * torpille gelenlere sinir oldugunu asla belli etme. ya da belli et için rahat edecekse. nasılsa bir işe yaramayacak.
    * herşeyi akı$ına bırak. gereksiz yere strese girmekten çekin. işin tadını cıkarmaya bak
    * i$yerinde yeniysen seni başkaları ile * mukayese edeceklerdir. senden daha fazla çalıştıgını ve i$inde çok iyi oldugunu söyleyeceklerdir. sakın inanma senden önceki muhtemelen hiçbir i$e yaramayan salağın tekidir . gidişine çok sevinmişlerdir ama seni de gaza getirmekten çekinmezler. sakın benim için de iyi dü$ünsünler diye kendini hırpalama. bildigin i$ini yap.

  • "yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik" cümlesindeki "yüzmenin", deri yüzmekteki yüzme olduğunu fark ettiğiniz o an.

    evet o anı yaşadım, utanıyorum kendimden.

  • - bir de çekirdek alayım.
    - tabii. (horş şorş)
    - açık çekirdek olmasın ama. tadım yok mu?
    - tadım yok abi.
    - hiç mi yok?
    - hiç tadım yok abi.
    - hayırdır? ekonomik krizden mi?
    - yok abi, hep böyle. hiç tadım olmadı ki şimdiye kadar.
    - kız meselesi mi?
    - nerden bildin be abi? evet, öyle. ömrümü verdim, o hala mal da mülkte.
    - gözlerinden belli. leblebisi var mı peki tadımın?
    - o da yok abi. açık var. zaten leblebi çerez değildir ki abi.
    - olur mu? birayla iyi gidiyor.
    - hayırdır abi bir derdin mi var? bira mira?
    - öyle.. herkesin bir derdi var. tamam açık olsun. 200 gram.
    - leblebilerimiz güzeldir abi. çifte kavrulmuş.
    - tadımınkiler kaçta kavrulmuş biliyor musun?
    - bilmiyorum abi. dedim ya hiç tadım olmadı burada.
    - peki ilerde olacak mı?
    - allah bilir abi.
    - allah distribütörlüğe mi başlamış, ne diye onu karıştırıyorsun?
    - karıştırmıyorum abi. nasıl karıştırayım ki hem. sadece leblebi istedin.
    - doğru sen de haklısın.
    - leblebiyle lebleyi elbette karıştıracağım abi. tek denemede 200 gramı tutturamayabilirim.
    - kaç yıllık leblebicisin?
    - leblebici değilim abi, kuruyemişçiyim.
    - kaç yıllık kuruyemişçisin peki?
    - 40 yıllık kuruyemişçiyim.
    - peki böyle muhabbet gördün mü?
    - görmedim.
    - son
    - evet katılıyorum.
    - credits.

    kendimden full performans verim alamıyorum, çok iyi değilim, sakinim, durgunum, birazcık da yorgunum anlamında bir deyiş.

  • küçük işletmelerin geliri aylık ortalama kazancı 10-20 bin tl aralığındadır. bunlar harbiden küçük olanlar tabi. normal küçüklükte olanlar 30-50 bin tl arası kazanır.

    türkiye'de eğitim, diploma vs. para kazandırmaz. dünyanın hiçbir yerinde maaşlı çalışan zengin olamaz bu ayrı bir konu ama türkiye'de maaşlı çalışarak orta sınıfa bile gelinemiyor şu an.

    onun dışında emekli olmak falan geçelim. emeklilik yaşı 65. bugün emekli olana kadar yaşayacak mıyız o bile meçhul. verdikleri maaş ise 3 kuruş. sen 3-5 bin tl maaş alıp 2.5-3 bin tl de emekli maaşı aldığın da ne olacak?

    adam kazancının fazlasını biriktirse emekli maaşı olarak alacağın paranın 2 katını faizle alır. en kötü parasını altına falan koysa siz emekli olduktan sonra 40 sene boyunca alacağınız maaşın kat kat fazlasını cebine koymuş olur adam.

    kendimizi avutmaya gerek yok. türkiye'de bir bakkal bile profesörden de doktordan da fazla kazanır.

    siz de kendinize güveniyorsanız yaparsınız bu işleri. güvenmiyorsanız da yapacak bir şey yok. ben bu işi yapamam diyorsan paranla nasıl yatırım yapacağını araştırırsın. maaşlı çalışırsın ama paranla risk alırsın.

    aksi takdirde avrupa'da çocuğun biriktirdiği harçlık kadar maaş alırsın.

    bugün almanya'da bir çocuğa günlük 10 euro harçlık verseler ve çocuk bunu 30 gün biriktirse 300 euro yapıyor. tl karşılığı 4800 tl.

    yani almanya'da bir velet harçlıkları ile sizi işe alıp çalıştırabilir. durum bu.