hesabın var mı? giriş yap

  • kesinlikle çok doğru bir söylem. sadece rte ve büyük resmi gören taksicilerin bildiği hadron çarpıştırıcısı var yozgat'ın altında. ilim irfan yuvası yozgat'ı özellikle çomar yuvası gibi gösteriyorlar ki dış güçler uyanmasın. son dönemlerde bilgi sızdıysa demek amariga'ya falan yozgat'ı bitirme çalışmalarına başlamış deyyuslar.

  • geçen yıl aralık ayı. bakü'deyim. bitirdiğimiz bir fabrika projesinde sisteme elektrik verilecek. biz de kontrol amaçlı oradayız, yani şantiyede. hava o kadar soğuk ki, 3 dk dışarı çıkıyorum, 3 dk trafo binasına girip ısınıyorum.
    derken azeri şantiye şefi ''gel ofise geçelim çay içip ısınalım biraz'' dedi. çıktık şantiyede yürüyoruz, her yer toz toprak. sonuçta inşaat halinde bir yer henüz. o kadar sert bir fırtına var ki düz yürümek mümkün değil. ayrıca fırtınadan toz toprak gözlere, kulaklara giriyor.
    neyse zor da olsa yürüyoruz. azeri arkadaş geri geri yürüyor, montunu da gözlerini kapatacak şekilde yukarı çekmiş. bana da aynısını yapmamı söyledi. ben de çektim montumu kafama kadar, geri geri yürüyorum. derken biri dokundu. arkamı dönmemle 1 metrelik çukur, içinde uçları sivri inşaat demirleri dimdik vaziyette çakılı bana bakıyor.
    ama işin tuhaf kısmı arkamda kimsenin olmaması.
    o gün tek bildiğim şey şu; kesinlikle iyilik yaptığım bir şeyin karşılığını aldım. allah beni 6 yaşındaki kızıma ve doğacak oğluma bağışlamıştı. aksi halde o çukura düşseydim feci bir ölüm beni bekliyor olacaktı.
    iyilik yapın arkadaşlar, size kötülük yapanlara da iyilik yapın. ben hep yapıyorum ve hiç yanıltmadı beni. her zaman işlerim rast gitti.

    şunu da ekleyeyim; olaydan sonra çukurun etrafını kapattırdım.

    zorunlu edit: hayat çok tuhaf. bu entride allah beni doğacak oğluma bağışladı yazmıştım ama oğlumu bana bağışlamadı. maalesef dün sabah ani bir komplikasyon sonucu kaybettik. halbuki haftaya doğumumuz vardı. dr. dediğine göre kordon bebekten kopmuş. biliyorum, oğlum cennette beni ve annesini bekleyecek.

    edit 2: siz ne güzel insanlarsınız yaa. destek mesajı atan herkesten allah razı olsun.

    önemli edit: geçen ay teste girmedim ama covid olduğuma eminim. eşime de bulaştığını düşünüyorum. hamilelerde kordon kopmasına neden olabilirmiş. lütfen hamileler dikkat edin kendinize. çünkü oğlumuz anne karnında öldü ama doktorların dediğine göre çok sağlıklı bir bebek.
    inşallah cennette oğlumuzla buluşuruz..

  • kendisine anlatır gibi açıklamıştır. bu durum şüphesiz ki garip bir paradoksa tekabül etmektedir.

  • o kadar çok nedeni vardır ki, konuşmaya kalksan sabaha kadar bitmez.

    zamanına ve kendine has pop müzikleri, bu kadar ileri teknolojinin olmamasından dolayı dışarda oynamanın zevkini yaşamış olmak, bahçede en son top oynayıp maç yapan nesile ait dönem olması, atari ve adaktör ısınması arasındaki ilişkiyi hatırlayınca gülümsenmesi, 999.999 oyun var diye bize itelenen gameboy'larda sadece tetris oyununu oynamak ve gelecek uzun çubuğu dört gözle beklemek, kız kaçıran ve patpat tarzında barutlu materyallerle aksiyon yaşamak, tasolarla turnuvalar düzenlemek, topaç çevirip yarış yapmak, ilk amartisörlü bisikletlere ve yeni yeni piyasaya çıkan akülü arabalara gıpta ile bakmak, ışıklı ayakkabılar ile özellikle geceleri koşmak, ekmeğin arasına saralle sürüp öğlen yemeğini dışarda yemek, okuma fişlerini özenle tek tek saklamak, barış manço programları izlemek, susam sokağının yayınlanacağı saati ezbere bilmek, telefonlar o zaman olmadığından ev telefonlarının hemen hemen hepsini ezberinde tutmak... gibi bir çok unutulmaz, efsanevi şeyler vardı o zamanlar.

    biz "çocuk" olarak yaşadık o dönemlerde. varsa alır yerdik, yoksa da olay çıkarmaz, oyunumuza devam ederdik. şimdikilere bakıyorumda hepsinin elinde laptop, pc, tablet, iphone vb şeyler var. beyinleri uyuşmuş hep radyasyondan. hiçbiri parklarda filan oynayıp, yaşının gereğini yapmıyor ve aşırı doyumsuzlar. sürekli her şeyi isteyip, almayınca da ağlayıp duruyorlar.

    belkide 90'ları özel yapan; jenerasyonun gözütok ve çocukluklarının yanımda "olgun" da olmalarıydı.

  • yahu dedim neymiş bir bakayım. holdingin kurulduğu tarih 1926, bir dünya savaşı, iki askeri darbe, bir düzine kriz, bi dünya hükümet eskitmiş. ülkenin en stratejik kurumlarını elinde tutuyor, fortune 500'teki tek türk şirketi, ülkenin açık arayla en büyük sanayii şirketlerine sahip, her yıl ihracata çok ciddi katkıları olan bir topluluk bu. sen çıkıp diyorsun ki iki tane imam hatipli, koca koç'u bitirecek. maklubeyi fazla yiyince sanıyorum ki insan böyle kendini dev aynasında görüveriyor.

    dünyaca bilinen kaç firmamız var diyenler pek gezmedi sanırım, zira ben ingiliz arkadaşımın evinin mutfağında çekilen fotoğrafta arkada 'beko' yazısını gördüğümde dudağım uçuklamıştı nedense. var işte, biliniyor, çatır çatır satıyor da. (ingiltere'de pazar payı %16, toplam üretimin %51'i ihracata gidiyor)

    inşaat üzerine çalışmak kolay. koyarsın sermayeyi, alavere dalavereyle alırsın ihaleyi, çalıştırırsın işçiyi, yaparsın. uzan holding buydu, fişini çektiler. medya karteli olmaya oynayan doğan biraz kenara sıkışınca çark etti, e medya, altı boş, ne yaparsın? ama iş kurulu sanayii gücüne gelirse, ihracat gücüne gelirse, işte o biraz sıkar, öyle iki laf edip ortalığı alt üst etmeye benzemez. bu adamların kurduğu herhangi bir sanayii ekosistemini öyle iki kuruşa, çakma ihaleyle, maklubeci imam hatiplilerle kolay kolay kuramazsınız.

    özet olarak, büyük sermaye sahiplerine öyle inanılmaz ayılıp bayılmasam da, ülkemizin eski doğu bloku ülkelerindeki mafyöz hükümetlerin yolundan gidip 'bakın denetimde illa ki bir şeyler buluruz, üzeriz, akıllı olun' mesajı vermesi korkunç, ve medeni bir ülke olmayı planlayan türkiye'mize yakıştıramadığım bir hareket. en kısa zamanda ilgililerin akıllarını başlarına alacaklarını umut ediyorum.

    ekleme: off ne salaksınız ya. yok maaş alıyomuşuz, yok nemalanıyormuşuz. koç umrumda değil, sermaye sahiplerine bayılmadığımı da söyledim. koç'u savunduğumuz falan da yok, yolsuzluğu vardır çıkar eder incelenir ilk biz karşısında dururuz yine. hükümetin, kafasına göre birilerini 'karşısına alıp' bitirme tribine girmesine karşılık yazılmıştır bu entry, anladın? kiminle oyun oynadığını bil diye yazılmıştır. hüloğ.

  • bir cipsin icinden iki tane birden mega taso cikmisti ki hayatimin en mutlu gunleri siralamasinda basa oynar.sonra universite kazandim filan ama o tadi veremedi.

  • filmi beğenmediğini söyleyenler "biliyorum çok tepki alacağım", "çok kızacaksınız bana" falan diyor. arkadaşlar size bir şey söyleyeyim mi? sizin film hakkındaki görüşlerinizi zerre sikine takan yok. sanırsın ki adam film eleştirmeni, akademi üyesi falan. sana niye tepki gösterelim amk, sen kimsin? iyi ya da kötü eleştirini yap filme sonra çek git. çok tepki alacakmış. evet sinema dünyası karışacak sen filmi beğenmediğin için, izleyecekler izlemekten vazgeçecek, "x adlı sözlü yazarı beğenmemiş, o zaman bu film iyi değildir." diyeceğiz. tövbe tövbe ya.