hesabın var mı? giriş yap

  • rtük başkanı ebubekir şahin: “sevda noyan olayı çok büyütülecek bir konu değil. darbeyi övenlerin karşısında söylenenleri biz cezalandırmak gibi bir pozisyonda değiliz” demiş kendileri.

    değil radyo televizyon kuralları ihlali anayasaya aykırı düşünen yaratıkların arkasında durmaya çalışmak bile nasıl aşağılık bir durumdur, çocuklarınızı utandırmayın bari.

    https://twitter.com/…tatus/1261263689065299970?s=21

    edit: hukuki olarak anayasada suç ve ceza kavramları olmadığı için anayasal suç kısmı değiştirildi. uyaran arkadaşlara teşekkür ederim.

  • benim gibi taş kalpli bir adamın bile kalbini yorabilen şeylerdir bazen.

    yıkamacı evlenip taşınacağı için, yeni bir yıkamacı aradığımı söylemiştim sağa sola. sabahları 10-12 tane araba yıkayıp veya temizse silip, ondan sonra çaydı, servisti bu işleri yapıcak.
    dün saat 11 gibi işyerine gittiğimde, girişte bir adamın oturuyor olduğunu gördüm, önemsemedim. daha sonra işten çıkıcak olan çocuk, ''abi bir adam geldi, saat 8'den beri bekliyor'' dedi. ''al içeri'' dedim, geldi. buyur ettim, iş için geldiğini söyledi. elinde de bir kağıt, rulo yapmış tutuyor.

    eski bir takım elbise, eski ama tertemiz boyanmış ayakkabılar, kravatını takmış, saçlarını taramış, ellerini kavuşturmuş. kolonya kokuyor. oturuyor.

    ''o elindeki ne?'' dedim, ''cv'' dedi. aldım.
    42 yaşında, yozgatlı, üç çocuğu olduğunu yazmış, daha önce yaptığı işleri sıralamış. belli bir tarih atmış, yanına sadece 'ticaret' yazmış. ''ne ticareti yaptın?'' diye sordum, yeşilköy'de simit satmış bir ara, ama daha sonra belediye simitçi koyunca, bunu kovalamışlar orada, bırakmış. 'bilmemne inşaat - taşıma' yazmış.
    ''bu nedir, şöförlük mü yaptın?'' diye sordum,
    ''yok, inşaatlarda demirdi, kalastı, çimentoydu, bunları taşıyorduk'' dedi.

    ''anlar mısın araba yıkamaktan, çay servisi yapmaktan?'' diye sordum, ''bilmem ama öğrenirim'' dedi.
    ''şimdi sen çık, üzerini değiş, hadi yıka bakalım bir araba, ben buradan görüyorum'' dedim.
    koşa koşa gitti. bu arada müşteri geliyor, telefonla konuşuyorum, ama bir gözüm de onda. uğraşıyor, didiniyor, orayı siliyor, uzaklaşıp bakıyor, tekrar aynı yeri siliyor derken bir yarım saat geçti.
    dışarı çıktığımda ''bitti mi?'' diye sordum, ''evet, nasıl olmuş?'' dedi. gerçekten de bir araba ancak bu kadar kötü yıkanabilirdi, ses etmedim. çünkü 15 dakika içinde 10 araba yıkayabilen, çaydı, servisti, sağa sola koşuşturabilen ateş gibi çocuklar var. giyindi, geldi.
    yalan söylemeyi beceremediğim için ''olmadı'' dedim, yüzü düştü ama belli etmedi.
    ''canın sağolsun abi'' dedi, ama öyle bir dedi ki, benim yüzüm düştü bu sefer.
    ''hayırlı işler olsun abi'' dedi, ''saol'' dedim.
    o gittikten on beş dakika sonra kadar ben de öğle yemeği için çıktım. ışıklarda durduğumda, parkta, elinde bitmeye yakın bir sigara, oturmuş, hüngür hüngür ağlıyordu az önceki naif adam. diğer elindeki bez mendiliyle, gözyaşlarını siliyor. ne yanına, ne de yemeğe gidebildim, dükkana döndüm.
    masada duran cv'de yazan numarayı aradığımda, buruk bir sesle telefonu açtı, kendimi tanıtınca, heyecanlı ve düzgün bir sesle ''buyur abi'' dedi. ''çok uzağa gitmediysen bir uğra bakalım'' dedim.

    şimdi, işi araba yıkamak olan ama araba yıkamayı beceremeyen birisi çalışıyor burada.
    çayı güzel demliyor ama. napıcaz bilmiyorum. en azından güzel bir yıkamacı bulana ve ona da başka bir iş bulana kadar çalışsın bakalım.

    ve vicdan, bundan sen sorulmusun kardeş, hiç kusura bakma!

  • nasıl ki bir insana telefon numaranızı vermek ona size günün her saatinde ulaşma hakkını tanımıyorsa onun günlük hayattaki rutinlerini takip etme olanağını da tanımaz.

  • bu işlerle alakalı özel bir kurumda denetim yapıyorum. çok yakın tarihli iki olayı aktarayım;

    dün gittiğim firmada 6. kattan aşağıya indik yangın merdiveninden, son kapıda ne görelim, eşşek kadar asma kilit vurulmuş. 20 dakika kapıcının anahtarı aramasını bekledik.

    bugün geldiğim bir firmada ise bina içerisinden ve kanuna uygun olmayan eski yangın yolunu değiştirmişler ve yeni yangın yolu sağlamışlar. adam güzel güzel anlatıyordu yeni kaçış rotasının çıkışına ilerlerken. son kapıya geldiğimizde yine tahmin ettiğiniz gibi kapı kilitli idi. bu sefer şanslıydık bi 3 dakika bekledik anahtarın gelmesini.

    yangın merdivenine saksı koyanlar mı dersiniz, sigara içme alanı yapan mı dersiniz. kaldırıma indiremediği için 2. kattan aşağı ip sarkıtan mı dersiniz. durumlar çok vahim.

  • nice cüneyt arkın, emel sayın, kadir inanır, tarık akan ve gülşen bubikoğlu filmlerinde farkında olmadan işlenmiş olan sendrom.

  • "demokratik haklarını kullanmışlardır" diyen arkadaşlar..

    hadi gidin caminin önünde ateizm anlatın.. anlatın da görün bu arkadaşların demokrasiden anladıklarının ne olduğunu..

    onlar için demokrasi inilecek durağa varana kadar binilecek tramvaydır. (tanıdık geldi mi? )

    kendilerine bir şey olunca "insan hakları" , kendileri bir şey yaptıklarında "burası müslüman ülke"

    hadi canım , hadi .. demokratik hakmış... bizim karnımız tok artık.. eskiden yedik biz bunların demokratik ayak oyunlarını..

  • "75 iq'ya sahip olmak, gercek hayatta idiyot olmak anlamina gelirken orduda dahi olmak anlamina gelir" gibi ince ayarlari bunyesinde barindiran film.