hesabın var mı? giriş yap

  • starbucks'a gidip kasadaki çocuğa;

    - çayın taze mi?

    diye sorabilecek bir vizyona sahip olduğum için bana hitap eden harekettir.

    vali kebabı yerken kendimi viyana valisi gibi hissediyorum. aynı hürmeti hayatta bir fast food zincirinde göremezsiniz. mesela fast food zinciri bir dükkana giriyorum;

    - selamın aleyküm.

    dememle birlikte adam;

    - 1 tl farkla es selamın aleyküm almak ister misiniz?

    diyor resmen.

    mesela kebapçıda;

    az çorba, yarım şiş, 1,5 pide gibi farklı porsiyonlar sunulması bile müşteriye saygıdır.

    fast food zincirine girip;

    - bana az cheeseburger!

    veya

    - yarım donut alabilir miyim?

    diyebilir misiniz?

    ha derseniz kasadaki adam güntekin onay'ın suratındaki kakam var ifadesi ile mal mal yüzünüze bakar.

  • 90 dakika programında bol bol gözlemlenecek bir hadisedir. hıncal amcamızın ''en son yorum benden olacak aga'' muhabbeti malumunuz. yaptığı yorumdan sonra şöyle bir olay gelişir;

    h.u: ... kardeşim, kocaa camia bir tane bile tezahurat geliştiremez mi? hala galaaatasaray, galataaasaray... garabet bu garabet!
    -gözlüğünü önündeki bankoya atar- tak!

    işte ölüm sessizliği bu andan itibaren başlar. stüdyodaki herkes sanki çok büyük bir hata yapmış ve bunun sonucunda hıncal abilerinden fırça yiyormuş gibi kafalarını öne eğerler ve huşuu içinde bir süre öyle kalırlar. bu sessizliği bozmak ise fuat akdağ'a düşer. donuk ve mahçup bir ses ile;

    - szıı (nefesi geri çekerken çıkan ses) şimdi bir reklam arasına giriyoruz.

  • --- spoiler ---
    kaza, saat 22.30 sıralarında aksaray-ankara kara yolunun 12’nci kilometresinde meydana geldi.

    ...

    ardından jandarma ve polis ekipleri çağrıldı. ekipler, muhammed melih'in üzerinden geçen araç veya araçların belirlenmesi için çalışma başlattı.

    --- spoiler ---

    gece karanlığında ailenin kendisinin sebep olduğu cinayet için bebeği o karanlıkta ezenleri bulacaklarmış...

  • avrupa'da üniversite diplomasına sahip olan ilk down sendromlu yazar, öğretim görevlisi ve oyuncudur.

    birçok kişiye ilham veren pablo pineda'nın hikayesi ise kısaca şöyledir:

    pablo 5 ağustos 1974'te doğdu. annesi ev hanımı babası ise tiyatro yönetmeniydi. ilk etapta oğullarının durumunu fark edemeyen aile, babasının 3 ay sonraki teşhisiyle pablo'nun bu özel farklılığını anlamış oldu. pablo'nun hikayesi burada bitebilirdi ama her şey farklı şekilde gelişti. annesi maria theresa, oğlunun genetik olarak “farklı” olmasının onun hayatını hiç etkilememesi gerektiğine karar verdi. bu yüzden de ailesi, küçük pablo'ya kardeşlerinden farklı davranmadı. etrafında dolaşmadı, giyinmesine ve hatta arkadaş bulmasına dahi yardım etmedi. pablo'ya ellerinden geldiğince sevgi ve destek verip belki de onun gelecekteki yaşamının gidişatını belirleyen şeyleri yaptı.

    pablo'nun cervantes tiyatrosu'nun yönetmeni olan babası, iyi eğitimli bir adamdı. oğluna her gün kitap okur ve ona latince dahil yabancı diller öğretirdi. buna ilaveten annesi de onunla sık sık toplumdaki modern yaşam hakkında konuşurdu. sonuç olarak pablo 5 yaşında okula başlayabildi. keskin zekası ve derin bilgisi ile öğretmenlerini de şaşırtıyordu.

    pablo, aslında ilk defa, okuldayken diğer çocuklardan farklı olduğunu öğrendi. çünkü yedi yaşındayken öğretmeni ona bu durumu anlatmaya karar vermişti. down sendromlu olduğunu duyduğunda sadece "bu aptal olduğum anlamına mı geliyor?" diye sordu ve sağlam bir "hayır" duyduğunda, artık buna dikkat etmemeye karar verdi.

    down sendromu, fazladan bir kromozoma sahip olmaktan kaynaklanan bir farklılıktır. ancak bu kromozom, şunları içeren çok sayıda fizyolojik özelliği etkiler; uzun bir dil, eğik gözler, kısa boy, düşük kas tonusu, kalın parmaklar ve olası yeni bilgileri öğrenmede zorluklar. fakat pablo pineda, tüm bunları avantaja çevirmeyi başardı. pablo diğer insanlara ilham verdi ve o ilk örnekti. şimdi tek örnek de değil. ispanya'daki insanlar, okulu bitirdikten sonra, down sendromlu çocuklarına normal okuldaki derslere devam etme şansı vermeye başladı. artık down sendromlu çocukların % 85'i normal okullara gitmektedir.

    ancak pablo'nun hikayesinin dünya çapında duyulmasının sebebi onun üniversite dönemleriydi. down sendromlu bir öğrenci olarak, üniversite ortamında gerçekten zor zamanlar geçirdi. diğer öğrenciler ikinci yılına kadar onu görmezden geldi ve profesörler ona büyük bir şüpheyle yaklaştı. tüm yıl boyunca kimse onunla konuşmak bile istemedi ve herkes ona dokunmaktan bile korktu. pablo tamamen çaresiz hissetti ve bir noktada, üniversiteyi sonsuza dek bırakmak bile istedi. ancak dayanma gücünü buldu ve başkalarının kendisi hakkındaki fikirlerinin, hayatını bir daha asla etkilemeyeceğine karar verdi. sonunda mezuniyet töreni, onun hayatının en mutlu anı oldu. diplomasını almak için sahneye çıktığında insanlar onu ayakta alkışlıyordu.

    pablo pineda şu anda hala memleketi malaga'da yaşıyor. öğretiyor, hayır işleri yapmak için çok zaman harcıyor, "adecco vakfı" ve kar amacı gütmeyen kuruluş "lo que de verdad importa" ile işbirliği yapıyor, down sendromlu insanlarla görüşüyor ve o insanların kendilerine inanmalarına yardımcı oluyor.

    kaynaklar: en.wikipedia, brightside.me, davidreyero.com web siteleri.

  • bir deney izlemiştim ismini hatırlayamıyorum.

    bir kaç tane çocuğun önüne marshmallow koyuyorlar. eğer ki bu marshmallowları belli bir süre yemezlerse daha fazlasını vereceklerini, eğer ki yerlerse sadece o kadarına sahip olabileceklerini söylüyorlar. bazı çocuklar çok canları çekse bile yemiyor, bazıları ise dayanamayıp yiyordu.

    yıllar sonra bu çocukların hayatlarını irdeliyorlar. çıkan sonuca göre marshmallowu yemeyip bekleyenler hayatta daha başarılı yerlere geliyorlar. marshmallowu hemen yiyenlerse daha basit, daha sıradan hayatlara sahip olmuşlar. ( ama belki de carpe diem felsefesini yaşamışlardır )

    oburluk, yemeğe düşkünlük, bunlar aslında anlık zevklerine yenilen insanların problemleridir. anlık zevklerine yenilen insanların da başarılı olması daha düşüktür. en basit örneği veriyorum; gece ders çalışması gerekirken uykusu geldiğinde, uykunun zevkine kendini bırakmak. kararlı olamamak ve akabinde başarısızlık .

    bunun yanısıra ciddi anlamda kilo veren insanların hayatlarına da bakmak gerek. eminim ki ilişkilerinde de iş hayatlarında da çok daha kararlı bir yapıya sahiptirler. anlık zevklerine zincir vurmayı öğrenmişlerdir artık.

    elde var sorular...
    anı yaşamak başarısızlık mı getirir? anı yaşamak oburluk mudur?
    marshmallowu hemen yiyenlerden misiniz?

  • az önce başbakan ünye'de sordu.

    keşke baştan söyleseydi bütün bu soruşturmalar falan hiç olmaz, yargımız hiç böyle antin kuntin işlerle uğraşmazdı. acayip ikna edici bir soru.

    ben apışıp kaldım şahsen.