hesabın var mı? giriş yap

  • ülkedeki illegalitenin geldiği son nokta. yalnız berberin maske takarak hijyen kurallarına uyması da 10 puanlık hareket*

  • devrimci avukatlara yönelik gerçekleştirilen operasyon sırasında baskın yapılan yüzlerce evden 1 tane kuru sıkı tabanca dışında hiçbir şey bulamayan polisin imdadına "yavşak medya" yetişerek gözaltına alınan avukatlara "muhbirlik" iftirasında bulunmuştu.

    bu iftiralara karşı çağdaş hukukçular derneği başkanı selçuk kozağaçlı'nın verdiği tarihi ayarı izliyoruz:

    "amerika izin vermeden tuvalete gidemeyen, amerika şifresini söylemezse uçağını uçuramayan, kendi ülkesindeki nato üslerinin rica minnet kapısından geçemeyen, makamını, eğitimini, aklını, servetini, rozetini emperyalizme borçlu olan sizden mi öğreneceğiz kimin ajan olduğunu? burada özgürlük yok diye kendi çocuklarını amerika’da okutanların polisi mi bize başka ülkeler lehine faaliyet öğretecek? bizi de kendiniz gibi beysbol sopası ile terbiye olacak mı sandınız? haddinizi bilin."

    https://fbcdn-sphotos-d-a.akamaihd.net/…51342_n.jpg

  • hergun sanki kulagimin icinde bir stadyum dolusu insanin mac baslangicini bekleyen ugultusu gibi gurultu yapan, bazen de tanimlayamadigim bir sekilde tren istasyonlarindaki cinlamaya benzeyen sesler duydugum ve yillardir cektigim semptom.
    caresi yoktur sadece hafifletici terapiler vardir. örnegin ortamin sessizliginde kulak cinlamasi daha cogaldigindan hafif gurultulu ortamlar önerilir. evde radyonun tv nin surekli acik kalmasi gerektigi buna örnektir. gece uykularinda bu tip rahatsizliklar icin hafif muzik yada su sesi veren muzikli yastiklarla uyumak biraz iyi gelebilir. stress kulak cinlamasini daha da yukseltir bu yuzden stresten uzak kalmali mumkun oldugunca tinnitus'u kabul edip onunla birlikte yasamayi ögrenmemiz gercegini uzmanlar önerir.

  • ben "hdp değil mhp satacak bu ülkeyi" dedim diye akrabalıktan red etmeye yeltenen akrabalarım oldu. gerizekalılıkla suçlandım, vatan hainliği ile suçlandım, pkk sempatizanlığıyla suçlandım, suçlandım da suçlandım.

    sonuç? haklıymışım. şimdi, aynı akpli kurmayların "fetö bizi kındırdı" demesi gibi bunlar da "bahçeli bizi kandırdı" diyorlar. ulan sığır, ben uyarırken bi sesini kesseydin de dinleseydin. yaşımız küçük (<30) diye bilgisiz mi olacağız illa?

  • 1- zamanınızı iyi yönetin. önemli olan ne iş yaptığınız değil, onu ne kadar zamanda yaptığınız. (bütün maddelerin temelinde bu yatacak)
    2- birinci madde ile birleştirerek mutlaka acil iş ve önemli iş ayrımı yapın. bu şekilde daha verimli çalışırsınız.
    3- önceliklerinizi sıralandırın ve en önemlisi dinlemeniz olsun. baltayı bilemezseniz kesmez gibi klasik bir örnekte verebilirim tabii.
    4- iyi bir lider olmanın yolu iyi bir takım arkadaşı olmaktan geçer. takım arkadaşlarınızı iyi tanıyın ve kendinizi iyi tanıtın.

    şayet insanların haklarını yiyen bir şirkette çalışmıyorsanız 5. madde de yükselmiş olursunuz.

  • bak desen ki günümüzde et yemeye ihtiyacımız yok, çünkü tarım var, etin verdiği kaloriyi alabiliyoruz. derim ki gerzekçe bir argüman değil.

    ama ne tarih bilirsin ne biyoloji bilirsin ne bilmemne...

    bak bi özet geçelim.

    atalarımızın diyeti: ne bulurlarsa onu yemek. meyve, tohum, böcek, tavşan mantar...

    ne bulursak yiyorduk.

    sonra ateşi bulduk. ateşi bulmamızla yiyecekleri pişirerek yemeyi öğrendik. ve çiğ şekilde yememiz ve sindirmemiz saatlerce sürecek(neden? çünkü dedim ya böcek möcek yiyen hayvanlarız, sindirim sistemimiz ona göre evrimleşmişti) eti pişirerek 1 saatte "sofradan kalkar" hale geldik.

    pişmiş yiyeceklerin sayesinde bağırsaklarımız kısaldı, bağırsağa harcadığımız enerjiyi de beynimizi büyütmeye yönlendirdik.

    1 parça etin sağladığı kalori için saatlerce yerde tohum böcek arayıp yememiz lazım. böylece, etin verdiği inanılmaz kalori patlaması ve bağırsakların kısalmasının verdiği avantajla beynimiz büyüdü, sonra o oldu bu oldu işte.

    köpek dişin var, türün mamutların, dev slothların, filkuşlarının soyunu tüketmiş hala insan doğasında et yemek yok diyen adam zır cahildir.

  • hiç konuşmadan birlikte saatlerce vakit geçirecek kadar ve hatta bundan tarifi zor bir haz duyacak kadar yakın olmak, benim için herhangi bir insan ilişkisinde ulaşılabilecek en son noktadır.

    tanıdığım onca insan içinde karşılıklı olarak bu kadar içten bir sevgi bağı kurduğum birkaç kişi var yalnızca. örneğin kendi kardeşlerimden bile sadece biriyle bu ölçüde derin bir ilişki kurabildim.

    bu durumun ne kadar özel bir lütuf olduğunu dün akşam daha bir iyi anladım. favori kardeşimle haliç'teki teknelerden birine binip kalabalık şehirden biraz uzakta, karanlık denizin içinde sessizce yol aldık bir süre. ilk o fark etti, anın tadını çıkarmak ve iletişim kurmak için konuşmak zorunda değildik. hatta bu sükunetin içinde sanki daha da iyi anlıyorduk birbirimizi. huzur tam da böyle bir şey demekti. sevdiğin ve seni sevdiğinden emin olduğun can dostunla yan yana oturup kelimeler olmadan anlaşmak...