hesabın var mı? giriş yap

  • tabiki korkusuz korkak. hala çözemedim hangi kafanın ürünü olduğunu. senaryodan oyuncu kadrosuna, mekanlarından felsefesine kadar, her şeyiyle bir sır küpü. izledikçe gülüyorum.

    ustalara saygı kuşağı babında bir sahneyi yazayım.

    mülayim, işe gitmek için evden çıkmıştır ve sokakta yürümektedir. karşıdan ise bir adam gelir.

    - merhaba mülayim abi.
    + merhaba canım. bu herifi de hiç sevmem.

  • yeni bir ''öpüşen çifti uyaran kişinin bıçaklanması''' olayı daha. adam ahlak bekçiliği yapacağım derken dört yerinden bıçaklanmış. ilginç olan ise bıçaklayan gencin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması olmuş.

    http://t24.com.tr/…isi-4-yerinden-bicaklandi,342852

    edit: çocuk serseridir değildir bilemem; maganda da olabilir, akp'ye de oy verebilir ya da kültürlü, birikimli de olabilir. bu haberi böyle yorumlamıyorum. bugün sevgilisiyle öpüştü diye tepki gösteren yobaza hiçbir tepki gelmezse yarın bir gün sevgilisiyle el ele tutuşana salça olur. yine tepki gelmezse kadınların yalnız başına dışarı çıkmalarına salça olur. bunların özelliği budur zaten. mahkemenin de yaralayan genci serbest bırakması bu açıdan emsaldir. yıllardır muhafazakar, gerici yaşamı hayatın her yerine zorla sokmaya çalışmak buna benzer sonuçlar doğurabiliyor.

  • %100'dür.

    zarın kaç geldiği ne taraftan baktığınızla alakalıdır, elbet 6 yönden birinden bakınca 4 gelmiş olur zar.

  • fatura işlerinde, resmi evrakta adres verirken de sıkıntı yaratan durumdur. örneğin müstakil evde oturuyorsanız ve apartman adınız yoksa telefon bağlatırken falan karşılaşabilirsiniz bu durumla. yaşanmış örnek de şu şekildedir:

    - ev adresinizi alabilir miyim?
    + x mahallesi y çıkmazı 3/1 ilçe-şehir
    - apartman adınız nedir?
    + apartman adı yok.
    - ama olmak zorunda.
    + müstakil ev ve adı yok. numara yeterli.
    - ama apartman adınız vardır mutlaka.
    + ali apartmanı
    - yok demiştiniz.
    + şimdi verdim apartmanın ismini.
    - ??

  • dil bilmesem çok hüzünlü sözleri olduğunu zannedeceğim, ama neyse ki türkçe bildiğim için melodisindeki hüzne yabancılaştığım şarkıdır.
    sözlerini irdelemek gerekirse, ki şart değil, ama irdeleyelim :

    giden günlerim oldu (neye veya nereye gitti? hadi neyse..)
    seni anmadım yola bakmadım hala (az sonra değinilecek..)
    dile gelmeden düşlerim yanlızlığa (gizli yüklem(?) kullanılmış. ama çok gizli, bilemiyoruz)
    susman da yeter ki son vermem için hayatıma (seni anmadım, gittiğin yola bakmadım, ama sussaydın hayatıma son verirdim mi, ne??)
    tüm güllerim soldu (tamam, olabilir..)
    sana atmadım taraf olmadım asla (neye taraf, hangi taraf? hangi taraf hangi durumda hangi tarafa solmuş gül atar?)
    dile gelmeden düşlerim yanlızlığa (bir gizli yüklem daha.. ilkiyle aynı olduğundan şüpheleniyorum.)
    gülmen de yeter ki geri gelmem için hayata (sus öleyim, gül geri geleyim.. hadi olabilir o ruh zannı terkedilende, neyse...)

    beni alsalar ipe koysalar (ipe koymak? "benden boncuk yapsalar" anlamında mı?)
    dayanamaz yine kadere salsalar (ne dayanamaz? kadere salmak ne demek? hadi bi anlamı var diyelim de, neyi salsalar?)
    gönlüm arıyor titriyorum bak (akıl telim titredi, ne dediğimi bilmiyorum bak?)
    sıra gelmeden gidemem ki ben (gitmek ölmek manasındaysa -ki bi manası varsa öyledir muhtemelen; 4.mısra ile bağdaştırırsak şöyle bir sonuç çıkıyor: susman da yeter ölmem için. ama allah sıralı ölüm versin. sen susunca önce büyükler başlasın gitmeye, ben gençliğime doyayım.)
    tutmaz ellerim seni görmeden (neyi tutmaz dicem ama, hadi takatsizlik anlamında kabul edelim..)
    zaman geçiyor bekliyorum bak (tek başına anlamlı, bütün içinde neyin beklendiği anlaşılamayan bir cümle.)

    kısaca konu : galiba birisi birini terk etmiş. terk edilen çok üzülmüş, bilemiyor ne diyeceğini. ama terbiyeli bi kişi, kötü de konuşmak istemiyor, öyle ağzına geleni söylüyor.

  • kendi hayat felsefesini walter white'la dertleşirken şöyle anlatmıştır.

    polis memuru olarak çalıştığı yıllarda, devriye gezdiği arkadaşıyla birlikte, 2 metre 20 santim boyunda karısını döven bir hayvandan ve dayaktan ipince kalmış, bilekleri bile ipince olan kadından bahseder. adam karısını her dövdüğünde kadın şikayetçi olmadığı için elinden bir şey gelmez.

    bir akşam, polis arkadaşının olmadığı bir gece yine aynı hayvan karısını döver. mike ehrmantraut da adamı kelepçeler ve arabaya bindirir, ıssız bir yerde ağzına silahı dayar. adamın korkudan altına yaptığını, bir daha karısını dövmeyeceğine dair söz verdiğini söyler ve dersini aldığını düşünüp adamı serbest bırakır.

    1 hafta sonra adam karısını öldürür. hem de evdeki blenderla.

    ve mike ehrmantraut, bu olaydan sonra hayat felsefesi olarak benimsediği şu cümleyi kurar:

    "sonuna kadar gitmem gerekirken yetersiz tedbir almayı seçmiştim."

    izlenmiş en iyi gerilim filmleri: (bkz: #101314076)
    izlenmiş en iyi romantik filmler: (bkz: #122389518)

    debe için teşekkürler...

    düzeltme: ekleme

  • kumarbazlar ve krupiyeler monte carlo strategy olarak adlandırırlar. misal: ruleti 1000 sefer çevirirseniz, kırmızı ve siyahın gelme sayıları 500'er olacaktır. buradan hareketle, 6 sefer üst üste siyahın geldiği bir masada 7nci elde kırmızının gelme ihtimali daha fazladır. işte yanılgı! çünkü kırmızı veya siyahın gelme olasılıkları bu elde de hala %50'dir.
    bu da aynı yanılsamaya gerçek hayattan bir örnek:
    eğer bir hava yolu yolculuğu yapacaksanız, kendi emniyetiniz için yanınıza bir bomba alın. çünkü aynı uçağa bombalı iki yolcunun birden binme olasılığı neredeyse sıfırdır!