hesabın var mı? giriş yap

  • doğru söylüyor "sana ne?"
    bu işsiz güçsüz kadınların ortalık karıştırma makamı değil mi sınıf anneliği?
    sanki dünyanın ağası.
    aferin çocuk.

  • - anne tv'de within temptation çıkınca şu demirlere gelip kafa sallıyoruz tamam mı?
    + ay bu televizyonun önündeki demirler ne oğlum?
    - sahne önü anne burası.
    * ay peki şu kağıtları bileğimize niye taktın?
    - ya şükran teyze allahın adını verdim bi sus ya. onlar festival bilekliği. seninkini beyaz yaptım kombine. bizimkiler sarı kampçıyız. hadi anne şimdi çadırımıza gidelim azıcık otur.
    + allah belanı versin şükrü*. çocuğu evde tuta tuta asosyal ettin. izin vermiyosun hiç bi yere mal oldu çocuk... ay oğlum dur çarpıp durma bana...
    - hadi şükran teyze hadi daha hızlııı.. salla kafayı...sanktuooooss espirtuooooss

  • - tayyar içimde o kadar strong bir presence var ki anlatamam.
    - sıçarsan geçer hayatım...
    - nasıl yani!?...
    - sıç anlarsın...

  • muhteşem. belki teknoloji tahminleri okuyan liseli piçleri güldürebilir ama o kadar zevklidir ki bırakamazsınız.

    özellikle küçük bir yerlerde yaşadıysanız, küçük yerleri de çok iyi anlatmıştır. bilim kurguyu sevmeyenler de çok sevicektir bu kitabı.

    konusu şizofreni olarak anlatılmış ama psikolojiye veya psikiyatriye ilgi duymayan insanların çok çok severek okuyabileceği bir kitaptır.

    mars'ta koloni kurulmasından sonra... diyerek başlayabileceğim konusunu spoiler ve özet falan beceremediğim için burda bitireceğim.

    edebiyatta pek anlamayan ama çok bilim kurgu okumuş birisi olarak mars kolonisini çok güzel temellerle inşa etmiştir. yazarın zekasına hayran olursun.

    üşüyoruz philip reis bizi yalnız bıraktın bu dünyada.

  • sevgili sözlükçüler, mesele sadece teknik bir mesele değil.

    uygulama ve servislerin çalışması için yazılan kodun o cihazda çalışabiliyor olması yeterli değil. bir app'in çalışması için aşağıdaki şeylerin yapılması lazım

    1) uyumlu kod. bu web app'ler için tamam, binary app'ler için ise android temelli bir işletim sistemi olması durumunda yapılabilir.

    2) yapılacak app'ler için geliştirici toolchain'ı. eğer düz android olmayacaksa ve bire bir aynı toolchain kullanamayacaksa bu şirketler ve geliştiriciler için ek risk, maliyet çaba demek.

    3) yapılacak app'ler için servisler. bildirm hizmeti ve ödeme sistemleri, konum servisleri ve daha neler neler. bunlar uzaydan gelmiyor, apple ve google gibi şirketlerin kurduğu altyapılarla ve bankalar ve ülkelerle vardıkları anlaşmalarla mümkün oluyor. bu sayfa göstermek dışında bir şey yapmak isteyen web app'leri için de geçerli.

    4) app'lerin tüm bu servislerden yararlanabilmesi ve dağıtımı yapılabilmesi için yasal altyapı. siz şimdi appstore'a uygulama yüklemek istediğinizde bir sürü anlaşma imzalıyorsunuz, bir de üstüne abd'de, brezilya'da kore'de v.s. app'inizin satılabilmesi için bir sürü beyanda bulunuyorsunuz. çünkü neden? çünkü geliştirdiğiniz app ihracat olmuş oluyor ve google ile apple bu işin yasal altyapısını kurmuş ve sizin için hallediyor.

    1.ci madde kolay, android'in özü açık kaynak zaten, onun üzerine kat çıkılır
    2.ci madde birinci maddede android tercih edildiyse kolay olabilir, android'den ne kadar uzaklaşılırsa da o kadar zor hale gelir. imkansız bile olabilir, her yiğidin harcı değildir.
    3.cü madde de daha çok teknik bir konu ve aşılması mümkün olabilir ama zordur, her yiğidin harcı değildir. teknik servisleri halletse ödeme sistemlerini aşamaz yasal sebeplerle.
    4. cü madde ise siyasi ve ticari bir konu. işte bu konuyu huawei dünyanın en iyi mühendislerini toplasa da abd'nin rızası olmadan aşamaz.

  • w almanca'da "v" şeklinde okunan bir harf. v'yi de f gibi okuyorlar. cins adamlar. biz de o yüzden "dublü v" diyoruz. bu arada "dublü" ne amk, niye "çift v" dememişiz? duble de değil. dublü. acaba osmanlıca mı? "dubl-ü ve". bak olabilir ha. neyse.

    yani harfin doğru adı "çift v", zaten tipine bak: w. burada u yok. peki niye ingilizler "double u" (çift u) diyor?

    ingilizlerinki aslen almanca'dakinden başka bir harf. wynn adındaki rünik harften geliyormuş. şekli dört kibritten yapılan bir p harfine benziyor, üçgen bayrak gibi. okunuşu da "u" gibi. hatta eski ingilizce'de bazen "uu" şeklinde yazılıyor ve o yüzden "double u" ismini alıyor. amma velakin matbaa almanlar'dan ingilizler'e geçerken (malum "gutenberg") makinalarda wynn harfi bulunmadığından "dur lan şu harf bizim çift u'ya benziyor bari onu kullanalım" deyip bildiğin çift v'yi çift u yerine kullanmaya başlıyorlar.

    dolayısıyla "w" almanca'da "v" gibi okunurken ingilizce'de "u" gibi okunuyor. adı da ondan "double u" oluyor.

  • buna canı sıkılanın başka derdi yoktur.

    beni de arayan oldu birkaç kere. tarif ediyorum geliyor. konum atıyorum geliyor. canları sağ olsun.

  • az once gulnihal isimli bir yarışmacınin hatay ve mersinli olduğunu söyleyerek melezlik var dedigi yarışma. nur yerlitas da oryantalizm var ruhunda deyince evet oynamayi severim dedi.
    ahahahahah lan neyse ben bir sey demiyorum.

  • overbooking yoktur arkadaslar, rezalet daha da buyuk.

    overbooking olsa check-in sirasinda belli olur zaten, bazi yolculara o sirada "ucakta yer kalmadi, sizi baska ucaga alalim" denir falan. o da hos degil, ama duyduk overbooking denen seyi hepimiz, yasadik.

    bu ucakta overbooking durumu falan soz konusu degil. yani fazla bilet kesilmis ve birileri koltuksuz kalmis degil. 100 koltuklu ucaga 104 bilet kesilmis degil. aksine, herkese bilet kesilmis, herkes rahat rahat check in yapmis, ucus kartlarini alip ucaga binip yerine oturuyor yolcular, kemerler baglaniyor. sonra bu united calisanlari diyor ki "bizim 4 arkadasin louiseville'e gitmesi lazim, orada baska ucaga binecekler. bu ucaktan 4 yolcu inecek". kendi calisanlari binsin diye 4 tane parasini odemis yolcuyu ucaktan indirmeye calisiyorlar yani, asil mesele bu. kimse kabul etmiyor. sonra bir cift kabul ediyor. 2 kisi daha bulmalari lazim. bunun uzerine kafalarina gore yolcu indirmeye calisiyolar. ineceksin dedikleri adam bir doktor, "yarin sabah hastalarimi gormem lazim, ben inemem" diyor. bunun uzerine polis cagirip adamin yuzunu gozunu kanatip surukleyerek ucaktan indiriyorlar. muhtemelen kafasina darbe aldigi icin adam suruklenirken sokta ve tepkisiz. videoda adamin suruklenisini gorebilirsiniz.

    darbe alan adam on dakika sonra yuzu kanlar icerisinde ucaga geri geliyor. adama o sirada dava acmayacagina dair bisey mi imzalattilar ne oldu bilmiyorum. diger yolcularin tek dedigi adamcagizin "ben ucaktan inemem" diye mirildandigi. bunun da videosu ortaya cikti, adam sokta, beni oldurun diye sayikliyor, oldurun beni eve gitmem lazim diyor. her tarafindan kan akiyor.

    rezalete doyamam diyosaniz devami var, united'in halka iliskiler departmani aciklama yapiyor, overbooking icin ozur dileriz sorri deyip geciyor. ne adama uygulanan siddet, ne kendi keyifleri icin yolcu indirmeye calismis olmalari, hicbirisi icin ozur dileme soz konusu degil. dedigim gibi, overbooking'in yolcular ucaga binip bagajlar yuklenip kemeler baglandiktan sonra farkedilmesi mumkun degil, ayan beyan utanmadan soyleyip hala overbook diyorlar ve adamdan ozur bile dilemiyorlar.

    amerikada yasiyorum ve united airlines ile asla ucmam bundan sonra. mide bulandirici, igrenclik. umarim adam dava acar ve donuna kadar alir united'in. kahrolsunlar.

  • yerler ıslaktır. hava soğuktur. üstün incedir. satılan yiyecekler de bok gibidir. yani her şey boktur.