hesabın var mı? giriş yap

  • mümkündür.

    türkiye'de olmaz denen neler oldu. algı pezevenkliğini bırakın da gideceklerine ikna olun. ılıklar bunu inkar eder ama gönderilecekler.

    tek gereken yetkidir. esad'la yapılacak görüşmeler ardından dostluk anlaşmasıyla gerçekleşecektir. akp istediğini yapmakta serbest ama gelecek hükümet yapamaz. yok öyle yağma. halk zaten millet ittifakına bunun için oy verecek.

    make türkiye great again.

  • bak ben ona 3 tane soru soruyorum. cevap versin, bu 20 soru cok kolay.

    1 mustafa kemal icin "iki ayyas" imasi hakkinda ne dusunuyor.
    2 abdullah ocalan ile acilim pazarligi yapilmis olmasi hakkinda ne dusunuyor.
    3 kendisi hapis yatarken "ben o davalarin savcisiyim" diyen basbakan icin ne dusunuyor.

    celebi celebi, bi uyanik sen misin alt alta soru yazmak kolay, cevap ver once.

  • tupac‘ın hayatını anlatacak bir filmde tupac‘ın beyaz bir aktör tarafından canlandırılması kadar saçmadır.

    edit: bazı arkadaşlar “neden tupac?” diye soruyorlar. siyahi bir örnek olsun istedim. muhammed ali, martin luther king, malcolm x de olabilirdi. bazı arkadaşlar ise “beyaz aktris” olsun diyorlar, işler o noktaya gelecekse o da olabilir yani.

  • komutan ayak üstü askerlerle muhabbet ederken içlerinden birine soruyor:

    -safter oğlum ne zamandan beri beraber bunlar?

    -kimler komutanım?

    -kaşların.

  • öncelikle bizi bir arada tutan şey göğsümüzdeki iman falan değil, laikliktir. göğüsteki iman insanları bir arada tutsaydı ırak, suriye, afganistan gibi ülkeler paramparça olmazdı. milyonlarca insan can havliyle türkiye'ye sığınmazdı.

    böyle bir yemin icat ederken türkiye cumhuriyeti vatandaşı olup müslüman olmayan insanların rencide olacağı hiç mi düşünülmedi? müslüman olmayan insanlar bu ülkede askerlik yapmıyor mu? vergi vermiyor mu? bu yeminle devletin kolluk güçlerinin bütün inançlara eşit mesafede olacağının garantisini nasıl vereceksiniz? diğer inanç grupları ve inanmayanlar için de ayrı yemin törenleri düzenlemeyi düşünüyor musunuz? o zaman yılın 365 günü yemin töreni düzenlemeniz gerekmez mi? laiklik ilkesinin amacı bütün bu sakıncaları gidermek değil mi?

    tabii 16 yıldır laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmaktan ceza almış bir parti tarafından yönetilince, yukardaki soruların da fazla bir anlamı kalmıyor.

  • öyle bir milli takım yaratmıştı ki hakikaten sorunun elimizde iyi oyuncular olmaması olduğuna inanmıştım ben.

    her şeyi affetsem sercan sararer denen odunu izlemek zorunda bırakmasını affedemem. gene iyi almanya'dan geldi diye meryem uzerli'yi oynatmamış.

  • annem, babamın telefonuna kendini "aşkım" diye kaydetmiş. bir akşam bağırıyor evde: arıyorum arıyorum niye açmıyorsun be adam? ne zaman aradın diyor babam, görmedim ben hiç. sonra arama geçmişinden annemin gün içinde babamı birkaç kez aradığı bilgisine ulaşıyoruz. hmm... babamın savunması içler acısı: sen miydin o ya?

    haha aşkım diye biri o derece yok ki adamın hayatında, yanlış numara sanmış!

    açmıyor da ama ha... sadık yani. bittim buna. off sevgililer günü yağ.

  • paradoks olmaktan cikali 90 sene falan oldu. hala paradoks diye aniyor olusumuz, sanirim henrich olbers ve almanligina duydugumuz saygidan oturu.

    olbers; evreninin degismeyen, sonsuz ve yildizlarin duzgun olarak serpistirildigini varsayarak, yildizlarin isiklarini birbirine sonsuz kere ekledigini ve nihayetinde sonsuz bir isik kaynagi oldugunu dusundu. sonra da "madem sonsuz isik var, gece niye karanlik" diye sordu ve yok yere paradoks sahibi olduk.

    yildizlarin evrende duzgun sekilde bulunmadiklari bir yana, evren surekli genisledigi icin, uzaktaki yildizlarin isigi bize gelinceye kadar zayifliyor ve etkisi ya az oluyor ya da hic olmuyor. ayrica yildizlar da insanlar gibi doguyor, buyuyor, yaslaniyor ve oluyor. yani yildizlar olbers'in ongordugu sekilde sonsuz bir evrende duzgun sekilde bulunsalar dahi, sonsuz bir isik kaynagi yaratmalari olanaksiz.

    tabi olbers bunlari 18.yy teknolojisi ile dusundugu icin paradoks olmustu kacinilmaz olarak. simdi yildizlarin omurlerini, hubble sabitini, evrenin triplerini bildigimiz icin paradoks olmadigini rahatca soyleyebiliyoruz. olbers'e de bu yuzden saygi duyuyoruz. zaten bunlari donemine gore degerlendirmezsek m.o 590'da dunya'nin disk seklinde oldugunu iddia eden tales'e, m.o 560'da dunya'nin yuzeyini duz bir silindir olarak tanimlayan anaximender'e, m.o 530'da dunya'nin evrenin merkezinde oldugunu one suren pitagor'a, dunya'yi kusursuz bir kure olarak tanimlayan platon'a, gunes merkezli evreni reddeden pitolemi'ye de haksizlik yapmis oluruz ki, bu buyuk aptallik olur.

  • hiç izlemediyseniz bu diziyi ve ne menem şeydir diye merak ediyorsanız, işte şöyle bir şey:

    bir iş arkadaşım var, bu diziyi izlemeye yeni başladı. şu sıralar en çok kıskandığım insanlardan biri kendisi. arada gelip "ya bahar ne gıcık karı di mi" filan diye soruyor. ben düşünüyorum, bahar'ı son görüşümün üzerinden epeyce zaman geçmiş... ağladığım olmuş izlerken, güldüğüm olmuş. hepsini yaşamış bitirmişim. o ise bunları şimdi yaşıyor. negzel!

    elimde olsa, behzat ç.'yi hafızamdan sildirir, yeniden izlemenin mutluluğunu yaşarım.

  • ilişkilerimde hep bir şey eksik olur benim, aşk vardır mesela, samimiyet vardır, sadakat vardır, mutluluk vardır en güzeli, eğlence vardır ama bir şey eksik olur hep, nedir bilmem karşı tarafta bilemez, ya ben giderim en nihayetinde ya o gider. he o gitmeler de gitmek değildir aslında ne ben gidebilirim ne o. arada kurulmuş, bağsız bir bağ gibi kalır öyle. şekillendiremezsin, oturtamazsın, bilemezsin, inanamazsın, inansan da kaçarsın zaten. en temelinde güvenemezsin çünkü gitmen gerektiğine inanırsın. bazen gitmek istemezsin hatta en çok istediğin şey kalmak ve devam etmektir ama bi bakarsın yine olmamış bi yerlerde farkında bile olmadan çekmişsin araya çizgiyi sabote etmişsin yine her şeyi..

    tüm bu neden olur bilmiyordum, kendimi eğreti, sorunlu, hep aynı şeyi yaşamaktan bıkmış, pes etmiş, tekrar denemiş, yine yenilmiş halde bulmaktan yorulmuş, karşı tarafı suçlarken aslında içten içe sorunun? problemin? hatanın? kendinde olduğunu bilerek geçirdim hep.

    sonunda buldum eksiği. eksik bendeymiş. benim güven alanı ihtiyacım. kendi kendime yetebilirim yetmek zorundayım çünkü ben kendi kendime olursam acı çekmem rahat ederim dürtüm, ızdıraba sokmuş beni. 'kaçınmacı bağlanma' senden nefret ediyorum sevgilim, hayatımda ki bütün güzellikleri farketmeden itmeme neden olan lanetim, senden nefret ettiğim kadar hiçbir şeyden nefret etmiyorum şu aralar. bana ait oluşun bile çekmiyor ufacık bile olsa seni, beni ben yapman bile sempatikleştirmiyor halini, senden nefret ediyorum. algılayamadığım hislerimin sebebi, kendimi ortaya koymaktan korkup vazgeçişlerim, kaybedişlerim, kaybetmeye devam ettiklerim... seni yakaladım artık, and olsun ki gidiceksin bu bedenden bu zihinden.. ve ben mutlu birlikteliklerin güveni içinde kalbimi okyanuslara açıcam...