hesabın var mı? giriş yap

  • sanirim herkes hoslandigi, begendigi kisilerle bulusmus ama ben bu deneyimi en yakin arkadasimla yasamistim.

    12 yasinda bi sims forumunda (bkz: simaniac com) tanismistik. bir iki seneye, artik ne konustuk, nasil yakinlastik cok hatirlamasam da, yakin arkadas olduk. internete girdigimde ilk yaptigim msn'i acip online mi diye bakmak olurdu. aramizda 4 yas vardi ama en az benim kadar cocuksuydu, muhabbetimiz cok cocuksu ve tatliydi. sanki kardesimle konusuyormus gibi hissediyordum. birlikte super kahraman oldugumuzu hayal ederdik, ayni online oyunlari oynardik, ayni animeleri izlerdik, tanistigimiz forumdaki insanlari cekistirirdik. okulda da cok yakin arkadasim vardi ama onu en az okul arkadaslarim kadar cok seviyordum, baskalariyla paylasamadigim seyleri onunla paylasiyordum.

    sonra ben liseye gectim, o universiteye gecti. ben lise 1 ve 2de cok arkadas edinemedim, diger arkadaslarim da baska liselere gitmisti. kendimi yalniz hissediyordum. o ise universitedeki bolumunden memnun degildi, cift anadal yapmaya calisiyordu, dolayisiyla cok fazla calismasi gerekiyordu. ben cok mutsuzdum, onun da mutsuz oldugunu tahmin ediyorum, cok belli etmezdi boyle seyleri. okuldan doner donmez internete giriyordum, msn'de saatlerce konusmak icin can atiyordum. okuldakilerin ergen muhabbetlerinden sonra birlikte yaptigimiz cocuksu muhabbetler bana cok iyi geliyordu.

    derken lise 3'e gectim, hala okulda kendimi yalniz hissediyordum. 6 senedir arkadastik, artik en yakin arkadasim olmustu. hep ergenken soyledigimz bir sey vardir ya "beni en iyi anlayan oydu" diye, benim icin o insandi. fakat ben ankara'da yasadigim, o istanbul'da yasadigi icin hic bulusmamistik. o senenin temmuzunda bir dugun icin ilk kez istanbul'a gittim, hemen bulusma karari aldik. birlikte benim kaldigim otelin cevresinde dolandik, ozsut'te tatli yedik. bır suru fotograf cekildik. ikimiz de biraz utangactik fakat cok eglendik. yolda annemlerle karsilastik, annem ve babamla tanisti. annem "seninle yasit gibi duruyor, dedigin kadar cocuksu ve neseliymis" dedi onun icin. o gun uzulerek ayrildik.

    dort ay sonra bir gun, sebepsiz yere okuldan kacip eve geldim. msn'e girer girmez ortak bir tanidigimiz bana bir link atti. linki actim. linkte arkadasimin okula giderken trafik kazasi gecirdigi, kamyonun altinda ezildigi ve hayatini kaybettigi yaziyordu.

    o gun hem hafizama kazinmis, hem de surekli agladigim icin biraz bulanik. annemin "keske o gun sizinle karsilasmasaymisim, o kizla tanismasaymisim" diyerek benimle birlikte agladigini, abimin beni alip ozsut'e goturdugunu, orda birlikteyken yedigimiz tatlidan yedigimi hatirliyorum.

    uzerinden 5 sene gecti, onun vefat ettigi yastan 1 yas buyugum. hala arada onu animsatan bir sey oldugunda aglayabiliyorum. fakat bunun disinda onu dusundugumde hep gulumserken buluyorum kendimi. oldugune uzulmektense onu tanimis oldugum icin, bana kattigi seyler icin mutlu oluyorum.

    en cok da o olmeden once bir kez olsun gorusmus oldugumuz icin mutluyum. o gun utanip haber vermesem, o da uc saat otobuse binip yanima gelmese bir zamanlar en yakin arkadasim olan insani hic gormemis olacaktim. ve hayatimin o donemiyle ilgili bir seyler hep eksik kalacakti.

  • bir tanrı düşünün ki koskoca evreni ve zamanı yaratıyor, içine neredeyse sınırsız sayıda yıldız ve gezegen dolduruyor. türlü fizik kanunları, kimyasal tepkimeler koyuyor. yetmiyor, evrenin kimi bölgelerinde biyolojik faaliyetler yaratıyor ve bunların içinden biri kendini sorgulayabilir hale geliyor. bu tanrı öylesine kudretli ki yukarıda bahsedilen, yarattığı şeylerden sınırsız sayıda tekrar üretebiliyor. yok edebiliyor. üstelik hepsinden münezzeh, yani bu yaratımları kendisinden hiçbir şey eksiltmiyor.

    öyle bir güç.

    ve bu tanrı kendini savunmuyor ancak koskoca evrende, sınırsıza yakın yıldız içerisinde, küçücük bir kayalık gezegende, şans eseri yaşayan bir canlı o tanrının savunulmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyor.

    be arkadaş, bu ne biçim bir saçmalık?

  • kabak koyundaki tatil sırasında biraz kabaktan sıkılıp etrafta adrenali bol ne yapabiliriz diyerekten indiğimiz ve çıktığımız vadi. faralya köyünde george house'da ineceğim dediğinizde, kolaylıkla vadiye inen yolu bulabilirsiniz.

    işte bundan sonrası biraz yürek, biraz azim, çokça da dikkat gerektiriyor. öncelikle terlikle inmeye çalışmayın, üstünüze uygun kıyafetler giyin bir de sırt çantanıza su koyun.

    inmesi 45 dk çıkması 30 dk sürüyor ortalama. inmek, ilk kez bu vadiyi inenler için çıkmaktan zor gelebilir ama inanın çıkmak daha yorucu.

    yol boyunca kayalarda kırmızı işaretler var. bunları takip ettiğinizde kolaylıkla plaja inebilirsiniz.

    tehlikesi, taş ve toprak alanlardan indiğiniz için adımlarınızı sağlam atmanız gerekiyor. 2 yerde önemli bir iple iniş var ama uygun yerlere ayaklarını bastığınızda ve ipi kontrol ederek indiğinizde sorunsuz.

    keyfi, tarif edilemez bir duygu. cidden o kadar keyif aldımki, plajda geçirilen zaman sonrası tekrar çıkmak için can atıyordum. çıktık da. elbet sevgili sevgilim ben kayaları tırmanırken, kalp krizi geçirmek üzereydi.

    ama siz siz olun tepenizde güneş varken bu işe kalkışmayın.

    ne sevgilim ne de ben tırmanışçı değiliz ama bu vadi yolu da o kadar profesyonellik gerektirmiyor. elbet tehlikelere açık.

    keçiler tırmanıyor ben de tırmanırım diyorsanız inanın adrenalin için ideal.

    plaj mı? daha iyileri elbet var. ama o vadiden inme duygusu çok az yerde vardır.

  • ilk aşkımın katili olan tatildir.

    lise1 e gidiyorum ve ortaokullardan mine diye şahane bir kızla çıkmaya başlamıştım. (bkz: bahçelievler lisesi) yemyeşil gözlü sarı saçlı, süper güzel bir yüzü olan kızdı. sonra bu kar tatili başladı ve kızla hiç görüşememiştik(tabi cep telefonu diye bişey yok o sıralar) kar bitti okula gittim, mine'yi göreceğim diye fakat sınıf arkadaşları kızın taşındığını söylediler. pek tabi ki nereye taşındı, o karda kışta nasıl taşındılar falan filan hiç öğrenemedim. sanırım o kar tanelerinden biriydi ve kar bitince eridi gitti (süper romantik entri girmiş oldum böylece)

  • yarıldığım bir sabah gazetesi haberi. hiç bu kadar aşağılanmamıştım.

    not: antakyalıyım.

    edit: "karımın, tabii lan manyak mısın şeklinde yorum yaptığı haber. bunu da yazıver elin değmişken" dedi.

    yakalandık.

  • tokat değil muşta ile vuruyor oevladı.

    3-5 kekonun bir genci sıkıştırıp öldürmesi olayı. arkadan kızlar da geliyor büyük ihtimalle kız mevzusu. uzak durun diyeceğim ama şansa yaşıyoruz memlekette, her yerden ölüm fırlıyor.

    edit: sinirimi alamadım amk vitaminsiz piçleri.

  • masalsı öğeleri gerçekçi karakterler arasında, gerçekçi bir ortam içinde sunan edebiyat akımı.
    böyle diyince tam anlaşılmasa da gabriel garcia marquez ve jorge luis borges diyince şıp diye anlaşılıyor.

    bu akımın modern yüzyıllarda yaşamasına rağmen, dinin günlük hayatta ve ilişkilerde önemli yer kapladığı kültürlerde ya da çok eski ve köklü medeniyetlerin yaşadığı topraklarda, onların torunları olarak yaşama durumunda ortaya çıktığı öne sürülüyor. bu sebeple güney amerika'da ve ortadoğu'da bu akım oldukça kuvvetli imiş.

  • zincir'in disinda olmak. soyle anlatayim;

    simdi nasil oluyo da oluyo bilmiyorum ama sevgilisi olan insanlarin hep sevgilisi oluyor. yalniz olmuyorlar pek. bu insanlarin daha once de sevgilileri vardi, simdi de var, gelecekte de olacak. artik kendi aralarinda tarikatlar mi, yoksa baska bir sey mi bilmiyorum. iste siz de bu insanlarin olusturdugu bu zincire girdiniz girdiniz, yoksa omru billah sap gibi kalirsiniz. yalniz o zincire bir kere girdikten sonra olay guzel. buzlu bademler, hellolar mellolar eksik olmaz (burada sampanya patlama sesi hayal edilecek, bir de zengin adam kahkasi)

  • 15 gün önce askere uğurladığımız arkadaşın güncellemesidir:

    durum: şafak 160

    altındaki yorum, yarılma sebebini açıklıyor:

    yorum: gerizekalı, kısa dönemsin sen zaten 155 gün askerlik yapacaksın.

  • - :))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))
    - :)

    ayıp hakkaten...