ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
avea ttnet ve türk telekom'un birleşmesi
-
zamanında aria ve aycell birleşti avea oldu, şimdi yine birleşiyorlar. ne agar.io şirketlermiş arkadaş
scott bradlee & postmodern jukebox
-
bir scott bradlee projesi, sadece postmodern jukebox olarak da anıldığı oluyor. pop/hip-hop şarkıları alıp 1940-1950'lerin doo wop/jazz/motown tınıları ile yeniden yorumluyorlar. piyanoda bradlee'nin kendisi yer alıyor.
http://www.huffingtonpost.com/…adlee_n_3923758.html
grup, müzik türlerinin arasındaki duvarları yıkmak, popüler kültür üzerinden artık eskisi kadar popüler olmayan doo wop vb. müzik türlerini daha geniş kitlelere ulaştırmak ve -scott bradlee'nin kendi deyimiyle- müzik endüstrisini troll'lemek amacı ile bir araya gelmiş müzisyenlerden oluşuyor. ki bradlee'nin evinde amatör kamera ile kaydedilen videolar vesilesiyle billboard'un jazz listesinde 9.sıraya kadar yükselmeyi başardıklarını düşünecek olursak özellikle sonuncu hedeflerine ulaşıyor gibiler, en azından şimdilik.
örnek vermek gerekirse:
katy perry - roar: https://www.youtube.com/…t=uuoriet1hk6tybuntexsgulg
pitbull & ke$ha - timber: https://www.youtube.com/…t=uuoriet1hk6tybuntexsgulg
emil michel cioran
-
"insanlık sadece kendini telef edenlere tapmıştır."
"kahramanlık bir idealizm değil, bireysel bir yazgıdır."
almancılara nefret beslemek
-
alamancılara kimsenin nefret beslediği yok.
almanya'nın etinden sütünden faydalanıp her fırsatta kötülemeleri ve türkiye'de yaşayan bizlere türkiye'yi övmeleri midemizi bulandırıyor, o kadar
tarihteki muazzam ayarlar
-
mahir cayan'in hapishaneden tunel kazip kactiklarinda cikan topragi ne yaptiklarinin sorulmasi uzerine soyledigi
'topraksiz koyluye dagittik'
cumlesi sanirim bu kategoriyi fazlasiyla hak ediyor.
evde para saklayacak en uygun yer
-
o zamanlar 19 yaşındayım. zeytinli rock festivali var gündemimde. çok güzel sanatçılar geliyor. kesin gitmek lazım. kesin değil de gitmek lazım işte. zaten yapacak bişey de yok, boş geziyorum. ama etrafımda da kimse yok eşlik edecek. var da öyle kafa dengi değil. dedim ki hadi olum erik iş başa düştü. gittim tek başıma. annem, "oğlum bak şu parayı da al çorabının içine sakla, iç içe geçir çorapları kimse bulamaz bişey olsa bile"
ulen kadın hissetti mi noldu bilmiyorum 3.günün sabahında uyandıktan sonra duş almaya gittim bi 5 dk sürdü sürmedi, döndüm kiiii benim çadıra giren hırsız allah yarattı demeden telefon, tişört, cüzdan, terlik çalmış gitmiş. zaten ne ara zılgıtlar çektim, ateş yakıp üzerinde hopladım hatırlamıyorum.
arda kalan bikaç parça eşya ve birkaç çorap ,)
o çoraptaki parayla eve döndüm bir şekilde.
telefonu kendi simkartıma ayarlamıştım ilk aldığımda. telefona başka bir simkart takılırsa benim numaraya mesaj geliyordu. hemen gittim bi tane kendi numarama ait simkart çıkarttım. yedek mi oluyomuş neymiş. bi baktım numaralar geliyo. avea mıydı neydi aradım işte ismini verdiler. facebooktan bi arattırırsın ki 3 gün boyunca beraber takıldığım eleman çalmış. hayır bir de piç benle beraber hırsız aradı ahahah. hepsini verdiğim adrese göndermek zorunda kaldı. bi de mahkemeye verdim iti.
üstad kadir mısıroğlu ile alay eden kitle
-
iyi abi başka biri çıksın. desinki 2.selim kanuni sultan süleymanın oğlu değil. yassif nasinin oğlu
desimki kaynak ta aha; a galante historie des turqia torne vıı.
1453 te istanbul fethi diye bir şey yok. bunlar uydurma desin
mohaç yalan desin.
kimse bu deli sacmasına cevap vermez. cevap vermeyince tezlerime kimse cevap vermiyor desin geçsin.
bir kitlede cıksın var hocamız gerçek tarih anlatıyor. bizi yalan tarihle uyutmuşlar desin.
al sana fötrlü deli.
ondan kolay ne var...
edit: mısıroğlu ve onun kitlesi ile alay etmekte cok zevkli bu arada.
15 temmuz'da cumhurbaşkanı sezer olsa ne olurdu
-
misvak mizahi. telefon faturasi icin canli yayina cikmazmis ahahah ulan ne bicim mizah bu be.
liyakata onem veren bir cumhurbaskaniydi. belki de olmadan onlenirdi. buyrun ibrahim sahin ornegine bakalim. trt'den fetocu diye ihrac edilen 435 kisiden 365'i kimin doneminde ise alinmis, bilin bakalim: ibrahim sahin. bir de sunu tahmin edin ibrahim sahin'i kim iki kere veto etti: ahmet necdet sezer.
cok komik di mi?
emre belözoğlu'na bulaşık fırçası uzatılması
-
uzun zamandır magazinsel bir başlığın tüm entrylerini okumuyordum.
bunu okudum ve insanımıza ve insanlığımıza ait ümitlerim iyice azaldı.
milli takımlar saygıdeğerdir ve her yerde saygı görmelidir orası ciddi bir mesele uluslararası arena filan ama bu net ergen şakası elinde de şahsi telefonu var bunun neresini izlanda halkına mal ediyoruz? hangi akıl ve izanla?
olm biz ampute maçında rakibi ıslıkladık (ingiltere maçıydı) bunu afrika’da da, güney amerika’da da yapmaz kimse. milli marş ıslıklama olayımız da özellikle güçlü ülkelere karşı hep oluyor. nedeni de maalesef ezikliğimiz.
valla kusura bakmayalım adamların salaklıkları bireysel oluyor bizimkiler toplumsal.
vedat milor'un cv'si
-
ne ara yemek yemiş bu adam diye sordum kendi kendime!
(bkz: yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat)
tanım: hayallerimdeki cv'dir.
bayram
-
kaybetmek istemediğim değerlerden biri benim için bayram. "dini bayram" olarak nitelendirip geçiştirmek değil benimki. bunu yaşayan bir kültür olarak görmek daha çok. dinsel bir törenden çok daha ötesi. beni az çok tanıyanlar ne demek istediğimi çoktan anlamışlardır.
bayram benim için bayram namazıyla başlar. sabah erkenden kalkar, günlük kıyafetlerimi giyer ve namaza giderim. yılda 2 kez olduğundan ve camiye gitmek alışkanlığım olmadığından dolayı ekseriyetle yanlış kılarım o namazı da. (bkz: bayram namazı/@g man) çıkışta mahalle esnafından beni tanıyanlar -ki onlar da yaşadığım yere göre nispeten orijinal bir tipte olduğumdan bilirler beni- ile bayramlaşır yoluma devam ederim.
bayram namazı haricinde her bayram rutin olarak yaptığım şeyler ise, her namazdan sonra babaannem ve annem için birer buket çiçek almak, mahalledeki börekçiden kıymalı pide alarak önce babaanneye sonra eve börek bırakmak. basit şeyler aslında; fakat yapmaktan aldığım zevk gerçekten çok büyük. o böreğin tadı sanki bayramda daha da başka oluyor. bir de kahvaltıyı yalnızca buna benzer günlerde edebilen biri olarak keyifle içiyorum normalde yüzüne bile bakmayacağım çayı.
bunun yanı sıra bayram sabahı mutlaka evde barış manço şarkıları dinleyip çocukluğumu yâd ederim. param olsa da olmasa da en azından o hafta aldığım -çorap bile olsa- yeni kıyafetleri giyer evde otururum. genelde takım elbiseyi tercih etsem de arada casual da takılmıyor değilim hani. gelen giden pek olmaz bizim evet; fakat yine de yeni kıyafetlerle barış manço şarkılarıyla, doldurduğum şeker kutusunda çocukların gelmesini -ki son yıllarda onlar da gelmez oldu- beklemek benim için vazgeçilmez.
herkese iyi bayramlar ey sözlük ahalisi.
edit:
ha unutmadan:
http://www.youtube.com/watch?v=pi8cudz7jam