ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
eski pazar günleri
-
akşamüstüne doğru bir sıkıntı başlardı... hala da olur böyle..
eski pazar günleri; en çok radyodan dinlenen futbol maçlarının sesi, ütülenen önlüklerin kokusu, yıkanmış çamaşırların ıslaklığı, son ana bırakılmış ödevlerin karın ağrısıydı. cenk koray ve telekutu, evet hayır yarışması, izmir marşıydı. bizimkiler dizisinin bitmeyen vasatlığının hükümdarlığıydı.. eski pazarlar, hafta sonuna sığdırmaya çalıştığımız hayatımızın özgür yanının ellerini yeniden bağlayan saatlerin adıydı. coşkumuzun ağır ağır sönüşüydü. doyulmayan oyunların, müthiş gevşemelerin sonuydu. toparlanma vaktiydi. zira pazartesi ağır misafirdir ayakta karşılanması gereken... istiklal marşı, ve sabahın köründe midenin kabul etmediği zorla yenmeye çalışılan kahvaltılar... henüz hakim olunmayan bir hayatın zorunlu kuralları...
herşeyin bir sonu vardırı en çok hatırlatan gündür pazar günleri bana hala...
instagram'a serumlu fotoğrafını koyan kız
-
"allahını seven üzerime ilgi atsın" diye çırpınan cool kızdır.
vakaların artmasının sebebi hepimiziz 84 milyon
-
akp kongrelerine çıtını çıkartamayan özel hastane sahibinin yine halkı suçladığı bilmem kaçıncı masal.
"evin içinde bulaş artmış", bak sen şu işe, virüs eve nereden gelmiş olabilir ki? bir düşünelim bakalım. biraz daha sıkışırsa "evde covid virüsü üretiyorlar" diyecek herhalde.
pardon özel hastane demişim, özel hastaneler olacaktı.
gece editi: 84 milyon dediğine göre ülkeye doldurdukları milyonlarca mülteci ve özellikle suriyelilere yine toz kondurmamışlar yine.
serkan inci
-
yıllardır çizgisini bozmadığı, tutarlı olduğu tek bir konu var: kadınlara karşı işlenmiş suçlardan keyif alıyor.
geçmişinden gelen müthiş bir kompleks olduğuna eminim.
tanrının ateisti yaratırken kullandığı ilk söz
-
beni soran olursa yok de.
uğur ışılak'ın cennete gideceğini müjdelemesi
-
-ya rabbi bu kul sırattan geçmeyecekse ben de geçmeyeceğim
+tamam sen de geçme
edit: imla
üslüman olmanın beş şartı
-
ehadet etmek
amaz kilmak
ekat vermek
ruç tutmak
acca gitmek
edit: ilk ben yazdim boyle sonra baslik sahibi alip aciklamali filan yazmis. mesajlarda tekrar niye boyle yazdin diyolar mk
christopher mccandless
-
1990 yilinda universiteden mezun olduktan sonra bankasindaki 22.000 dolari hayir kurumlarina bagislayip, ailesine ve arkadaslarina haber vermeden, otostop ile amerikayi dolasmaya baslayan, hatta kano ile kacak olarak meksika'ya giris ve cikis yapan ve en sonunda uzun suredir dusledigi buyuk alaska macerasi sirasinda hayatini 1992 yilinda kaybeden maceraperest genc.
olum sebebi acliktir. kendisi oldugunde 24 yasindaydi. ayrica tirmanis yapmamistir.
mccandless materyalist dunyaya hicbir zaman prim vermezken, para ile kolayca elde edilen seylerin hayatin gercek zevklerini ve anlamini korelttigini dusunuyordu. hicbir zaman iyi anlasamadigi ailesinin beklentilerini gerceklestirmek icin universite okumus ve mezun olur olmaz da ailesini bir daha aramaksizin sirra kadem basmistir. ismini bile degistirmis ve yolculuklari sirasinda tanistigi insanlara kendini alexander supertramp olarak tanitmistir.
mccandless alaska'ya vardiginda birakin boylesine vahsi ve soguk bir ortam icin tam tesekkullu olmayi, yanina aldigi botlari bile kendisini alaska'ya getiren bir sofor son anda eline tutusturmustur. yaklasik 5 kilo pirinc, patates tohumlari ve avlanmak icin tasidigi ufak kalibre tufegi kendisinin tek besin kaynaklari olacaktir.
mccandless nisan'da alaska vahsi ortamina daldiginda ortam hala karlar ile kapli, nehirler dagdaki buzullar daha erimedigi icin alcak seviyelerdeydi. ilk bir iki hafta sonrasi kendisi vahsi tabiatin ortasinda fairbanks belediyesine ait terk edilmis cok eski bir belediye otobusu gorur ve burayi hemen evi olarak benimser. mccandless burada neredeyse 4 ay kalir, bu donemde en onemli besin kaynaklari pirinc, yakaladigi sincaplar ve etraftaki bitkilerden topladigi yemislerdir. bu donemde sadece bir tane geyik* avlamayi becerebilir ve onun da etlerini iyi muhafaza edemedigi icin fazla faydalanamaz bu avinin etlerinden.
4 ay gectikten ve yeterince kilo kaybettikten sonra mccandless bu macerasini noktalamaya karar verir ve donus yolculuguna baslar fakat donuste kendisini tatsiz bir surpriz beklemektedir, daha once gectigi nehir, buzullar eridikten sonra oldukca derinlesmis ve buz gibi suyu da oldukca hizli bir sekilde akmaktadir. kendisinin bu nehri yuzerek gecme sansi yoktur. yanina harita bile almayan mccandless, caresiz olarak nehirdeki sularin biraz daha cekilmesini beklemek icin bir ay daha gecirmek uzere kaldigi otobuse doner. bu durumu cok da problem olarak gormez, nede olsa kendisi bu ortamda 4 ay gecirmeyi basarmistir. fakat bu donemde mccandless ciddi bir hata yapar, acligin da getirdigi caresizlikle yaninda getirdigi tohumlari yemeye baslar ve bu tohumlarin toksik etkisi ortaya cikinca yediklerini cikarmaya baslar; zaten kritik bir kilo ve enerji seviyesinde olan mccandless, yedigi besinlerden de faydalanamayinca aclik sebebi ile olur.
cesedi olumundan 18 gun sonra kaldigi otobusun yanindan gecen iki gezgin tarafindan bulunur.
türk televizyonlarındaki unutulamayan anlar
-
bir websitesinden bahsederken görüntüye site adresinin adres çubuğuna yazılışını göstermek ekolünün acı bir sonucu, star haber'in insanlığa hediyesi. youtube yazmaya çalışırken olaylar gelişir
https://i.hizliresim.com/d7dnd3.jpg
http://imgur.com/4ei71zv
ah be güzelim, geçmişi sil diye bi olay var, formları sil diye bi olay var duymadınız mı?
eğer fake'se komik, değilse zaten müthiş bi olay.
çocukken baba eve getirdiğinde mutlu olunan şeyler
-
• pazar sabahları bakkala gidip taze ekmek ve kahvaltılık bir şeyler alırdı. yanında da mutlaka bir dünya eki olan gazeteler.. kahvaltıdan sonra tüm günümüz gazeteleri okumakla geçerdi diyebilirim.
• birlikte çalıştığı firmalardan getirdiği ürünler. örneğin; kutu kutu yumuşak şeker, sakız, kıyafet, ajanda, kalem vs.
• meyve. annem pazardan alışveriş yapardı babam ise pazara gidemediği için manavdan. bu nedenle babamın aldığı meyveler daha gösterişli olurdu.
• kestane. kışın en sevdiğimiz faaliyetlerden biriydi. kestaneler hemen ocağa atılır, sonrasında yere sofra bezi serer etrafında oturup yerdik.
nur içinde yatsın.