hesabın var mı? giriş yap

  • ileride kızım olursa adını koymak istediğim büyük sovyet yurtseveri.
    1923 yılında doğmuş ve 1941 yılında yani 18 yaşında partizanlara katılıp nazi ordusuna karşı ülkesini savunduğu için idam edilmiş. nazi ordusu tarafından türlü işkencelere maruz kalmasına rağmen hiç bir yoldaşının adını vermemiş ölürken bile yüzünden o güzel gülümsemesini eksik etmemiş. boynundaki idam yaftasına inat 'beni asıyorsunuz ama biz 200 milyonuz hepimizi asamazsanız' diyerek gelecek güneşli günlerin müjdesini vermiştir.
    zoya bize özgürlüğün talep edilerek değil ancak uğruna bedel ödenerek kazanılabilecek bir şey olduğunu tekrar gösterdi. zoya kelime olarak yaşam demektir. yaşam da ancak zoya gibi insanlar var olduğunda
    anlam taşır. zoya, maria, yugoslav dağlarındaki yurtseverler, osetyadaki gerillalar, yunanistandaki direnişçiler, moskova'da fabrikasını, tarlasını bırakıp siperin ardında karanlığa karşı yurdunu savunan binlerce milyonlarca insan... geçmişe baktıkça geleceğe daha umutlu bakıyorum. elbette böyle insanların yetiştiği insanlık elbette üstüne sinen bu karanlığı parçalayacak ve güneşli günlere kavuşacak.
    (bkz: güzel günler göreceğiz)

  • işyerinde, mutfak işlerinden sorumlu tonton ablamız soruyor:

    - siz nereliydiniz?
    - istanbul.
    - yok yok. aslen yani. anne baba dedeniz hepsi istanbullu mu?
    - zamanında anne tarafı saraybosna'dan, baba tarafı iran'dan gelmiş.
    - olsun. insan olması önemli.

    mordorluyum dedim sanki ablaya.

  • insanı kısa sürede şekle sokan diyet. ara öğünleri atlamıyoruz ki vücut dürümsüz kalmasın.

    sabah: bir kibrit kutusu dürüm, çay, lifli dürüm.

    ara öğün: bir kase dürüm, soda.

    öğle yemeği: bir tabak dürüm, yanına bir kase dürüm.

    ara öğün: bir avuç dürüm.

    akşam: dürüm+ayran.

    ekleme: bu entry kanzuk'un kilosu üzerine espri yapmak amaçlı yazılmamıştır. olayın çıkış noktası tamamen her gördüğümde güldüğüm şu görseldir. bu entry'i de kendisinin hoşgörülü bir insan olduğunu düşündüğüm için yazdım. olmasaydı çoktan uçmuştum zaten.

  • enes batur vb. amipleri takip eden ve onlar gibi davranmaya çalışan kitlenin umrunda olmayacak çocuk.
    destekleyelim o zaman güzel kardeşimizi.

    edit: entry girerken 290 civarı abone vardı. şimdi 8.000’lere dayanmış durumda. daha da fazla olacak eminim. bu güzel olayın fitilini yakan, başlığı açıp kardeşimizi tanımamızı sağlayan yazar arkadaşa çok teşekkürler.
    edit 2: ekşi sözlük için teşekkür videosu hazırlamış https://youtu.be/wtevlkp8vqu
    mutluluğu gözlerinden okunuyor resmen, kalbi güzel çocuk, yolun açık olsun.

  • insan hakları ve özgürlükler konusunda birbiriyle yarışan ülkeler.

    islamofobik olduğumun ortaya çıkmasından çok korktuğum için, aşağıdaki muhteşem listeye girmeye hak kazanan ülkelerin tamamının islam ülkesi olduğunu vurgulayamıyorum ne yazık ki.

    liste şu şekilde:

    --- alıntı ---

    1-suudi arabistan
    2-yemen
    3-iran
    4-afganistan
    5-pakistan
    6-katar
    7-birleşik arap emirlikleri
    8-maldivler
    9-malezya
    10-sudan
    11-moritanya
    12-somali
    13-nijerya.

    evet, bu 13 ülkede ateist olmak idam sebebidir.

    bu 13 ülkenin ortak bir yönü vardır, hepsi müslüman ülkelerdir.

    --- alıntı ---

    edit:

    mesajlardan gelen bilgileri ekliyorum

    fas'ta da 5 ay hapis cezası var. gambiya'da aynı şekilde idam söz konusu. nijerya'nın islam ülkesi olduğu konusunda mutabakat yok.

    edit:

    bu da bonus:

    (bkz: öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler/@anarsist devlet memuru)

    edit

    biraz daha ayrıntı için

    (bkz: #49012386)

    edit

    nijerya ile ilgili mesaj yağmuru devam ediyor. aktarıyorum bazılarını; ülkede eyalet sistemi mevcut, bazı eyaletlerde şer'i yönetim var.

  • hemen abone oldum.

    o kadar güzel bir ses tonu var ki, izleyiciyi hiç rahatsız etmiyor. ayrıca metin olmaksızın yaşına rağmen bu kadar akıcı konuşması da ayrıca takdir edilmesi gereken başka bir konu.

    bu güzel arkadaşımızın tek dileği kanalına abone olunması.

    seni seviyoruz sudeciğim ve severek takip ediyoruz.

  • 2005 ağustosu. annemi kaybedeli 3 ay olmuş. henüz travmayı atlatamamışım. babamla zaten yüzyüze bakmıyorum aylardır. birilerinin vasıtasıyla bir tersanede işe başlamışım. sahip olduğun tek para o kişinin cebime koyduğu 50tl.. kaldı ki o paranın yarısını işe başlayabilmem için gerekli olan evrakları hazırlamak için harcamışım.

    farklı bir yerde kalıyorum bir kaç aylığına tek başıma. eş yok, dost yok, arkadaş yok. her sabah tren ile gidiyorum işe, bazen dayanamayıp bir poğaça yiyorum. bazen akşamı düşünerek almıyorum hiçbişey. günlerim böyle geçiyor ardı ardına. bir akşam eve geliyorum, evde bulunan buzdolabını karıştırmaya başlıyorum ve müthiş bir olay! iki adet neredeyse elim kadar köfte buluyorum. benim için ziyafet sayılabilecek bir yemek. tabi sonrası pek iyi olmuyor. aylardır durduğu buzdolabından çıkan köfteler beni bir güzel zehirliyor. sabaha kadar istifra ediyorum. ertesi gün işe bile gidemeyip yorgan döşek yatıyorum evde.

    artık maaşımı almama bir kaç gün var, iple çekiyorum kazanacağım parayı. gözümün önünden hayal gibi geçiyor özlediğim yemekler. işten çıkıyorum, bilenler bilir, tuzla tersaneler bölgesinin en sonundan içmeler tren istasyonuna kadar yürüyorum trene binmek için. kanter içinde varıyorum yaklaşık 1 saatlik yürüyüş sonunda. istasyonda bir arkadaşıma rastlıyorum, biraz muhabbetten sonra arkadaşım büfeye gideceğini, benim bir şey isteyip istemediğimi soruyor. birşey istemediğimi söylüyorum. bir iki dakika içinde geri geliyor ve elindeki iki dondurmadan birini bana veriyor...

    dünya üstünde yürüdüğüm sürece unutamayacağım şeylerin arasındadır o dondurma... alt tarafı basit bir dondurma.