hesabın var mı? giriş yap

  • dayının gözlerinde karşısındaki spikere acır bir bakış ifadesi var yalnız: "sizi kandırıyor yavrum bu muhalefet. halbusam türkiye çok güzel şiş kebap çok güzel." bakışı..

  • trollerin kendi yazdıkları yazıyı delil gösterip zafer partisini kapatmak istemesi.....standart trol zekası işte.

    zorunlu ek:entrynin fazlaca fav almasından dolayı ak troller mesaj kutuma üşüşütü.ben 44 yaşında iki çocuğu da boyunu aşmış bir kadınım. ayrıca muhafazakar bir kadınım. zamanında ak partiye oy verdim.son yerel seçimler de dahil,son iki seçimde oy vermedim vermem de. en büyük sebebi de dini saltanat sahibi olmak için kullanmaları. nitekim oldular da.şimdi bana carcar eden fetönün zavallı talebeleri (ya da talebelerinin çömezleri)çok şey bildiklerini zannediyorlar.muhtemelen kardeşim ve hatta çocuğum yaşındalar bunlar.size şu kadarını söyleyeyim,çok şey bildiğinizi sanıyorsunuz ama bir halt bilmiyorsunuz. iftira ve kumpasla amaca ulaşılsaydı bunu fetöcüler başarırdı.bakın ne hale geldiler. troller olarak siz başka yol bulun bence. becerebilirseniz biraz mert olmaya çalışın mesela.

  • güçlü birinin annesi vefat edince programını iptal edip, şehit olan 24 garibanı umursamayacak bir kişiliğe sahiptir.

    edit: gg sebebiyle sıfat seçimini sizler yapın dostlar.

  • benim bir kedim var. öyle kaprisli ev kedilerinden değildir. sizi görür görmez yere atar kendini, açar karnını ve bekler. ister ki sevilsin, okşansın.
    bazı günler bakar ki gelip onu yerde seven yok, kalkar oturduğum koltuğa gelir. önce boynumun arkasına burnunu sürter, saçlarımı koklar ve hoppp diye kucağıma atlar. çok da güzel mırlar, açar motoru tor tor tor...
    severim ben de kedimi, o kadar zahmet etmiş, ayıp olmasın derim. ama o sırada başka bir odaya gitmek isterim. karnım açtır mutfağa gitmek isterim, hava sıcaktır duş almak için banyoya gitmek isterim. isterim de isterim!
    peki kediyi o mutlu, huzurlu ortamdan çıkarmak onu üzmeyecek mi derim içimden. daralırım, kalbim sıkışır.
    düşünürüm ve sonra yavaş yavaş sevginin şiddetini arttırırım. dokunulmasını sevmediği yerlerine dokunur, koltuktaki yerini daraltırım.
    önce bir afallar, sonra bana kızar, bazen pati atar hatta dişlerini de kullanıp şiddetin dozunu kaçırır ve bir hışımla kucağımdan atlatıp kaçar.
    "gitme" derim ama gider.
    ilişkileri bu tek kelimelik cümle ile bitiririm ve benim bitirdiğimi kimse anlamaz. bana kızan olmaz.
    bu yöntemi ben keşfetmedim, bir zamanlar keşfedenin kedisiydim.

  • simdiden yuzbinlerce olacagini tahmin ettigimiz bug silsilesi. bug raporlarinda tarayici markasi ve surumu onemli.

    - daha once yazilmis bug'lari yazmayiniz.
    - bug olmayan entry'ler "bug degil" gerekcesiyle silinir.
    - verilen para geri alinmaz
    - ie, chrome, firefox, safari ve opera'nin son stabil surumleri disindaki egzantirik surumlerdeki hatalar kabul edilmez
    - bir entry'ye bir hata
    - ve unutmayin: eger bu ilk bug'inizsa, bu gece dovusmek zorundasiniz!

  • bazılarımızın kedi videosu izlemek, bazılarımızın gezdiği yerlerin resimlerini paylaşmak, bazılarımızın ders çalışmak*, bazılarımızın oyun oynamak* için buluştuğu ortak yer internet. peki internet bu günlere nasıl geldi, cebimizdeki aletten kedilerin sakarlıklarını izleten teknolojinin nasıl bir tarihi oldu, internetin ilkleri neydi ;

    4 ekim 1957 tarihinde sovyetler birliği ilk el yapımı uydu olan sputnik'i dünyanın yörüngesine göndermişti. aslında gönderilen bu uydunun pek işlevsel olduğu söylenemez zira sadece dünyanın yörüngesinde dolaşıp bip sesleri çıkarmaktaydı ancak sovyetlerin bu teknolojiyi ellerinde bulundurmaları amerikayı endişelendirmişti. o sıralar amerikalı bilim adamları ve mühendisler daha büyük televizyonlar, daha hızlı arabalar yapmakla meşgulken sovyetlerin uzaya bir şeyler göndermesi soğuk savaşı yenecekleri anlamına geliyordu.

    sputnik'in uzaya gönderilmesi amerikalıların bilim ve teknoloji hakkında daha ciddi düşünmelerine sebep olmuştu. o tarihten önce kimya, fizik, matematik gibi dersler lise ve orta okulda verilmez, eğer bölümle ilgiliyse üniversitede verilirdi. bilim konusunda geri kaldığını düşünen amerika bu dersleri çocuklara daha erken öğretme kararı aldı. bunun yanı sıra birçok firma hükümet desteği alarak bilimsel ar-ge çalışmalarına başladı. federal hükümet ise kendi bünyesinde şirketler kurdu. bu şirketlerden birisi nasa, diğeri ise interneti icat edecek olan arpa'ydı.

    amerikan vatandaşlarının korkusu, sovyetlerin olası bir saldırı durumunda telefon hatlarına zarar verirlerse ne olacağıydı. sadece tek bir füzeyle bütün kablo ağlarını yok ederek uzun mesafeli iletişimi kesmek mümkündü. buradan ortaya yeni bir fikir atıldı ve bilgisayarların birbirleriyle konuşabileceği bir sistem düşünüldü. bu sayede eğer telefon hatları zarar görse bile hükümet yetkilileri bilgisayarlar aracılığıyla iletişime geçebilecekti.

    1965 yılında paket anahtarlama ismi verilen yeni bir teknoloji geliştirildi. paket anahtarlamada veriler öncelikle paketlere ayrılıyor daha sonra gideceği yere kendisi gidiyordu. paket anahtarlama olmadan verinin gideceği yer bir insan tarafından belirlenmeliydi ki bu sistem tıpkı telefon hatları gibi kolaylıkla zarar verilebilecek bir sistemdi. burada bir parantez, o yıllarda telefon santralleri bulunurdu ve telefon görüşmesi yapmak için önce santral aranır, santraldeki görevli kişi telefonu açar ve hangi numarayı arayacağınızı sorardı. numarayı söyledikten sonra santral o numarayı çevirir ve bu sayede karşı tarafla görüşmeye başlanırdı. paket anahtarlama santral ihtiyacını ortadan kaldırmıştır.

    1969 yılında iki bilgisayar arasında ilk mesaj gönderildi. her ikisi de küçük bir ev boyutunda olan bilgisayarların birisi kaliforniya üniversitesinde, diğeri ise stanford'da bulunmaktaydı. ilk mesajın "login" olması gerekmekteydi ancak bir sistem hatası yüzünden sadece "lo" harfleri karşı bilgisayara gelmişti. sorun kısa sürede çözüldükten sonra mesajın tamamı sorunsuz şekilde gönderilebilmişti.

    1969 yılının sonunda arpanet'e bağlı sadece dört bilgisayar vardı. 1970'li yıllarda internet hızla büyümeye başladı. 1973 yılında ilk uluslar arası ve deniz ötesi bağlantı sağlanmıştı. birisi ingiltere'de diğeri norveç'te bulunan iki bilgisayar daha internete bağlanmıştı. ancak internetin bu kadar hızlı gelişmesi bazı sorunları beraberinde getirmekteydi çünkü bütün bilgisayarlar tek bir bağlantı üzerinden haberleşmekteydi.

    1970'lerin sonunda bu sorunu çözecek yöntem geliştirildi. adına tcp denilen bu protokol sayesinde internete bağlı her bilgisayar kendi küçük ağlarını oluşturmuştu. tcp, daha sonra tcp/ip olarak değiştirilecekti.

    ilk e-mail 1971 yılında gönderilmişti. bu mail sistemde bulunan diğer bütün kullanıcılara gitmişti.

    arpanet askeri amaçla geliştirilmişti ancak halkın kullanımına açmak fazla sürmedi 1974 yılında telenet halka interneti ulaştırmaya başlamıştı. bu sebeple telenet ilk isp'dir.

    1977 yılında ilk modem piyasaya sürüldü. bu sayede interneti evlerinde kullanan insanlar daha kolay bağlanmaya başlamıştı.

    1978 yılında ilk spam mail gönderildi. dec 2020 isimli bilgisayarın reklamıyla ilgili bir maildi ve yaklaşık 400 kişiye gönderilmişti.

    geliştirilmesine 1970'li yılların başlarında başlanan plato 1972 yılında grafiksel arayüze sahip olmuştu. plato üzerinden çalışan kişiler bu sistemi 1978 yılında oyun oynamak için kullanmaya karar verdi. bu sayede ilk multiplayer online oyun oynanmış oldu. aynı anda 32 kişinin oynamasına izin veren oyun basit bir dungeons and dragons modeliydi.

    1980'li yıllarda internet sadece haberleşme aracının dışına çıkmıştı ve internet üzerinden dosya gönderimi yapılmaya başlanmıştı.

    1985 yılında ilk domain symbolics.com kayıt edildi.

    ilk arama motoru archie, google'dan 8 sene öncesinde yapılmıştı.

    1990 yılında günümüz internet sitelerinin çoğunu oluşturan html tasarlandı. ilk internet sitesi kabul edilen info.cern.ch 6 ağustos 1991 yılında internetteki yerini almaya başlamıştı.

    1991 yılında ise internet günümüzde kullandığımız şekline dönüştü ve world wide web kullanıma sunuldu.

    internete ilk resim 1992 yılında yüklendi. parodi bir müzik grubuna ait olan bu resim tim burners lee tarafından yüklenmişti.

    22 nisan 1993 tarihinde ilk görsel internet tarayıcısı olan mosaic ortaya çıktı. 1 sene sonrasında netscape piyasaya sürüldü. günümüzde kullandığımız google chrome, mozilla firefox, opera, internet explorer gibi internet tarayıcıların çoğunu mosaic'den ilham almıştır.

    1994 yılında yahoo! jerry yang ve david filo tarafından kurulmuştu.

    ilk banner reklamı 1994 yılında hotwired.com sitesinde çıkmıştı. at&t tarafından desteklenen bu reklam müzelerin reklamını yapmaktaydı.

    internet üzerinden ilk alış veriş işlemi 1994 yılında yapıldı. sting'in ten summoner's tales albümü 12.48 dolar karşılığında satılmıştı.

    aerosmith'in head first isimli şarkısı sadece internetten indirilebilmekteydi, albümlerinde bulunmamaktaydı. bu şarkı 1994 yılında geffen records tarafından internete yüklendi.

    amazon üzerinden yapılan ilk sipariş 1995 yılında bir kitap üzerinden gerçekleşti. aynı yıl e-bay'da ilk satışını gerçekleştirdi ancak bu satış bozuk bir lazer üzerinden yapılmıştı.

    ilk mmo oyun meridian 59, 1996 yılında piyasaya sürüldü. ancak mmo piyasasını popüler yapan oyun 1997 yılında çıkış yapan ultima online olmuştur. ilk kez beklenenin üzerinde başarı yakalayan oyun ise 1999 çıkışlı everquest'tir.

    1998 yılında 2 üniversite öğrencisi google'ı kurdu.

    1999 yılında livejournal'ın yaratıcısı brad fitzpatrick "this is a test" diyerek sitenin ilk içeriğini girdi.

    internet ansiklopedisi wikipedia 2001 yılında ortaya çıkmıştı.

    ilk sosyal medya sayılan friendster 2002 yılında çıktı ancak pek sosyal medya işlevini göremedi zira sadece 2000 civarında üyesi vardı.

    2003 yılında ilk skype görüşmesi gerçekleşti. geliştirici ekipte bulunan kişinin söylediği "tere, kas sa kuuled mind ?" sözleri ise ilk skype üzerinden söylenen ilk sözler oldu. estoynaca olan bu sözlerin anlamı "merhaba, beni duyabiliyor musunuz ?"'dur.

    facebook'un kurucu ekibinden olmayan ilk kişi arie hasit 2004 yılında profilini açmıştı. şu an kendisi israil'de dini eğitim almakta. 2006 yılında ise facebook üyelik kaydını herkese açtı.

    dünya üzerinde birçok kişiyi gece gündüz bilgisayar başına bağlayan world of warcraft 2004 yılının sonlarında piyasaya sürüldü.

    internetin ön sayfası denilen reddit, 22 yaşında iki arkadaş tarafından 2005 yılında kurulmuştu.

    2005 yılında youtube'un ilk videosu "me at the zoo" yüklendi. videoda youtube'un kurucu ekibinden birisi hayvanat bahçesinde filin önünde bulunmaktadır.

    twitter'ın kurucu ekibinden jack dorsey 2006 yılında "just setting up my twttr" diyerek ilk tweet'i atmıştır.

    2010 yılında instagram'ın kurucu ekibinden kevin systrom çektiği bir köpek resmini yükleyerek ilk instagram gönderisini gerçekleştirmiştir.

    başarılı bir soru cevap sitesi olan quora 2010 yılında erişimini herkese açtı.

    google'ın pek başarılı olmayan sosyal medyası google+ 2011 yılında çıkışını yaptı.

  • hayır bunun sosyal medyada beğeni almak istemekle hiç ilgisi yok. bu daha önce de belirtildiği gibi kişinin etik değerlerindeki problemden kaynaklanan bir şey.

    sene 2012, babam konya'da onkoloji hastanesinde yatıyor. artık son günleri biliyoruz. tam bir ay orada hastane koridorlarında, sandalye tepelerinde yattık. bir ay boyunca o servisten her gün bir, iki belki üç cenaze çıktı. geceleri inlemeleri duymamak için kulaklık taktık, camdan çıkarttık kafamızı.

    ne oluyordu biliyor musunuz? hemşireler ve doktorlar aralarında iddiaya giriyorlardı. atıyorum "102 numaraya iki gün veriyorum" "106 bu gece kesin" diye kahkahalar atıp, üstelik kolasına, pizzasına iddiaya giriyorlardı.

    o odada yatan hasta vefat ettiğinde insanlar ağlarken, bütün odalardaki hasta yakınları "acaba sıra bize ne zaman gelecek" derken ve teselli etmeye uğraşırken bunlar "ehehe kazandım, akşama dominos" gibi salak saçma şeyler söylüyordu insanların yanında.

    vefat eden biri olduğunda kapıyı kapatıp, kefenlerken sizi içeri almıyorlar. ama kapının arkasından gelen gülüşmeleri duyabiliyorsun hala.

    evet alışmış olabilirsiniz, evet sizin için sıradan bir olay olabilir ölümler ama bizim için değil. hastalar için de değil. ben o koridorda, o odada babamı kaybettim. siz babamı kefenlerken gülüp, şakalaşırken biz çökmüş yere ağlıyorduk.

    sizin için hiçbir şey belki ama bizim için büyük bir olay. biraz saygı, en azından mış gibi yapmak. biraz empati. çok mu zor?

    bütün sağlık personelleri böyle mi yani? hepsi aynı düşüncelerde, aynı nasırlaşmış kalplerle mi hizmet veriyorlar insanlara? bir tanesi bile mi vicdana sahip değil? midem bulandı.

    edit: elbette ki vicdan sahibi, hastalarla ve yakınlarıyla empati yapabilen, işini büyük özveriyle yapan, emek sarf eden insanlar var. bunun farkındayım. amacım kimseyi suçlamak ya da genelleme yapmak değildi. insan böyle bir paylaşım karşısında sinirlerine hakim olamıyor ve aynı şeyleri yapan, insanları en hassas dönemlerinde kıran kişileri görünce sitem ediyor. umarım sonuçlarına katlanır bu kişi, en azından delil var ortada.