hesabın var mı? giriş yap

  • iki dünya savaşı, bir kurtuluş savaşı görmüş ve kapanmamış; bir pire uğruna yakılan şanlı yuva. hem de bizzat bu pirenin başımıza musallat olmasına zamanında katkı sağlamış kişiler tarafından...

  • burak yılmaz'ın haklı olduğu olayın görüntüleri. bu halk otobüsü, minibüs ve taksi şoförleri hiç yol, yordam bilmiyor. diğer şoförlerin haklarını tamamen gasp ediyorlar.

    hemen ünlü ve zengin biri diye burak yılmaz'ın haksız bulunması doğru değil.

    yahu bu kadar insan neden bu otobüs, taksi, minibüs şoförleri ile kavga ediyor sizce ? emekçidir, şudur, budur diye hep toplu taşıma şoförleri haklı bulunuyor. ama bunlarla kavga eden herkes mi haksız arkadaş ? herkes haksız da bir tek bu toplu taşıma şoförleri mi haklı ?

    bir de kocaman beyzbol sopası gibi sopa çekiyor. burak üzerine gelse vuracak kafasına muhtemelen. o sopa ile darbe yemenin ölüme sebebiyet verebileceğini hesap etmiyor şehir eşkiyası. burak sadece uyarıyor oysa, babam yaşında adamsın diyor. ama şoför maganda diğer toplu taşıma şoförlerinin çoğu gibi.

    bu olayda da burak önce uyarıyor. şoför tehdite devam edince, her insan gibi burak da sinirleniyor. hoş olmayan bir durum ama oluyor işte.

  • seri halinde okunursa eglenceli:

    - bir arkadasin dogumgununu taksimde kutlamak icin evden cikildiginda apartmanin otomat isiklarinin bozuk oldugunun gorulmesi

    - ayni katta karanliktan inanilmaz korktugu sesinden belli bir kadinin sizin evden ciktiginizi gorup/duyup "pardon ben cok korkuyorum benim elimden tutup beraber asagi inebilir miyiz" demesi

    - kadinin elinden tutup 3 kat indirilmesi

    - giris katina gelip de disarinin isiklari sayesinde elinden tutup 3 kat indirilen korkak teyzenin ajda pekkan oldugu anlasilmasi

  • benim çok sevdiğim arkadaşımdır.

    turgut özal zamanında bulgaristan'dan ailesiyle birlikte göçüp gelmiştir buralara.

    maddi imkansızlıklardan dolayı liseye başlayamaz ve kaynakçı çırağı olarak bmc'ye girer. bir kaç sene sonra sonra bmc'de kaynakçı olarak çalışırken liseyi açıktan okumaya başlar. liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavına girer ve 2 yıllık makine bölümünü kazanır. ailesi "sen artık çalışma, okuluna odaklan. biz seni okuturuz" diyerek ellerinden gelebilecek en büyük desteği verirler.

    2 yıllık makine bölümünü başarıyla bitirdikten sonra, dikey geçiş sınavına girer ve dokuz eylül üniversitesi makine mühendisliği bölümünü kazanır. işte üniversiteye girdiği sene 25 yaşındadır bu ellerinden öpülesi arkadaş.

    peki sonra ne mi oldu? mezun olduktan sonra askere gidip geldi ve kaynakçı olarak girdiği bmc'ye mühendis olarak geri döndü. daha sonra isveç'te yaşayan başka bir bulgaristan göçmeni kız bulup evlendi. şimdi isveç'te ikamet etmekte olup volvo'da çalışmaktadır.

    aklıma suriye göçmenleriyle bulgaristan göçmenlerini kıyaslamaya çalışan şorololar geldi de... neyse lan gülüp geçiyorum.

    edit:başlıktaki yeniden yazısını anca farkettim. neyse dursun şu ibretlik hayat hikayesi.

  • üzücü olay. ama antalya'ya yolum düşse de yardım etmem. amerika'da oyunculuk eğtimi almak isterse amca o zaman düşüncem değişebilir, gözlerim dolabilir.

  • her ne kadar başka yönleri ile ön plana çıkmış olsa da friedrich wilhelm nietzsche bir besteciydi de. philosophy, psychology and psychiatry adlı eserde nietzsche'nin müzik ile ilişkisi ayrıntılı olarak anlatılmaktadır, ben de bu eserde okumuş olduğum bazı bilgileri sizlere aktaracağım.

    filozofumuz, babasından dolayı müzikle erken yaşlarda tanışmıştır. babası carl ludwig nietzsche piyanoda epey kabiliyetlidir, özellikle doğaçlamaya istidadı vardır. ne yazık ki friedrich wilhelm yaklaşık 5 yaşında iken babasını kaybeder ve müziğe asıl yönelimi birkaç sene sonra başlar. yine de müziğe yatkınlığının daha erken yaşlarda var olduğunu söylemek mümkündür, zira nietzsche'nin infantil dönemindeki öfke nöbetlerinde bile, babasının ona piyano çalması sakinleşmesi için yeterli olmuştur.

    nietzsche, 7 yaşında dr weber's private institute'a yazdırılmıştır. anneannesi ona arkadaşlık etmesi için iki kişiyi seçer. bu arkadaşlarından birinin babası, bildiğimiz mendelssohn ile arkadaştır, diğeri de edebiyatla yakından ilgili olan ve seçkin bir aileden gelen bir çocuktur. nietzsche'nin şairliğinde ve besteciliğinde yaşamının erken evrelerinde edindiği arkadaşların da önemli bir yeri olduğunu söylemek pek yanlış olmaz. okula yazıldıktan 3 yıl sonra nietzsche bestelerini yapmaya çoktan başlamıştır, okul bittikten sonra da domgymnasium'a yine iki arkadaşı ile beraber gitmiştir; burada da edebi çalışmalarına ve bestelerine devam etmiştir. daha sonra çok iyi bir yerde burs kazandığı için arkadaşlarından ayrılıp yatılı okulda okumuştur lâkin bu iki arkadaşı ile mektuplaşarak bağlantısını sürdürmüştür.

    daha sonra nietzsche ve arkadaşları "germania" adını verdikleri bir kulüp kurarlar ve bu kulübün her üyesi, her ay bir müzikal veya edebi kompozisyon üretip paylaşmaktan sorumludur. nietzsche ağırlıklı olarak beste yapar.

    nietzsche'nin bestelerine dair fikir sahibi olmak isteyenler için:

    youtube:
    nietzsche: complete piano music - youtube

    spotify:
    nietzsche: complete piano music - spotify

    müzik aşığı nietzsche, 20 yaşındayken filoloji ve teoloji okumak için bonn üniversitesi'ne kaydolur. burada iken hanslick'in vom musikalisch-schönen'ini okur ki hanslick, özellikle liszt ve wagner eleştirileri ile ünlü bir müzik eleştirmenidir. schopenhauer'ın da müziğin metafiziğine yaklaşımından etkilenen filozofumuz yaşamının bu döneminde wagner operalarına karşı biraz ön yargılıdır.

    ancak bu ön yargı daha sonra kırılır. özellikle die meistersinger von nürnberg nietzsche'nin hoşuna gider. daha sonra nietzsche, wagner'ın eşi cosima wagner'a doğumgününde dostane bir mektup ile beraber kendisine ait olan bir piyano bestesini gönderir. nietzsche'nin wagnerlarda kendi bestesini çok başarılı bir şekilde çaldığına dair hikâyeler varken wagner'ın nietzsche'nin bestesi ile alay edip, odayı terk edip gülmekten yarıldığı da anlatılır.

    tüm bunlar, wagner'a duydugu öfkenin asıl sebebi olabilir mi bilinmez. (dini sebeplerin dışında) zira filozofun nietzsche contra wagner adlı bir yapıtı bile vardır.

    * * *
    fazıl say'dan gelsin:
    nietzsche und wagner, op.49 2013 / i. nietzsche
    nietzsche und wagner, op.49 2013 / ii. wagner

  • doğa üstü müdür değil midir bilmiyorum ama hayatım boyunca başımdan geçen en ilginç olaylardan biriydi.

    üniversitede 2 ev arkadaşımla birlikte büyükçe bir evde kalıyorduk. ortak projeler, grup çalışmaları derken normalde evimizin boş kaldığı nadirdi. gelenimiz gidenimiz yatılımız hiç eksik olmuyordu. o hafta ev arkadaşlarımdan biri memleketine gitti, diğeri de grup ödevi için başka bir arkadaşının evinde çalışıyor. ben de evde yalnız başıma arkadan bir film açmıştım ve çizim yapıyordum. saat gece 10 civarı olması lazım. birden gözlerimi açamayacak kadar halsiz hissettim ve o saniye uyumakla bayılmak arasında kafamı masaya koyup biraz dinlenmek istedim. filmi de durdurmamıştım, muhtemelen 1-2 dakika içinde gözümü geri açarım diye düşünmüştüm.

    arkadaşım eve dönerken aramış, anahtarı evde unuttuğunu, evde olup olmadığımı teyit etmek için aradığını 10-15 dakikaya geleceğini söylemişti. tamam evdeyim zaten çizim yapıyorum gel açarım kapıyı dedim.

    eve dönerken yol üzeri parkta yatan yaşlı bir kadın görmüş. kadın memleketten geldiğini ama çocuklarının onu eve almadığını sokakta yatacağını söylemiş. bizimkinin hemşerisi diye kıyamamış, gel teyze bizde kal bu gece diyerek almış kapıya getirmiş. aklınca cevap points alacak. kadının kendisi de üstü başı da çok çirkindi ve leş gibi kokuyordu demişti sonradan. arkadaşım da gördüğüm en titiz insandır belki, kesin kadın evden gidince 40 gün ev temizlettirirdi bize. sağ kalsaydık…

    neyse kapıya gelince aşağıdan 3-5 kez basıyor zile. açmayınca banyoda olabileceğimi düşünüp bekliyorlar kadınla kapıda. sonra hem telefonumdan arıyor hem de zile basıyor bir yandan ısrarla. 15 dakika bekledik kapıda diyor. sonra birden korkmuş acaba düşüp bayıldım mı, maket yaparken sprey kullandım da ondan mı zehirlendim acaba diye. yaşlı kadına korktuğunu kapıyı açması için polisi arayacağını söylüyor ve kadın o saniye gerek yok ben uğraştırmayım sizi diyerek bir hışımla ayrılıyor oradan.
    elini zilin üzerinden kaldırmadan tüm apartmanı ayağa kaldırmak pahasına basıyor düğmeye. o sırada tam polisi arayacağı sıra kapı açılıyor. muhtemelen komşulardan biri dayanamayıp açtı kapıyı, bizimki ben açtım sanıyor. geri dönüp kadına bakınıyor çağırmak için ama daha birkaç saniye geçmeden köşeyi dönüp gözden kaybolup gittiğini görüyor.

    asansörün bizim katta durduğunu asansör kapısının açılma sesinden anlayınca uyandım. sanki 15 dakikadır apartmanı inleten o zil sesini, kulağımın dibindeki telefonu ve titreşimi duymayan ben değilmişim gibi o saniye kalkıp kapıyı açtım daha zil çalmadan. bir de espri yapıyorum aymaz gibi "bak daha zile basmadan açtım kapıyı" diye. ev arkadaşım şaşkınlık ve şok içerisinde giriyor içeri, haliyle sinirlenmiş biraz dalga geçiyorum diye. bir şey anlatmadan geçiyor odasına. bakıyorum telefonda onlarca cevapsız arama var ve filmin de yaklaşık 15 dakikasını kaçırmışım. uykuya dalmışım ona sinirlendi demek diye düşünüp filmi geri sarıp devam ediyorum çizime.

    sanırım bir akşam sonrasıydı televizyonda haberler açık ve birlikte yemek yiyoruz salonda. bizimkinin lokması ağzından kaşığı elinden düşüyor bir anda. yüzüne bakıyorum beti benzi atmış, bembeyaz kesilmiş. ne oldu diye soruyorum ama gözleri ekranı eritecek gibi keskinleşiyor habere bakarken. hiç unutmuyorum o haberi. “3 kişiyi öldüren katil zanlısı adam, kadın kılığında yakalandı. üzerinde cinayet bıçağıyla, seçtiği yeni kurbanını takip ederken yakalandı" diyor…

    sonra arkadaşım bana sarılıp ağlamaya başladı. o gün bana kapıyı nasıl olup da duymadığımı sordu. iyiki açmamışsın diye tekrar tekrar sarıldı. oysa hiç fikrim yok, bir anda gözlerimi açamadım, kapattım ve uyumuşum. hayatımda hiç kendimi kaybederek ölü gibi uyuduğumu bilmem. o gün o on beş dakika dışında. normalde çıt sesine bile uyanırım, tilki uykusu gibi hafiftir uykum ama öyle bir dalmışım ki belki de ikimizin de hayatını kurtarmışım farkında olmadan. üzerinden çok yıllar geçti ama bu olay aklıma geldikçe hala ürperirim.