hesabın var mı? giriş yap

  • metinlerarasılık, özellikle 1960’lı yıllardan sonra, kısmen postmodern etkiler doğrultusunda yazan michel butor, simon, robbe-grillet ve sarraute gibi yeni romancıların eserinde genişçe uygulama alanı bulur.

    metinlerarasılık aracılığıyla, farklı alanlara, edebî türlere açılma imkânı da doğar. bu da postmodern romanların çok-sesli olmasını, hatta karnavallaşmasını sağlar.

    metinlerarası ilişkiler ile biçim-dış yapı açısından bir metin başka bir metinle ortaklık sağlar ve böylece farklı metinlerin varlığı ortaya çıkar. kısaca, bir metin, başka bir metin içinde kapalı şekilde verildiği gibi açık bir şekilde de verilebilir. burada okuyucunun bilgi-tecrübeleri öne çıkar.

    postmodern metinlerde herhangi bir düşüncenin kime ait olduğu belirtilmeden eserde doğrudan kullanılabilmektedir.

    metinlerarası biçimleri, alıntı, anıştırma, dönüştürme ve 'öykü(n)me' alt başlık-kavramları noktasında ele almak mümkündür.

  • istisnasız her defasında geri itileyerek tepki koydugum durum.. özellikle taksim metrosunda girenleri geri iten 1.85 boylarında biri görürseniz muhtemelen benimdir.

  • 1 dakika bile düşünmeden satardım. dünyaya bir daha mı geleceğim. seçme şansım olmadığı bir ülkede doğdum. satıştan gelen parayla almanya’ya gider coğrafi kaderimi değiştirirdim.

  • oğul - kardeşim
    anne - benim de annem olan kadın.

    oğul kişisi havuzda çalışmakta, bu yüzden hergün işe parmak arası terlik giyerek gitmektedir. terlikleri çok eskimiştir ve her bir tekinin altında delik bulunmakta yürürken ayağının ufak bi kısmı yere değmektedir. oğul kendisine yeni terlik almıştır, terliklerle eve gelir ve olaylar gelişir...

    oğul - ben bu yeni terlikleri yolda giymeyeyim, işe giderken eski (altı delik) terliklerimle gideyim işte yenilerini giyerim.
    anne - oğlum sen evlenince karına da eskimesin diye haftada bir atlarsın.

    (100% gerçek)

  • - ham madde ve sömürge arayışı.
    - ingiltere ve almanya arasındaki ekonomik rekabet.
    - silahlanma yarışının hızlanması.
    - fransız ihtilalinin getirdiği milletçilik akımının etkisi.
    - fransızların alsas-loren bölgesini almanlardan geri almak istemesi.
    - devletlerarası bloklaşma.
    - avusturya’nın ve rusya’nın balkanlar üzerindeki çıkar çatışmaları.
    - siyasi birliğini geç tamamlayan almanya ve italya’nın siyasi dengeleri değiştirmesi.

  • iddia: hunlar hiçbir yazılı kaynak bırakmamışlardır. bu yüzden dillerini bilmiyoruz. coğrafi olarak o bölgede oldukları için belki türkçeyle ilişkili bir dil kullanmış olabilirler.

    gerçek: hunlardan kalan iki satırlık bir yazı ile çin kaynaklarına işlemiş bazı hunca sözcükler mevcuttur. hunların dili, zengin bir kaynak sahası sunmasa da incelenebilir ve incelenmiştir. talat tekin gibi altaistler, eberhard gibi sinologlar ve gumilyov gibi tarihçiler hun dili bakiyelerinin türkçe ile izah edilebileceği görüşündedirler.

    iddia: anadolu türklerinin hunlarla kültür ve ırk bakımından hiçbir bağlantısı yoktur. dolayısıyla hunların türklerle alakası yoktur.

    gerçek: eberhard'ın da belirttiği üzere, kaynaklarda hunlar hakkında belirtilen kültür maddelerinin aynısını türkler (tu-cüe, göktürkler) için de belirtilmektedir. dolayısıyla türk (göktürk) kültürü hun kültürünün uzantısıdır ve devamıdır. bugünkü anadolu türkleri ile hunlar arasında kültürel olarak çok büyük bir farklılık olmasına bakarak hunların türklerle ilgisiz olduğunu iddia edeceksek, doğal olarak türklerin göktürklerle de ilgisiz olduğunu iddia etmemiz gerekir. buradan varacağımız sonuç "türkler türk değildir." olur. bu da biraz komik olur. 2000 yıl içinde kültürlerin "birazcık" değişim geçirmesi normaldir. muhtemelen 2000 yıl sonraki torunlarımızın kültürü şu anki kültürümüzden oldukça farklı olacak. bu, torunlarımızın torunlarımız olmadığını göstermeyecektir. dil bağı varken kültür bağı olmadığını iddia etmek absürttür, iki toplum arasında bulunabilecek en kuvvetli kültürel bağ zaten dildir.

    iddia: hunların anadolu türkleri ile ırk bağlantısı yoktur.

    gerçek: toplumsal bağları genetik yakınlık üzerine kuranlar ırkçılardır.

    iddia: hunları (ve herhâlde sair altaik kavimleri) anadolu türkleri ile ilişkilendiren ve turancı olmayan hiçbir antropolog, dilbilimci, sosyal bilimci yoktur.

    gerçek: jean-paul roux turancı değildir.

    iddia: türk adı çinlilerin koyduğu bir addır ve 600'lü yıllara dayanır.

    gerçek: 600'lü değil, 500'lü yıllara dayanır ve bu adı çinlilerin koyduğuna dair bir tarihi veri yoktur.

    soru: neden beni oluşturan 100 ayrı kökenden yalnızca birini seçip onu öne çıkarmam gereksin?

    cevap: gerekmiyor. çıkarmayın.

  • stadlarına degil, tavırlarına hayran oldum. 20 küsur yıllık fenerbahceliyim; ilk defa bugün, onları kıskandım.

  • naçizane:
    1. surekli konusurken kuracagi cumleleri once turkce kurup, kafada ingilizceye cevirmeye calismak
    2. bunu yaparken gramerde bogulup "ay bunu buraya mi koyacaktık?" diye debelenerek ardindan gelen " ay yapamiyorum rezil olacagim" endisesiyle cumleyi kuramadan yarida birakmak
    3. oxford/longman/cambridge kitaplarinin sadece gramer kitabini alip, sonu gelmez tanesi 10 cumleli bosluk doldurma aktivitelerini yapmaktan sikilinmasi
    4. ekstra ozel kursa gidiliniyorsa sinifta basic 4 skills icin esit oranda aktivite yaptirilmamasi, ogrencinin de kendini "nasi olsa ortak sinif ehehe" diye sikmamasi
    5. sadece ingilizce degil herhangi bir dil de olabilir bu, bir dilin ogrenilirken o gun 2-3 saat calisildiktan sonra "yeter" diyerek kitabin kapatilmasiyla gunluk ogrenme surecinin durdurulmasi.

    simdi gelelim bu sorunlarin nasil cozulecegine,
    1. bakin arkadaslar, eger ingilizce ogrenmek istiyorsaniz bu ustteki 5. maddeden kati surette kacinmalisiniz. diyelim ki o gun yeni bir tense ogrendin, aktiviteleri yaptin tamam, ama orda onu birakma. git cumle kurmaya calis kendi kendine. gerekirse evdekilerden manyak damgasi ye, ama gec aynanin karsisina hangi gramer kuralini ogrendiysen hangi sozcukleri ogrendiysen o gun birlestir ikisini uydurmasyon konusmalar yap kendi kendine. kendin uydur kendine anlat. boylece hem zamanla uzun soluklu bir konusmayi devam ettirmek senin icin daha kolay olacak hem de 3 cumle kurduktan sonra tikanmayacaksin. cunku bunu yaparsan kelimeler, dusunceler aklina daha kurdugun cumle bitmeden gelecek ve bir bakmissin 10 dakikadir soluksuz konusuyorsun. istersen supernovalardan gir istersen bakkal nuri amcanin gotunu anlat bana ne kardesim sen hizlandin mi? hizlandin. kendini dinledikce aksanini duzelttin mi? duzelttin. iste bu kadar.
    2. bir dili ogrenmek, sadece yapilarini ogrenip sozluklerini ezberlemek degildir. ingilizce ogreniliyorsa o dilin her kullanimi ogrenilmeli. (formal, informal, street jargon) "mr. and mrs. brown will go to the beach" minvalinde cumleler kurmayi her yer ogretiyor. ancak yabancı biriyle konustugunda adam sana "brown`s are planning to enjoy themselves on the beach today" derse e biraz okuzun trene muhabbetini yasarsin. demem o ki hicbir zaman klasik ogretilenlerle yetinilmemeli, turkcede bile ayni kelimenin 473828 es anlamlisi var, ayni cumlenin bircok soylenis bicimi var. ingilizcede nasil olmasin? hep daha fazla neyi nasil ogrenebilirim acliginda olunmali.
    3. eger dili yeni yeni öğrenmeye basladiysaniz sakin ama sakin yilmayin. hickimse einstein degil. bazi insanlarda dillere karsi ozel yetenek olabilir, onlar daha hizli ogreniyorlar ühü diye sakin kendinizi azdirmayin. sorarim sana, lisede "lan su mehmet mali bile fizigi daha cabuk kapti" diye fizik ogrenmeyi biraktin mi? onu gec yahu hindistandaki satici amca sokaklardan kaptigi ingilizceyle fransizlari gondikleyecek ticari ingilizceye sahipse sen kitaplarla çalışarak ve kendin emek vererek neler yaparsın neler. az guven.

    daha aklima glirse editler paylasirim gelecegin mr.&mrs. brownlari. vazgecmek yok! opuldunuz.