hesabın var mı? giriş yap

  • brian isimli arkadaş üzerinden şahane bir din hicvinin yapıldığı, alanında tek sayılabilecek inanılmaz eğlenceli komedi ötesi film. "toplum dini yaratır" mı sorusunu soranlara tavsiye olunur...

  • peugeot rezaleti demeyin bayii rezaleti diyin ühüüü.

    sana ne lan dürrük. armand peugeot'nun 5. kuşak torunu musun ? bizim ülkedeki kadar "marka" veya "ünlü" fedailerini başka yerde göremezsiniz. biebercı ergenler gibisiniz amk.

    rezalet gibi rezalettir ayrıca. parasını verdiğin ürünü - hizmeti adam akıllı edinemediğin tek ülke burası.

  • bu insanları da anlamaya çalıştım, ne bileyim ilk kez metroya biniyordur, böyle bir görünmez kuralın varlığından haberi yoktur vesaire. bir sağda dikilen olarak daima solda dikilenin en az üç-dört basamak gerisinde durdum ki geçmek isteyenlere manevra alanı kalsın.

    dün akşam bu solda dikilen arkadaşlar yüzünden, kalkmak üzere olan metroma yetişeyim diye (orası benim süzme salaklığım, ayrı mesele) "sağ"layayım derken ayağım kaydı yürüyen merdivenden 5 basamak birden filan düştüm. dikilen arkadaşlar sadece bir "aman aman" filan dediler arkamdan, ben de "siz şurada dikilmeseniz bu olmayacaktı" dedim yüzlerine bakmadan kalkıp yürürken. neyse. pantolonum dizden aşağı yırtılmış, onu bir şekilde kamufle ettim. dizle bilek arasında da boydan boya derin sıyrıklar oluşmuş. akşamdan beri acısı dinmedi meretin. gene bin defa şükrettim, bu kadarla kurtardım diye.

    yani demem o ki şu kuralı biliyorsanız yapmayın güzel kardeşim. benim gibi salakların başına iş açmamak için yapmayın bari.

  • sahip olduğum en mutlu anılarımdan bazılarına ev sahipliği yapan, haftasonu aile kahvaltılarımın arkaplan seslerine sahip, özlenen kanal.

    haftasonu sabah erkenden kalkardım, o zamanlar avatar oynardı sabahları onu izlerdim. sonra kahvaltı sırasında da sünger bob olurdu, masada tüm aile kahvaltı yaparken bir yandan onu izlerdim, aileden kimsenin de sesi çıkmazdı herkes mutluydu.

    öğleden sonraları güzel yabancı diziler oynardı, en aklımda kalanı ise pazar günü öğleden sonra kurstan geldikten sonra annemin yaptığı sandviçi uzandığım koltukta kırıntılar dökülmesin diye tepsiyi bacaklarıma dayayıp yerken izlediğim merlin'dir sanırım. bu arada sana hep gıcık olmuşumdur gwen, zaten hiç güzel de değildin salak salak hareketlerin vardı bulmuşsun kaya gibi arthur'u bir de trip atıyorsun bak yine aklıma geldi.

    sonra bunun bir de dergisi vardı. bazen south park, the simpson'la ilgili şeyler verirdi, mesela mouse pad verirdi. ne kadar mutlu olurdum o sayıları aldığımda. hey gidi günler bak özledim yine.

    ne yaşadığımızı anlamadığımız şu saçma sapan kaos günlerinde, keşke seni izlediğim günlere dönebilsem be sevgili kanal. cnbc-e, seviliyor ve özleniyorsun krdşm.

  • cidden çok enteresan yıllardı.

    sonra turkcell telsim'e karşı bir kampanya yaptı. turkcell'den turkcell'e dakikası 4 kontör oldu, turkcell harici aramalar gene 10 kontör ücretle devam etti.

    sokaktaki adamın bu kampanyaya tepkisi ise şu oldu:

    - abi 1.5 dakikadır konuşuyorsun, girdi kol gibi.
    + abi turkcell kampanya yapmış, dakikası 4 kontör. girmiyor yani.
    - yürü git lan! nasıl 4 kontör oluyor?
    + vallaha bak!
    - vay amuğa goyyim.

    evet, beklentilerimiz buydu, düşüktü. sonra uzaklardan bir yerlerden aria ve aycell adlı iki kahraman çıktı.

    aria : "günde 10 kontör bedava" gibi akıl almaz bir kampanya yaptı. aklımızı başımızdan aldı.
    aycell : cüzi bir paraya öğretmen hattı sattı. sınırsız denen kavramı hayatımıza soktu.

    başlarda turkcell "zengin hattı" olduğundan, marka pantolon, ayakkabı giymek gibi bir şey olduğundan, bazıları kazık da olsa, hattını değiştirmeye kıyamadı ama o kitle de zaman içerisinde azalınca, turkcell pazarı kaptırmamak için kampanyalara başladı.

    o yüzden ne zaman avea ile ilgili sözlüğe kötü bir şey yazasım gelse, yazar, silerim. adamlar bizi nerelerden kurtardılar, ahde vefa denen bir şey var. turkcell'i ise geçmişten gelen kinle petrol milyarderi olsam kullanmam.

  • ev almayın, komşu alın. gerçekten özür dilerim. ben ne tavsiye verebilirim ev alan adama lan. o bana versin. şş, nerden buluyosunuz o kadar parayı hacı? evet, fakirim.

  • * bir ingilizce sunumu için öğrencilerden birisinin body building şeklinde bir konu seçmesi, hocanın başına geleceklerden habersiz konuyu onaylaması, akabinde sunum günü öğrencinin bir müddet body building nedir, neden yapılır muhabbeti yaptıktan sonra "here are some examples" diyerek aniden gidip kapıyı açarak içeriye iri kıyım iki tane adam alması, "bunlar da nedir böyle?" demeye kalmadan adamların hızla soyunup üstlerinde sadece taytla kalmaları ve gelişmiş kaslarını sergilemek için ibik gibi pozlar vermeye başlamaları. hocanın nutkunun açılmasına kadar gösterinin haydi haydi bitmesi, sınıfın dağılması.

  • genç bakışta süleyman demirel konuk. abbas güçlü program sonunda katılımcının karnesini alkış yardımıyla tespit ediyor...
    şu nasıl bu nasıl alkışlar geliyor:
    - peki süleyman demirel seçime katılsa oyunuzu verir misiniz?
    * pek az alkış
    abbas efendi pis pis sırıtıyor,
    tokat gibi cevap:
    -ben daha oy istemedim ki.
    *alkış kıyamet...

  • kural 1: satın almak için elimi uzattığım her ürün için "gerçekten buna ihtiyacım var mı?" sorusunu soruyor ve cevabını verirken kendimi kandırmıyorum. basit ama farkındalık yaratıp almaya çalıştığım pek çok şeyden vazgeçmemi sağlayan bir yöntem. varolan ihtiyaçlara verilen parayı azaltmaktan daha çok alışveriş yapıp mutlu olma ilüzyonuna karşı bir önlem sanırım. bir ekonomistin tavsiyesiydi sanırım ama kimdi hatırlayamadım.
    kural 2: her ay maaşım yatar yatmaz gram altın alıp o hesaba elimi sürmüyorum. hayatımda para biriktirememiş bir insanken şaşırtıcı bir şekilde para biriktirmeye başladım.