hesabın var mı? giriş yap

  • şimdi nevşehir'de 8 yıl önce kaybolmuş, muhtemelen öldürülmüş bir kadın var. kadıncağız kötü yola düşmüş ve kocasının para geldiği müddetçe itirazı olmamış.

    sevgilisi diye çıkan miniçakal da uzun süre kadını satıp parasını yemiş.

    eski kocası, kayınvalidesi, komşuları, hısım akrabaları günlerdir sırayla konuşuyor.

    yapan eminim bulunacaktır ama benim canımı sıkan şey çok farklı.

    bu insanların hiç birisi fiili olarak çalışmıyor ve birden fazla sosyal yardım alıyorlar. kaybolan kadının kocası %50 engelli maaşı alıyor ki engeli yok, artı annesine baktığı için vasi maaşı alıyor ki engelliyse nasıl alıyor? üztüne yaşlı annesi ayrıca bağırıp duruyor benim 5000 tl maaşım var diye.

    yıllardır bu hazinenin paraları sosyal hizmet adı altında bu tip, hiç bir iş yapmayan insanlara dağıtılıyor deli gibi.

    kovidli halimizle bile kucağımızda laptop kulağımızda telefon hala çalışıyoruz.

    maaşlarımızdan çatır çatır kesilen ve bu tiplerin kursaklarından geçen her lokmada hakkım var ve zerre helal etmiyorum.

  • hangi dünyada yaşadığını merak ettiğim kız. "sabah dokuzda kalkıp işine gelen, akşam en az beşe kadar ofiste çalışan bir insanım. " diye bir cümle kurabilecek kadar kopuk. busecim sabah 6:30da kalkıp akşam 9a kadar çalışıyorum, muhakkak görüşelim.

  • bim'in depo olarak kullanacağı arazinin antik kent çıkması olayıdır.

    bim deposu mu dünya mirası mı derseniz, bim deposu derim. bim deposu önemli.bir bim deposundan daha önemli bir şey varsa o da iki bim deposudur.

    en nihayetinde bu antik çanak çömlek kent zırvaları yüzünden asrın projesi marmarayın bitiş tarihi de uzamıştı. başbakanım çok yaşa. hülogg!

  • yıllarca insanların bunun neyini sevdigini anlamadıktan sonra eşim sayesinde sevmeye başladım bu avokadoyu.

    benim icin en guzel yeme sekli , kızarmış ekmeğe surulen beyaz krem peynir uzerine bir kat gouda (kaşar da olur) uzerine avokado ve domates. karabiber de tavsiye edilir, yakışır. selam ve dua ile.

  • hayata bakış açımın temelini oluşturan bakış açısı.

    zeki bir insan düşündüğünde, doğru soruları sorduğunda ve derin sorguladığında ulaşacağı şey nihilizmdir. her şey anlamını ve önemini yitirecektir. hayatın anlamı gibi şeylere cevap bulunamayacaktır vs.

    optimistik nihilizm ise bu anlam sorununu aşmaya ve gerçekçi bir bakış açısı oluşturmaya yardım ediyor.

    hayatın anlamı yaşamaktır, mücadele etmektir. kısa zaman sonra öleceğiz ve o yüzden daha iyi yaşayalım diyen akımdır optimistik nihilizm. hayatta sevdiğiniz şeylere anlam katan ve yaşama tutkuyla bağlayan şeydir. bir yandan iyimser bir yandan nihilistsinizdir. bence felsefe anlamında ki en başarılı sentezdir.

  • ingilizcem pek fena değildir. yurtdışında kalmadan getirilebilecek en iyi seviyeye getirdim diyebilirim.

    bir japon firmasıyla yaptığım görüşmede bunu söylemeden direk ingilizce olarak bir iş gününüzü anlatabilir misiniz dedi kadın.

    nedendir bilmem hiç es vermeden,
    i usually get up early dedim. sonra bi gülme geldi bana ki anlatamam. sustum, sıktım kendimi ama dayanamıyorum artık, o gırtlaktan gelen garip sesleri yapmaya başladım sonra da koyverdim kahkayı ama gözümden yaş geliyor artık görmeniz lazım. kadın zaten kleopatra'nın mumyası gibi böyle siyah küt saçlı ve yaşlı öylece bana bakıyor ifadesini bozmadan.

    neyse yatıştım, kusura bakmayın devam edemeyeceğim dedim ve terkettim odayı.

  • bir insanın siki nasıl bir çocuğa kalkabiliyor, ben anlayamıyorum.

    anneannem öksüz kalmış, halası yanına almış, insan eti ağır derler, küçücük kız ona da ağır gelmiş olacak ki 12 yaşındayken dedeme vermişler. daha adet görmüyormuş anneannem. 13 yaşında teyzeme hamile kalmış, 15 yaşında annemi doğurmuş.

    çok fakirlermiş, kızlarına bezden çöpten bebek dikermiş ama önce kendisi oynarmış, hevesini aldıktan sonra bebekleri kızlarına veriyormuş ama yine de birlikte oyun oynuyorlarmış. dama yatıp geçen bulutları seyredip bir şeylere benzetirlermiş, çocuk anne ve çocukları.

    anneannem ölene kadar çizgi film seyretti, gizli gizli kendine oyuncak ve bebek alırdı.
    nur içinde yatsın, kaderini kabullenmekten başka çaresi yoktu.

    dedeme küfretmek isterdim ama iyi bir adamdı; üç çocuğunu da yokluk içinde okuttu, meslek sahibi yaptı ve anneannemi ve çocuklarını da çok sevdi. o da kimsesizmiş, ortada kalmış, köyün delisi gibi bir şeymiş (vizontele'deki deli emin gibi) . sonradan biraz aklı yerine geldi gibi. ya da biz ona çektiğimiz için dedem bize normal geliyordu.
    nereden nereye yine.

  • - seni rüyamda gördüm cansu.
    - sahi mi? nasıl gördün?
    - nasıl desem? böyle bazı şeylerden arınmış, saf, yalın bir şekilde diyeyim.
    - ay gerçekten mi? hadi, inşallah.
    - aynı şeyi ben de sabah kalkınca dedim biliyor musun?
    - ne dedin?
    - hadi, inşallah dedim. akşam bize geliyorsun değil mi? film izleyecektik?