hesabın var mı? giriş yap

  • genelleme yapmak yanlış olur biliyorum ama bu kadın öğretmen şımarıklığı ne olacak bilmiyorum, bir öğretmen olarak söylüyorum bunu.

  • "60 değil 70 değil 80 değil oh 90 değil

    100 yıl oldu daha yürek atmaz değil

    bu kalpte 100 yıl daha bitmez sevgin

    gözü olanın gözü çıksın bebeğim

    *

    her taraf metrobüs vefasız olma kalbi kapalı

    sevmiyorsan da atma taş, yürek hep coşkuyla atalı

    bak 100 yıl oldu hemen kıskanma şaşkın yunan

    yıllar oldu sırtakini unutalı sen derdine yan

    *

    cumhuriyetim benim canım bebeğim

    tüm rejimler arasında seni tek geçer deli yüreğim

    oh diyorsam şimdi 100. yaşına

    vefasız padişahlar giremesin kanına

    *

    ne monarşi ne oligarşi belki aristokrasi

    ama en güzeli halkın yönetimi

    benim cumhuriyetim kızıl ötesi, aşıklar müzesi

    100 yıl daha coşar, sanma tekler bu yüreğin füzesi"

    *

    söz-müzik-düzenleme: serdar ortaç

  • ay olmasaydı ne olurdu?

    -mevsimler allak bullak olurdu

    dünyaya uyguladığı çekim etkisi de yok olacağı için gezegenimizin 23 derecelik eksen eğimi daha fazla artış gösterecekti, bunun sonucunda da mevsimler daha etkili olacaktı. yaz aylarında havalar daha sıcak kış aylarında ise havalar daha soğuk olacaktı. kutuplar güneş'e maruz kalacak, buz kütlelerini eritecek ve aşırı iklimsel değişimleri tetikleyecekti.gezegenimizin ekseninin eğiminde sadece bir derecelik bir değişiklik olması bile buz çağlarına neden olmak için yeterlidir.

    -okyanuslardaki değişim

    güneş ile birlikte ay, günde birkaç kez denizlerimizin seviyesini arttırmak ve azaltmaktan sorumludur. ay dünya etrafında dönerken, yerçekimi okyanusları ona doğru çeker ve böylece yüksek gelgitler oluşur. ay olmayınca gelgitler mevcut seviyesinin üçte birine inecek ve okyanusların dengesi bozulacaktır.ayrıca deniz seviyesi de etkilenecektir. böylece kutuplardaki deniz seviyesi önemli ölçüde artacaktır.

    -daha kısa günler

    dünya ve ay 4,5 milyar yıl önce oluştuğunda, gezegen o kadar hızlı dönüyordu ki günler sadece dört saat sürüyordu.ay olmasa günler çok daha kısa sürede tamamlanır.

    -istenmeyen uzay cisimlerine karşı doğal kalkanımızı kaybederdik.

    ay çekimi sayesinde gök cisimlerine karşı dünyamızı korur.onun olmadığı bir durumda olası asteroid çarpmalarına karşı savunmasız kalırdık.

    -değerli elementler

    altın, platin, paladyum, iridyum gibi elementlerin uygarlığımız için son derece değerli olduğu kanıtlanmıştır. ay hiç olmasaydı bu değerli elementler,dünyamızda yok denecek kadar az seviyede olacaktı.

    -rüzgarlar

    kuvvetli rüzgarlar nedeniyle insanlar duyma yetisine sahip olmayacaklardı. dolayısıyla konuşmak yerine işaretlerle anlaşmaya çalışacaklardı. bu da yetenek ve zeka gibi kavramların gelişimini büyük oranda etkileyecekti.

    kaynak

  • düğünde nikahta en önemli ve riskli görevi olan cesur kişidir.

    o altınları kim taktı diye fotografik hafızası olmalıdır. düğünden sonra kameranın yeterli olmadığı boşlukları doldurur.
    altınları korur ve saklar. asla halay ya da oyuna kalkamaz. kuluçkaya oturmuş tavuk gibi oturur. altın yumurtlayamaz elbet ama altını korur. kime vereceği teslim edeceği çok önemlidir. erkek tarafı ya da durumuna göre kız tarafına teslim edecekse ona karar verilir. gerçi kimin tarafındansa ona teslim eder genelde.

  • benim bir arkadaşım var, tanıdığım en kişilikli ve düzgün adamlardan biri. kadıköy'de tekel bayisiyken biri aklına girdi bar açtırdı bu adama. adam tuncelili, öyle bar ortamını gece hayatını bilmiyor, sevmiyor da... neyse, saflığı (salaklık anlamında değil, oldukça cindir kendisi) ve samimiyeti sayesinde açtığı yerin müdavimleri oluştu dört yılda...

    bir şeyler oldu, 3-4 ay uğrayamadım, neyse sonunda gittim yanına. dedim, nasılsın? dedi, sorma çok fenayım. dedim, hayırdır? dedi, çok fena bir şey olmuştur bana... dedim, delletme insanı, ne oldu yahu, anlatsana? başını öne eğdi, "aşık oldum" dedi utanarak...

    memlekete gittiğinde bir kadına vurulmuş. barı kapatıp kapatıp memlekete kaçıyormuş.

    "geçen eve gidiyordum. minibüsten inemedim, bir baktım sabiha gökçendeyim. ilk uçağa atladım elazığ'a gittim, oradan dersim'e geçtim. sevdiğim kadını iki saat görüp geldim..."

    adam her hafta tunceli'ye gidiyor. hiçbir şey beklemiyor, sadece bir ihtimal sevdiği kadın da onu sever diye umuyor.

    biz de dinlerken yutkunuyoruz arkadaşımla... "maltepe-beylikdüzü arası mesafe çok şekerim" diye lokasyon sorunu yüzünden başlamadan biten ilişkiler geçiyor gözümüzün önünden...

    adam gözümüzde adeta "parka gidecekmiş iki gözümün çiçeği" diyen bir yarı tanrı, adeta bir vecihi, o paraya öküz alırız diyen anasını sallamayan bir feyzo, sevda'ya sevdalı bir muhsin bey...

    her kazıktan sonra, "aşk ne ki, hofff!" desek de var böyle bir şey, böyle yaşayanlar...

  • oyunu neredeyse bitirdim, spoiler vermek istemiyorum ancak son savaştayım diyeyim. bu akşam evil playthroughmu bitirip paladinle iyi oynamaya başlayacağım umarım. girişi yaptıktan sonra tek tek notlara geçelim.

    -oyun muhteşem olmuş, özellikle benim gibi 80 -90 arası doğumlulara "bitmiş oyunun" nasıl olması gerektiğini hatırlattığı için üzünsem mi sevinsem mi bilemedim. artık bütün büyük oyun şirketlerinin corporate kafasıyla kar daha çok kar modelinde yönetilmesi yüzünden adam gibi oyun oynayamaz olmuştuk, taze bir soluk oldu bizler için. z kuşağı kardeşlerimiz de umarım iyi oyunun nasıl olması gerektiğine dair beklentilerini biraz yükseltirler de her sene geçen senenin kopyası olan ac veya benzeri serileri almaktan vazgeçerler firmalar adam gibi oyun yapar.

    -bana göre en imba party 2 melee 1 sorc ve 1 cleric. nette bulabilirsiniz, 2h melee buildları inanılmaz güçlü, baldurs gateteki 2 taşşaklı bossu tek meleem olmasına rağmen stundan çıkarmadan 2 turda kestim. sorceroru zaten anlatmaya gerek yok, cleric hem ofansif hem defansif olarak çok güçlü. ben sevdiğim için astarionla oynadım ama easy mode istiyorsanız astarionu sallayıp 2. meleeyi alın kesinlikle. roguelar maalesef end gamede hiç scale etmiyor, sneak atak damagei bg2'ye göre yok gibi bir şey, nerede o eski buildlar :)

    -ben chaotic evil kafasıyla oynadım ortalık birbirine girdi :d oyunu en az 3 kere bitirmenin gerekli olduğunu düşünüyorum, çünkü gerçekten çok emek var, sadece 1 kere bitirirseniz bir çok olayı kaçırırsınız.

    -diyaloglar muhteşem, adamlar hiç üşenmemiş race ve classa göre bile farklı diyalog seçenekleri eklemişler.

    -yukarıdakş entryimde yazdığım gibi oyunda bir çok ufak tefek trick var bunları kesinlikle öğrenin ve uygulayın, çok eğlenceli. misal silahınızın takım arkadaşınızın ateşli silahına değdirerek bile fire dmg vermesini sağlayabiliyorsunuz. diyorum ya adamlar psikopat gibi herşeyi düşünmüş.

    -githyanki jump efsane bir özellik, küçümsemeyin. oyunda jump, fly, misty step vs çok çok önemli. bu özellikleri veren aksesuarları sakın atmayın ne zaman lazım olacağı belli olmaz

    -oyunu öve öve bitiremem ama gelelim ufak tefek de olsa eleştirilere.

    -inventory yönetimi çok vakit alıyor, çeşitlilik yapalım derken bence biraz boku çıkmış, oturup yarım saat inventory düzenlemek beni artık bayıyor ama bundan zevk olanlar da olacaktır ondan gerçek bir eleştiri diyemem

    - düşmanlar bence fazla "ranged" odaklı, melee takılan düşmanlarda zorlayan yok gibi bir şey. insan şöyle bg1 deki sarevok gibi kodu mu oturtan düşman özlüyor. bunun yerine 10 tane farklı adamdan ufak tefek hasarlarla uğraşıyor olmak bence epiclik seviyesine biraz zarar veriyor. az ama taşşaklı 4-5 düşmanla uğraşmayı tercih ederim.

    -bazı classlar maalesef çok zayıf kalmış. thief çok sevdiğim bir classtır, bg2'nin de en güzel classlarından biridir ama bu oyunda ancak kapı, sandık açıyoruz. wizardda maalesef sorcerora göre çok daha zayıf. paladin, barbar, figther benzer seviyede hepsi zikertiyor :)

    -en sona en büyük eleştirimi sakladım. oyun bence fazla lineer. tabii ki itiraz edenler olacaktır ama özellikle bg2'deki ordan oraya gezme hissini hiç verememişler. çok büyük haritalarda aynı act içinde görevleri yapıyorsunuz. örneğin bg2'de firkraagla ilk savaşımı hala hatırlarım. levelim çok düşük geldiği için 4-5 level sonra dönüp kesmiştim. maalesef burada actlere geri dönme şansı olmadığı için öyle bir durum yok. levelları buna göre ayarlamışlar ama işte hep benzer güçlükte savaşlar yapıyorsunuz. çok kolay ya da çok çok zor savaşlar hiç yok. rpg oynarken bazen insan geriye dönüp tek büyüde bazı savaşları (abu dalzhims vs :d ) bitirmek istiyor. ayrıca baldurs gatein sadece 2 kısmını gezebiliyorsunuz. evet bu 2 kısım çok büyük ama benim gibi 1 ve 2 yi oynadıysanız insan 6-7 kısım bekliyor. özetle özgürlük hissi bana az geldi.

    şimdilik yorumlarım bu kadar, takılan olursa her türlü konuda yardımcı olmaya çalışırım. dediğim gibi evil oynadığım için bazı questleri komple atlamak zorunda kaldım şimdilik ama onları da en kısa sürede yapacağım.

    herkese iyi oyunlar, yılın oyununun tadını çıkarın!

  • üç kişi giyotinle idama mahkûm olur.
    bunlardan biri papaz, biri hâkim, biri de fizikçi...
    *idam sehpasına ilk papaz çıkarılır. başını giyotinin altına yerleştirir ve sorarlar:
    – son sözün nedir?
    der ki:
    – ben tanrıya inanıyorum, o beni kurtaracaktır.
    giyotini indirdiklerinde boynuna birkaç santim kala giyotin durur. halk şaşırır ve hep bir ağızdan bağırır:
    – onu serbest bırakın; tanrı onu korumuştur.
    böylece papaz idam edilmekten kurtulur. sıra hâkime gelir, ona da sorarlar:
    – demek istediğin en son söz nedir?
    der ki:
    – ben papaz gibi tanrıya inanmıyorum. ama adalete güveniyorum.
    giyotini indirirler, giyotin hâkimin de boynuna birkaç santim kala durur.
    bunun üzerine insanlar tekrar şaşırır ve bağırırlar:
    – adalet sözünü söyledi, onu serbest bırakın.
    böylece hâkim de boynunun kesilmesinden kurtulur.
    sıra fizikçiye gelir. ona da;
    – son sözünü söyle derler
    der ki:
    – ben ne tanrıya inanan bir papazım, ne de adalete güvenen bir hâkim... bildiğim tek şey şudur: giyotinin ipinde bir düğüm var ve o düğüm giyotinin tam inmesine engel oluyor.
    görevliler giyotini kontrol edince gerçekten de bir düğüm olduğunu görürler. düğümü açıp tekrar bırakırlar, böylece fizikçinin başı bedeninden kopar.

    toplumdaki "düğümler" ve sorunlara işaret edip gerçekleri söylemenin acı sonuçları olabilir!..
    gerçeğe talip olanlar, bedel ödemeyi göze almalıdır.

    debe editi: yaran fıkra olmaktan ziyade düşündüren bir fıkra... debe için teşekkürler.

    edit: bu fıkra mükerrerdir...