hesabın var mı? giriş yap

  • “insanın dayanabileceği gürültü miktarı ile zihinsel yetileri arasında bir ters orantı vardır. kapıyı eliyle yavaşça kapatmak yerine gürültüyle çarpan bir insan yalnızca terbiyesiz değil, aynı zamanda bayağı ve dar görüşlüdür.”

    hayatımda duyduğum en isabetli ve en benimsediğim sözlerden birisinin sahibi olan, zekasına ve görüşüne hayranlık beslediğim insan.

  • sizlerden ricam, yolda gordugumuz her turbanli hanimefendiyi kafalarda yer eden "gerici, haramzadelerin safinda" onyargilarla nitelendirmeyelim. ben bu videoda konusan 2 hanimefendiyle gurur duydum.

  • urunler, eylemler ve sistemler butunudur bunlar.

    aklima gelen ilk sey: denge bilekligi. bunu takip dengede kalacağını sanan mallar vardi galiba bi aralar. vay abi be.

    5 kilo bali 100 liraya satmak, titan saadet zinciri ve ciftlik bank da aklima gelen digerleri. cok varlar cok...

  • evet hakan'ın tuhaf hareketleri olmasına rağmen gerek liderlik vasfı,gerek kibarlığı,efendiliği,adadaki birçok hırboya nazaran anlamlı ve düzgün cümleler kurabilmesi,uyumlu bir insan olması türk halkına fazla diye düşünürken hasan olayının bir benzeri yaşanarak hakan 2. sıraya kadar yükselmiştir,bence tebrikler.

  • anne: sadece aptallar kedilerden korkar.
    ada (4,5): emin misin?
    anne: tabii ki eminim.
    ada: sadece aptallar emin olur.

  • kendisi ve kankası ozan arif hakkında açılan soruşturmada şunlar sorulacak mıdır acaba:

    -plan yapmayın plan adlı şarkınızda "ermenici olmak" sözüyle neyi kast ettiniz?
    -"bırakın çan çalmayı" sözüyle bu ülkede inanç özgürlüğüne inanmadığınızı mı anlatmak istediniz?
    -bu türkünün yer aldığı albüm hangi şirketten çıkmıştır?(ogün müzik)
    -söz konusu albüm şirketinden bugüne kadar kaç albüm çıkmıştır? (sadece 1 tane)
    -şirket ismiyle bir yerlere gönderme yapmak istediniz mi?
    -ermeni düşmanı mısınız?
    -ırkçı mısınız?
    -size rahatsızlık veren şeylerin şiddetle çözülebileceğine mi inanıyorsunuz?
    -karadenizde hiç kimse vatan satmıyorsa, diğer bölgeler vatan haini midir?
    -vatanı satmanın ölçütünü hangi zekanızla belirlediniz?
    -milliyetçi duygular piyasa yapmak için tahrik edilir mi?
    -bir gazeteye verdiğiniz röportajda "bu türküyü istedikleri yere çekebilirler, klibi görmedim ama yapanın da eline sağlık" dediniz mi?
    -aşırı tepki görünce çark edip "bu klip hiç yakışmadı. ben sadece karadeniz’de oynanan oyunlara dikkat çekmek istedim" dediniz mi?
    -karadeniz'de dönen oyunları çözmek size mi kaldı? teşkilatçı mısınız, mücahit misiniz, vatan kurtaran şaban mısınız nesiniz?
    -nedir bu gözlerdeki boşluk? neden siz ve sizin gibiler bu hayata bomboş bakıyorsunuz?
    -sizden kurtulmanın yolu nedir? sizden nefret etmeden yaşamanın sırrı nedir?

  • japonya'da bir anaokulunda ve okul oncesi bolumu olan bir ingilizce okulunda yari zamanli calismis biri olarak bu konuya iliskin konusabilirim saniyorum ki. japonya'nin cok guvenli olmasi ayri mesele ama, bir de bunun bireysellesme ve ozerklik kismi var.

    oncelikle, japonlarin bireycilik ve ozerklik duzeylerinin turklerinkinden yuksek oldugunu soyleyerek baslayayim. bu ben gozlemlerime dayandirarak soyledigim bir durum degil. hem japonya hem de turkiye hofstede'in kulturel boyutlarinda toplulukcu bir kultur olarak tanimlanacak toplulukculuk duzeyine sahip olsalar da japonlarin bireysellikleri turklerinkinden daha yuksek. benzer bicimde ozerklik duzeyleri de, yani kendi baslarina karar alip is surdurme becerileri de daha yuksek. konuyu cok karmasiklastirmadan, kendi gozlem ve deneyimlerimi de katarak aciklamaya calisayim.

    okulda calismaya basladigim ilk gun, cocuklara nasil sorumluluk verilgini gorup hayrete dusmustum. okulda ilgilendigim yas grubu genellikle 2-5 arasindaydi. cocuklari sabah 10'da ebeveynleri birakiyorlardi. cocuklari ben karsiliyordum cogunlukla. daha ilk gunden cocuklara mudahale etmemem, her seyi kendilerinin yapmasina izin vermem konusunda uyarildim. soz gelimi, ayakkabilarini kendileri cikarip ayakkabiliga koyuyorlardi ve benim yaptigim onlari beklemekti. yapamazlarsa biraz yardimci oluyordum tabii ama, biraz ugrastiktan sonra hepsi yapabiliyordu. cocuklar ya ufak bir sirt cantasi icinde ya da kola asilan herhangi cantda su matarasi, havlusu, onlugu, dis fircasi ve macunu, yedek giysilerini getiriyor ve dolaplara yerlestiriyorlardi. ilk gun tanistigim 2 yasindaki souta kendinden buyuk cantasini tasimaya calisirken ben elinden almaya calistigimda ogretmen beni hemen uyarmis ve "hayir, kendisi yapabilir. yardim etme. ogrenmesi gerek." demisti. sonra souta'nin o kocaman cantayla badi badi kosup tum esyalarini dolaba yerlestirisisini, havlusunu lavaboya asisini, matarasini ve onlugunu de mutfaga birakisini hayretler icinde izledim. oglen yemek zamani ise hayretim daha da buyudu. cocuklar sirayla lavaboya gecip sirayla ellerini yikiyorlardi. tabii cok kucuk olanlara yardimci oluyordum. ellerine bir miktar sivi sabun dokuyor ve nasil yikamalari gerektigini gosteriyordum. kiyamam, bazilari o kadar ufakti ki onlar icin lavanonun onune yerlestirilmis basamaga ciktiklarinda bile kollari yetismiyordu. e burada tum afacanlar sessiz sakin duruyor saniyorsaniz cok yaniliyorsunuz. bagiris cagiris, itis kakis illaki oluyordu ama, hemen hepsi ogrenmisti neyi nasil yapmalari gerektigini. ben baslarina bir sey gelmemesi ve gerektiginde yardimci olabilmek icin baslarindaydim. sonra tum cocuklar tekrar dolaplara ugrayip mutfaktaki yerlerini aldiklarinda hayretim daha da buyudu. hepsi mama onluklerini kendileri giydiler ve onlerine konan yemekleri tek baslarina, kullanabilenler hashi ile, kullanamayanlar da kasikla yemeye koyuldular. onlerine yiyebilecekleri kadar yemek koyulmustu. yemeyip oynayanlara yedirmek icin ugrasiyorduk ama, "doydum" diyen cocuklar da bitirmeye zorlanmiyordu. yemek bitince hepsi onluklerini katlayip posete koyup cantalarina yerlestirmeye kostular. dis fircalariyla macunlarini kapip lavaboya gectiler. yapabilenler kendi dislerini fircaliyorlar, henuz findik kadar olanlara da ben yardimci oluyorum. tabii bu arada oraya buraya macun sikma, hoplayip ziplama, bagiris cagiris da oluyordu bolca. aralari atliyorum. aksam uzerinene dogru ebeveynler cocuklarini almaya geldiklerinde cocuk once mutfaga gidip matarasini, sonra lavaboya gidip havlusunu aliyor, cantasina yerlestirip cantasini kendi tasiyarak kapiya kosturuyordu. onu almaya gelmis annesi ya da babasi hemen comeliyor ve "gunun nasil gecti bugun?" diye cocuga soruyor, anne ay da baba cocugu dinlerken cocuk raftan ayakkabilarini aliyor ve kendisi giyiyordu. sonra da gidiyorlardi.

    bu cocuklar her seyi kendi baslarina yapabilen, kendilerine yetebilen yetiskinlere boyle donusuyorlar. yetiskin. ne guzel bir sozcuk uretmisiz degil mi? ama hakkini veremiyoruz. biz kendine yetebilen yetiskinler yetistiremiyoruz turkiye'de.

  • 20 yaşındaki kızın 40 yaşındaki adamla çıkması başlığında eleştiren insanlara eleştirilerinin doğru olduğunu kanıtlamak için elinden geleni yapan sözlük yengesi.

    garibim sözlük müdürü de kırılmasın diye favoriye almak durumunda kalmış. ablacım (abla diyorsak yaştan değil öyle olsa abi demen gerekirdi. senden 8 yaş büyüğüm sevdiceğinden de 12 yaş küçüğüm) burada insanlar dahil olduğunuz ilişkiye dair (size hitaben değil başlıkta sizden önce girilmiş 400 entry var çoğu aynı şeyi savunuyor) eleştirilerde bulunurken 20'lerindeki kişinin yeterince olgun olamayacağını belirtirken sen çıkıp da millete;

    "@sözlükkullanıcısı dilediğinizce kusabilirsiniz ama az ötede lütfen... ben "kalbim" diyerek seviyorum, siz başka türlü sevin tutan mı var? insanların içlerinden gelerek, tüm samimiyetleriyle sevdikleri kişilere hitap etmeleri sizi neden rahatsız ediyor? asıl ben sizin yerinize utanıyorum, konuşmuş olmak için konuşuyorsunuz; zaman kaybısınız.

    edit: yolun açık olsun paşam."

    yazarsan, başka bir entry'de "ilişkimizi anlatacağım" diye lafa girip "kanzuk kalbim iyiki seni tanıdım" diye facebook gönderisi paylaşırsan sadece onları haklı çıkarmış olursun. az sessiz sakin oturup beklemek lazım. kanzuk bu sözlük'ün sahibi tabii ki hakkında burada konuşulacak. iyice yeni türkiye'ye dönen sözlük'ü tümden tüme akp türkiyesi'ne çevirmenin lüzumu yok...

    kanzuk "sen neden artık yazar olmuyorsun?" derken bunları tahmin edemedi sanıyorum. kendisi hakkında neler neler yazılıyor sözlük'te ve kendisi sözlük'ün işleyişini, dinamiklerini "bir zahmet" bildiği ve olgunluğu nedeni ile sesini çıkarmıyor, hakaret vs. içermiyorsa (bazen içerenleri dahi) okuyup geçiyor çünkü burası "ekşi sözlük".

    keşke yazarlığını açarken önce bunlar hakkında bilgi verip senin de daha olgun davranmanı sağlasaydı. durduk yere yukarıdaki başlıkta yazanları haklı çıkarmazdın.

    son olarak mutluluklar diliyorum. sizin ilişkiniz için bizim ahkam kesme gibi bir lüksümüz yok. sınırları dahilinde eleştirir ya da olumlar geçeriz. durduk yere birebir polemiklere girip de tepki çekmenin de lüzumu yok...

    edit: yukarıda @sözlükkullanıcısı olarak bahsettiğim londonphile adlı suser az önce uçuruldu... uçurulma sebebi: görsel

    edit 2: (bkz: 5 ekim 2020 birgün'ün ekşi sözlük haberi)