hesabın var mı? giriş yap

  • farklı anlamlar içerebilecek söz:

    kadeh: içki içiyorlar. müslüman değil. solcu, ateist, terörist.

    tokuşturuyorlar: seviniyorlar. yani akp mağdur.

    ıktidar partisi: benim partim olduğunu düşünmeyin, ben tarafsızım ya.

    gidiyor diye: dikkat edin, bunu ilk kez kullanıyor. ıktidar partisinin gitme ihtimali mi var gerçekten? yoksa yine mağduru mu oynuyor?

  • 12 kizgin adam sizi de dikkatsiz, mahkemeyi dikkatle izlememis bir juri uyesi rolune koyuyor. mahkeme hakkinda hicbirsey bilmediginiz icin juri odasinda etkili olan isimlerin etkisi altinda kalip siz de karar veriyorsunuz, ya da, "hadi bir karar versinler de film bitsin" gibi bir tutum icerisine giriyorsunuz, ki bu iki tutum da icerideki juri uyelerinin tutumudur... film sonunda juri kararini veriyor, herkes evine dagiliyor; siz de gonul rahatligi icerisinde ayriliyorsunuz ekran basindan mutlu mutlu, ama hala bilmiyorsunuz cocuk gercekten de suclu mu degil mi diye... iste seyirciyi bu juri koltuguna koyabilmesi ve sizin uzerinizde bu sosyal psikoloji deneyini yapabilmesi bu filmin en onemli ozelligidir bence...

  • bitcoinin yaratıcısı satoshi nakamato, bitcoin enflasyonunu önlemek ve üretimi belirli bir sevide tutmak için hepsini aynı anda piyasaya sürmektense bir hash puzzle ile pow mimarisini geliştirdi. her 10 dakikada bir üretilen blokta, blok ödülü olarak minerlara belirli bir miktar ödül verilen sistemin temelinde belirli bir enflasyon önlemi yatmaktadır.

    bu işi bilmeyen kişilere bunu sorduğunuzda, ileri seviye matematik bilmeyen kişilerin anlayamayacağı kadar karmaşık bir olay olduğunu söylerler ve geçiştirirler. aslında bu problem gerçekten çok kolay ve lise 1 matematiğine dayanmaktadır.

    şimdi en baştan başlayalım, bitcoin ağında her 10 dakikada bir blok üretiliyor, bu saatte 6 blok eder.

    her günde 24 saat vardır, bu günde 24 x 6 = 144 blok eder.

    her yılda 365 gün var, bu her yıl için 365 x 144 = 52.560 blok yapar.

    enflasyonun önlenmesi için her 210.000 blokta bir, minerlara verilen ödül yarıya indirilmekte. bitcoin ağında ilk blok ödülü 50 bitcoin olarak başladı ve her anlattığım şekilde bu ödül 210.000 blokta bir yarıya düşmekte.

    bunu şöyle bir denklem olarak görelebiliriz :

    50 x ( 1 + 1/2 + 1/4 + ….. ) şeklinde sonsuza kadar gitmekte ve artık bir noktadan sonra çok küçük hale gelmektedir. yani aslında bitcoin üretimi 21 milyon adet üretildikten sonra durmamakta, sadece göz ardı edilebilecek küçük sayılara ( mesela 0,00000000001 btc ) düşmektedir.

    peki denklemin son bilinmeyeni olan parantez içine bakarsak ne çıkıyor ?

    ( 1+ 1/2 +1/4 + …. ) denkleminin sonucu 2 dir.

    sonuç olarak, bütün denklemi bir araya toplarsak,

    210.000 x 50 x 2 = 21.000.000 sonucunu vermektedir.

    her yıl 52.000 blok üretildiğini göz önüne alırsak, her 4 yılda bir ödül yarıya düşmekte ve bu süreç bu şekilde sonsuza kadar devam etmektedir.

  • - neden enerji bakanlığına başvurdunuz, enerjiye özel bir ilginiz mi vardı, yoksa...
    - hayır ilanda belirtilen özelliklere uyduğum için başvurdum (enerjiye özel bir ilgim vardı, her gün ballı ceviz, mesir macunu ve snickers yiyip red bull içiyorum anasını satim. makul bir insanın enerjiye neden ve nasıl bir ilgisi olabilir?)

  • bu ülkede gerçekten insan hayatının hiç mi kıymeti yok dedirten olaydır. üç beş kişi mamadan zengin olacak diye şehrin ortasında survivor yaşıyoruz.

  • bir defasında yağmur yağıyordu. canım onu seyretmek istemişti. koltuğu ite kaka pencerenin önüne uzatıp ışıkları kapattım, perdeleri açıp oturdum seyretmeye başladım. sevgilim öbür odada bir şeyler yapıyordu, biraz sonra o da geldi. n'aptın naapıyosun falan demedi hiç. geldi yanıma oturdu. sabaha kadar, belki 4-5 saat tek kelime etmeden orada oturup yağmuru seyrettik. o ilişkiye dair en mutlu olduğum anlardan biri o.

    bir başka günse yine o koltukta oturmuş dışarıyı izliyordum, o da içeride telefonla konuşuyordu. konuşması bitince geldi, o konuşmaya dair bi şeyler söyledi. oradan konu konuyu açtı, çocukluk arkadaşlarından komplo teorilerine, avrupa göçmen politikasından hooke newton kavgasına kadar non stop konuşup durduk belki 7-8 saat. izleyelim diye seçtiğimiz film ilk sahnesinde pause'da kaldı öyle. güneş doğunca kapatıp yattık.

    bir başka gün bi restorandaydık. hararetli hararetli bi şeyden konuşuyorduk. bi onun bi benim telefonum çalıp duruyordu, ikimiz de reddedip reddedip duruyorduk. sonunda yeter ama diyerek telefonları sessize aldık. konuştuğumuz şey bitince de açmadık, susuşup tek kelime etmeden biralarımızı içerek uzun uzun daha oturduk öyle denizi seyrederek.

    bi başka gün tek başımaydım. çok güzel göründüğü için ona göndermek üzere ayın fotoğrafını çekmeye çalışırken ondan bana ayın fotoğrafı gelmişti. beraber bile oturmuyorduk. 3200 km mesafedeydik.

    bir başka gün ayrılmaktan konuşuyorduk. aslında o konuşuyordu, ben ötelere bakıp susuyordum.

    başka bir gün yine ayrılmaktan konuşuyorduk. aslında ben konuşuyordum, o ötelere bakıp susuyordu.

    sonra ayrıldık. artık ne konuşuyor ne susuyoruz.

    acıklı gibi tınladı da, değil. doğal döngüsünü tamamlamış eski güzel bi ilişki işte…

    diyeceğim, ister sus ister konuş ister halay çek.. yan yana bile olma hatta. olay ne yaptığında değil çünkü, o an birlikte aynı “an”da olup olmamakta.