hesabın var mı? giriş yap

  • sosyal medyada paylaşılan kitap, kedi, manzara, aile, caps, karikatür vb.den ne farkı var da alkol paylaşımına özel başlık açılıp "bu ne algol merağı yehenim" diye eleştiriliyor acaba. çünkü 3,5 dakikalık rakı reklamının bile ağlaya ağlaya izlenmesine, 1638 yılında değil 21. yüzyılda #lgbthaklarıinsanhaklarıdır diye hastag açılmasına sebep olan, 1 kadeh rakıyı içebilmek için cizye ödeten beş harfliye aykırı da ondan. "ben de içiyorum ama paylaşmıyorum" diye destekleyin ki kerli ferli kıllı mafya dizisi başrollerini bile rakı masasında rakıları minderin altına koyup öyle poz vermeye iten yobaz şımarıklığı iyice palazlansın. aferin. tepemize sıçtırdınız tepemize.

  • dün akşam katıldığı ahmet hakan'ın programında 2000 yılından önce mevzuata aykırı olarak binalar yaptığını ve bu binaların olası bir depremde yerle bir olacağını ayan beyan itiraf etmiş kişi. savunması da olabildiğince çocukça; "sadece ben yapmadım herkes yaptı".

    bu durumda fiili sabit. fiilin suça dönüşmesi ve ceza alması için sadece bir deprem olmasını ve suçun da sabit olmasını bekliyoruz.

    ortalama bir avrupa ülkesinde bu adam apar topar gözaltına alınır, sorgulanır, yaptığı binalar gözden geçirilip yıkılması gerekenler yıkılır, ve alması gereken en üst sınırdan ceza alır. oysa bu adam yaptığı tabutları sattığı insanların paralarıyla türkiye'de reklamlara çıkıp lüks arabalarla gezip güzel kadınlarla fink atıyor.

    yok mu kardeşim 70 milyonluk ülkede bu programı izleyen, gazetelerde yer alan haberleri okuyan bir cumhuriyet savcısı? tutun şu adamı, "gel kardeşim buraya. ne yaptın sen bugüne kadar? ne olacak?" diye bi sorun be.

    sorun ki o zaman diyelim bu ülkede gerçekten adalet var diye.

  • uzun zamandir hakkinda yazmak istedigim muhtesem doga olayi. gecen subat ayinda gittim gordum; buyulenip geri dondum. oyle basit bisey degil bu canlar; gozunuzun onunde bildiginiz kapkaranlik gokyuzunde yesil bir isik dans etmeye basliyor. buna bakip da tuylerinizin diken diken olmamasi mumkun mu. olayi fazla dagitmadan; bu isiklari gormek isteyen suserlere yardimci olacak bazi bilgiler paylasayim. aslinda bir blog hazirlayacaktim guzel guzel fotografli, ayrintili bilgili ama usendim baya. ileride bir gun hazirlarsam; linki de ilistiririm bu entry'e.

    oncelikle sunu belirteyim ki ben bu isiklari tromso'den gordum. isvec, finlandiya ya da izlanda'dan da bu isiklari gormeniz mumkun; lakin tromso hem havaalani bulunmasi acisindan, hem de kuzey kutup dairesi icinde yer alan en buyuk sehir olmasi acisindan oldukca uygun bir yer boyle bir tur icin. tromso hakkinda bilgiler icin soyle buyrun.

    * bilindigi uzere; kuzey isiklarinin ne zaman gorunecegi bilinemiyor. en fazla 2-3 gunluk tahminler yapilabiliyor. istatistiksel olarak, tromso'da ocak-mart arasi, her 3 gunde bir bu isiklari gormek mumkun. dolayisiyla en az 4-5 gun icin buraya gitmenizi tavsiye ederim. ne kadar uzun kalirsaniz gorme sansiniz o kadar yuksek. isiklar agustos sonundan itibaren gorulmeye basliyor ve mart sonuna kadar gormeniz mumkun. tabii gece suresinin daha uzun oldugu kis aylari daha uygun bu tur icin.

    * bu tur ucuz olmayacak; bunu kabullenin. katilmak isteyeceginiz turlara ornek olarak sunlar verilebilir: geyik turu, kopek kizagi turu, snowmobile, cross-country skiing, kuzey isigi kovalama turu (northern lights chasing) vs. iste bu turlarin fiyatlari 100-250 eur arasinda degisiyor her biri. en azindan 3-4 tanesini yapacaginizi varsayarsak; sadece buradaki turlar icin 700-800 eur civarinda bir butce ayirmaniz gerek.

    * kuzey isiklarini gorup gormemeniz sansa bagli biraz. gecen sene tromso'de 14 gun ustuste gorunmedigi de olmus. tamamen gokyuzunun acik olmasina ve yeterli gunes aktivitesine bagli bu. gitmeden once internette biraz arastirin bu isiklarin nasil olustugunu. insanin merakini oldukca cezbeden bir olay sonucta bu.

    * bu turlar icin gerekli olan ekipmanlari cok kafaniza takmayin. ben biraz bastan tedirgindim; uygun ayakkabi, kiyafet konusunda. ama bu turlarda size zaten uygun kiyafet ve ayakkabi veriyorlar. dolayisiyla sizin sadece kendi basiniza disarida gezerken nasil giyindiginiz onemli. iyi bir bot, kaliteli termal iclik, eldiven, bere, kayak montu olmazsa olmaz.

    * bu arada kimse garanti edemez dedik ama genel olarak subat sonu ve martin basi hava sartlarinin istatistiksel olarak iyi oldugu zamanlar. gitmeden, gideceginiz bolgedeki yagis istatistiklerine bakin. unutmayin, gokyuzu ne kadar aciksa, gorme sansiniz o kadar yuksek. bu arada kuzey isiklari icin bir smartphone uygulamasi var norway lights diye. onu indirin. uc gunluk tahminleri gosteriyor. isinize yarayacak.

    * ay durumu isiklarin nasil gorunecegini direk olarak etkiliyor. yeni ay doneminde giderseniz, gokyuzu karanlik olacagi icin kuzey isiklarinin kontrasti daha fazla belli olacaktir. bu avantaja ragmen, zor olan kismi ise bu durumda fotograf cekmek. yuksek iso kullanmaniz gerekecegi icin, fotograf makinanizin dusuk isik performansinin basarili olmasi gerek. aksi takdirde fotograf dediginiz sey noise'dan gecilmez. post-processing de bir yere kadar. sayet dolunay olursa gece doga manzarasi cok guzel gorunecektir ama isiklarin kontrasti az olacaktir. bu tercihe bagli. biz yeni ay'dan biraz sonrasini tercih etmistik. hilal vardi gokyuzunde.

    turlar:

    * ren geyigi kizagi (reindeer sledding) turunu kesinlikle tavsiye ederim. ozellikle gece ay isiginda yavas yavas yol alirken kaybolacaksiniz manzaranin icinde. gokyuzu kapkaranlikken, bir taraftan kuzey isiklari belirmeye basladiginda buyuleneceksiniz adeta. bu turu yapabileceginiz en iyi yer lyngsfjord adventure. kesinlikle tavsiye edilir. hatta bu isiklara baka baka uyuyabileceginiz odalar bile mevcut bu amcalarda. sitesini iyice inceleyin. kamp oldukca guzel.

    * husky kizagi (husky sledding) turlari da kesinlikle yapilmali. biz bunu gunduz yaptik; oldukca da memnun kaldik acikcasi. turun sonunda husky yavrularini sevme, kucaga alma, opme, minciklama sansina erisiyorsunuz ki sevimlilikleri kelimelerle ifade edilemez. yalniz bu tur biraz yorucu olabilir ona gore. yokus cikarken, sizin kizagi ittirmeniz gerekiyor, yoksa kopekler duruyor oyle *. sayet turu gece yaparsaniz, kuzey isiklarini gorme ihtimaliniz de mevcut elbet. bu tur icin tavsiye edebilecegim sirket de su: http://villmarkssenter.no/

    * kuzey isigi kovalama (northern lights chasing) turu oldukca uzun suren bir aktivite. 10-15 kisi bir dolmusa biniyorsunuz, sonra amcalar sizi bu isiklari en iyi gorebileceginiz yerlere goturuyorlar. sayet gittiginiz noktada hava bozulmaya baslarsa tekrar biniyorsunuz dolmusa baska bir yere gidiyorsunuz. dolayisiyla tam bir kovalama turu. eger isiklarin gorunme ihtimalinin dusuk oldugu bir zamana denk gelirseniz, en iyi sansiniz bu turlardan birine katilmak.

    * cross country skiing hem eglenceli hem saglikli bir aktivite. tromso'nun merkezinden 15 dakika mesafede bunu yapmak mumkun. hicbir on bilgi gerekmiyor. zaten grup olarak yapiliyor. tabii daha profesyoneller icin olan turlar da var. tavsiye edilir, bizi tatmin etmisti.

    * son olarak kuzey isiklarini goremezseniz boynunuz bukmeyin. sans isi bu. ben her insanin hayatinda bir kere yapmasi gerek diye dusunurdum ama bir kere gorup bu olaya tanik olduktan sonra da vazgecmek zor. bizim gittigimiz turda kuzey isiklari icin rehber olan amca bir iskocyaliydi. adam bos zamanlarimda kuzey isiklarini izlemek icin cikiyorum kamyonetimle dogaya diyordu. oyle bisey iste. adamin isi hobisi olmus. neyse; yani gidilir buna daha. hatta ilerde cocuklarimi da gotururum ben oraya. benim gibi gormek icin 29 yasini beklemesinler, evet.

    biraz da fotograf cekmek isteyenler icin bazi onemli bilgileri aktarayim:

    oncelikle uzun shutter suresi kullanmaniz sart. dolayisiyla iyi bir tripodunuz olmali. iyi tripoddan kastim, ruzgarda hemen sallanan ucuz cin mali tripodlardan olmasin yeter. sayet kuzey isigi avina, tur sirketleri ile katilacaksaniz bu sirketlerin cogu tripod sagliyor size. dolayisiyla yaninizda tasimaniza gerek yok.

    genis acili lens (ya da fisheye lens) kullanirsaniz harika fotograflar cekme sansiniz olacak. ben bu tur icin nikon af-s dx nikkor 10-24mm f/3.5-4.5g ed lens kullandim ve oldukca memnun kaldim. zaten fotograflarin cogunu 10 mm'de cekmisim. boyle fotograflar cektiginizde kuzey isiklarini arka planda birakip, on planda doga manzarasini cok guzel yakalayabiliyorsunuz. sayet bir gun usengecligimi yenip su blog'u acarsam; orada da paylasacagim bu fotograflarimi.

    diger onemli bir kriter ise hizli lens kullanmaniz. genis acili lenslerin hizlilari 2-3 bin euro civari oldugu icin ben boyle bir lens alamadim. ama para sikintiniz yoksa, ya da kiralama sansiniz varsa; nikon'un f/2.8 olan genis acili lensini tavsiye ederim. gunes aktivitesinin fazla oldugu gunlerde isiklar cok hizli bir sekilde kipirdiyor. bu durumda shutter suresini uzun tutarsaniz , bildiginiz motion blur oluyor.

    kucuk bir detay olsa da; bir uzaktan kumanda isinizi baya kolaylastirabilir. ben bunun yerine timer kullandim gerci ama olsa fena olmazdi.

    daha da fazla uzatmadan soz vereyim buradan sozlerime... kendisini daha ayrintli bilgi ihtiyaci icerisinde hisseden suser olursa yesillendirsin, elimden geldigince yardimci olmaya calisirim. buyuleyici bir tura cikmak uzeresiniz; her anini sonuna kadar yasayin. bon voyage...

  • liseli genç belediye otobüsüne biner, öğrenci biletini atar. alet öğrenci bileti sesini çıkartır, olaylar gelişir:

    ş: pason nerde?
    ö: abi kıyafetime baksana öğrenciyim ben. (kravatını göstererek)
    ş: lan? polis bana ehliyet sorduğunda direksiyonu mu gösteriyorum?!?
    ö: (errör)

  • "formamız bayrağımızdır !" diyenlerin kulübü, athletic bilbao'nun kısa hikayesi

    1898 yılında kurulan athletic bilbao, bir asırdan uzun bir süredir sadece bask kökenli futbolcular ile yeşil sahalarda.

    real madrid ve barcelona ile birlikte, la liga'da hiç küme düşmeyen 3 takımdan biri olan bilbao'nun bask kökenli futbolcular ile oynama geleneğinin arkasında ise beklenmedik bir hikaye yatıyor.

    kulüp, kurulduğu ilk yıllarda sadece ingiliz futbolcular ile sahada yer alıyordu. takvimler 1911 yılını gösterdiğinde bilbao, oynadığı bir copa del reymücadelesinde kural dışı yabancı futbolcu oynatmak ile suçlandı. bunun üzerine kulüp, suçlamaya bir tepki olarak, daha sonraki maçlarına sadece bask kökenli futbolcular ile çıkmaya karar verdi.
    bu yaklaşıma sahip tek kulüp yalnız bilbao değildi. bilbao'nun ezeli rakibi real sociedad da bir süredir sadece bask kökenli futbolcuları oynatıyordu ancak ilerleyen yıllarda bu şekilde yeterince rekabetçi olamayacağını düşünen kulüp zaman içerisinde bu politikayı terk etti.

    1898'den beri forma sponsoru kullanmayan ve "formamız bayrağımızdır." mottosuyla hareket eden bilbao, 2008 yılında bir ilke imza atarak petronor adlı bask kökenli bir petrol şirketi ile göğüs sponsorluğu için anlaştı. ancak bu anlaşma da ancak 2011 yılına kadar devam etti ve taraftarlarının da baskısıyla athletic tekrar sponsorsuz formalarına geri döndü.

    125 yıllık tarihinde yalnızca 3 kez yabancı oyunculara kapılarını açan kulüp, yine de bu oyuncuların yabancı olmalarına rağmen bask bölgesi doğumlu olmalarına dikkat etti. (bkz: bixente lizarazu), (bkz: aymeric laporte) ve (bkz: inaki williams).

    modern futbolun gereklilikleri doğrultusunda her ne kadar eskisi kadar benimsenmesi söz konusu olmasa da başlangıç noktasında athletic bilbao’nun oyun stili fiziki mücadelenin teknik mücadelenin önüne geçtiği ingiliz sunderland takımından gelmekte.

    bunun hikayesi ise; ingiltere’ye eğitim için giden basklı bir öğrencinin memleketine gönderdiği sunderland forması, aynı zamanda athletic bilbao’nun da renklerini oluşturmasıyla başlıyor. aynı renkleri sahiplenen iki kulüp arasında ise herhangi bir bağ bulunmuyor.

  • vesikalığını koy da annenin ne kadar başarısız bir anne olduğunu da görelim demek istediğim yazar sıçmığı.

  • http://i.hizliresim.com/9g8298.jpg

    edirne-merkez, kocasinan mahallesinde samsung k zoom ile çekmiş oldugum bir resmi.

    benim önerim bunu dinlemeniz. üstelik ay ışığı ile ilgili çok anlamlı bir hikayesi de var:

    bir gün beethoven, bir arkadaşı ile birlikte viyana sokaklarında dolaşmaktadır. tam bu sırada bir apartmandan piyano sesi geldiğini duyar ve kafasını kaldırıp bakar. apartmanın ikinci katındaki cam açıktır ve ses oradan gelmektedir. arkadaşına, çalan kişinin muhteşem çaldığını ve onu görmesi gerektiğini söyler. ikisi birlikte ikinci kata çıkıp kapıyı çalarlar. kapıyı açan kadın, beethoven’ı hemen tanır ve şok olur. beethoven, piyano sesine geldiğini ve mutlaka çalan kişiyi görmek istediğini söyler. kadın, piyanoyu çalanın kızı olduğunu ve tanışmaktan mutlu olacağını belirterek onları içeri alır.
    beethoven, piyano çalan kızın olduğu odaya girer. annesi kıza, beethoven’ın geldiğini söyler ve kız çok heyecanlanır, hemen ayağa kalkar, fakat kız kördür. bunu gören beethoven, “lütfen benden birşey isteyin” der, maddi bir şey isteyeceklerini düşünerek. kızın cevabı şu olur; “ben hiç ayışığı görmedim, bana ayışığını anlatır mısınız?”
    bunun üzerine beethoven piyanonun başına geçerek, ayışığı sonatını, doğaçlama olarak besteler.