hesabın var mı? giriş yap

  • mideden ve bağırsaktan emiliminden sonra 30 dakika içinde etki gösteren ve 3-10 saat arası etkisi süren madde. günde 500 mg. dan fazla alındığında zehirlenme gelişebilir. en yaygın görülen belirtiler, çarpıntı, huzursuzluk, anksiyete, kaslarda seyirme, mide yakınmaları ve uykusuzluktur. daha da yüksek dozlarda kulak çınlaması, nöbetler, solunum problemleri ve fikir uçuşması görülebilir. toleransı hızla gelişen bir maddedir yani her gün miktarını arttırsanız da etki etmemeye başlar.

    kahve fincanında 80-100 mg. (bir kupa nescafe ya da bir fincan türk kahvesi gibi o içeceğin bir birimi kastedilmektedir)
    çay bardağında 66-100 mg.
    kafeinsiz kahvede (bir kupa) 2-4 mg.
    kola bir bardakta 25-55 mg.
    sıcak kakao bir kupada 5-50 mg.
    aspirin 32 mg. bir tablette
    kafein tabletinde 100 mg.
    çikolata 25 mg. küçük pakette.... kafein içerir.

  • adam öldürseler, ölünün şikayeti yok katil de olay yerinde değil diye işlem yapmayacaklar yani.

    edit: o kadar çok mesaj aldım ki, cinayetle yaralama bir mi, ona şikayet gerekir mi gibisinden editleme gereği duydum

    iş bu entry, olay yerine geç gelen, adamın kafasına pala geçirip 25 dikiş attıracak kadar vahşileşen insanları göz altına almak için illa ki şikayet bekleyen, olay yerinde tutanak tutmayan polislerin ve bu resmen cinayete teşebbüs eden insanları serbest bırakan savcıların olduğu adalet sistemine ironi dolu sitem ve tepki içeren bir entrydir

    edit 2: tck 86/1 de kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. şeklinde geçiyor bu linkten de görüleceği üzere bu durum şikayete tabi değil

  • her insan comfort zone'a meyillidir. evlilikte bunun sonucunda gelir. sonra hiç beklemediği bir zamanda hiç beklemediği bir iş fırsatı çıkar karşısına. içi içini yer gitmek için ama gidemez. artık evlidir, düşünmesi gereken bir eşi ve büyük sorumlulukları vardır. istediği gibi hareket edemez.

    işte evlenmeyin diyen evli insan budur. en azından benim gözlemlediğim kadarıyla...

  • aslında kendisinin ve fedonun emdiği güneş ışınları sayesinde küresel ısınmaya bir nebze de olsa dur diyebiliyoruz ama kıymetini bilemiyorsunuz işte. işiniz gücünüz bok atmak, yılansı gece faresi ibneler sizi.

  • bu kadar para çıkmış, sen kalk aldığın arabanın, kuzenlerinin fotoğrafını falan koy. başka bir yere gitme. kesimhane açacakmış bir de vizyonuna sıçtığım. gezeyim, göreyim, kendimi geliştireyim demek yok.

    evet, bana amorti bile çıkmadı.

    tamam sakinim.

  • tıpkı vurulan bir askerin bir süre koşmaya devam etmesi gibi, kafaya da vücuda da sonradan dank eden bir durumdur. ilgili kişi bir kere görülmüş de olabilir, hayat boyunca da, bunun pek bir önemi yoktur. "seni tuz kadar seviyorum" diyen kızını kovup, tuzsuz yemeklerle donatılmış bir sofraya oturduğunda hiçbir şey yiyemeyen o masal padişahı gibi hissedersiniz kendinizi. bir şeyler eksik kalmıştır, çünkü o yanınızda değildir.
    onun hayalleriyle erir, onun umutlarıyla kendi kalbinizdeki ateşi güçlendirmeye çalışırsınız. birden ürkersiniz hayatınızı başkalarının hayalleri üzerine kurduğunuz için, ve sorarsınız kendinize: "acaba aşk böyle bir şey mi?"

    yıllar sonra gelen edit: kardeşim yeter oylamayın şu entry'yi artık ya. hayır yani bir gaflet anıma gelmiş, hislenip yazmışım ama bu kadar da kafasına kakılmaz ki insanın canım? siz hiç hormonlarınızı tuşlara dökmediniz mi insaf edin, 1900 küsür entrym daha var sözlükte biraz da onları kafama kakın, yetişir artık be.

    (merak eden varsa da söyleyeyim, born to touch your feelings'i de 4 yıldan beri dinlemiyorum. hadi dağılın.)

  • kendi elinle devletin içine örgütleri, çeteleri sok. o grubun palazlanmasına göz yum "dindar"lar diye. terörist dinci grup darbe girişimine kalkışsın ve 200+ vatandaşı öldürsün.

    bu durum karşısında sorumluluk alıp istifa edeceğin yerde o günü bayram ilan et.

    (bkz: 15 temmuz pişkinlik bayramı)

  • bozulmus harddiskten sokulen iki miknatis ile itinayla oynadiktan sonra, ulan ders vardi bi okula ugrayayim diye yurttan firlayip yemekhaneye dogru yola koyuldum. bu esnada hayvani guclu mıknatısları okulda saga sola cak cuk yapistirma maksadiyla pantolonun arka cebine koyup yemege gittim. yemek sırası vs. derken itu nun guzel yemekhanesinde cama yakin bir kenarda (ki neredeyse her taraf cam zaten) bir masaya tabldotu indirdikten sonra plastik bardakla su almaya dogru masalarin arasindan otobuste sagli sollu ilerleme teknigi kullanarak ilerlerken bir anda garip bir hisse kapilip arkami dondugumde yemek yeme pozisyonunda masaya egilmis agzi acik bana bakan genc muhendis adayi arkadasimin surat ifadesine takildim. bana sanki bir uzayliymisim gibi bakiyordu. kaslarimi biraz kaldirip kafami yavasca sola cevirip bir sey mi oldu gibilerinden tavir yapiyordum ki muhendis adayimizin bile anlam vermekte zorlandigi mazaraya ben de tanik oldum. tabldotun ust kismindaki kasigi kicima yapismis benle geliyordu. ne desem bos artik. bu sok anindan yararlanip kasigi biraz abanarak miknatistan ayirip pardon kasiginiz bana yapismis diyerek elemanin tabldota birakip hizla su almaya gittim. artik o kasikla yemek yedi mi yoksa benim hakkimda ulan adamda ne got var varmis gibi mi dusundu bilmiyorum ama ben bile gulmekten yemegimi zorla yedim.