hesabın var mı? giriş yap

  • ondort yasimdaydim, artik zamani geldi dediler en cok da surekli hastalanarak onlara cektirdigim zulumu azaltmak icin olmali bademciklerimden kurtulmak icin beni ameliyat ettirmeye karar verdiler. okullar subat tatiline girmisti, kotu gri bir ankara kisinda otobus ve dolmusla elimde torba hastaneye gittik uvey annemle. ankara hastanesine gittik, doktoru gorduk, bana kalacagim odayi gosterdiler. tek kisilik oda, babam oyle olsun demis, sagolsun. doktor, "simdi sen dinlen, ameliyat yarina" dedi. uvey annem cocuklar evde yanliz dedi, beni birakip gitti. gunun geri kalan kisminda kitap okudum. gece lambasini acik birakip yattim, hastanenin sesleri acilip kapanan kapilarin sesleri giderek kesildi. uyumusum.
    sabah doktor geldiginde pencereden disari bakiyordum. "yok mu yaninda kimse?" dedi. "yok", dedim, "herkesin isi gucu var". "tamam o zaman hadi gidelim dedi", uzun koridorlardan gecip ameliyathane olmasi gereken yere vardik. "seni uyutamam, yaninda buyuk yok, zaten de bu ameliyatta kimse uyutulmaz, onun icin simdi sen sandalyeye otur" dedi. oturdum. "bademciklerine igne yapacagim, onlari uyusturacagim, ve alacagim, hic acimayacak, tamam mi?" basimi salladim, doktor simdi dusunuyorum da otuz kusur yaslarinda olmaliydi, bana cok yasli gorunuyordu o zaman tabii, koskocaman adam, canin acimayacak diyorsa acimaz herhalde diye dusundum. yanilmisim.
    onume oturdu, yandaki masadan buyuk bir siringa aldi ve igne takti. gozume koskocaman gorunen o igneyi bademciklerimin etrafina batirip cikardikca gozlerimden sesizce gelen yaslari "ne var bunda aglananacak, koskocaman kizsin sen" diyerek gene kendisi sildi. "bitti artik, bundan sonra acimayacak, tamam mi?" bu sefer basimi sallamadim, yalan soylemisti ve ben ona olan inancimi yitirmistim.
    "simdi bademciklerini alacagim, cok surmez hemen biter, sen sessiz dur tamam mi?"
    agzima giren makasi gorunce gozlerimi kapadim, annemi istiyorum dedim icimden, anne neredesin, keske yanimda olsaydin simdi. ama makas agzima girmisti bir kere, hic acimasizca kesiyordu bir yerlerimi; kirt-kirt-kirt-kirt-kirt. doktorun soluklari kalbimin gumburdeyen sesine karisiyor kulaklarima doluyor, basimi donduruyordu. kirt-kirt-kirt-kirt. anne neredesin?
    "tukur simdi" doktor ellerimi tuttu, "buz kesmissin, bak simdi seni yatagina goturup yatiracagiz, dinlenirsin, tamam mi?" tamam degil dedim icimden, beni kestin, sesini duydum, artik tamam degilim. doktor beni odama yolladi, uzun koridorlardan gecip odama geldik. yattim.
    yatagin basinda duran masanin ustundeki siyah klasik telefon oglene dogru caldi. babamdi.
    "nasilsin kizim?"
    "iyiyim baba"
    "istedigin birsey var mi?"
    biraz ilgi, biraz sevkat, tutulacak sicak bir el demedim ona.
    "hayir baba, tesekkur ederim."
    "hadi yat uyu, iki gune kalmaz iyilesirsin"
    "evet, tesekkur ederim"
    ertesi gunu cok kotu oldum, sanki olmayan bademciklerim gene sismistii ve bu sefer artik sesim de cikmiyordu, yataktan hic kalkmadim, doktor geldi beni gormeye, "kimse yok mu yaninda? yanliz misin?" basimi salladim evet babindan. " "hmmmm, sana mecmua getireyim mi, biraz eglenirsin" kalkti gitti bir muddet sonra elinde bir suru mecmuaya geri geldi. "bak fotoroman da var, sever misin?" basimi salladim. fotoromani kim sevmezdi ki o zamanlar? "al oku, ben de burada senin yaninda oturayim, kitabimi okuyayaim."
    o hastanede dort bes gun kalmis olmaliyim, babam ve annem telefonla hatirimi sordular birkac kere, yanima doktorla hemsireden baska kimse gelmedi. aksam yemeginden sonra yarim saat icin bile olsa doktorum bana getirecegi gazeteleri mecmualari nereden buluyorsa buluyor getiriyordu. o kitaplarini okurken ben mecmualarima bakiyordum. son gece ertesi gunu beni taburcu edecegini soyledi. "ama birisinin gelip seni goturmesi lazim, seni kendi basina birakamam kapiya" gulustuk. "uvey annem gelecek sanirim", dedim. "eh nihayet" dedi.
    ertsi sabah beni taburcu ederken tokalastik. ona tesekkur ederken ameliyat icin degil ama sonrasi icin demedim.
    "cok iyi doktorsunuz" dedim, "bir gun ben de sizin gibi bir doktor olmayi isterim"
    kucukcuk cocukmusum gibi burnumu fiskeledi. "daha iyilerini olacaksin sen"
    gene yalan soylemisti, doktor olmayacaktim.

  • özellikle şu kısmının altını çizmek isterim:

    "montrö, karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğinin temel belgesi olup karadeniz’i barış denizi yapan sözleşmedir. montrö, türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir."

    akp bir şekilde bu sözleşmeyi iptal edecek veya baypas edecek bir adım atarsa suriye'de amerikayla bir olup güney sınırımızı yol geçen hanına çevirmesine benzer ama 100 katı daha vahim sonuçları olacak olaylara zemin hazırlamış olur.

  • bu ülkede bedava sik dağıtsan aynısını görürsün.

    edit: sonlara doğru bir çalışan hala plastik çatal vermeye çalışıyor. sal gitsin olm arkadaki amca parçalanmış baklava parçalarını bile eliyle toplayıp ağzına atmaya çalışıyor.

  • darbe girişimi soruşturmalarındaki kilit uygulama.

    15 temmuz darbe girişiminden bu yana görevden alınan ve tutuklananlar hakkındaki en yaygın işlem gerekçesi, bylock kullanmak olarak yansıyor. cumhuriyet halk partisi bilgi ve iletişim teknolojileri genel başkan yardımcılığı’nın erdal aksünger’in başkanlığında bylock uygulamasıyla ilgili bir rapor hazırlandı. teknik özellikleri ve hakkındaki tartışmaları derledik: bylock nedir, kimler kullanıyor, savcılık ifadelerinde hakkında neler söylendi?

    bylock nedir?
    bylock, geliştiricisi tarafından “kullanıcılar arasında askeri seviyede şifrelenmiş, güvenli ve gizli iletişim olanağı sunan bir iletişim uygulaması” olarak tanımlanan mobil uygulama.

    android ve ios işletim sistemleri için geliştirilerek google play ve apple appstore uygulama mağazalarında yayımlanan bylock’un pazara ilk olarak 2014 yılı başlarında, abd’de yaşadığını belirten david keynes isimli bir geliştirici tarafından sunulduğu biliniyor.

    bylock, kullanıcılar ve gruplar arasında şifrelenmiş, güvenli haberleşme olanağı sağlamak üzere geliştirilmiş bir uygulama. bu imkanı sunan diğer uygulamalarda olduğu gibi, uygulamanın sahibi veya sunucularını barındıran taraflar, kullanıcılar arasındaki yazışmaları göremiyor ve konuşmaları dinleyemiyor.

    bugün bu tür iletişimde kullanılan en popüler uygulama olan whatsapp başta olmak üzere tüm mobil uygulamalar şifrelenmiş, uygulama sahibi tarafından dahi görülemeyecek iletişim olanağı sunduğunu iddia ediyor. ancak bylock’un çıktığı günlerde, whatsapp şifresiz olarak çalışmaktaydı ve diğer birçok uygulama henüz kullanıma açılmamıştı.

    bylock’un mit tarafından kırıldığı iddiaları üzerine yapılan incelemelerde, uygulamanın amatör yazılımcılar tarafından geliştirildiği, iddia edildiği gibi askeri düzeyde bir şifreleme yapamadığı, kullanıcılara ait birçok bilgiyi kolayca okunabilir yapıda sakladığı ortaya çıkmıştı.

    internet arşivlerine göre, bylock 2014 sonbaharında geliştiricisi tarafından uygulama mağazalarından kaldırıldı. geliştirici david keynes o tarihte;

    -1 milyon civarındaki “beklenmedik sayıdaki” kullanıcının yüküyle başa çıkmakta zorlandığını,
    -orta doğu kaynaklı zararlı trafiği önlemek amacıyla bu bölgeden gelen bağlantıları engellediğini,
    -bağlantı sorunları yaşayan kullanıcıların vpn (sanal özel ağ) üzerinden bağlanmaları gerektiğini, bylock++ adını verdiği yeni uygulama üzerinde çalıştığını açıklamıştır.

    uygulamanın bilinen en son versiyonu 26 aralık 2014 tarihlidir. bylock++ olarak isimlendirilen uygulamanın pazara sürüldüğüne dair güvenilir bir kaynak bulunamıyor, ancak haziran 2015'te bazı internet sitelerinde bylock++ uygulaması olarak dosyalar yayımlandığı görülüyor.

    halen google play ve apple app store’da bylock veya bylock++ uygulaması bulunmuyor. bylock’un sahibi olarak görünen david keynes ismi araştırıldığında, yazılım ve uygulama dünyasında hizmet gösteren kişiler tarafından sıklıkla kullanılan linkedin, github, stackoverflow, twitter gibi sosyal ağ ve geliştirici sitelerinde hesabının bulunmuyor. david keynes tarafından yapıldığı kabul edilen sadece iki açıklama bulunmakta, bunlar da wordpress.com üzerinde açılmış ücretsiz bir blog sayfasında bulunmaktadır.

    chp’nin yayınladığı raporda “kısa sürede 1 milyona yakın kullanıcıya hizmet verdiği söylenen bir uygulamanın, kişisel çabayla sürdürülmesi ve finanse edilmesi, bu işin doğasına aykırıdır. normal şartlarda bylock’un bu alanda hizmet veren bir şirket tarafından satın alınması veya yatırımcı alarak büyüme yoluna gitmesi beklenirken, uygulama mağazalarından çekilmiş ve küçülmek amacıyla çeşitli teknik önlemler alındığı söylenmiştir. bu durum sıradışıdır, dikkat çekicidir.” deniliyor.

    bilim, sanayi ve teknoloji bakanı faruk özlü, eylül 2016 tarihli aa editör masası mülakatında, ‘bylock’ mesajlaşma yazılımına ilişkin, “o kriptolu bir yazılım, onun bile bizim işten çıkardığımız eski tübitak çalışanları, yani fetö yapılanmasına mensup kişiler tarafından geliştirilmiş olacağı yönünde kuvvetli tespitlerimiz var. yaklaşık 215 bin kişinin haberleştiği bir ağ ve kriptolu bir yazılım bu. bu yazılımı tübitak’ta çalışan malum yapıya mensup kişilerin geliştirdiği yönünde elimizde ciddi veriler var” açıklamasında bulundu.

    15 temmuz öncesine bakıldığında, bylock hakkında uluslararası basında da haber yapılmadığı ve uygulamanın teknoloji haber sitelerinde konu edilmediği görülüyor. chp’nin raporunda konuyla ilgili “oysa 1 milyon kullanıcıya ulaşan bir uygulamanın en azından teknoloji haber sitelerinin ilgisini çekmesi beklenirdi.” ifadesine yer veriliyor.

    15 temmuz sonrasında bylock hem türkiye medyasında hem de uluslararası basında hızla ilgi görmeye başladı. konuyla ilgili ilk haber, 29 temmuz’da wall street journal tarafından yapıldı. mit kaynaklarından alınan bilgilerle yapıldığı ifade edilen haberde;

    -türk istihbarat birimlerinin darbe girişiminden aylar önce internetteki sohbet odalarında milyonlarca gizli mesajı deşifre ettiği,
    -darbe girişimiyle ilgili herhangi bir bilgiye denk gelmedikleri,
    -mit ile işbirliği içinde çalışan abd istihbarat birimlerinin de darbe girişimini göremedikleri,
    -gülen hareketi mensuplarının 2014 yılından itibaren şifreli mesajlaşma uygulaması bylock’u kullanmaya başladıkları,
    -2015 sonunda mit’in bylock’u keşfettiği, sistemin kırılmasıyla milyonlarca mesajın deşifre edildiği, 40.000 ismin tespit edildiği, bunların 600 kadarının fetö ile ilişkili olduğundan şüphe edilen yüksek rütbeli subaylar olduğu,
    -mit’in bylock sistemine girmesinden kısa bir süre sonra cemaatin durumu fark ederek “kırılamaz” nitelemesi yapılan başka bir uygulamaya geçtikleri,
    -mit’in deşifre ettiği dosyaları bahar aylarında hükümet ve diğer türk istihbarat birimleriyle paylaştığı ifade ediliyor.

    milliyet’ten tolga şardan’ın haberine göre, “fetö/pdy” soruşturmalarında bylock kullanımıyla ilgili 24 aralık 2014 tarihi bir milat olarak kabul ediliyor. bylock’un bu tarihten önce herkes tarafından kolayca indirilebilmesi nedeniyle bu tarihin milat olarak seçildiği belirtiliyor. bu tarihten sonra telefonlara yapılan program yüklemelerin ise soruşturmada konu edilen suçlamalarda şüphe unsurunu güçlendirdiği savunuluyor. bu tarihten sonra asıl veritabanı kanada’da olan programın türkçe’ye güncelleyip cemaat tarafından kullanılmasının sağlandığı ifade ediliyor.

    anadolu ajansı muhabirinin emniyet kaynaklarından aldığı bilgiye göre, izmir’deki “fetö/pdy” soruşturmalarında ifade veren kişiler, “bylock” kullanımına ilişkin önemli bilgiler verdi. 17–25 aralık sürecinden sonra telefonlarının dinlenebileceği düşüncesiyle tedbir almaya başladıkları, üst düzey mensupların ise güvenli iletişim konusunda cemaat içi seminerler verdiği bilgisi yer aldı.

    emniyetteki ifadesinde telefon dinlemeleri konusunda 17 aralık 2013'ten sonra tedbir alınmaya başladığını belirten bir kişi, şunları söyledi:

    --- spoiler ---
    “17 aralık 2013'ten sonra telefonlardaki dinlemelerle ilgili tedbir almaya başladık. türkiye’de bulunan tüm telefonların güvenlik zafiyetleri bilindiği ve dinlenmesinin de çok kolay olduğu sohbetlerde anlatılıp toplantılarda görüşmelerimizi lıne, whatsapp, viber, hi, kakoa talk, coverme benzeri programlar üzerinden yapmamız söylendi. sonra bu programların da güvenlik zaafiyeti olduğu gerekçesiyle kullanımından vazgeçildi. sonrasında kritik noktalara bakan herkes bu bylock denilen programı kullanmaya başladı. herkes bize mutlaka kullanmamız gerektiği söylenen bu bylock üzerinden mesajlaşarak bilgi alışverişini sağladı.”
    --- spoiler ---

    bir başka kişi ise, gülen’den geldiğini belirttiği “tüm üyeler bylock programı üzerinden görüşmeler yapsın, normal telefonla görüşme yapanlar hizmete ihanet etmiş olur” talimatıyla bylock kullanımının örgütte zorunlu hale getirildiği, başlangıçta ingilizce olarak yazılan uygulamanın sonrasında “turquoise” adlı güncellemeyle türkçeleştirilerek, türkiye yapılanmasında da yaygınlaştırıldığını ortaya koydu.

    bylock programınının appstore ve google play gibi kamuya açık mobil uygulama mağazalarında bulunmadığı, ancak telefona dışarıdan flaş bellekle yüklenebildiği bilgisine ver verilen ifadelerde, programın tercih edilmesinin nedeninin başlıca nedeninin ise “sanal ağ bağlantısı sağlayan vpn programlarıyla çalışan yapısı nedeniyle, görüşmelerin yurt dışı serverler üzerinden yapılmasını sağlaması, bunun da örgüte istihbarat çalışmalarına takılmama imkanı vermesi” olduğu ayrıntıları yer aldı.

    bir başka kişi ise bylock’un yüklenmesi ve çalışmasına ilişkin, ifadesinde şu bilgileri aktardı:

    --- spoiler ---
    “kendimiz bir isim ve bir adres belirliyoruz. bu adres hotmail, gmail veya yahoo gibi bir adres olmamakla birlikte kısa bir isim ve rumuz olarak belirledikten sonra bir rakam, bir harf ve bir karakter kombinasyonundan oluşan en az 8 karakterli bir şifre oluşturmanız gerekiyor. şifre oluşturulduktan sonra sisteme türkiye haricinden başka bir ülkenin serverı üzerinden bağlantı sağlanıyor. bu bağlantı genellikle abd üzerinden gerçekleşiyor. bylock veri tabanı kanada’dır. bylock üzerinden gönderilen mesajlar, mesajı gönderdikten sonra alıcı tarafından silinmemiş ise 24 saat içerisinde sistem tarafından otomatik olarak siliniyor. yine gönderici mesajı gönderdikten sonra mesajı telefonundan silerse, alıcı mesajı okuduktan sonra sistem mesajı otomatik olarak siliyor. bylock içerisinde gelen mesajlardan telefonların özelliklerine göre ekran görüntüsü kopyası alınabiliyor. bir de bylock ana sayfada bir kişi bir başka kişiyi eklemediği sürece birbirleri ile mesajlaşamazlar. bu sistem üzerinde grup kurma özelliği mevcut değildir. birbirlerini ekleyen kişiler sadece dm (direkt mesaj) şeklinde görüşme yapabilmektedirler. bu program üzerinden fotoğraf, pdf dosyası veya video paylaşımı yapılamaz sadece mesajla yazışma programıdır.”
    --- spoiler ---

    fethullah gülen cemaati ile ilişkilendirilen hesaplardan @gultekinbibar, 25 aralık 2014 tarihinde twitter hesabından paylaştığı tweet’te “bylock kullananlara tavsiyem bunu çizin” diyerek uygulamanın giriş ekranındaki çizim alanına arapça allah yazılmasını önerdi.

    mhp genel başkanı devlet bahçeli, 22 eylül 2016'da yaptığı açıklamada bylock’ta 215 bin kişinin sistemde olduğunu, ancak bunların 50 bininin bilgilerinin bulunduğunu belirtti. bahçeli, operasyonlarda düzenlenen baskınlarda tespit edilen dolar banknotlarının üzerindeki seri kodlarının bylock sistemine giriş şifreleri olduğunu iddia ederek şu değerlendirmeyi yaptı:

    --- spoiler ---
    “bylock kullanan kamu görevlileri görevlerinden atıldı. 160 bin kişinin kim olduğu merak konusu, iş çevresi, siyasetten isimler olabilir. bunların açığa kavuşturulması gerekiyor. bylock sisteminin kurulmasından itibaren referans sistemi kullanılıyormuş. tanıdık olmayanın sisteme girmesi imkansız. örgüttekilere verilen f serisindeki bir dolarların seri numaraları ise bylock sisteminin giriş şifresi olarak kullanılıyormuş”
    --- spoiler ---

    bylock kullananların durumu
    eylül 2016 sonu itibariyle, ohal kapsamında işten el çektirme, memurluktan ihraç ve tutuklama işlemlerinin önemli bir kısmının “bylock yüklemek” iddiası üzerinden yürütüldüğü görülüyor.

    hakkında işlem yapılan kişilerin bir kısmı uygulamadan habersiz olduğunu belirtmekte, bir kısmı da telefonlarına başkaları tarafından yüklendiğini anlatmaktadır.

    yerel emniyet birimleri, savcılar ve hakimler, tc kimlik no—telefon numarası şeklinde hazırlanmış ve soruşturmanın gizliliği nedeniyle şüpheliler ve vekilleri ile paylaşılmayan listeler üzerinden arama, gözaltı ve tutuklama işlemleri yapıyor.

    ekim 2016'nın başında hatay 2. ağır ceza mahkemesi’nin bylock isimli haberleşme programında kaydı olduğu belirtilen bir şüpheli hakkında verdiği karar sosyal medyada tartışma konusu olmuştu. mahkeme, kararda savcılığın iddianameyi yeterince delillendirmediğini gerekçe göstererek iddianameyi savcılığa iade etti. kararda, “kişilerin lekelenmeme hakkı ve eksiksiz soruşturma ve tek celsede duruşma” prensiplerine değinildi ve “soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcılarının makul sürede bütün delilleri toplamaları, sadece mahkumiyetle sonuçlanacağını değerlendirdikleri hususları dava konusu yapmaları, beraatle sonuçlanacağını değerlendirdikleri eylemleri dava konusu yapmamaları, yani bir nev’i filtre görevi yapmaları gerekir.” denildi: https://haber.140journos.com/7ee3c2b2e1be

    whatsapp’ın 5 nisan 2016'da uçtan uca şifreleme güvenlik duyurusunu yayınlamasıyla birlikte güvenlik nedeniyle farklı uygulamaları kullanan birçok kullanıcı, whatsapp kullanmaya başladı.

    darbe girişiminin ertesi sabahı ise, 16 temmuz 2016'da anadolu ajansı’nın yayınladığı görüntülerde, darbeci bir askerin ele geçirilen telefonunda darbecilerin irtibatlarını whatsapp üzerinden kurduğu görülmüştü.

    chp genel başkan yardımcısı erdal aksünger başkanlığında yayınlanan bylock konulu, 5 ekim 2016 yayın tarihli dosyaya 140journos web sitesinde ulaşmak için: https://haber.140journos.com/b0cef225641c

  • volvo’dur. bir tane denyo gormedim bu araci kullanan. zaten genelde guvenlik icin alinan bir araci kendisini ve cevresini dusunenler kullanir diye tahmin ediyorum.

    edit: yogun mesajlardan anladigim kadariyla xc90 haricmis.

  • üniversiteye anadolunun küçük bi köyünden gelmis bi adam var. hoslandigi da bi kiz. bigün arkadaslari yari gaza getirmek mahiyetli, yari ciddi bi sekilde bunu kenara çekerler. anlatirlar durumu:

    - olm sen gidip konusmazsan bu tip olaylar hiç baslamaz. gidecen tanisacan kizla, muhabbet kuracan.

    gazi almistir. kizi bigün takip eder arkasindan. bütün cesaretini topladigi sirada iyice yaklasir ve kizin sirtina pat pat diye dokunur. kiz nooluyo gibisinden buna döner ve bakar. ama gencimiz bu noktada heyecandan tikanir. aazindan tek kelime çikmaz. kiz

    - nooldu?

    diye sordugu sirada da..:

    - sevmek suç mu?

    diye patlar...

  • türk sinemasında çok az film kibar feyzo'nun yapabildiklerini yapabilir. sapına kadar sistem eleştirip bu kadar populer olmak, prime timelerde süre almak, ablere girmek kolay iş değildir. kibar feyzo 1978 yılında vizyon yüzü görür. fazla komedi filmi yönetmeyen atıf yılmaz yönetir filmi. senaryo ise sinemanın başarılı yan oyuncularından biri olan ihsan yüce'ye aittir. yapımcı koltuğunda azru film vardır, doğal olarak da ertem eğilmez... arzu film olunca kalabalık bir kadro da kaçınılmaz olur. arzu filmin müdavin oyuncuları şener şen, adile naşit, kemal sunal gibi oyunculara ihlas salman, erdal özyağılar ve dönemin komedi oyuncusu olan müjda ar'da katılır..film iki köylü arkadaşın askerlik dönüşü ile başlar. feyzo ve bilo askerliklerini jandarma olarak ülkenin iki ayrı hududunda yapar. feyzo'nun gözleri bilo'nun kolunda ki onbaşı pırpırına takılır.. arkadaşına onbaşı olmuşun diye söylenir. bilo ise köyün itibari yükseltim diye cevap verir. askeri bir ortamda -ki devlet kapısıdır- onbaşı olmak itibar gören bir şeydir.. bu diyalog bize, bilo ve feyzo arasında ki farkı ortaya koymak için yeterlidir. film ilerlediçe bilo'nun bu itibara nasıl sahip olduğu anlarız.. bilo sevdiği -tek taraflıdır bu sevgi- için sürekli olarak otoritenin yanında yer alır.. o'na böyle kavuşacağını düşünür.. otorite olan köyün ağasına yalakalık diz boyudur. feyzo ise, sevdiğine kendi imkanları ile sahip olmaya çalışır. onun için otoritenin pek bir önemi yoktur. bu isim anasıda olabilir, köyün ağası da..

    köyü bütün dünyaya kapalı bir ülke gibi düşünebilirsiniz.. sonuçta bütün imkanlar ağanın kontrolu altındadır. köyde bir televizyon, radyo ya da gazete yoktur.. zaten ihtiyaç da yoktur.. feyzo jandarma olup, tekrar köyüne geldiğinde lengeli fötr şapka giymekte bir sakınca görmez. çünkü şehirde bunu herkes giymektedir ve bu ağalara has bir durum değildir. keza aynı şeyden askerlik için köyden çıkmış olan bilo'da haberdardır...

    feyzo, ne zaman köyden koyulup şehire gidince köyde ki düzen bozulur.. feyzo aslında işin hiçte köyde ki gibi olmadığını anlar.. aslında toprak da, mahsul de köylünündür. başlık parası diye bir şey yoktur ve ağalar" faşo"dur... dışarıdan öğrelinen ve köye getirilen herşey baskıcı maho ağa için sorun olmaya başlar.. artık insanları doğduğu topraklardan sürmek bir çözüm değildir. çünkü sürülen bu insanlar, düzeni bozacak ve zarar verecek fikirlerle geri dönmektedirler.

    köye gelen bir hükümet memuru çifte koşan adamı görünce şaşırır. hemem ağaya çıkışır peki bunu bilmiyor mudur.. bilmiyordur da acaba ağayı neden karşısına alıp konuşmaktadır.. köyün "seçilmiş" bir muhtarı dururken, su işini neden tanımadığı, hürüyeti belli bile olmayan bir ağa ile konuşmaktadır.. acaba o köylünün neden çifte koştuğu bilmiyor mudur. yoksa bilmiyorum ayakları mıdır bunlar. hem otoriteye bal, hem de marabaya.. bunun üzerine ağa bütün köylüyü toplar meydanda feyzo'ya gereken ceza verilir... köylü ise tehdit eder yarım ağaz... şuradan topu 141-142 baş insansınız, ayağımın altına almıyım sizi.. zaten ne derdi eskiden tecekamız otorite karşı gelenin cezası ölümdür, bilemedin ağır hapis.. devletini sevecen, öyle ya da böyle... nerde derdi bunu 141 ve 142 de... ahhh maho ağa, sen var ya sen...

    feyzo hak aramayı öğrenir.. hakın aranması gereken bir şey olduğu bilir.. hakın aranmadan olmayacağı bilir ve öğretir köyüne... ama yinede yararlanır kurulu düzenden.. daha aylık çocuğu satışa çıkarır köy kahvesinde... eee zaten büyünce satmıyacak mıdır kızını en çok parayı verene.. eğer düzeni değiştiremiyorsan, ondan sende yararlan o zaman.. onun emrettiği şeylerden kendice nasiplen... taşı kendine yont birazda.. feyzo'nun bu "ulu davası" biraz da gülo için, onu bu davaya sürükleyen de bu olgu.. allah aşkına hengimizin bir nedeni yok ki bu davalar için.. belki kişisel ama sonuçta kitlesel bir neden.. işte feyzo'da gülo derdi üzerinden maho'yu devirmeye çalışıyor.. dışarıdan aldığı fikirler ile.. empoze olmuş bir kere, duramaz ki, hele ki o "hedef" hala dururken..yoksa feyzo'da bilo gibi bir yol izliyebilirdi. bu amaçına yalakalık, soytarılık ile ulaşabilirdi. ama o zor olanı seçti, hayat ona bunu öğretti. feyzo sorgulamadı ama sonuç çıkarması hep bildi.. sendikalı ile harranlı arasında ki farkı kendi aklınca açıkladı... feyzo biliyordu ki birileri birilerini bir şekilde ayrı tutuyordu... belki onlar hemşeri değillerdi ama bağlı bulundukları kurumdan saf feyzo'yu haberdar etmeyecek kadar da gafil insanlardı. evet onlar ayrı tutuluyordu.. bilmedikleri, sahiplenemedikleri bir birliğin üyesi olmuşlardı.. o zaman hemşeri olup da kayılmakla, sendikalı olup kayılmak arasında ne fark vardı.. onlar üçyüz alırken, emek kardeşlerin yüz alması o birliğin övütlediği bir şeymiydi...

    feyzo o duvara yazılan sloganları silerken, slogan yazmasını öğrenecekti... o slogonlar köyün duvalarında hayat buldukça o zalim ağanın ayakları kıçına vuracaktı.. feyzo birlik olmayı öğrenmişti.. zaten atalarmız dememiş miydi.. bir elin nesi var iki elin sesi var diye.. o zaman seslerin yükselme zamanı gelmişti.. kadınlar mal olarak satılamazdı.. başlık parası kalkmalıydı, o para ile öküz alınmalıydı... ama öküz iyi bir yatırım aracı mıydı.. şimdi o parayla öküz alınınca o öküzle ağanın tarlası sürülecekti.. yani öküzde ağanın olacaktı, ya peki avrat.. onun bütün mülkiyeti feyzo'nun olacaktı.. yok yok avrat kesin iyi bir yatırım aracı olarak duruyordu...

    kibar feyzo ne kadar politik bir taşlama olarak dursa da, komikliğinden hiç taviz vermiyor.. ağanın ölümü bile bir komedi unsuru olarak lanse ediliyor... film, zamanın köylü diline tamamen hakim duruyor ve bundan hiç gocunmuyor.. köylüleri istanbul paşası gibi konuşturmuyor... derdini insanın canını sıkmadan anlatıyor ve ortaya türk sinemasının en başarılı komedilerinden biri çıkıyor.. ve hala türk insan bundan daha iyisini görmedi...