hesabın var mı? giriş yap

  • küçükken yalan söylediğimiz zaman "atma recep din kardeşiyiz" derdik ya hani; neden ahmet, mehmet değil de recep denildiğini şerefsizim yeni anladım.

  • son yirmi yıldır akp seçmeni olan vatandaştır.

    bir kilogram demir mi daha ağır bir kilogram pamuk mu daha ağır desen demir der.

    çok üzgünüm.

  • tır durdu ya la... tır durdu... uzun araç durdu.
    durabiliyorlar demek ki. türkiye'de göremiyoruz ama duruyor demek ki.

  • ulan galatasaraylıyım, evde çığlık attım her üçlükte. gurur duydum ülkemden böyle bir takım çıktığı için.

  • yüzde 51 yerli ve yüzde 51 milli araç. yavaş yavaş kendileri de kabul etmeye başladı bu gerçeği. togg, türkiye'de montajı yapılan fiat ve renault kadar yerli ve milli olacak o zaman.

    lastik yerli, döşemeler yerli, karoser yerli ama motor ve elektronik aksamları yabancı bir araca yerli ve milli denir mi?
    evet denir, akp döneminde her şey mümkündür.

    edit: elektrikli olunca motor değil diyen salakları görüyoruz başlıkta, bir de mesaj atıyor ağzı bozuk sığır. lan sen git aya yapılacak otobanı güzelle, herkesi de kendin gibi sığır sanma.

  • proust'un başyapıtı kayıp zamanın izinde'nin giriş kitabı. okuması son derece zor. adam nefes almadan kayıp zamanın peşine düşmüş; kitap başlıyor ve bitmiyor(zira hikayeden ziyade detaylarla uğraşıyorsunuz). tam konsantre olmadan okunandan bir şey anlamak baya zor. uğraşmaya değer mi? kesinlikle. detaycılığı başka bir boyuta taşımış, anlatım tarzı da oldukça farklı.

  • çocuktuk ufacıktık,

    -"baban ne iş yapıyor" dediler
    -"ressam" dedim.
    -"ha boyacı yani" dediler.
    -"hayır ressam, boyacı değil. hem boyacı olsa ne olurki, o benim babam, her haliyle severim onu ben" dedim.
    -"ay boyacı olsa ne olur dedi yaaa. boyacı, amele yani, iğrenç..." dediler.

    insanlıklarından utandım.

  • birkaç yaz önce work and travel programıyla gidip 3.5 ay kaldığım yer. en büyük şehri olan anchorage'ta "istanbul cafe" vardı. bunu öğrenmemle birlikte dünyanın her yerinde en az bir türk restoranı olduğuna ciddi ciddi inanmaya başladım diyebilirim. şehirden şehire coğrafi konumlarına bağlı olarak değişmekle beraber yazın akşam saat 9 da güneşlendiğiniz ve gece 11 civarı havanın hala aydınlık olduğunu görebileceğiniz yerler bulunabilir, insan ister istemez şaşırıyor.

    kimi yerlerinde o meşhur eskimoların şehirlere göç etmiş kesimini görmek mümkündür ama genelde hepsi dilenci modunda yaşar ve yüzlerindeki ölsekte kurtulsak şu hayattan ifadesini görüp üzüleceğiniz derecede kötü koşullarda hayatlarını sürdürürler. bir genelleme yaparak rahatlıkla söyleyebilirim ki alaska insanı bir tanedir, en asil duygunun insanıdır. otobüs şoförleri sizinle sohbet eder, elli metre öteden gelen araba siz kuralları hiçe sayarak yolun bi tarafından salına salına yürüyerek karşıdan karşıya geçmeye başladığınızda hızını arttırıp siz gelmeden geçmek yerine yavaşlar, kimi fazla iyi bünyeler durur hatta, sizi dumura uğratırlar. marketlerdeki kasiyerlerle her gittiğinizde konuşa konuşa bir süre sonra ahbap olursunuz. lafın kısası alaska insanı gerçekten çok sıcak kanlıdır ve gördüğüm kadarıyla amerika nın diğer eyaletlerindeki insanlarla kıyaslanamaz.

    çalıştığım 2 küçük ada olan wrangell ve kodiak'ta cep telefonu kullanmak mümkün değildi, zira çekmiyordu. hatta wrangell da mcdonald s, burger king bile yoktu. alaska için sadece dünyanın değil amerika nın kendisinin bile çok iplemediği bir eyalet izlenimine sahip olmuştum. gerçi ben de topu topu bin kişinin yaşadığı, uçsuz bucaksız bir adaya gidip mcdonald s açmam yani.

    gözlemlediğim ve yerli halktan edindiğim bilgilere dayanarak söyleyebilirim ki alaska da trafiz kazası, gasp, kapkaç vb. kriminal olaylar çok fazla yaşanmıyor. hatta şöyle de ilginç bir olay vardı. wrangell'da yaşayanlardan duyduguma göre şehrin geçmişinde sadece bir tane trafik kazası bulunmaktadır. o da ciddiye alınacak türden değildir ve türkiye'den gibi work and travel programıyla gelen bir elemanın yerli halktan birinin arabasını ödünç alıp sebebiyet verdiği bir olaydır. çok kişiden duydum, efsane olduğunu zannetmiyorum. yapmışızdır biz, türküz ilklerin adamıyız misali.

    velhasıl bambaşka bir yerdir alaska, doğasına hayran bırakır. zannetmem ama olurda yolunuz düşerse keyfini çıkarın derim.

  • yalnız bu hasan'ı, yağmur ormanları'na yalnız başına bıraksanız, 2 yıla sıfırdan kabile kurmuş olur. 5 yıla da game of thrones'da khaleesi'yi koluna takar. amk böyle bir insan olabilir mi lan?