hesabın var mı? giriş yap

  • kurucu sendromu.

    kurucu kurduğu yapıyla (devlet, takım, şirket, dernek) mecburen bütünleşir. başlangıçta, zira, kurumu ortaya çıkaran, insanların gelmesini sağlayan kurucunun vizyonu ve yetenekleridir.

    sonra ne olur? kurum kurucuyla eşitlenmeye başlar. hem kurucu zehirlenir, hem kurum. kurucu mikro-yönetim yapmaya, her şeyi ayarlamaya başlar. kurum, kurucuya yaltaklanan insanlarla dolar. işlev yitimiyle başlayan süreç çöküşe kadar uzanabilir. gerçek bir hastalık gibi organizmayı etkileyen bir sendromdur.

    birçok yapı, bu yüzden kurucusundan sonrasını göremez. kendisinden sonrasının ne olacağını belirlemekten kaçınan kurucu, bunun başlıca sorumlusudur. kurduğu yapıyla evlat gibi bir ilişki kurar, ama ebeveynlik tarzı hastalıklıdır. çocuğunun gelişmesine, istiklal kazanmasına izin vermez. hep en iyisini bilen, en doğrusunu seçen otoriter bir babadır. öldüğünde, kütlesi büyüse de çocuk kalmış bir insan gibi, kalabalık olsa da işe yaramaz, karar alamayan, kendini yönetemeyen bir yapı bırakır.

    eric hoffer olmalı, kesin inançlılar'da bu yüzden der ki, lenin'in erken ölmesi bir lütuftu. bu sayede bolşevik devrimi daha uzun ömürlü oldu. hitler daha erken ölse, naziler daha güçlü olabilirlerdi.

    kurucu sendromunun ülkesini engellemesine izin vermeyen en büyük kuruculardan biri, george washington. görev süresi bittikten sonra "ortalık karışık, seni herkes seviyor, bir süre daha/ölene kadar başkan ol" tekliflerini geri çevirmiştir. öykündüğü ve vaktiyle adını takma ismi yaptığı cincinnatus gibi, görevi bittikten sonra "köyü"ne dönmüştür. bu sayede amerikan sisteminin kalıcı olmasını sağlamıştır.

  • 19 parça kahvaltılığın 750 tl olmasından ziyade bunun bir lüks olarak görülmesi çok daha üzücü bence.insan gibi yaşamayı ne zaman gerçekten isteyeceğiz acaba

  • yok o iş öyle değil. paran varsa kız seni tavlıyor, sen de sen tavladın sanıyorsun.

    debedit: bazıları gibi ''o kadar entry'min arasından soka soka bunu mu debe'ye soktunuz'' demek isterdim ama aksi gibi diğer entry'lerim de pek bişeye benzemiyor.. neyse :/ ha unutmadan, selam kızlar.*

  • ----------------------bende ciğer yok hacı-------------------------
    -----iyi oynamıyom ben pek--------adam lazımsa gelirim-----
    -------------------------hadi beyler hadi----------------------------
    -----a2 ligini ezbere sayarım---------beyler ben soldayım----
    ------------8-2 olmuş ne geri döncem artık amk----------------

  • sivas'a, peru'dan göç etmiş ailenin kızıdır.

    edit: başlık taşındı, ekşisözlük nüfus idaresi kızın kütüğünü bulmuş. kız sivaslı değilmiş.

  • son zamanlarda ürettiğimiz iha/sihaların(insansız hava araçları) suriyedeki başarısı ve ukrayna savasındaki gerçekler göz önüne alındığında kendilerinden çokça bahsedilmektedir ve günümüz modern savaş sahası içerisinde olmazsa olmaz olarak görülmektedir. kullanıldıkları taktirde bu arenada hem istihbarat olsun hem de aktif bir harp alnı olsun büyük bir avantaj sağlamaktadır. tabi bu araç sistemleri genişleyerek kendisini yapay zeka ve robotlara bırakacak olması da bir gerçektir.(bkz: atlas/ boston dynamics)

    isterseniz bizde geçmişten günümüze insansız hava araçlarının gelişimi üzerini bir gezintiye çıkalım.
    ilk olarak insansız bir hava aracının savaş alanlarında kullanımı temmuz 1849'da gerçekleşti, fitilli bombalar bulunan 200 pilotsuz balonu venedik şehrine göndermesi, hava saldırısında ilk iha kullanımı olarak kabul edilmektedir. gerçekte, bu bombalı balonların bir kısmı hedefler üzerinde patlarken, bir kısmının da rüzgârın etkisiyle geri dönüp avusturya hatlarında patladığı da ifade edilmektedir. bunun haricinde tarihte bir kaç defa daha insansız balon kullanımı gerçekleşmiştir fakat kontrol problemlerinden dolayı fazla tutulmamıştır.

    biraz daha geriye 1820 yıllarına bakacak olursak ilk önce michael faraday'a bakmamızda elektromanyetizma üzerine çalışmalar yaptığını görmekteyiz ve bu gün bildiğimiz radyo dalgalarının temellerini atmıştır. yani kontrol problemlerinin temelini atmıştır fakat o vakitler insan oğlu bu durumdan habersizdir. ta ki 1898'de yağmurlu bir eylül gününde nikola tesla, madison square garden'ın ilk elektrik sergisinde teleotomat1 adını verdiği yeni bir buluşu sundu. buluş, minyatür bir tekne şeklindeki ilk radyo kontrollü cihazdı yani uzaktan kumandalı bir tekneydi.

    tabii ki teslanın bulduğu bu uzaktan kumanda kavramı birçok kişinin beynine kazınacaktı. bunlardan biride mühendis ve fizikçi olan archibald montgomery low'du. tarihler birinci dünya savaşını gösterdiğinde erken dönem televizyon ve radyo teknolojisindeki uzmanlaşmış olan low uzaktan kumandalı pilotsuz bir uçak geliştirdi. bundan ötürü telsiz güdüm sistemlerinin babası tarihe ismini yazdırdı.

    kısa bir süre sonra elmer sperry amerikali mucit telsiz kontrolünün etkili olması için otomatik stabilizasyonun gerekli olacağını fark etti, bu yüzden deniz jiro-dengeleyicilerini uyarladı ve insansız hava araçlarını bir tık üste çıkarak kendi insansız uçağını tasarladı.

    1930'lara gelindiğinde pilotsuz uçakların ilk başarılarından sonra ingilizler bu işlere daha da kafa yormaya başladılar suya da iniş yapabilen dh.82b kraliçe arı adında insansız bir uçak üretti. işte o tarihlerdeki kraliçe arı adının, özellikle radyo kontrollü pilotsuz uçaklar için kullanılmasından dolayı günümüz drone(erkek arı) teriminin buradan çıktığı iddia ediliyor.

    ikinci dünya savaşı geldiğinde aktör ve pilot olanreginald denny radyo kontrollü model uçaklara olan ilgisi vardı ve bu ilgisinin üzerine giderek kendine bir şirket kurdu. ürettiği oq-2 radioplane adındaki insansız uçak , amerika birleşik devletleri'nde üretilen ilk seri üretilen iha olarak adını tarihe yazdı. bu araç daha çok uçaksavar topçularının eğitimi için kullanıldı diyebiliriz.

    yine bu yıllarda insansız hava araçları hava torpidoları olarak da kullanılmaya başlandı. tabi o zamanlar radar ve kamera sistemleri çok fazla gelişmediğinden kontrol uçaklarından bırakılan ya da yerden ateşlenen v-1 uçan bomba gibi ilk seyir füzeleri tasarlandı. daha sonra bu modeller biraz daha geliştirilerek td2d-1 katydid ve curtiss kd2c skeet isimli pulsjetler tasarlandı.,

    ikinci dünya savaşında tam olarak temelleri atılan insansız hava araçları kamera sistemlerinin gelişimiyle birlikte, 1950 yıllarına geldiğimizde bizim şu anda bildiğim tanımına ulaşarak havadan fotoğraf keşif görevine dönüştürüldü. bunun için ilk tasarlanan model rp-71 falconer olarak adlandırıldı.

    1980'lere geldiğimizde iletişim, kamera ve devre sistemlerinin gelişmesiyle birlikte amerika birleşilk devletleri pioneer iha programına başladı. 1986'da abd ve israil'in ortak projesi, orta büyüklükte bir keşif uçağı olan rq2 pioneer'ın ortaya çıkmasını sağladı.

    milenyuma girdiğimizde uydu teknolojileri, kamera ve silah sistemlerindeki gelişmeler sonucunda predator dünya sahnesine girdi. bu silah afganistan'da usame bin ladin'i aramak için kullanıldı. hatta bu olayları anlatan good kill adlı 2015 yapımı filmi izleyebilirsiniz.

    günümüze geldiğimizde ise tamamen insansız hava araçlarının çağı diyebiliriz. çeşitli boyutlarda ve çeşitli şekillerde insansız hava araçları görmek mümkündür.12

    kaynak:1234

  • gelen sıcak para 1 trilyon doların üzerinde . özel sektörle birlikte borç 500 milyar doların üzerinde . gelen sıcak parayı dengelemek için basılan para 2 trilyon tl nin üzerinde . toplanan vergi enflasyonist sistemin ürünü olarak hala %300 lere varıyor . ihracat altın , eoro , gümüş , bakır , petrol üzerinden eskinin 40 milyar doları ne ise hemen hemen o
    imf ye borç vardı ama bugün imf nin temsil ettiği ülkelerin bankaları ki ermenistan dahil türkiyedeki kar eden her kuruluşun sahibi .
    vatandaşın hane halkı toplam borcu ki yabancı bankalaradır bu rakam , 5 milyar dolardan 150 milyar dolara çıkmış . bunlar ekonomik göstergeler.
    ortadoğuda ne kadar ülke varsa sınırlarını kapatmış bize. kuzey afrikada türk uçak ve gemilerine vur emri var ve yaptılar zaten .
    ab tamamen askıya alınmış , vatandaşın güvenliği içler acısı. sınırımızda hem terör örgütleri cirit atıyor hem garip bir savaşın içindeyiz.
    2 milyondan fazla yabancıyı maaşa bağlamışız . ülkede milyonlarca işsiz var ama yatırım yok . yalan söyleyen bir din adamı 1000 asgari ücretlinin maaşına arabaya biniyor ve utanmıyor .
    yargının bağımsızlığı tamamen askıya alınmış ki açık açık da söylüyorlar.
    bu rejim bildiğin hitler rejimi